Pazar Nisan 28, 2024

“Zübük devrimci” dedikoducular üzerine

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir devrimci durüst olmalı, yalan söylememeli. Düşündüklerini,eleştirilerini,yargılarını açık ve net söylemelidir. Kişilerin arkasında konuşmamalı, eleştirisi veya söyleyeceği birşeyler varsa  muhatabı olan kişilerin yüzüne söylemelidir. Geyik muhabbetlerini yaparken gizli , imalı ,deyim yerindeyse; “sinsice, hin’ce ” iğneleyici laflarla kişiler eleştirilmektedir. Ömrüm boyunca ne bir devrimciye şiddet uyguladım nede uygulayanlara müsade ettim. Her zaman ve her koşulda  karşılarında oldum, teşir ettim. Bazı dönemler bizim gelenekle  yol arkadaşlığı yapanların , hala takıtılı , kinci,kırk yıl önceye müzdarip sanal takıntı yapmalarını zavallı hallerinden anlıyorum.

Ama biz sizi iyi tanıyoruz,kırk yıldır bu geleneğe saldırıyor, Stalin düşmanlığı, Mao düşmanlığı , sosyalizm düşmanlığı yapıyorsunuz. Tamam “deli bizim delimiz de” deli deliliğini bilmezse , saldırganlaşır,şizofreni dünyasında hayali şato kurup , yalanı gerçekmiş gibi , meydanı boş bulmuş tellal vari bögürürse ona mutlaka  bir dakika dur diyen olacaktır.

Gerçeklerle alakası olmayan , bazan da devrimcilerin hatalarından yararlanarak dedikodu yapanlar ,devrimci mücadelede bir bedel ödememiştir. Bir nevi laf gezdirerek,gereksiz dedikodular üzerinden lafazanlık yapmaktadırlar. Kendilerini tatmin etmektedirler.Bunların  devrimciliği çerçiçiliğe benzemektedir. Moda devrimci  varlık sebepleridir. Veya , devrimciliğin şöyle bir kıyısından-köşesinden geçivermiştirler.Hayatları yalan -dolanla üzerine kurulmuştur ki; bu dedikoduları yapanların ezici çoğunluğu öyledir. Bunların çoğunluğu “ayaklı radyo “dur.Türkiyeden alır sanal dedikoduyu ,Avrupa’nın dört bir yana yayarlar. Avrupadan alır Türkiye nin dört bir yanına akıl almaz şekilde hızla yayar ve kendi yalanlarını gerçekmiş gibi başlarlar  savunmaya…Tek sermayeleri budur.

Bu tür insanlar gerçekten tehlikeli kişilerdir. “Kurt sisli havayı sever”miş,bu dedikodu ekibide aynen öyledir. Kulakları  öylesine delik ve duyarlıdır” ki,anında tilki gibi sinyali alırlar, umulmadık şekilde birbirine ulaştırma hünerine sahiptirler. Koku almada üstlerine yoktur. ortak özellikleri yalan, dedikodu , kara çalmadır, bu ortak özellik onları biraraya getiren temel etkendir.Hastalık derecesinde dedikoduyuseverler;”kimin ne yaptığını ,nerde ikamet ettiğini , ne işle uğraştığını ,hangi görüşleri savunduğunu, hangi kariyere, konuma dahil olduğunu” bilirler!… Öyleki , devrimci örgütlerin bilmediklerini “onlar bilirler”.Herbiri adeta “harcanmış telafisi mümkün olmayan  bir deha!…

Sürekli yakınırlar,” haksızlığa uğradıklarını,haklarının yendiğini ,ciddi bir birikime,donanıma sahip olduklarını,binlerce kitap okuduklarını,akademik kariyer ve entellektüel birikimlerinin devrim için kullanmalarına engel olunduğunu, ve daha  ne tür büyük hüner sahipleri olduklarını”söylenip dururlar.Profosyonel meslekleri , yalan söylemek, sanal kurgular üretmek, bilgi ve birikimlerini kötüye kullanmaktadır. En büyük erdemleriyse sahtakarlık olup bu sahtakarlık üzerine yalanlar üreterek Halkı devrimcilere karşı soğutmak, güvensizlik yaymak , devrimcileri desteklemekten vazgeçirmektir. Düşmanın devrimcilere karşı yapamadığı karalama görevini  bilinçli veya bilinçsizce bu zübük kişiler , guruplar bugün üstlenmiş durumdadır.   Bu yanlış anlayışlar aynı zamanda karşı devrime , faşizm’e hizmet etmektedirler. Birçok kere eleştirilerine karşın , aynı yanlış yolu sürdürmekte ısrarcı davranmaya devam ediyorlar. Bu tür ayrık otları hiçmi hiç tükenmeyecektir,temizlendikce yeniden boy verecekler karşımıza çıkacaklar,bunun bilinçinde olmak gerekiyor.

Bunlar kah” militan olurlar,kah dağlarda gerilla” olurlar,kah “parti kadrosu” olurlar,kah ta herhangi bir “partinin  MK üyesi,SB, üyesi “olurlar. Bazan da ,”gerilla komutanı olurlar”,yel değirmenlerine karşı büyükmü büyük savaşlar verdiklerini heryerde bağıra bağıra ifşa ederler… Böyük mü böyük gerilla muharrebelerine  girmişçesine böğüre böğüre  övünmekte, yalanlarına yalan katarak kendi inanmadıklarına , halkı inandırmaya çalışırlar. Bu tür kişilerin geçmişte hangi devrimci örgütte  yer aldıkları pek önemli değildir, bunlar dünyanın neresinde olursa olsunlar  bir şekilde birbirini buluyorlar. Aynı  hamurdan mayaları yoğrulduğundan karekterleri de aynı. Yeri gelir keskin devrimci olurlar,yeri gelir milliyetci olurlar,yeri gelir bölgecilik yaparlar. Bir bakarsın en bağnaz , katı kürt savunucusu , PKKci oluvermiş , diğer gün bakmışsın kürt düşmanı, PKK düşmanı oluvermiş. Bu zikzakları çizen kendileri değilmiş gibi , saman çöpü gibi suyüzüne çıkmayı da iyi bilmektedirler.Bir bakarsın başlamışlar din tacirliği,mezhep tellallığı yapmaya. Eğer ki dikiş tutturdu ve kendine bir çevre edindikleri zaman , başlarlar eski geldikleri mekanlara, yerlere  kara çalmaya. Bir zaman sonra buralarda da dikiş tutmayınca kendilerine yeni yer ve mekanlar aramaya başlarlar.

Oysaki,bu sahtakarların geçmişleride bugün gibi yalanla , sahtakarlıkla,gerçekle alakası olmayan davranış ve söylemlerle doludur. Atar tutarlar mangalda kül bırakmazlar,ama zoru görünce canları tatlıdır, köşeyi döner, ilk onlar sıvışırlar. Sırra kıdem basarlar. Karanlık,sisli havayı severler,fırsatcıdırlar.Sisli havalarda avcılığa soyunurlar Kurt olurlar,sorunları abartarak büyütür,çözülmez hale sokmayı hedeflerler. Bir nevi pravakatörlük yapmaktadırlar. Devrimciler ve halk arasında güvensizlik yaratmaya binbir hile ve entirikayla çaba harçarlar . Hertürlü naneyi yedikleri gibi su üstüne çıkmayı iyi becerirler. Masumiyet pozlarında hiçbirşeyde  haberleri yokmuş gibi pusuya yatarlar. Ne hikmetse gittikleri hiçbir yerde kalıcı olmaz,dikiş tutturamazlar. Bir tür şizofrenik hastalık bünyelerini kaplamıştır. Birgünü diğer güne uymaz.

Tek tek bireyleri yermede,kara çalmada , ardında dedikodu yapmada  kimse ellerine su dökemez. Yanyana gelindiğinde ise sanki “kırk yıllıkdostum”pozlarında  ikiyüzlülük yaparlar. Biz bunları iyi tanıyoruz.

Bunlar ençok’ta sanal alemde-medyada gezinmekte,yazmaktalar. Bazan ;” Orhan Bakır’ la,Cemil Oka'yla, Süleyman Cihan’la, İsmail Hanoğlu’yla faliyet yürüttüklerini, aynı organlarda yer aldıklarını edepsizce, utanmazca yüzümüze baka baka söyleme densizliğine düşmektedirler. Ve , “bilmem hangi eylemleri birlikte yaptıkları”yalanını sahtakarca yumurtlayı veriyorlar. Daha da ileri giderek yüzümüze baka baka , benim kim olduğumu bilmediği halde , benimle veya bizimle örgütsel çalışmalarda bulunduğunu, falanca kişiyi çok iyi tanıdığını yalanını yüzsüzce söyleyebilmekteler. Falanca kişinin ‘ben  olduğumu söylediğimizdeyse işi pişkinliğe vurarak geçiştirmeyi yeğlemekteler. Herbiri ayrı bir muzdarip hastalığa sahipler.
Hatta , karanlık emellerini gerçekleştirmek için  , faşizm tarafından katledilen yoldaşlarımızın,öldürülüşü üzerinde şaibeler yaratmaya çalışılmaktadırlar.. Bu tür ahlaksız,kişiler “çamur at izi kalsın”misali hayali sanaryolar kurmakta , halkımızı,devrimcileri kötülemektedirler. Devrimcilere ve komünistlere duydukları kini bu şekilde kusmayı deniyorlar. Bu tür kişiler içimizde birer ayrık otudur , kesinlikle , devrimcilik kisvesi altında  büyük zararlar halka vermekte,güvensizlik yaymaktadırlar. Bu tür kişiler her dönem tehlikeli ve zarar verici bir özellik taşırlar . Bunların bilinmesi,teşir , tecrit edilmesi  vede deşifre edilmesi devrimci bir zorunluluktur. Bu gibi unsurların ulu orta,yalan yanlış söylemlerine itibar edilmemeli,tolere 

Kısaca özetleyecek olursam ;

– Bunlar herşeyden önce kendilerine güvenmemekte, söylediklerine, yaptıklarına dahi inanmamaktadır. Kendi uydurdukları yalanlara kendileri inanmakta…

-Sürekli oynak ve değişkendirler,bir bakarsın Kemalist oluvermiş diğer gün sosyalist oluvermiş,bir diğer gün kürt ve Kürdistan  savunusunda kimse eline su dökemez,ertesi gün Kürt ve Kürdistan düşmanlığında onu tutan birini bulamazsınız. Herşeyde oynak ve çibiliyet bozukmu bozuktur.

-Aynı zamanda bu kişiler kendilerini de sevmektedir. Herzaman kendileriyle kavga halindedirler.

– Yalan,sanal kurgu,fantazi, karalama  profosyonel meslek olarak bunlar tesçillenmiş kişilerdir. Herşeyin kendileri başladığını, kendileri gidince herşeyin bittiğini …

– Bu unsurlar devrimin rant yiyicileridir, tükenen sermayelerini burjuva rantcılık üzerinden yürütmektedirler.

-En iyi dönemin kendi dönemi olduğunu,tektek harcandıklarını koro halinde söylenip dururlar.

-Birçoğunun yaşamı ve ahlakı duruşu rezilcedir. Haraç-mezat içki sofralarından eksik olmazlar. Devrimi ,devrimciliği içki masalarında o “entellektüel” marifetli tartışmalarıyla “yargılar”,derecelendirirler. Doğruyu yanlışı yanlızca bunlar bilirler!

Kültürel  erozyona uğrayan  bu tipler,renksiz bir kişiliğe sahiptir. Herşeyi bilen , her dalda yetkindir. Edebiyat , felsefe,ekonomi,Sosyoloji vb.bütün konularda en donanımlı ve konuya hakimdir. Kimseler ellerine su dökemez.

-Bu tür insanlar , devrim lafazanlığı yapmalarına karşın devrime zerre kadar inanmamakta, sahtekarlık yapmaktadırlar.

-Halkı sevmemekte , halkı aldatmakta , halkın malına zarar vermektedirler.

-Devrimci örgütlere güvensizlik yaymayı,kara çalmayı meslek edilmişlerdir.
– Bu unsurlarla heryönlü mücadele etmek , ideolojik olarak teşir etmek , devrimci bir görevidir.    

43374

Son Haberler

Sayfalar

“Zübük devrimci” dedikoducular üzerine

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Vahşet ve zulümle biten yıllar (Nubar OZANYAN)

Yeni yıl ezilen halklara yenilik adına bir şey getirmedi. Zulmün bir devamı, vahşetin bir tekrarı yeniden yaşatılıyor. Dünyanın muktedirleri, sermayenin generalleri Orta Doğu’yu yeniden paylaşmak, hegemonyalarını pekiştirmek için her gün daha fazla sayıda savaş gemisini denizlere sürüyorlar. En kıyıcı silahlarını yeni bir paylaşım savaşı ve çatışmaları için hazırlıyorlar. Filistin, Kurdistan, Ukrayna savaşın ve çatışmaların en sert ve en tahripkar geçtiği ülkeler olma gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht Yaşıyor, Lenin Yol Göstermeye Devam Ediyor!

 

Roza Luxsemburg ve Karl Liebknecht bundan 105 yıl önce dönemin SPD hükümetinin Freikorsp (Gönüllüler Alayı) askerleri tarafından kurşuna dizilerek katledildiler.

Birinci emperyalist paylaşım savaşının ufukta görünmeye başladığı 1907 yılında toplanan İkinci Enternasyonal çıkması muhtemel savaşa karşı “hazır olunması” ve “savaş bütçelerine hayır” denmesi çağrısında bulundu.

Gerici Zorun Panzehiri, Devrimci Zordur

Görsel ve yazılı basında her gün çürümüş, kokuşmuş sistemin icraatlarına tanıklık ediyoruz. Artık uyuşturucu baronlarına, çetelere dair haberler “sıradan” vakalar haline gelmiş durumda. Tabi ki, bizim işimiz bunların çetelesini tutmak değildir.

“Mücadele, İsyan, Örgüt ve Ezilenlerin Savaşına Doğru…”

Oldukça sarsıcı bir yılı geride bıraktık. Artsakh’da, Rojava’da, Gazze’de işgal saldırıları sürerken Afganistan’da halk Taliban zulmüne katlanmak zorunda kaldı.

Yeni ticaret anlaşmaları ve pazar paylaşım savaşları nedeniyle Ortadoğu halkları Kafkaslar’dan Arap Yarımadası’na zulme uğramaya, göçe zorlanmaya, açlığa ve yoksulluğa hapsedildi. Şimdi yeni bir yıla girerken bu emperyalist ve gerici saldırıları direniş ile karşılayan Ortadoğu halkları zaferlere muktedir…

 Bölgede tırmandırılan savaş

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Sayfalar