Cumartesi Mayıs 4, 2024

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı: “Nubar yoldaş’ın mücadelesi sınırsız ve ölümsüzdür”

“Devrimin mütevazı sessiz generali”

“Sizler ki o kadar gözyaşı ve acı görmüşsünüz

Nasıl da başardınız yüzyıllar boyunca

Kalmayı bu kadar tatlı bu kadar güzel

Dünyaya bu kadar güzel bakmayı”

Silva Kaputikyan                              

“TKP/ML üyesi ve TİKKO Rojava Komutanı Orhan Bakırcıyan( Nubar Ozanyan) yoldaş, 14 Ağustos tarihinde hayatı boyunca savaştığı gibi savaşarak şehit düştü.

Ermeni milliyetine mensup olan Orhan yoldaşımız, daha küçük yaşlarda bir Ermeni yetimhanesinde mücadele tohumlarını atmış, ardından Filistin, Ermenistan Karabağ, Dersim, Paris, Irak Kürdistanı ve son olarak Rojava’ya gelerek devrimin yolunu soluksuz koşmuştur.

Orhan Yoldaş, Rojava’da kendisini sadece askeri görevlerle sınırlandırmamış, Kürt, Arap, Ermeni, Asuri ve çeşitli milliyetlerden ezilen tüm kesimleri örgütleme, devrimi anlatma ve yaşatma görevini de üstlenmiştir.” denilen açıklamada Nubar Ozanyan’ın gittiği her yerde çocuklarlardan yaşlılara ötekileştirilen her kesimden insanın gönlünü kazanmayı bildiği belirtildi:

 O, Kaypakkaya yoldaşın yolundan yürümenin büyük sorumluluğu içerisinde, pratiğin sınırsızlığına kendini kaptırmış, devrimin ihtiyaçlarına ilk önce O cevap vermiştir. Orhan yoldaş hiçbir zaman bir statünün rütbenin peşinden koşmadı.

O devrimin mütevazı sessiz bir generali olarak tüm bürokrat yönetici komutanlık anlayışlarını paramparça etti.

Hiçbir grup, mevki çıkar gözetmeksizin bildiği öğrendiği her şeyi yoldaşlarıyla, siperdaşlarıyla paylaşarak devrim fikrini her şeyin ve herkesin üstünde tuttu. Gittiği her yerde çocuklardan yaşlılara, ötekileştirilen ezilen her kesimden insanın gönlünü kazanmayı bildi.

O hiçbir sınırı, ölçüyü tanımadı, kendisine giydirilmek istenen gömlekleri yırtıp attı. Bu haliyle Orhan yoldaş, komünist kişiliğin sembolü haline geldi.”

“Ömrünü devrime adayan örnek bir komutan”

Nubar Ozanyan’ın bulunduğu her alanda düşmana nasıl darbe vurulacağına kafa yorduğuna dikat çekilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Hiçbir şeye sahip olmadığı gibi saat de takmadı koluna, ancak tüm saatlerini, günlerini, ömrünü devrime adayarak hepimize örnek bir komutan, komünist oldu.

Orhan yoldaş, mücadele tarihi boyunca düşmana nasıl daha iyi darbe vurabileceğini düşündü, bunun için çalıştı. Partimizde askeri açıdan büyük sıçramalar yaratacak projelere imzasını attı.

Bulunduğu her alanda yaptığı her şeyi devrim için yaptığı bilinciyle, küçük büyük hiçbir görev ayrımı yapmadan hem devrimin sayısız nöbetini tuttu, hem de Rojava’da savaş cephelerinde DAİŞ’e karşı görkemli direnişlerde en ön saflarda yerini aldı.

O, hep sözün bittiği yerde durarak, aynı anda hem devrimin hamalı hem de generali nasıl olur onu gösterdi.

Orhan yoldaşın uğruna şehit düştüğü devrim idealini mutlaka yerine getireceğiz. Artık daha güçlü ve daha gururluyuz. Çünkü O’nun gibi bir komutanla yaşıyor ve O’nunla birlikte yürüyoruz.

Şan olsun partimiz TKP/ML, ordumuz TİKKO, gençlik örgütümüz TMLGB’ye!

Şan olsun yüreği devrim aşkıyla tutuşan Komutan Orhan yoldaşa!

Կեցցե  յեղափոխութիւնը տեմօկռատիկ

Կեցցե շողովօռդական   պայգառ” 

39545

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

Kanlı Maraş’ta kılıç artıkları - Mehmet Söğüt

1978’de kızıl kana boyanmıştı Maraş. Sebebini bilmedikleri bir kinle karşılaşmıştılar. Ellerinde kara ciltli Kuranlar vardı katillerin. Kimileri de cüppeliydi. Sarkık bıyıklardan kan damlıyordu. Tek bir ağızdan tekbir getiriyorlardı: Allah u Ekber.

Devrimci kadının görünmeyen emeği üzerine

Devrimci yaşamdaki cinsiyetçi ortam ve tutumlar kadının mücadeledeki emeğini ve varlığını görünmezleştiriyor. Her ne kadar toplumdaki durumla kıyaslamak doğru olmasa da yine de onun mücadeledeki gelişimini sekteye uğratacak kadar güçlüdür bu durum. Zira erkek egemen kültürün saflardaki uzantısı nitelik olarak toplumdakiyle aynıdır. Yani devrimci kadın da hemcinsleriyle benzer yükleri taşır. Sadece yüklerinin görünürlüğü biraz daha azalmıştır. Kadının bu yüklerinden kurtulması mücadeleye katılımını daha da artıracaktır. Bunun için cinsiyet ayrımcılığıyla sürekli bir mücadele şarttır.

