Cumartesi Mayıs 11, 2024

Ya Özgürlük Mücadelesinden Yanasınız ya da Değilsiniz

Türk egemen sınıfları, Cumhuriyetin 100. yılını kutlamaya hazırlanırken ikinci yüz yılı için de nutuk atmaya başladılar. Halkımızın deyimiyle perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Nitekim ilk yüzyılı işçilere, emekçilere, devrimcilere, komünistlere, ezilen ulus ve azınlık milliyetlere, kadınlara, LGBTİ+lara, inanç gruplarına zulmetmekle geçen bir yüzyıldır. Bu baskıcı, asimilasyoncu, ırkçı, cinsiyetçi, tekçi ve emperyalizm uşağı sömürü-soygun düzeni, Kemalist cumhuriyetin ikinci yüzyılı da birinci yüz yılını izleyecektir.

Diğer bir anlatımla demokrasi ve özgürlük düşmanı olan bu kanlı cumhuriyet, ikinci yüzyılda da halk düşmanlığını sürdürmeye devam edecektir. Bu tekçi zihniyetten demokrasi ve özgürlük adına beklenti yaratan herkes, objektif olarak bu tarihin suç ortağı olmaktan kendisini kurtaramayacaktır.

Bilindiği gibi Kemalist cumhuriyet, Osmanlı yıkıntıları üzerinde kuruldu. Ve kuruluşundan itibaren tekçidir. “Tek vatan, tek millet, tek bayrak” vb. söylemler ırkçı, asimilasyoncu cumhuriyetin en özlü ifadesidir. Ama ne yazık ki, revizyonist TKP ile başlayan ve daha sonra kurulan TİP ile devam eden Kemalizm hayranlığının, reformist sol ve kimi ilerici güçler üzerindeki ideolojik etkisi bir yüzyıl sürdü. Ve görünen o ki, ikinci yüzyılda da aynı “duaları” okumaya devam edecekler. Örneğin TİP’in 29 Ekim’i kutlayarak “Cumhuriyet biziz”, “Bir kez kazandık, yine kazanırız” açıklamaları bunun en somut kanıtıdır.

Hiç kuşkusuz, bu yüzyılda da egemen sınıf klikleri arasında iç iktidar mücadelesi sürdü. Egemen sınıfların farklı klikleri hükümetler kurdu, askeri darbeler oldu. Tıpkı bugün olduğu gibi, TC uzunca dönemler olağanüstü yasalarla yönetildi. Özde değişmeyen tek şey Kemalist cumhuriyetin kuruluş felsefesidir. Demokrasi ve özgürlük düşmanı olan bu tekçi burjuva ideolojisi, farklı dilleri ve kültürleri yasakladı. Ulus ve azınlık milliyetleri yok etmeye çalıştı. Sünni İslam dışındaki inanç gruplarını baskı altına aldı. Anti komünizm de TC tarihinin değişmeyen karşı devrimci saldırılarından biridir.

Bugün hala “sol” adına “Cumhuriyet bizimdir” diyenlerin ideolojik kurmaylarına Kaypakkaya yoldaş şu yanıtı vermişti. Ki bu yanıt bugün de güncelliğini koruyor. Her şeyden önce Kemalizm’le hesaplaşmayanlar, ondan köklü bir kopuşu sağlamayanlar, yeni demokratik devrim, sosyalizm ve komünizm mücadelesine dair ortaya doğru bir proje koyamazlar. Ezilen ulus ve azınlık milliyetlerin mücadelesine ilişkin objektif bir tutum geliştiremezler. Ve dahası sosyal şovenizmin etkisinde kurtulamazlar.

Kemalizm demek, her türlü ilerici ve demokratik düşüncenin zincire vurulması demektir. Kemalizm’i övmeyen her türlü yayın faaliyeti yasaktır. İlerde Kemalist iktidar aleyhine herhangi bir yazının çıkabileceği ihtimali dahi, yayın organlarının kapatılması için yeterli sebeptir. Sonu gelmez ‘örfi idareler’ memleketi kasıp kavurmaktadır. Ve her bir ‘örfi idare’ yıllarca sürmektedir. Meclis CHP’nin tepesindeki bir avuç yöneticinin ve onun değişmez başkanı M.Kemal’in elinde oyuncaktır. Anayasada ve bütün yasalarda öyledir. Ülkeyi gerçekte ordu yönetmektedir.

Kemalizm demek, her alanda Türk şovenizminin kışkırtılması, azınlık milliyetlere amansız bir milli baskının uygulanması, zorla Türkleştirme ve kitle katliamı demektir.” (Kaypakkaya, Bütün Eserler, s. 366)

CHP, parlamentonun işlevi, yasaların niteliği vb. değerlendirmeleri güncelleştirdiğimizde karşımızda AKP-MHP koalisyon iktidarını görüyoruz. Diğer bir ifadeyle CHP yerine, bu koalisyon partilerini yazarak icraatlarına bakalım. Karşımızda Saray’ın elinde oyuncak olmuş bir parlamento ve işlevsizleşmiş yasaları var. Kısacası “tek adamdan” “tek adama” geçen bir yüzyıl. Buna askeri darbeleri de eklediğimizde bir yüzyılda “tekçiliğin” zirvesine tanıklık etmiş olacağız.

Tüm bu gerçeklerden hareketle şunu söyleyebiliriz: M.Kemal’den R.T.Erdoğan’a geçen bu yüzyıllık tarihi yöneten burjuva-feodal güçlerdir. Dolayısıyla bu cumhuriyet bizim değil egemen sınıfların cumhuriyetidir. Bilakis bu cumhuriyet, işçilere, emekçilere Kürt ulusuna, azınlık milliyetlere, inanç gruplarına, kadınlara, LGBTİ+lara ve tüm ezilen güçlere düşman olan bir cumhuriyettir.

Elbette ki yüzyıllık tarih sadece baskıcı, katliamcı güçlerden ibaret değildir. Bu yüzyıl aynı zamanda devrimciler, komünistler, ezilen ulus ve azınlık milliyetlerin inişli- çıkışlı ama süreklilik kazanan bir mücadele tarihini de içermektedir. Ve yeni yüzyılda da bu mücadele sürecektir. Dikkatlerimizi yöneltmemiz gereken nokta budur. Bu bir sınıf savaşımıdır. Ya devrim ve sosyalizm mücadelesinde yanayız ya da karşısındayız.

1489

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar