Pazartesi Ocak 20, 2025

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Dün de bugün de K. Kürdistan’da halkın, başta seçme-seçilme iradesi olmak üzere birçok temel hak ve yetkileri aleni bir şekilde gasp edilip, yok sayılıyor: Seçtiği millet vekilleri çeşitli gerekçeler oluşturularak tutuklanıp hapsedilirken; yerel yöneticiler olarak seçtikleri belediye başkanları ise; yine olmadık uyduruk gerekçelerle azledilip tutuklanıyor ve yerlerine de merkezi yönetimin kayyumları atanıyor.

Yerel yönetimler özgülünde uygulanan bu siyaset öylesine bariz bir şekilde sömürge siyasetidir ki yasalarca belirlenmiş olan usul Türkiye kesiminde ve diğer burjuva partiler somutunda, bir şekilde görevden alınan belediye başkanı yerine belediye meclisi kendi içinden birilerini yeni başkan olarak seçmesi şeklinde uygulanırken; K. Kürdistan’da belediye meclisinin bu hak ve yetkisi de gasp edilmek suretiyle, rafa kaldırılır.

Bunun en son örneğine Kepez ve Hakkari’de tanık oluyoruz. Tutuklanan CHP’li belediye başkanının yerine Kepez Belediye Meclisi kendi içinden birini yeni belediye başkanı olarak seçmişken; Hakkari’de, Belediye Meclisinin bu hak ve yetkisi gasp edilerek, yerine, devletin atanmış valisi,bu kez de belediye başkanı olarak atandı.

Kendilerinin mevcut yasalarına da aykırı bu keyfiyetin bir izahatı da yok! Zaten olması da gerekmiyor,çünkü keyfiyet, faşizmin bir diğer karakteristiğidir.

“Cumhur İttifakı İktidarı”nın küçük ve ama devletin birçok ‘derin odak’larının sözcüsü de olan ortağı faşist MHP’nin lideri, Hakkari’ye kayyum atanmasının ardından yaptığı grup konuşmasında, tüm Kürt belediyelerine de derhal kayyum atanmasını buyurabiliyor.

Bu, besbelli ki bir işaret fişeği. Yani önümüzde ki günlerde, başta Mardin Belediye Başkanı sayın Ahmet Türk olmak üzere, birçok belediye başkanın da yine malum uyduruk gerekçelerle görevlerinden alınıp, yerine kayyum atanması, hiç de sürpriz olmayacaktır.

Bir bütün olarak bu sömürgeci faşist uygulamalara karşı net ve kararlı tutumlar almak ve keza her biri somutunda bunlara karşı fiili direnişler örgütleyip sürdürmek; Türkiye ve K. Kürdistan somutunda yürütülen demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Bu, aynı zamanda kendisini ilerici, demokrat, sol-sosyalist ve komünist addeden tüm demokrasi güçlerinin ertelenemez tarihi görev ve sorumluluğunun da bir gereğidir.

Bu tarihi görev ve sorumluluk; kendilerini sol-sosyalist ve komünist addedenler açısından daha da farklı bir karakter arz eder. Çünkü bu kesimler Türkiye ve K. Kürdistan özgülünde kendisini dayatan “Birleşik Devrim Mücadelesi Stratejisi” gereğince, zaten yürütülmekte olan demokrasi mücadelesinin de birinci dereceden asli özneleridirler. Dolayısıyla da bu somutta ki görev ve sorumlulukları asla sadece “desteklemek” şeklinde ki bir tutum ve pratik ile sınırlı olamaz/olmamalı da. Bu bir demokrasi ve sosyalizm mücadelesiyse; o halde unutmamak ve de üzerinden atlamamak gerekir ki sol-sosyalist ve komünist güçler bu mücadelenin destekleyicisi değil; doğrudan önderi, tarafı ve katılımcısıdırlar.

Unutmamak gerekir ki faşizmin kerte kerte geriletilmesi ve nihayetinde yıkılması, işte tamamen bu mücadele hattında ki ısrar ve kararlılığa bağlıdır.

4044

Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar

 

“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,

zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]

 

İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.

Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.

KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]

 

 

“Belki de asıl ustalık budur;

her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]

 

Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…

Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

Sayfalar