Pazar Mayıs 5, 2024

Türk Turizmi'ni Protesto Et ! Soykırım'lara Destek Olma ! Türkiye'ye Gitme !

Tarım'da,Sanayi'de yaşanan krizden sonra Yaz Sezonu'na umudunu bağlayan Erdoğan,Turizm'de de son yılların en kötü sezonunu yaşıyor.Yatırımcıların ve sermayenin aradığı,istikrar,güven ve çatışmasızlık Türkiye'de olmadığı için,Burjuvazi yatırımlarını başka ülkelere kaydırmayı tercih etmiştir.Tur operatörlerinin yönlerini İspanya,Yunanistan,İtalya'ya çevirmelerinin ana sebebi Türkiye' de yaşanan iktidarın yok etme ve imha politikaları,insan hakları ihlalleri,gazeteciler,akademisyenlerin cezaevinde tutuklu bulunmaları,Türkiye'nin cihatçı örgütlere açık destek vermesi,Turist'lerin aradığı Güven ile Güvenlik sorununu gündeme getirmiş,ABD'den tutun,AB ülkelerinin birçoğu '' Türkiye'ye Gitmeyin '' çağrısı yaparak vatandaşlarını uyarmıştır.

Cihad'çı Terör örgütü,İşid'in AB ülkelerinin merkezlerinde Londra,Bruxelles,Paris,Berlin'de gerçekleştirdiği saldırılarda yüzlerce insanın ölümünün ardından,teröristlerin Türkiye üzerinden geldikleri '' sır '' dolu ilişkileri tüm dikkatleri Türkiye üzerinde yoğunlaştırmıştı.Herkes kuşku ile bakmaya başlamış.Referandum sürecinde Almanya,Hollanda ..gibi ülkelerle yaşanan krizlerde,Erdoğan'ın '' Nazi '' suçlamaları bardağı taşıran son damla olmuştu.Bütün Avrupa ülkelerinde ardı ardına oluşan '' Türk turizmini Protesto '' kampanyalarına dönüşen atmosfer ile beraber teşhir olan, İstenmeyen adam durumuna gelen Erdoğan'ın durumu en son G-20 zirvesinde açık ve net olarak kendini göstermiştir.

Türk burjuvazisi Öger Tur'un dahi itiraf etmek zorunda kaldığı '' otellerimizi satılığa çıkarmaktan başka çaremiz kalmadı '' diyerek durumu izah etmiştir.Rezervasyonların iptal edilmesi,turist çekmek için fiatların çok düşük seviyelere çekilmesi '' her şey dahil '' promosyonları,dahi tutmamıştır. Almanya'da bir tv programında turist çekmek için bir haftalığına '' Gidiş-Dönüş,yemek-içmek,otel '' dahil götürecek adam bulamamışlardır.2014'de 36 milyondan,2016'da 25 milyona bugün ise çok çok düşük seviyelerde turist olması Erdoğan'ın yanlış kin ve düşmanca politikalarının sonucudur. Yabancılar gelmediği gibi,yurt dışında yaşayan göçmen emekçilerin sayısında da önemli düşüşlerin yaşandığı görülmektedir.Bunu yetkilier de teyid etmiştir.

Türk Turizmi'ne en çok gelir getiren ülkelerin başında gelen Rusya ile 2015'de yaşanan uçak düşürme krizinden sonra '' Felaket '' yaşandı.Uçak'ın düşürülmesi yetmiyormuş gibi çetelerin vahşice öldürdüğü pilotun öldürülmesi kamuoyunda çok büyük yankı yaratmıştı.Rus halkı tepkiliydi.Tüm uçuşlar ile yaş sebze ve meyvelerin alımı durduruldu.Rusya çok sert önlemler almaya koyuldu.Ambargo neticede Türkiye'ye pahalıya mal oldu.Sadece Antalya'da turistlerden elde edilen 9 milyar gelir sıfıra düştü.Bu 500 bin esnafın geçimini direkt etkilemiştir.Domates üreticileri ekimlerini durdurmak zorunda kalmıştır.ihracatta ise 2016-17 yıllarında 0 çekmiştir.Oysa 2015'e gelene kadar her yıl ihracat katlanarak artarken bu olaylar ihracatı tepe takla aşağı çekmiştir.