Kuşlar bile tedirginken

“Tuşlarda acının nal sesleri

sevi ölüm kaçış çağrı

ve direniş tuşlarda

neredesiniz unuttuklarım

uçup giden sayısız kuş

bir mut kokusu getirdiniz odama

hoş geldiniz.”

Süleyman Okay

Soykırımın-şövenizmin panzehiri KAYPAKKAYA

Yüzyıl oldu, hâlâ kadim bir ulus olan, "Ermenilerin soykırıma uğrayıp uğramadığını" tartışıyor olmak, yaşadığımız utanca, bir utanç daha yüklemektedir. Hangi sebepten olursa olsun kendisiyle yüzleşmeyen, yaptığı soykırımı savunan, es geçen veyahut inkâr eden bir ulus ve bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri öncelikle kendileri özgür değildir. Adalet, eşitlik ve kardeşlikten bahsedemezler.Çünkü kendi pazara hâkim olma, egemenliklerini kurmak için, başka bir ulusu soykırıma uğratmış, bir buçuk milyon masum Ermeni sivil insanın ölümüne sebep olmuştur.

Korkunç Plan Kuzey Kürdleri Kurban mı Ediliyor – Dursun Ali Küçük

“Fermano bira-vahefermano
Fermano maho.
Dujmin amo sere ma
Cence pile makirkeno
Made xaîn xaîn nadano
EwroterteleserîKurdano-Kirmanciyano
Sere madevetelino, bira terteleo,
ProjeyaTırkano”

*TC  SÖMÜRGECİLİĞİNİN KORKUÇ PLANIYLA YÜZYÜZEYİZ

Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ne yaklaşımımız!

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) 12 Mart tarihinde ilan edildi. Bu gelişme Türkiye işçi sınıfı ve halkının demokrasi, özgürlük ve devrim mücadelesine sempati duyan, yanında yer alan ve mücadele içinde olan geniş kitleler tarafından ilgiyle karşılandı. Aynı “ilgi”nin hakim sınıflar cephesinde ve onların sözcüleri tarafından da gösterildiğini ifade etmeliyiz.

Doğu Perinçek'in dişine kan değdi

Önceki gün Ulusal Kanal iflah olmaz Halk düşmanları Doğu Perinçek ile Yalçın Küçük'ün tartış malarına sahne oldu.Baştan sona hararetli geçen tartışmalardan sonra çıkan sonuç,ikisinin de gelenekçi,ittihatçı,ırkçı,faşist TC Devleti'ni savunan unsurlar olduğunu bizzat kendi ağızlarından duyduk ve dinledik.Şarlatan ikilinin bu kadar hararetli tartışmaları,aralarında ilkin nitel bir görüş ayrılığı gibi algılansa da,özleri aynıdır.Aralarındaki farklar niceldir.Yok birbirlerinden farkı ikisi de Osmanlı torunlarıdır.

Terörden ne anlıyoruz?

Terör amacı olmayan, hedefi belirsiz kör kurşun misali sivil toplumlara yapılan toplu katliam saldırılarıdır. Çoğunlukla sermaye gurupları tarafından finanse edilirler. Örgütlenmesini, eğitilmesini, silah ve mühimmat teminini sermaye devletleri yaparlar. Yeri ve zamanı geldiğinde bu devletler tarafından harekete geçirilip toplu katliamlara imza atarlar. Bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Emperyalist lojistik desteğe sahiptirler.

“Zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırız?”

Ayaklanma ve halk savaşı ateşten bir sanattır. Devrimci savaş sanatında gösterilmesi gereken hassasiyet bütün sanatlarda ortaya konandan daha ilerde ve gelişkin olmak zorundadır. Bu sanat bütün sanatlardan daha bir derinlik ve incelikle ele alınmak zorundadır. Çünkü savaşta yapılacak bir hata ağır bir kayıp ve büyük bir acıyla sonlanabilir. Devrimci savaş sanatında yapılacak ciddi bir hata bazen bütünü kaybetmeye götürebilir. Devrimci sanat yürek ve aklın en ileri temelde birleştirilmesi, karar vermeden önce üzerinde kırk kez düşünülüp, yoğunlaşılarak yürütülmesi gereken bir sanattır.

“Newroz coşkusuyla gözaltı, tutuklama ve yasakları hükümsüz kılalım”

“Devrimci, demokrat, ilerici güçleri pres operasyonlarıyla sindirmeye, korkutmaya, yıldırmaya yönelik hiçbir baskı politikası bugüne kadar başarıya ulaşamadı, bugünden sonra da başarılı olmayacak” şeklinde açıklama yapan Partizan açıklaması şu şekilde sürdürdü: “Faşist Kemalist Diktatörlüğün geleneksel olarak uyguladığı katliam politikaları devam ediyor. Bugün de başta Kürt ulusu olmak üzere azınlık milliyet ve inançlara, ezilen yoksul halka, işçi sınıfına, kadınlara, LGBTİ’lere yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikaları hız kesmeden devam ediyor.

Sedat'a….. Ihsan Feridun Berkin

Sen’inle 1977 yılında, kavurucu bir Ağustos gecesinde, İzmir Karabağlar’da bir gecekondu’da tanışmıştık. Sen, Ben ve bir arkadaş daha, el yapımı iptidai bir matbaa ile, sabaha kadar binlerce bildiri basmıştık. Bildirilerin mürekkepleri kuruyup, üst üste istifledikçe keyfimize diyecek yoktu doğrusu ; rotatif misali çalışıyordu körpe kollarımız ; rotatif ne kelime….ertesi günkü mitingde dağıtılacak binlerce bildiriyi, o gece sabaha kadar sadece biz üçümüz basacaktık.

Sayfalar