Birleşik Mücadelenin Önemi Giderek Artıyor

Nihai hedefimiz devrimdir. Yasal ve yasa dışı tüm eylemlerimiz devrimin gerçekleşmesi içindir. Devrimin öncü kurmayı ola-rak parti, işçi sınıfı önderliğinde toplumun tüm bağlaşıklarını örgütleyerek, belirlediği stratejinin yol göstericiliğinde devrimi gerçekleştirir.
Devrim uzun soluklu bir mücadeledir. Yenilgiler ve zaferler diyalektik bütünlük içinde ilerler. Felsefi olarak zıtların birliği olan bu bütünlük mücadelenin zengin yol ve yöntemlerini ret etmez. Aksine sınıf mücadelesi, tüm mücadele alanlarının sonunda tek bir potada da toplanmasıdır. Partinin kurmay olmasının esprisi de burada yatar. Parti, temel örgütlenmesinin yanında, oluşturduğu tüm yan örgütlerle güçlenir ve mücadeleyi ileri taşır.
Koronavirüs salgınıyla birlikte insan-ların önemli bir bölümünün bu hastalığa yakalanması, binlercesinin hayatını kaybetmesinin önüne geçilememesi düzenin sağlık siteminin doğrudan sonucudur. Salgınla birlikte derinleşen ekonomik krizin tüm yıkıcı etkisi işçi sınıfına ve ge-nel olarak emekçilerin sırtına yıkılacaktır. Sermayenin bu krizden etkilenmesi esas olarak artı değer sömürüsünden elde ettiği karın bir süreliğine daralmasından ibarettir. Merkezi sosyalist bir ekonomi de bunun böyle olmayacağı geçmiş sosyalist devlet sitemlerinden bilinmektedir. Gerek dünya da gerek ülkemizde her şeye yön veren sermeye olduğu için yıkımların sonuçlarının bu kadar büyük olması, tekellerin tüm zenginlikleri kendi ellerinde toplaması ve toplumsal paylaşımda emekçilere sadece çalıştıkları sürece ücret ödemelerinden kaynaklanıyor. Salgın sonrası AKP iktidarı ekono-minin yeniden toparlanması gerekçesiyle patron ve büyük tarım işletmelerinin lehi-ne ne varsa hayata geçirmeye çalışacaktır. Daha şimdiden “torba yasa” adı verdiği birçok uygulamayı meclise getirmeyi planlayarak bu adımı atmış bulunuyor. İşçi sınıfı ve genel olarak tüm emekçilerin yıkıma karşı mücadelesi ancak ve ancak örgütlü bir mücadeleyle büyütülebilir. Bu, kendiliğinden olmayacaktır. Lokal di-renişler ve kendiliğinden hareketin başarı şansı yoktur.
Devrimci hareketin örgütlülüğü ve işçi sınıfı içindeki gücünün bilinmeyen tarafı yoktur. Türkiye devrimci hareketi, şu ya da bu nedenden dolayı sınıf mücadelesinin ve toplumsal mücadelenin oldukça gerisinden geliyor. Sendikalardaki gücü, fabrikalardaki örgütlülüğü, semtlerdeki gücü biliniyor. Birbirine yakın örgütlükler ve etki gücü süreci tek başına karşılamasına yetmeyecektir. Bu durum eylem birliklerini ve hatta uzun vadeli ittifakları zorunlu kılıyor. TDH, 50 yıllık mücadele tarihinde irili ufaklı birçok eylem birliği yaptı. Bunların bazıları uzun sürdü, bazıları ise çeşitli nedenlerden dolayı fazla uzun ömürlü olmadı. Toplamda önemli bir birikim ve tecrübeye sahibiz. İşe nasıl ve nereden başlayacağımız bellidir. Sürecin getireceği yıkım toplumsal olarak henüz yeterince hissedilir olmasa da, bunun uzun sürmeyeceği de açıktır. Sürecimiz tıpkı Lenin’in “Ne Yapmalı”da dile getirdiği gibi: “kaynamış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda birbirimizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak yürü...”meliyiz. “Düşman tarafından her yandan sarılmış durumdayız. Ve bunların ateşi altında hemen hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız.”(Lenin Ne Yapmalı, sf:15) Birlikte yürüyeceğimiz zeminler yaratmalıyız.
Evet, eylem birliklerinin özü ve ruhu tam da Lenin’in dile getirdiği gibi “bir birimi-zin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak” yürümek değil midir? Tam da böyledir. Bir hedef ve amaç için bir araya gelmiş, aynı payda da birleşenlerin birlikte yürümesi-dir eylem birliği. Her eylem birliği ya da ittifak sadece zayıf olduğumuz için bizi bir araya getirmez. Öyle dönemler olur ki, düşmana son darbeyi vurmak için de bir araya geldiğimiz dönemlerde olacaktır. Bu tamamen mücadelenin o anki durumu, güç dengesi ve düşmanın durumuyla ilgilidir. Örneğin birleşik cephe böyle bir temel ittifaktır. İşçi köylü temel ittifakı üzerinde yükselen ve toplumun geri kalanlarını KP’nin öncülüğünde birleştirilmesidir.
Şimdi çok daha zaruri olan eylem birliği özgün yanları olacaktır. Salgın öncesi de sorun olan yoksulluk, işsizlik, sağlık sorunu, kadın ve gençlik sorunu, köylülük ve hapishane sorunları ve çevre sorunu koronovirüsle birlikte toplumsal acil sorunlar olarak önümüzde durmaktadır. Yıkımın getirdiği sonuçlar toplumsal bir hareketliliği beraberinde getirecektir. Bunun için müneccim olmaya gerek yoktur. İlerici ve demokratlar, ekonomistler ve hatta burjuva çevreler bunu ön gördüklerine göre devrimcilerin bunu öngörme-meleri zaten beklenemez. Birleşik mücadele (eylem birliği ya da ittifak) tartışmaları ilkesel sorunlar üzerinden yürütülmemelidir. TDH olarak her bir birleşen, birbirinin hassasiyetlerini aşağı yukarı biliyor. Kimin hangi tartışmaya ne tepki vereceği bilindiği için hedefleri belli bir program çerçevesinde bir araya gelip, anlaşarak eylem birliği hayata geçirilmeidir. Eylem birliği ilk bir araya gelenlerin oluşturdukları hedef ve çalışma tarzını ka-bul eden her devrimci, ilerici ve demokrat çevre, parti ve örgütlere açık olmalıdır. Eylem birliğinin HDK’yi içine alacak şekilde ilk adımda birleşenler arasında ol-masına özel bir önem vermek gerekir. Bu-nun yansımasının T. Kürdistanı’na olacağı düşünüldüğünde HDK önemli bir birleşen olmalıdır. Keza halk evleri, çevre dernekler ve bazı sendikaların da yer alması için girişimler gerçekleştirilmelidir.
Birleşik Mücadelenin Önemi Giderek Artıyor! Yıkımın getirdiği sonuçlar toplumsal bir hareketliliği beraberinde getirecektir.
Nisan 2020
Özgür Gelecek
Son Haberler
Sayfalar

Sosyalizm/Komünizm Nedir? (MLPD Programı)
Sosyalizm ve komünizm hakkında düşündüklerinde birçok insanın aklından geçen sorulara bazı yanıtlar.
Sosyalizm nedir ki?
Sosyalizm, kapitalizmin toplumsal alternatifidir. Günümüzün devlet-tekel kapitalizminde, uluslararası tekeller kendilerini tamamen devlete tabi kılmış ve tekelci sermayenin organları devlet aygıtının organlarıyla birleşmiştir. Tüm toplum üzerinde çok yönlü egemenliklerini kurmuşlardır. Aynı zamanda, hakim olan uluslararasılaşmış üretim tarzı, dünyanın birleşik sosyalist devletleri için maddi hazırlığı tamamlamıştır.

Dinci-Faşist Gericiliğin Merkezi: Emperyalist Türk Devleti
Özellikle son 15 yıldır dinci (müslüman) gericiliğin merkezi olduğu rahatlıkla söylenebilir. ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgali ve peşinden Kuzey Afrika ülkelerindeki 2010 ayaklanmaları ve Mısır'da geçici olarak Müslüman Kardeşler örgütünün iktidara gelmesi ve peşinden Suriye'de geliştirilen olaylar, Türk devletine, dinci AKP'nin de iktidarda olması, yeni bir emperyalist yayılma politikasını benimsetmiştir.

KAYPAKKAYA’DAN KALAN…[*]
SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER
“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;
belki biz olmayacağız ama
bu çelik aldığı suyu unutmayacak.”[1]

18 MAYIS | Umudu Büyütmeye Devam Ediyoruz
"Kaypakkaya'nın kurduğu parti ve oluşturduğu program etrafında elli yıldan fazla bir süredir kavgasını sürdüren yoldaşları büyük bir mücadele ve direniş geleneği yarattılar. Kaypakkaya'nın görüşlerini büyük bedeller ödeyerek bu günlere taşıdılar, taşımaya devam ediyorlar..."
Tam 50 yıl önce 1973’ün 18 Mayıs’ında 1971 silahlı devrimci çıkışının “komünist yüzü” İbrahim Kaypakkaya, Amed Hapishanesi’nde Kemalist faşist diktatörlük tarafından katledildi.

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)
Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar.

Umudun Adı ve Devrime Çağırıydı Yılmaz Güney[1]
“Bir pratik,
bir ideolojinin aracılığıyla
ve bir ideolojinin içinde vardır.”[2]
Reis Çelik’in, “Düzene başkaldırmış korkusuz bir devrimci”[3] diye betimlediği Onu; hayatının her alanında uçlarda yaşayan korkusuz, sahici insanı; hakikât savaşçısı komünist Yılmaz Güney’i nasıl anlatabiliriz? Bunu çok düşündüm. Sorumun yanıtını da yine Yılmaz Güney’in üç karesindeydi…

‘ÜMÜŞ EYLÜL KÜLTÜR-SANAT’A YANITLAR[*]
“Kâğıda dokunan kalem,
kibritten daha çok yangın çıkarır.”[1]
Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?
Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.

Ben Ölüyorsam Sizde Ölün: Seçimleri (Kılıçdaroğlu'nu Boykot)
Proletaryalar faydacıdır; yararlanmasını bilene.
Seçimler ilginç bir şey.
Herkes seçimlerin neler değiştirip değiştirmeyeceğini tartışıyor.
Ama kime göre neye göre?
Devrimcilere göre mi proletaryalara göre mi?
Şayet tartıştığımız seçimlerin sisteme karşı devrimcilerin yaşamlarında neler değiştirip değiştirmeyeceği ise...
İnanın dün olduğu gibi bu günde seçimlerin devrimcilere karşı sistemin davranışlarında herhangi bir şey değiştirmeyeceğini herkesbiliyor..
Sistem yine devrimcileri gördüğü her yerde katletmeye çalışacak.

Nisan Güneşi Yolumuzu Aydınlatmaya Devam Ediyor
Nisan’ın 24’ü çeşitli milliyetlerden ve inançlardan işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen yığınların öncü müfrezesi proletarya partisinin kuruluş günüdür. Aynı zamanda Marks ve Engels tarafından 1848 yılında ilan edilen Komünist Manifesto’nun Türkiye ve Türkiye Kürdistanı topraklarında yeniden yaşam suyuna kavuştuğu tarihi ifade etmektedir.