Cuma Mayıs 3, 2024

TMLGB MK: "Nubar Ozanyan'ın düşleri yol göstericimiz, mücadelesi azmimiz olacaktır!"

"14 Ağustos günü partimiz TKP/ML'nin değerli üyesi, ordumuz TİKKO'nun fedakar komutanı Nubar Ozanyan (Orhan Bakırcıyan) yoldaş, partimizin büyük emekler harcayarak konumlandığı Rojava'da ezilenlerin özgürlük ve kurtuluş umudunu büyüterek şehitler kervanına katılmıştır. Partimizin büyük bir kaybı olan Orhan yoldaş, Ermeni kimliği ile gittiği Rojava'da Kürt, Arap, Türkmen, Ezidi ve diğer ezilen ulus ve inançların yükselttiği özgürlük ve kurtuluş bayrağının taşıyıcısı olmuş, Aliboğazı'nda destanlaşarak ölümsüzleşen 12'lerin düşlerini devralarak Rojava'da savaş mevzilerinde yaşatmıştır.

Rojava Devrimini sonuna kadar savunacağız!

Rojava devrimi, emperyalistlerin ve bölgede bulunan uşaklarının türlü saldırı ve işgal girişimlerine rağmen gelişip güçlenmektedir. Faşist TC devleti, Cerablus ve El-Bab bölgesini işgal etmesine rağmen, özgürleştirilen bölgelere de işgal tehditlerinde bulunmaktadır. Tüm bu tehditlere rağmen bölge halkları tarafından faşist TC devleti bölgede işgalci olarak görülüp istenmemekte ve Rojava devrimi sahiplenilmektedir.

Rojava devrimi ile eşdeğer olarak büyüyen korkusunu gizleyemeyen faşist TC devleti, Türkiye Kürdistanı'na saldırarak bölge halklarına adeta soykırımı dayatmıştır. Gerek ülke içerisinde gerekse de Rojava'daki gelişmeler TC'nin aleyhine olup iktidarını sarsan ve sonunda da yıkacak olan birer nüve taşı görevini görmektedir.

Rojava'daki gelişmeler bu anlamda partimiz açısından önemli ve değerlidir. Gerek askeri ve gerekse de politik olarak konumlandığımız Rojava devrimi üzerine salt sayfalarca değerlendirme yapmak yerine bizzat devrimi büyütmek ve geliştirmek bizler açısından önceliklidir.

Ermeni yetimhanelerinden Rojava'ya bir devrim serüveni

Bu düşünceyi hayatının önceliği haline getiren Nubar yoldaşta partimiz tarafından Rojava'ya gönderilen ilk savaşçılardandı. Yaşamı boyunca ezilenlerin daima fedai savaşçısı olan ve bu uğurda görevini yürüten Orhan yoldaş, Filistin, Hayastan, Irak Kürdistanı ve Rojava'da partimiz TKP/ML'nin enternasyonal bir savaşçısı olarak savaş mevzilerinde yerini almıştır. Küçük yaşta annesini kaybettikten sonra Ermeni yetimhanelerinde büyüyen ve oldukça yoksul bir yaşamın içerisinden gelen Orhan yoldaş, sınıfsal olarak bulunduğu konumun özelliklerini yaşamının da sarsılmaz bir karakteri haline getirmiştir. Orhan yoldaşta bulunan paylaşımcı, mütavazi, çalışkan ve davaya adanmışlık özellikleri de işte bu sınıfsal duruşunun ortaya çıkardıklarıdır.

Partimizin özellikle 2 yılı bulan sorunları karşısında büyük bir fedakarlık örneği gösteren Orhan yoldaş, sorunların çözümü noktasında da çeşitli görevler üstlenmiştir. Özellikle partimiz içerisinde boy veren bürokrat, dogmatist ve savaş kaçkınlığına “komutan, cephede komutandır” şiarı ile karşılık vermiş, komünist karakterine paralel olarak çeşitli savaş cephelerinde yerini almıştır.

Savaşın gelişip güçlendirilmesinin bizzat savaş cephelerinde gösterilen pratik ile mümkün olacabileceğini gösteren Orhan yoldaş ve 12 kızıl karanfilimiz bu anlamda komsomolcular için örnek alınacak ve hep hatırlanacaktır.

Partimiz TKP/ML'nin 45 yıllık tarihine örnek bir halka olarak katılan Orhan yoldaş, partimizin komsomol gücü GB'nin mücadele azmi olacak, devraldığımız bayrağını onurla ve gururla dalgalandıracağız.

Nubar Ozanyan ölümsüzdür!

12'lerden Nubar'a, şan olsun TKP/ML'ye!

Yaşasın Rojava devrimimiz!

Yaşasın Halk Savaşı!

Savaş, öğren, ilerle, gücümüz TMLGB!

Yaşasın partimiz TKP/ML, halk ordusu TİKKO, gençlik örgütümüz TMLGB!

TMLGB MK

Ağustos 2017"

39892

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

Sayfalar