Salı Mayıs 21, 2024

Yine bir Mayıs günü...Rojava’dan bir Partizan

Ölüm kutsanmaz bizde. Kutsanan özgür yaşamdır. Ancak özgür bir yaşam için ölmek gerekiyorsa tıpkı umutla yaşama koşar gibi, cesaretle karşılarız ölümü. Öncülük kutsanmaz bizde ancak geleceği kısaltmak içinse öncülük, bir sıra neferi gibi atılırız öne. Yaşamın, savaşın, gelişimin diyalektiğinde anlamlandırırız her ölümü ve öncülüğü. 

Yine taze bir mayıs günü kaybettik yüreği cesaretle çarpan iki gerillayı. Yine bir mayıs günü karşıladık onların kavga türkülerini. Haydar ve Murat yoldaşlarımızı mayısın altısında uğurladık özgürlüğe.  Son on yıldır dipten akıp-gelen devrimci gençlik geleneğinin öncüleri-neferleri,  gerillanın komutanları ve siyasi komiserleri oluyor. Ülkemizin en güzel, en direngen yoldaşları olan gençleri devrime armağan ediyoruz. Çiğdem, Fatma, Derya, Cengiz, Özgüç, Yurdal, Haydar, Murat yoldaşlarımız, gençlik mücadelesinin ortasından, en kavgalı toprağından, en ateşli çatışmaların içinden kopup gerillaya katıldılar.

Toprağa düşen her gerillayla birlikte anlatılması zor derin bir hüzün içinde onlarla ilk karşılaşma anına ve tanışma mekanına döner anılar. Ve geriye dönen adımlarla birlikte “keşke ben olsaydım” isteği güçlenir.  Sinan yoldaş bir aydan biraz fazla bir süreliğine de olsa gerilla alanında Beşler’in yanında kısa bir eğitim devresi yaşar. Kısa zamanlı ilk gerilla yaşamı boyunca tüm yoldaşlar ve özellikle Beşler üzerinde etkili bir iz bırakır. Gerillanın yüksek beğenisine sığdırır, duruş ve kararlılığını. Gerillaya katıldığı ilk günden itibaren kendine özgü, esmer duruşu ve yürüyüşüyle geleceğin komutanı olacak güçlü bir izlenim bırakır. Ve ilk günkü gözlemin haklılığını son nefesini verinceye dek ortaya koyar.

Aramızdan fiziki olarak ayrılıp toprağa düşen her yoldaşın ardından önce derin bir hüzün sonra tarifi zor sessiz bir yolculuk başlar; yoldaşla yaşananlara ve paylaşılanlara doğru. Geçmişe, yoldaşla gerçekleşen tanışma anına doğru gidilir. Sonra başlar “ilk”lere dair sorular. “İlk nerede karşılaştık?” İlk izlenim-ilk gözlem ve en çok da bizde bıraktığı ilk neydi? Gençlik toplantısında karşılaştık ilk. Belirgin olan esmer teni ve üzerindeki soluk koyu renkli tişörtü siyasi komiserin dikkatini çeker. “Yoldaş üstündeki tişört dikkat çekici bir renkte. Zaten esmer bir tenin var, yolculuklarda tenine uygun açık bir renk giysen daha iyi olur.” Sinan yoldaşta söylenenleri sessiz bir karşılamanın dışında bir tepki görülmez. İkinci kez gerillaya katılması talebi gelir, gerilla yönetimi tarafından. Olumlama ve sessiz bir alçakgönüllü sevincin dışında başka bir belirti görülmez. Haydar yoldaşta her şey o kadar sade ve yalındı ki tıpkı üzerinde duran tişört gibi. Belirgin ve görünür olmayan ancak emek ve çalışmaya ait ne varsa görünmeden var olanlar vardı. Devrimin sessiz ve sıra neferinde alçakgönüllük kadar öncülük ve emek dolu değerler vardı.    

