Pazartesi Nisan 29, 2024

Yalancı Emzik

  

Galibi devlet ve onun partileri, mağlubu ise halk olan bir seçim koşusu daha bitti. Halk kendisine demokrasi diye yutturulan bu seçimle-farkında olmadan- bir defa daha kendi boyunduruğunu seçme özgürlüğünü kullanmış oldu! Gözler şimdi de koalisyon çalışmalarına çevrildi. Oysaki meclisteki partilerden hangisi hükümeti kurarsa kursun, ufukta halk için hiçbir ümit ışığı yok. Bu sömürgeci düzen ve onun kırbacı olan devlet, asırlar boyu emekçi halklara ne reva görmüşse bundan sonra da aynısını yapacaktır.  Dünyayı binlerce yıl önce yağmalamak için "VATAN"diye parsellere bölen ve bu parsellerin tepesine birer paçavra-bayrak diken tarihteki egemenlerin bildik, "Yalancı Emzik ve Kırbaç Siyaseti" değişmeden sürecektir.

Geride kalan son dört yılda halkın ümitleri, özlemleri, insanca yaşama ve özgürlük talepleri parlamentodaki devlet partilerince nasıl sömürülüp talan edildiyse… Halk yeni bir anayasa ve çözüm süreci emziğiyle nasıl oyalayıp kandırıldıysa… Bundan sonra da ambalajı yine milliyetçilik, özgürlük, eşitlik, din kardeşliği, vatan, bayrak, yeni anayasa, özerklik ve çözüm süreci gibi kulağa hoş gelen yalanlarla bezenen yeni emziklerle oyalanmaya çalışılacaktır.

HESAPSORULMAYACAK                                                                                 

Kürtlere ve diğer mazlum halklara ulusal hakları yine verilmeyecek. Roboski ve Gezi katliamının hesabı Tayyip Erdoğan ve Necdet Özel'den yine sorulmayacak. Uğur Kaymaz, Ceylan Onkol, Ali İsmail Korkmaz gibi devletçe katledilen  binlerce çocuk, genç ve yaşlı insanın dosyaları raflarda yine sararmaya devam edecek. Cezaevlerinde çürüyen insanların durumlarında yine bir değişiklik olmayacak.  Çocuklar cezaevlerinde yine tecavüze uğrayacak. Tomalar yine iş başında olacak, alanlar yine kana bulanacak. Bu kapitalist düzenin erkeklere tutsak ettiği kadınlar yine şiddet görecek, yine öldürülecek. Devletteki parmak ısırtan hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvetler yine yapanların yanına kâr kalacak. Yoksullar yine ezilecek. İşsizler yine işsiz kalacak, hayat pahallığı yine can yakacak.

DEVLETE VE DÜZENE GÜVENCE VERDİLER                                                                                     

Halkın durumu bu kadar vahim olduğu halde parti liderleri seçimden önce çıktıkları televizyon programlarında devleti ve bayrağı selamlayarak, "Kaos yaratmayacağız,"diye devlete ve düzene güvence verdiler. Düzenin içine düştüğü krizlerin esaret altındaki halklar için altın fırsatlar doğurduğunu bile bile yaptılar bunu. Hangi sağlıklı doğum sancısız olmuş ki, hak ve özgürlükler de devlet ve düzen krize girmeden elde edilmiş olsun? Ancak onlar yine de, "Aman hükümet krizi çıkmasın,"diye çırpınıyorlar! Böylece düzene ve devlete koltuk değneği olma sözünü yerine getirmiş oluyorlar!

Futbol takımı tutar gibi gözü kara bir şekilde bir partiyi destekleyenlere söylenecek bir şey yok. Dünya bir araya gelse onları zincirlerinden kurtaramaz.

Sözlerim sizleredir. "Ben bu ülkenin zenginliklerinden pay sahibi olmak istiyorum; insanca yaşamak ve yeniden şekillendireceğim kendi demokratik devletimi yönetmek istiyorum," diye düşünen sizlere… Gözümüzü Ankara'daki devlet partilerine değil kendi devrimimize çevirelim. Çünkü özgür geleceğimiz tilkileri bile dehşete düşürecek o burjuva siyaset labirentlerinde değil devrimin apaydınlık ışığındadır. 

SÜRÜ OLMAK YADA ŞEREFLİ BİR HAYAT SÜRMEK                                  

Şimdi yeni bir yol ayrımındayız: Ya bir sürü gibi bu devlet partilerinin arkasında esarete, yoksulluğa ve prangalı bir yaşama sürükleneceğiz; ya da özgür, mutlu, zengin ve şerefli bir hayat için devrime yürüyeceğiz. Devrim düşmanı güçlerin akla hayale sığmaz karanlık plânlarla bizi sabote edeceklerini bir an bile olsun aklımızdan çıkarmadan, bir dağın yüksek zirvesine kan ter içinde tırmanır gibi sabır ve kararlılıkla devrim kalesini inşa etmeye girişmeliyiz. Devrime giden yolda atacağımız her adım ve ortaya koyacağımız her düşünce, o özgürlük kalesine koyulmuş bir tuğla olacaktır.

ON ÇILGIN İNSAN ARAYIŞI                                                                               

Bu timsahlar düzeninin yıkılması için herkes bir toplu iğne ucu kadar bile olsa kendi çapında birşeyler yapmalı. Seçimden önce yaptığım "Özgürlük yürüyüşü için on çılgın insan arıyorum" başlıklı çağrımın gayesi işte buydu. Birlikte devrim kalesine bir tuğla koymak… O çağrıda siyasetçileri devlet ve mülkiyet meselelerine değinmemekle eleştirerek, "Bunlar karabataklara benziyor," demiştim. O karabataklar ki, avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar.

On çılgın insan çağrımı şimdi bir defa daha tekrarlıyorum. Gelin ağzımıza verilen o yalancı emziği çöpe atalım ve Özgürlük Yürüyüşünü başlatarak devrim kalesine bir tuğla koyalım. Elbette bir gün gelecek alınterimizle oluşmuş minik dereler birleşecek ve düzenin tüm bentlerini yıkan bir özgürlük deryasına dönüşecek. Çocuklarımıza ve sevdiklerimize vereceğimiz en değerli armağan da o olacak.

alinakmahmut@hotmail.com

     
71290

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Son Haberler

Mahmut Alınak

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar