Cumartesi Mayıs 18, 2024

TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı;“Daima iyi, daima fazla, daima daha yüksek ve daima daha ileri…”

“Umudun adı: 72 Nisan Güneşi!”

24 Nisan 1972’de önder İbrahim Kaypakkaya ve yoldaşları tarafından  kurulan partimiz, başta Türkiye ve Türkiye Kürdistanı olmak üzere dünyanın tüm ezilen ve sömürülen halklarına proleter bilinç proleter kültür taşımıştır. Burjuva-feodal egemenlik sistemini kökten değişime zorlamış-zorlamaktadır. 45 yıllık mücadele tarihinde proletarya partisi burjuva feodal sistem karşısında Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez vb. çeşitli milliyetlerden emekçilerin gönüllerinde taht kurmuştur. Faşist diktatörlük karşısında direnişin sembolü militanlarıyla, amansız mücadelesi ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan kahramanlarıyla halkta güven kaynağı yaratmıştır. Temsil ettiği proleter ideoloji-proleter ahlak-proleter bilinçle toplumsal değişimde itici güç olmuştur. Kolektif emek-kolektif bilincin temsilcisi TKP/ML halkların kurtuluşu mücadelesinde başta kadınlar olmak üzere eşitsizliğe, sömürüye başkaldıran tüm ezilenlerin açığa çıkardığı değerleri insanlığın özgürleşmesinin tarihsel mirasını geleceğe taşımıştır. Partimizin direniş geleneği, İbrahim yoldaşın ser verip sır vermeyen direnişiyle başlamış, Ali Haydarların, Muharremlerin, Özgüçlerin, Aliboğazı şehitlerinin direnişiyle sürdürülmüş; Zeki, Mehmet, Hasan, Sırma, Sefagüllerle devam ederek halkımızın onur ve gurur kaynağı olmuştur.

“Kavgada ve savaşta ısrarcı, hatalarına karşı amansız bir mücadele…”

Partimiz, 45 yıllık savaş  tarihinde, gerilla savaşında ısrarı ve kitlelere güveni ile umudun bayrağını bugünlere taşıdı. Partimiz bu savaş ve direniş geleneğini yenilgi-yengi-başarı- başarısızlık diyalektiğinin yol göstericiliğinde Demokratik Halk Devrimine ve halka olan sonsuz bir inanç ve kararlılıkla sürdürmektedir. Marksizm-Leninizm-Maoizm ideolojisine sıkı sıkıya sarılan, kavgada ve savaşta ısrarcı, hatalarına karşı amansız bir mücadele geleneği veren partimiz zafere mutlaka ulaşacaktır. Gerilla savaşında kökleşmek, Vartinik kıvılcımını yangına çevirmek, tüm bozkırı tutuşturmak, dağların doruklarında ve düşmanın kalelerinde kurtuluşun bayrağını dalgalandırmak buna bağlıdır.

“Israr, feda, cesaret, azim, kahramanlık, özveri…”

Dünyada emperyalist-kapitalist sistem, ekonomik bunalımlarını savaşlar çıkartarak aşmaya çalışmakta, Ortadoğu’da yerli uşakları DAİŞ gibi gerici örgütlenmeler aracılığıyla sürdürdükleri savaşlarla halka ait zenginlik kaynaklarına hakim olmakta, halka ise daha fazla zulüm ve yoksulluk dayatmaktadır. Keza aynı zihniyetin ürünü olan Türkiye-Türkiye Kürdistanı’nda faşist devlet ve onun dümenine geçmiş olan AKP hükümeti, Türk milliyetçiliğiyle harmanlanmış ırkçı, şoven, faşizan uygulamaları başta Kürt halkına olmak üzere ezilen tüm kesimlere  imha, inkar, katliamlar tutuklamalarla sürdürmektedir. Halkın iradesine kayyumları aracılığıyla el koyan AKP hükümeti, derinleşen ekonomik krizin içinden çıkamayarak savaş çığırtkanlıkları ile işçilerin, köylülerin, kadınların, gençlerin çocukların ezilen emekçi halkımızın en doğal hak taleplerine baskı şiddet ve tutuklamalarla karşılık vermektedir. OHAL adı altında TC faşist karakterini sürdürmekte, bütün bu saldırılara karşı kitlelerin direnişi ise büyümektedir. Sınıf mücadelesinin bağrından doğan Proleterya Partisi bugün de yarın da mücadelesini savaşını sürdürme kararlılığında ve inancındadır. Dolayısıyla ezilen sömürülen emekçi halkımız, An’dan başlayarak egemenlere karşı, öncüsü proleterya partisi saflarında sıkı öz örgütlenmelerini oluşturmalıdır. Zaferimizin teminatının örgütlenme olduğu anlayışıyla durmadan  duraksamadan mücadeleyi sürdürerek Demokratik Halk Devrimi’ni Halk savaşı yoluyla başarıya ulaştırarak çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının kurtuluş kavgasını zafere taşıyacağız. Bu zafer yolunda ısrar, bu uğurda feda, bu kavgada cesaret, bu mücadelede azim, bu savaşta kahramanlık, bu direnişte özveri, daima iyi, daima fazla, daima daha yüksek ve daima daha ileri olmak zorundadır.  

 

Şan olsun partimizin 45 yıllık zafer çizgisine!

Şan olsun sayısız kahraman şehitlerimize!

Yaşasın Demokratik Halk Devrimi!

Yaşasın Halk Savaşı!

42556

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

Sayfalar