Cumartesi Mayıs 18, 2024

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

Kolombiya’da bir çok gerilla örgütü kuruldu. FARC-EP’nin kurulduğu 1964 yılında Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN)[1]kuruldu. ELN’nin kurucusu bir papazdır.  Yer yer, Kolombiya devletiyle, “barış için masaya oturmak”tadır. Son, “Osla görüşmeleri”nde yer alacakları haberleri çıktıysa da, bu gerçekleşmedi. Ve şu anda 5 bin kişilik bir gerilla gücüne sahip olduğu söyleniyor. Bu da az bir güç değildir. ELN Küba Devrimi’ni kendine örnek alıyor. Kolombiya’nın  doğusunda petrol bölgelerinde etkindirler. Sık sık petrol taşıma borularını bombalayarak, petrol tekellerine (British Petroleum ve Occidental Petroleum-USA)  zarar veriyorlar. Ve zaman zaman bu tekellerin üst düzey çalışanlarını kaçırıp fidye alıyorlar.

Şehir gerillası anlayışıyla hareket eden M 19 (19 Nisan Hareketi) 1973”de kuruldu. M-19, 1984 yılına kadar büyük eylemler gerçekleştirdi. Latin Amerika başta olmak üzere bütün dünyada tanındı ve sempati topladı. Küçük burjuva sol bir çizgide olan M-19, Kolombiya’da büyük bir kitleye sahip oldu. Bir çok Latin Amerika ülkesinde M-19’u örnek alanlar çoğaldı. M-19, 1984’de devlet ile yapılan ateş-kes görüşmesini onaylayan gruplardan biriydi. Ondan sonrada kendine gelemedi ve ateş-kesten sonra legal parti kurdu, ancak liderleri yine devlet tarafından öldürüldü. Böylece M-19 Kolombiya’nın devrimci mücadele tarihinin kısa bir kesitinde yerini alarak dağıldı.

1984 ateş-kes görüşmelerine FARC ve ELP’de katılıp onayladı. ELN, ateş-kes görüşmelerine katılmadı ve ateş-kes yapmadı. Bundan önceki ateş-kes görüşmelerine benziyecek ve devlet sözünde durmayacak diyerek, karşı çıktı ve sonunda, tarih ELN’yi haklı çıkardı.

Bu, “barış görüşmeleri” ve devletle yapılan karşılıklı ateş-kes, M-19’u tarih sahnesinden sildiği gibi, ELP’yi de küçük bir gruba dönüştürdü. Bugün çok küçük bir gerilla grubu olarak ELP savaşını sürdürüyor.

Her ne kadar kurucularının birisinin rahip ve bazılarının da teolog olması, onları “ilerici dinci bir örgüt” gibi gösterilmesine neden olsa da, dinle bir ilişkileri yoktur. Kendilerini “bağımsızlıkçı ve devrimci” bir örgüt olarak değerlendirmektedirler. ELN’i biraz da olsa tanıyabilmek için FARC-EP lideri Alfanso Cano’nun katledilmesi üzerine yayınladıkları dayanışma mesajından bir bölüm aktaralım:

 “Biz, Kolombiya oligarşisinin şeytani savaş ve terör mekanizması ile karşı karşıya olan ayaklanmış halkın bir parçasıyız. Biz gerilla güçleri, yarım yüzyıldan bu yana mülksüzleştirilmişlerin düşmanlarına karşı çatışmanın sıcaklığında, halk desteğinin sayesinde, mücadele arzumuzla ve devrimci inancımızın sağlamlığıyla geliştik. Alfonso Cano, hâlâ Manuel Marulanda Velez, Jacobo Arenas, Camilo Torres Restrepo[2], ve gerilla yapılarımızın, devrimci mücadelenin karmaşık yolundan geçen başka gerilla örgütlerinin diğer birçok devrimci kadrosu ve halkın toplumsal adalet, eşitlik, demokrasi, bağımsızlık ve barış mücadelesinde yaşamlarını veren değişik toplumsal alanlardan oğulları ve kızları ile birlikte sokaklarda ve yollarda yürüyor.

Ülkemizin tarihi, yolun bu bölümünün, kavgada düşenlerin sorumluluklarını üstlenmek, onların yollarından yürümek için koşullara nasıl göğüs gereceğini bilen önemli sayıda kadronun arıtıcısı olduğunu göstermektedir.

Ne halk, ne de biz devrimciler, egemen sınıfın temsilcilerinin Konfüçyüsçü mesajlarına tutulmayız veya dün ve bugün geçici zaferleriyle övünen savaşçıların tehditlerinden gözümüz korkmaz. Halkın devrimci mücadelesinin akıntısı, protestolar, mücadele ve isyancıların politik-askeri kavgası her gün büyüyor.

Sonucu göremeyen tüm diğer savaşçılar için görevimiz, devrimci davanın zaferi için mücadeleye devam etmektir. Komutan Alfonso Cano; örneğini ileri taşıyacağız.” [3]

SBKP-ÇKP arasındaki ideolojik çatışma Kolombiya’yı da etkiledi ve bu ayrışımın sonucu olarak   1967 yılında Mao’nun görüşlerini benimseyen Kolombiya Komünist Partisi Marksist-Leninist’e bağlı Halk Kurtuluş Ordusu (EPL)[4] kuruldu. SBKP-ÇKP arasındaki ayrışım sonucu bölündü ve deyim yerindeyse “ufalandı” Bunlardan 7’si büyük gerilla gruplarına sahipti. Ancak süreç içinde dağıldılar. Şu anda ELP’nin 1000 civarında gerilla gücü olduğu varsayılıyor. Bazı kaynaklar daha az gösteriyor. Kolombiya devleti ise “200-300” arası bir rakam veriyor.

Kolombiya’daki gerilla örgütlerinden söz ederken, M-19’dan (19 Nisan Hareketi, kuruluş tarihi 1973) söz etmemek olmaz. 1973-1985 arasında Kolombiya tarihine damgasını vuran örgütlerden birisidir. Şehir gerillası anlayışıyla hareket eden bu M-19, 1984 yılına kadar büyük eylemler gerçekleştirdi. Latin Amerika başta olmak üzere bütün dünyada tanındı ve sempati topladı. Küçük burjuva sol bir çizgide olan M-19, Kolombiya’da büyük bir kitleye sahip oldu. Bir çok Latin Amerika ülkesinde M-19’u örnek alanlar çoğaldı. M-19, 1984’de devlet ile yapılan ateş-kes görüşmesini onaylayan örgütlerden biriydi. Ondan sonrada kendine gelemedi ve ateş-kesten sonra legal parti kurdu, ancak liderleri yine devlet tarafından öldürüldü. Böylece M-19 Kolombiya’nın devrimci mücadele tarihinin kısa bir kesitinde yerini alarak ve iz bırakarak dağıldı.

1984 ateş-kes görüşmelerine FARC, M-19 ve ELP’de katılıp onayladı. ELN, ateş-kes görüşmelerine katılmadı ve ateş-kes yapmadı. Bu, “barış görüşmeleri” ve devletle yapılan karşılıklı ateş-kes, M-19’u tarih sahnesinden sildiği gibi, ELP’yi de küçük bir gruba dönüştürdü.

1985 yılında yapılan ateş-kes ve barış görüşmelerinin ardından, FARC-EP, ELP ve M-19 arasında ortak hareket etme kararı alındı. Simon Bolivar Geilla Koordinasyonu (Coordinadoro Simon Bolivar Guerrillera-CGSB). Legal alanda ise CGSB içinde yer alan örgütlerin yanında, CCP ve diğer legal gruplarında katılımıyla Union Patriotica (UP) (Yurtsever Birlik) adında bir birlik oluşturulup, legal olarak seçimlere gidildi. Önemli başarılar da elde edildi. Ne var ki, legal demokratik ortamdaki başarılar, emperyalist tekelleri ürküttü. ABD destekli güçlerin saldırıları yeniden başladı ve büyük kayıplar verildi. 1986-1996 arasında devlet UP‘nin 4-6 bin arası üyesini öldürdü. 1987 yılında, UP’nin devlet başkanı adayı, devlet tarfından öldürüldü. Bu legal ortam M-19’u bitirdi. Çünkü, M-19 büytünüyle legalleşmişti. ELP’yi ise parçaladı ve küçük bir grup durumuna düşürdü. FARC-EP’de önemli kayıplar verdi.

ELN ile FARC-EP arasında ortak hareket etme kararı var ve birbirlerini “kardeş örgüt” olarak değerlendiriyorlar. Bir ara çatışmalı bir ortam da yaşadılar. Fakat FARC-EP’nin başına Alfanso Cano’nun[5]getirlmesiye çatışmalı ortam kaldırıldı ve yeniden “dostluk” ilişkileri kuruldu.

ABD ve AB ve bazı Latin Amerika ülkeleri FARC-EP’yi, “terör örgütleri” listelerine dahil ederken; Venezuela[6], Ekvator, Brezilya, Arjantin ve Nikaragua ise “Cenova Sözleşmesine uygun gerçek bir ordu” olarak kabul ediyorlar.

Kolombiya’da, Komünist İşçiler Birliği (MLM)[7] (Union Obrera Cominista (MLM)” isimli bir örgüt daha var. Oslo görüşmelerinde, FARC-EP’nin taleplerini ve tavrını eleştiriyor. FARC-EP’nin taleplerini, “Neoliberalizmi ılımlama” olarak değerlendiriyor. 

Kolombiya’da bir çok devrimci parti ve örgütler var. Bazılarının küçük silahlı birliklerinin de olduğu söyleniyor. Çünkü Kolombiya’da açıktan iki cephe var. Arkasında ABD’nin yer aldığı karşı-devrim cephesi, diğeri ise devrim cephesi. Devrimci cephenin arkasında işçiler, köylüler ve diğer ezilen emekçi kesimler var. Karşı-devrim cephesinin arkasında ABD ve Kolombiya egemen sınıfları var. Emperyalist tekellerin ve Kolombiya devletinin denetimindeki para militer güçlerin asli görevi ise, gerillaya destek veren kitleleri terörize etmek, korkutmak, sindirmek, yerinden göç ettirmek ve katletmek.

Örneğin, kimi yerlerde bütünüyle paramiliter güçlerin denetiminde “kurtarılmış köyler” var. Bu şu anlama gelmektedir, emperyalist tekellerin muz plantasyonlarının ve petrol bölgelerinin paramiliter güçlerce kontrol altında tutulması. Bunun bir amacı var; çalışanların köle gibi çalıştırılması ve direnişlerin önlenmesi içindir. Kimi bölgelerde ise uyuşturucu çetelerinin kontrolü söz konusudur. Bu karşı-devrimci odaklar Kolombiya devleti ile ortaklaşa hareket ediyorlar.

Kolombiya ve Türkiye

Kolombiya bügünkü haliyle tam bir muz cumhuriyetidir. ABD emperyalizmine bağlı petrol (Rockefeller gruba ait petrol şirketleri), uyuşturucu ve muz tekellerinin elindedir. Hükümeti, başbakanları bu tekeller belirlemektedir. Bu nedenle de devrimci gerilla örgütlerinin esas muhattapları perde arkasında ABD’dir. Bunu Kolombiya halkı’da, Latin Amerika halkları da bilmektedir. Seçime katılan partiler Muhafazakar ve Liberal adında iki partidir. ABD’yi örnek almışlar. Birincisi ABD’deki cumhuriyetçileri, ikincisi ise demokratları. Ancak, belirleyici olan ABD tekelleridir. Her şey onların çıkarlarına göre dizayn edilmektedir. Bu nedenle Kolombiya Latin Amerika’da “Muz Cumhuriyeti” olarak bilinir.

 Türkiye’nin birbirine benzeyen yanları vardır. Birinci, benzer yanları; ABD emperyalizmine bağlı olmaları ve onun politikaları etrafında hareket etmeleridir. Bu da, içeride “demokrasi”yi değil, faşizmi uygulamayı dayatmaktadır. Demokrasi görüntüsü, egemen sınıf kliklerin parlamentodan yararlanması, seçimlerle işbaşına gelmeleridir. Seçimle iş başına gelme, “özgürce” olmayıp, yine emperyalist tekellerin belirleyiciliği esastır.

 Özellikle köylülerin ve işçilerin mücadelesi açısından bu söyelnebilir. Sadece sanayinin ekonomiye katkısıyla, şehirleşme oranları birbirine yaklaşık. Kolombiya halkı sömürgeciliğe karşı savaşla var oldu. Uzun yıllar İspanyol sömürgecilerine karşı savaştılar, bağımsızlıklarına kavuştuktan sonra da yerli gericiliğe ve yine emperyalist tekellere karşı savaşlarını sürdürdüler. Böyle bir durum, gerilla savaşının kitle temelinin tarihsel olarak var etti ve gerilla hareketini önce başlatan da köylüler oldu. Bugüne kadar bu savaşın sürmesinin arka planında bunlar vardır.

Türkiye’de Türk köylülüsünün, ne toprak talebi için ne de sosyal kurtuluş için kendiliğinden bir hareketi olmamıştır. Kendiliğinden olmadığı gibi, sosyal kurtuluş mücadelesi veren harketleri de desteklememişlerdir. Kuzey Kürdistan’da ise, Kürt köylüsü ulusal baskıya karşı, Kürt ulusal hareketlerinin yanında yer almıştır

Bütün zorluklarına rağmen, başarı ve zafer; Latin Amerika’nın devrimci onuru Kolombiya’nın devrimci gerillalarının olsun!*** Bitti.

 

Yararlanılan Kaynaklar: Die etwas andere Geschite der Guerillas in Kolumbien, I-II (Kolombiya Gerilla Hareketinin Kısa Tarihi; I-II) Raul Zelik, Latein Amerika Nachrichten Nr. 268, Nisan 1998.  Kurtuluş Cephesi İnternet Sitesi. Barikat Dergisi sayı 52, 2007. Wiederstand in Kolumbia sitesi ve gazeteler... FARC-EP web sitesi, FARC-EP resmi yayın organı Resistencia. ANNCOL wep sitesi. www.cedama.orgwww.eln-voces.com.  Doç. Dr. Sait Yılmaz; “Latin Amerika’da Neler Oldu?”


[1] ELN : (Ejército de Liberación Nacional) Ulusal Kurtuluş Ordusu. Ayrıca, bkz. www.eln-voces.com

[2] Camilo Torres Restrepo, ELN’nin kurucu önderi, professor ve rahip.,çatışmada öldürüldü. Manuel Vasquez Castaño, Manuel Perez Martinez (İspanyol ve Katolik teologlardan) ELN’nin önderlerindendi.

[3] Radio Cafe Stereo, Miguel Suarez (10.11.2011)

[4] EPL; (Ejército Popular de Liberación) Halk Kurtuluş Ordusu. ELP, Mao-Enver Hoca ayrışımında, Enver Hocacı oldu. Maoist görüşlerle bir ilgisi yok.

[5] Alfanso Cono (Guillermo Leon SAENZ-Vargas), ölümü 4.11.2011.  ABD ve Kolombiya devlet güçlerinin saldırısı sonucu şehit düştü. ABD, daha önce Cono hakkında bilgi getirenlere ve yerini bildirenlere 5 milyon dolar vereceğini vaadetmişti.

[6]Venezuela devleti, 2011 yılın başında Kolombiya devleti tarafından aranan FARC-EP üyesi olduğu ileri sürülen İsveç’te ilticacı (birisi meşhur bir gazeteci) iki kişiyi Caracas havaalanında  gözaltına alınıp Kolombiya devletine teslim etti. (bkz.Portal Amerika 21.de)

[7] „Devrim İşçi” isminde  haftalık dergileri var. (Bkz.www.revolucionobrera.com)

 

111678

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

Sayfalar