1 600 000 insanın geçimini turizmden sağladığı sahillerde,200 000 sigortalı çalışan turizmde alınan darbelerle işinden oldu.30 sektörün etkilendiği Turizm'de en büyük darbeyi THY yedi.Uluslararsı alanda Türkiye'nin imajı,Erdoğan islam-sunni politikaları turist akınını etkiledi.2016 'da THY zarar etti.Buna bağlı firmalar gerekli yolcu bulamayınca uçuşlarını durdurdular,zarar ettiler.2017'de 600 bin kişi işten çıkarılarak işsizler ordusuna dahil olmuştur.Rusya'dan her yıl gelen 4 milyon turist bu sene 2,5-3 milyona düşmüştür.Yurt dışından her sene tatile gelen '' döviz makinası ''olarak görülen işçilerin sayısında da önceki yıllara göre düşüş yaşanmıştır.1.213.000 olan turist sayısı,2017'de 1 milyonda kalmıştır.Yabancıların ilk dört ayında 2015'de 1.100.000 olan turist sayısı,2016'da 733 000 lere düşmüştür.2017'de ise 705 000 'e düşmüştür.Peki tüm bu kötü gidişatın sorumlusu kimdir ?

Nuriye ile Semih yanlız değildir !

15 Temmuz darbe girişimini '' Allahın lütfu '' diyerek ilan edilen OHAL,yürürlüğe konan KHK ile ülke yönetimine kabus gibi çöken,tek adam diktatörlüğü ile ülke yönetimine el koyan Erdoğan arzuladığı hedeflere adım adım yol alıyor.Amaca ulaşmak için bütün yolları deneyerek,mendabur gibi her renge dönüşen,bütün muhalifleri cezaevlerine attıktan sonra rengini gizleyemeyecek şekilde belli etti.Kürt ulusal Hareketi'ne ,demokratlara ilericilere,işçilere,aydınlara,akademisyenlere,insan hakları savunucularına düşmanca tutum içerisinde olan Erdoğan'ın artık herkesin değil,sadece bir kesimin Cumhurbaşkanı,hemde Parti başkanı olduğu yasallaştı.

KHK ile kendinden olmayan her kim olursa olsun yaşam hakkı tanımayan,hayatı zindan eden,biat etmeye zorlayan,açlığa ve yoksulluğa mahkum bırakan,islami faşist bir yöneti ile karşı karşıyayız. Sadece kendisi gibi düşünmediği,AKP'li olmadığı,solcu,ilerici,kesimler bir gecede,hiç bir gerekçe gösterilmeden,işlerinden alınarak yüz üstü sokağa terk edilmişlerdir.Bu durumda olan insanların sayısı yüzbinleri aşmaktadır.Bunların bakmakla sorumlu oldukları kişiler de hesaba katılırsa,mağdurların sayısı milyonlara varmaktadır.Bu haksız,hukuksuz dayatmalar sadece Erdoğan ailesinin ve bir avuç yalakanın iktidarını korumak içindir.İşinden alınıp kaderleri ile sokaklara terk edilen akademisyenlerden Semih Özakça ile Nuriye Gülmen bunlardan sadece öne çıkanlardır.

Anlamı büyük ve Adalet simgesi olan,gerici yobaz,çağ dışı kafaların hiç bir zaman anlayamayacakları,İnsan Hakları Anıtı önünde Adaletsizliğe,Hukuksuzluğa karşı başlattıkları,bedenlerini yatırdıkları Açlık Grevi can pahasına da olsa 125.gününe geldi.Toplumun bütün kesimlerinin destek verdiği,milyonların sesi olan Nuriye ile Semih'in Açlık Grevi Saray'ı ürkütmüş her gün,her saat destek veren halk acımasızca polis saldırılarına maruz kalmaktadır.Toplumu biat etmeye zorlayan Yeni Halife Erdoğan,meslekleri gasp edilen,Gayet insani,masum,demokratik olan '' işimi geri istiyorum '' taleplerine dahi pervasızca polisleri saldırtmakta tereddüt etmemektedir.

Açlık Grevlerinden toplumsal bir muhalefet çıkar korkusu ile apar topar,74.gününde tutuklanarak cezaevlerine konan akademisyenlerin tek '' silah '' ı düşünceleri ile kalemleri olmuştur.İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun '' çocuklarımızı teröristlere teslim edemeyiz '' suçlamasının,hiç bir gerçeklikle alakası yoktur,Yalan'dır.Her zamanki alışık olduğumuz klasik suçlamalardan başka bir şey değildir.Gerçek teröristler yaşlı bir kadın olan Kezban Saçılık ile oğlu Veli Saçılık 'a reva görülen polis şiddetidir.Meydanlarda '' cennet anaların ayağı altındadır '' diye nutuk atanlar,analarımızı polisin ayağı altına almışlardır.Veli Saçılık'ın 2000 yıllarında '' Hayat operasyonlarında '' bir kolunu alan devlet,bu sefer empute kolunu da kırarak almıştır.Üstelik tüm bunlar uygar dünyanın gözleri önünde cereyan etmiştir.

Mor Gabriel Süryani halkınındır Gasp edilemez !

Ortadoğu'nun kadim halklarında Ermeni,Süryani,Keldani'ler 1915 soykırımı ile Anayurt'larından imha ile yok edilirken,tüm taşınmaz mal varlıklarına el konuldu.Gasp edildi.Yeni inşa edilen cumhuriyetin Enval-ı Metrukesi'ne dahil edilen tüm mal varlıklarının akibeti bugün dahi belli değildir. Sır olarak kalmaktadır.'' Konuşan,yazan yanar '' misali,tabular devam ediyor.Araştırılıp incelenmesi herkese sözde açıktır.Ama aykırı düşünceler yazılmamak kaydıyla serbesttir.Aradan 100 yıl geçmiş olmasına rağmen Lozan Antlaşmasında kabul edilen esaslara göre TC '' ..azınlıklara ait vakıflara,kiliselere,havalara,mezarlıklara,manastırlara ve öteki din kurumlarına tam bir koruma sağlama-yı taahüt eder '' diye attığı imzayı,bugün başta Mardin'in Midyat ilçesinde bulunan,Süryani'ler için kutsal olan,paha biçilemeyen Mor Gabriel Manastırı,kiliseler,mezarlıklar gibi 50'den fazla taşınmazlara Erdoğan hükümeti el koyma kararı aldı.

Mardin'in Büyükşehir statüsü kazanmasından sonra,Mardin Valiliği kararıyla Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu aracılığıyla önce Hazineye devredildi.Kiliseler,manastırlar ise Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildi.Süryani cemaatine ait mal varlıkları,nufüsu binlere düşmüş bir halkın elinden almak için kaos,OHal gibi ortamlar bulunmaz bir fırsat olarak görüldü.Nihayetinde kamulaştırıldı.Gasp edildi.Oysa 2008'de Avrupa ile müzakerelerde,Vakıflar Kanunun'da yapılan değişiklerde azınlıkların mülk edinmesinin önündeki engeller kaldırılmıştı.Bazı mal varlıklar sahiplerine iade edilmişti.Avrupa'lılara iyi görünmek sempati kazanmaya çalıştı.Bu sahte,yalan,inandırcılıktan uzak politikaların göz boyamaktan başka bir şey olmadığı seneler sonra ortya çıktı.

Bu alınan kararların Suriye'de süren savaştan ayrı düşünmek imkansızdır.Toplum hızla koşar adım islamlaştırmaya doğru değişikliklere uğrarken,müslüman sunni,dindar bir nesil yetiştirmek için bölgenin demografik yapısını değiştirmek,kültürel dokusunu bozmak için,bütün Kürdistan'ı boşaltarak göçmenlerin buralara yerleştirilmesi gizli planın ve programın bir parçasıdır.Kiliselerin,manastırların camii'lere çevrilmesiyle 3000 yıldan fazladır varlıklarını sürdüren Süryani'lerin izlerini,hafızasını tarihten silmek için uğraşıyor.

Her yıl 1,5 milyon turist ağırlayan Kürt illerinde 2017 ise sokağa çıkma yasakları,çöktürme planı ile uygulanan göçler,çatışmalar turist akınını durdurmuş esnaf zor hayat şartlarında ağır koşullar altında yaşamaya mahkum edilmiştir.Diyarbakı Kalesi ve Surlar,Hevsel Bahçeleri UNESCO tarafından tarihi Kültür Mirası listesinde bulunmaktadır.Urfa'da Eski Harran Evleri, Balıklı Göl,Harran Kalesi,Malabadi Köprüsü,Rize'nin Ayder yaylası,Artvin'in Çifte Köprüleri,Kaçkar dağlarında Fırtına Deresi,Trabzonda Sümele Manastırı...daha eşsiz doğa ve güzellikleri ile dolu yerleşim alanları

Erdoğan'ın savaş politikaları yüzünden turistler gelememektedir.

Ç a ğ r ı m ı z d ı r !!!

*Türkiye'ye Tatile Gitme !

*Türkiye'ye aktarılan her 1 euro ,halka sıkılan kurşundur.

*Suriye'de savaş demektir.Yıkım demektir.İşid'e destek demektir .

*Turizm tanıtımında kullanılan Irkçı,Tek'çi ''Bir başkadır benim memleketim'' şarkısının

cezaevlerinde,sorgulamalarda falakada,askıda işkence aracı olarak kullanıldığını unutma !

*Uluslararası Af örgütü'nün temsilcileri ile İnsan hakları Savunucuları suçsuzdur !!

*Derhal Serbest Kalmalıdırlar !

*Kürt halkının oyları ile Parlamento'ya seçilmiş olan Eşbaşkanlar S.Demirtaş,F.yüksekdağ

ile 10 milletvekilleri serbest olmalıdır !

*Sur,cizire,Şırnak..illerinde bodrum katlarında barbarca öldürülen savunmasız insanların

akıbetlerini araştırılması için BM yetkilierine derhal izin verilmelidir !

*Alan Kurdi,kardeşi,annesi ve binlerce mülteciye mezar olan sahillerde Tatil yapmayalım !

*Nuriye Gülmen ile Semih Özakça derhal serbest kalmalıdır !

*Kafa,kol kesen İnsanlık düşmanı İşid'li teröristlerin tek tek salıverilmesine son verilmelidir !

*15 Temmuz darbe girişimi sırasında Boğaz köprüsünde, boğazı kesilerek öldürülen askerin failleri bulunup derhal yargı önüne çıkarılmalıdır !

*Fırat Kalkanı Operasyonu sırasında İşid'liler tarafından yakılark öldürülen Türk askerinin

akıbeti derhal ortaya çıkarılmalıdır.

.....

İnsanlığa karşı işlenen bu suçların faillerinin Kim ile Kimler olduğunu çok iyi biliyoruz !

Umudunuzu kaybetmeyin , Uluslararası mahkemelerde yargılanacakları günler Uzak değil !

44940

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Kıss... Kıss... Ayeste... Ayeste...

Biz sıradan proletaryaların özgürce üretebilmesi için daha çok şeyler yapması gerekir değil mi ?

Hani nerede bahis ettikleri; etiklik,  ahlakılık... kurallar, disiplin, sadakat...

Üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem... üzenlere üzülmeyecem....

Çal kemancı.

Ali' de gitse, Veli' de  gelse bizler için hiç bir şey değişmeyecek.

Yirmisinde yoldaş, kırkında gardaş, altmışında kankiiii.…

Bireyin zaaflarını ortaya çıkaran nedenlerle değilde bireyin zaaflarıyla yola çıkmak kime ne kazandırmıştır ki kanki ?

Anomali! [1] – H. Gürer

 M.Ö filozoflarından Aristo’nun geliştirdiği klasik mantık, doğru ya da yanlış sonuçlar doğuran siyah-beyaz meselelere odaklanır. Oysa gerçek hayattaysa, kafa patlattığımız şeylerin çoğu grinin tonlarını taşır! Bu yüzden Aristo’nun M.Ö geliştirdiği klasik mantık ile günümüz gelişmelerine bakmaya kalkarsak yanılırız. Neden? Çünkü siyah ile beyaz renklerinin ara tonlarını gör(e)meyiz. Hiç bir şey siyah-beyaz kadar kesin ve net değildir. Hele siyasette, asla!

Katledilişinin 44.yılında komünist Önder İbrahim Kaypakkaya'yı anıyoruz!

Katledilişinin 44. yılında Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı anmak için düzenleyeceğimiz geceye siz emekçileri, devrimcileri, yurtsever ve yoldaşlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

Türkiye proletaryasının komünist önderi İbrahim Kaypakaya yoldaşın Diyarbakır işkencehanelerinde katledilişinin 44. Yılındayız. 

Fırat havzasında Ermeni kıyımları

Beş yıldan bu yana Suriye'de devam eden savaşta insanoğlu II.Dünya savaşından sonra ekonomik ve sosyal yıkımların en ağırlarına tanıklık etmektedir.Henüz gelinen aşamada görüşmeler ülkeninasli unsurlarının olmadığı,istenmediği ortamda yapılması çözümün ne kadar gerçekçi olacağı ayrıbir sorun olarak kendini gösteriyor.Arap,kürt ve mazlum halkların kaderi ve geleceği emperyalisthaydutların alacağı kararlara bağlanmış savaşın sona ermesini beklemektedir.Bugüne kadar savaşın bilançosu çok ağır olmuş daha da artmaktadır.Nerdeyse nufusun yarısı yerlerini değiştirmiş,beş-yüzbin insan hayatını kayb

Başkanlık sisteminin düşündürdükleri...

“Toplumun ve devlet iktidarının toplumsal yapısı, onları kavramaksızın toplumsal faaliyetin herhangi bir alanında tek bir adımın bile atılamayacağı değişikliklerle karakterizedir.

"Uyuşturucu Hazır Taslaklar" ve Devrimci Eğitim…

Yaşadığımız coğrafyanın sosyal, siyasal ve ekonomik çelişkileri ezilenlerin dünyasını dev bir bataklığa döndürürken, fabrikalarda işlenen, madenlerden sökülen ve günden güne biriken emekçi sınıfların ve ezilen ulusların mücadelesi, heybesinde önemli ve kritik bir sorunlar yığınını da barındırmaktadır.

TKP/ML’ye bağlı komiteler ve Komsomol’dan “hizip” tartışmasına karşı ortak açıklama:

Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML)’ye bağlı Ortadoğu Bölge Komitesi, Türkiye Marksist Leninist Gençlik Birliği (TMLGB), Kadın Komitesi, Enternasyonal Büro, Geçici Yurt Dışı Komitesi (GYDK), … Komitesi “Kamuoyuna Zorunlu Açıklama” başlığıyla ortak bir açıklama yayınladı.

Devrim Kapıyı Farklı Çalabilir

Seslenebileceğim örgütsüz proletaryalardan başka kimsem yok.
Bu günkü yaşadıklarımız dün kitleleri seferber edemememizin sonucu.
Tezat bir ilişki yaşanıyor abd' yle ( ingiltere, almanya... dahil ) halklar arasında.
Bir yandan abd halklar üzerinde faşist kararlara imza atıp mağduriyetlerin, tepkilerin sayısını artırırken diğer bir yandan da aşırı solcu savaşçılarca desteklendiğini bildiği ulusalcılarla da uyum, barış içerisinde.
Normal de abd' den aşırı solcu savaşçılarca desteklenen bir hareketi terörist ilan edip savaş açması beklenir.

Kaypakkaya geleneğinin yüz akı, “genç” “asker”: Hasan Bayrak

Bir anneyi düşünün. Oğlunu arıyor…

Oğlu devrimci, oğlu Kaypakkaya’nın yoldaşı…

Gözaltına alınmış birkaç zaman önce, ama haber yok. Kapı kapı geziyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın karanlık günlerinin korku duvarları kâr etmiyor, annenin oğlunu cesurca aramasına…

Sonra…

Bir morga götürüyor ve önüne bir cenaze veriyorlar. “Al, bu oğlun” diyorlar. Sımsıkı sarılıyor oğluna… Ama o an, kalbinin zayıf da olsa attığını ve teninin sıcaklığını fark ediyor.

2 Şubat…

“Herkes işini yapsın” dedi gerilla birliğinin komiseri toplantıyı bitirdi. Bitirmeden önceki son sözleri yüzü kadar net, gözleri kadar berraktı. Toplantı bitiminde mangalarına çekilen tüm gerillalar iki gündür süren ve bu akşam son bulan eleştiri-özeleştiri toplantısının muhasebesini yapmaya başladılar. Ve hepsi de “Herkes işini yapsın” sözüne odaklanmıştı. Aslında mesele bu kadar basit ama bir o kadar da karışıktı gerillalar cephesinde. Gerillalar yoğunlaşma içindeyken sözün sahibi de manganın girişindeki tüneli, gökyüzünün ferahlığına kavuşmanın sabırsızlığıyla geçti.

Partizan: “Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!”

Yaklaşan referanduma ilişkin bir açıklama yapan Partizan, “HAYIR” diyeceğini duyurdu. “HAYIR’ı kitlelerin kendine güvenini ve umudunu faşizme karşı yeniden yeşertme ve egemenlerin kaosunu böyle derinleştirme aracı olarak kullanacak, Cizre bodrumlarında 150’ye yakın insanla yakılarak katledilen Mehmet Tunç’un ‘Teslim olmayacağız, diz çökmeyeceğiz’ çığlığını ‘Diz çökmeyeceğiz, HAYIR’ diyerek taşıyacağız” diyen Partizan’ın açıklaması şu şekilde:

Diz çöktürme ve teslim almaya karşı güçlü bir çıkış için HAYIR!

Sayfalar