Sinan yoldaş devrim ve parti karşısındaki duruşu ve tutumu örnekti. Söz konusu parti ve devrim olunca akan sular durur, konuşan ve karar veren sadece parti olur. Ve öyle oldu. Sinan yoldaşa ne zaman gerilla alanına dönmen, devrimci çalışmalarını gerilla alanında sürdürmen gerekir denilince tek bir itiraz tek bir isteksizlik belirtisi göstermeden, sessizce ancak bir o kadar sevinç ve onurla karşıladı, gerillaya katılım kararını. Eğer söz konusu gerillaysa, söz konusu partiyse her şey durur ve donar. Konuşan, yürüyen ve mücadele eden parti olur. Gerillada ilk kamp pratiğiydi. Heyecan, coşku, ilk olmanın anlaşılır belirsizliği, güçlü yapma isteği iç içe geçmişti. Her şeye karşın olumlu bir pratik diyebileceğimiz, süreç yaşanmıştı. Adım adım, basamak basamak yükselerek zenginleşen pratik ve bunun içinden damla damla aratarak çoğalan devrimci savaş bilinci büyüyordu. Ve her geçen gün Haydar yoldaş gerillanın ve halkın komutan Sinan’ı oluyordu. İnce uzun boyu, Yılmaz Güney’i anımsatan esmer yüzü, gözlerinden eksik olmayan gülüşüyle her geçen gün daha çok toprağa-gerçeğe-yoldaşlara ve halka yakın oluyordu. Yakınlaştıkça gücü artıyor, gerilla yaşamı-duruşu ve yürüyüşü ona daha çok yakışıyordu. Her geçen gün yaşamın her anı ve gerillanın her pratiği ve tecrübesiyle bütünleşerek, yürüyen komutan Sinan, gerillanın ve yaşamın aranan-özlenen-beklenen yoldaşı oluyordu.

GERİLLA BİLİNÇ ve YÜREK İŞİDİR

Sinan yoldaş! “Gerilla, bilinçli bir savaşım işidir. Onun en sahici yerinde yürek ve direniş vardır.  En önde savaşmak vardır.  Ölümü halkın, yaşamın korkusu yapmaya çalışanlara inat ve karşıtlık temelinde onu yaşamdan çıkartmak vardır.” Sen ve siz yoldaşlar bunu başarıyorsunuz.

Sinan yoldaş! “Siyasal çalışmalar ön planda gözükse de bir yıkım ve yok etme aracı olsa da savaş olgusu ve gerçekliğini ve güncelliğini koruyor. Çelişkilerin, sorunların başka biçim ve yolla çözülmesi mümkün olmadığından dolayıdır ki savaş bir çözüm aracı olma güncelliğini koruyor. Kan ve acı gerçek bir olgu olarak durmaktadır.” Sen ve sizler bunu kavradınız. Bu güçlü kavrayışa uygun bir yürüyüş gerçekleştirdiniz.

Sinan yoldaş! “Beynin beyinle, iradenin iradeyle savaşımı sürüyor. Yasaları ve yürüyüşü kanla dokunarak işlese de bir kuvvet eylemi olarak bir bilim ve sanat olarak öğrenmeye, uygulamaya, geliştirmeye, zenginleştirmeye devam ediliyor. Bu yasa bir tercihin, belirsiz bir istemin değil zorunlulukların var olması ve yaşanmasıdır. Kendini en iyi örgütleyen, irade ve güç olur. Etkili bir söz ve eylem olur.” Sen ve siz gerilla yoldaşlar bunların öncüsü oldunuz.

Sinan yoldaş! “Sömürü ve zulüm dünyasına karşı savaşımda en ileri, en tutarlı devrimi,  sonuna kadar tutarlı bir şekilde götürecek olan proleter soluklu gerilladır. Ancak tam zafere ulaşmış bir devrim köylülüğü feodalizmin varlığından ve kalıntılarından kurtarır. Kadınları gerçek anlamda özgürlüğe kavuşturur. Kürt ulusunu ve diğer azınlık milliyetleri,  ezilen dilleri, inançları, cinsleri, tam özgürlüğe götürür” dedin ve bunun için yiğitçe savaştın.  

Sinan yoldaş! “Dağ aydınlanma yeridir. Özgürlük bilinciyle en dolaysız yoldan buluşma yeridir. Umut, moral ve cesaret kaynağıdır. Her türlü köleliğe, zorbalığa, eşitsizliğe karşı mücadelenin yürütüldüğü yerdir. Dağ sadece coğrafik bir yükseklik yeri değildir; duygu ve düşüncelerin en yüksek ve en yüce yaşandığı yerdir” dedin ve bu güçlü bilinçle feda ruhunu kuşanarak, seni en çok seven ve en çok sevdiğin Beşler’in yanına gitmeyi çok istedin.

 

(Rojava’dan bir Partizan)

44028

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN

“Son kötü günleri yaşıyoruz belki

İlk güzel günleri de yaşarız belki

Kekre bir şey var bu havada

Geçmişle gelecek arasında

Acıyla sevinç arasında

Öfkeyle bağış arasında//

Biz kırıldık daha da kırılırız/

Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]

 

ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]

“ben hiç başlamamış bir dündeyim.

yağmur yağacak...

hiç başlamamış bir yarın çok var.

hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]

 

Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.

Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Sayfalar