Pazar Mayıs 19, 2024

TKP/ML TİKKO Dersim Bölge Komutanlığı

Topraklarımızın zehirlenmesine, yaşam alanlarımızın yok edilmesine izin vermeyeceğiz!” başlıklı bildiri şöyle devam ediyor: “Yaşam alanlarımız, doğal güzelliklerimiz emperyalizmin kar hırsı ile her geçen gün biraz daha yok ediliyor. İnsan yaşamı için zorunlu olan tüm doğal kaynaklarımız hızla özelleştirilerek neredeyse akan her dere yatağına HES kurulmak isteniyor, topraklarımız, havamız maden arama ya da termik ve nükleer santrallerle zehirleniyor.”

“Saldırılar daha da artacak”

“Yapılan araştırmalar ülkemizin yüzölçümünün % 45’inde maden şirketlerinin arama işletme ruhsatı aldığını göstermektedir. Bu da önümüzdeki süreçte saldırının kapsamının daha da artacağını göstermektedir” diye devam eden açıklamada “Yaşamımıza ve yaşam alanlarımıza yönelen bu saldırılara karşı durmak, halkın kendi yaşamına sahip çıkmasından, örgütlenmesinden, hesap sormasından geçiyor. Şunu unutmayalım ki halkın istemediği, izin vermediği hiçbir projeyi hayata geçiremezler. Bunun için yapılması gereken halkın örgütlü, birleşik gücünü ortaya koymaktır” deniliyor.

“Dersim haritadan silinmeye çalışılıyor”

Açıklamanın devamı şu şekilde: “Devlet, Dersim’de 1937-38 katliamıyla, 1990'lı yılların ortalarındaki köy yakmalar ve boşaltmalarla yapamadığını şimdi barajlarla, siyanürlü altın işletmeciliğiyle yapmak istiyor. Amaç her zamanki gibi yine bölgeyi insansızlaştırmak, toplumsal muhalefeti yok etmek ve Dersim'i haritadan silmek.

Yani, nice katliamlar yaşayan Dersim coğrafyası şimdi de 'yatırım' adı altında yapılan baraj ve siyanürlü altın işletmeciliğiyle bir kez daha katledilmek isteniyor.

Rio Tinto şirketi, 2007 yılında yaptığı sondaj çalışmaları sonunda özellikle Cevizlidere’de ve Sin’de tespit ettiği altın rezervi için çalışmalarını çeşitli taşeron şirketleri aracılığıyla sürdürmeye devam ediyor. Bir süredir maden şirketini kurabilmek ve çalışmalarına başlayabilmek için halk içinde çalışmalarını sürdürüyor. Öncelikle bazı kişilerin arazilerini sattığı bilgisini yayarak halk içinde güvensizlik oluşturmaya çalışıyor. Halka yüksek miktarlarda para ve iş tekliflerinde bulunarak bölgedeki yoksulluk ve işsizliği halkı bölmenin, örgütlü hareket etmelerinin engellemenin aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Öte yandan bölgede gerilla mücadelesi veren örgütlerden onay aldıkları yalanını yayarak halkı devrimci örgütlerle karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar.”

“Yağma ve talana izin verme, hesap sor”

“Bilinmelidir ki ne Partimiz TKP/ML önderliğinde savaşan TİKKO ve ne de diğer devrimci örgütler, halkın yaşam alanlarını yok edecek, bu alanları emperyalistlere peşkeş çekecek hiçbir projeye onay vermiştir ve bundan sonra da verecektir. Halkımız bu şirketlerin yetkilileri ve bölgedeki işbirlikçileri tarafından yayılan bu yalanlara inanmamalıdır.

Köylüleri ikna edebilmek için çıkarılacak madenin altın değil bakır olduğunu ve siyanür kullanılmayacağını söyleyerek işletmeyi zararsızmış gibi göstermektedirler. Oysa kendilerinin sondaj çalışmalarının raporunu verdikleri resmi belgede; bölgede yapılan sondaj çalışmaları sonucunda altın, bakır ve molibden madeni tespit edildiği zaten açıklanmıştır.  Yine Bergama’da, Kütahya’da, Gümüşhane’deki, hatta yanı başımızda Erzincan İliç’teki işletmelerin siyanür havuzlarının bölgedeki yaşamı yok ettiği artık gizlenemiyor.

Maden şirketinin bölgemize yerleşmesini önlemek için öncelikle halkın bilinçlenmesi, birbirine güvensizlik zeminini ortadan kaldırması, örgütlü hareket etmesi zorunluluktur. Bunun için de tepki şirkete, bu çalışmalara onay veren devletin kurumlarına yönelmelidir.

Bir kez daha belirtmek gerekir ki örgütümüz, emperyalist şirketlerin ve onların taşeronlarının bölgemizi yağmalamasına ve talan etmesine asla izin vermeyecek ve halkımızın bu projelere karşı mücadelesinin yanında olacaktır. Bu şirketler ve onlara yardım ve yataklık eden bölgedeki işbirlikçileri TİKKO’nun hedefi olacaktır!

Dersim’in yağma ve talanına izin verme, hesap sor!”

94923

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar