Perşembe Kasım 7, 2024

Çin Devrimi ve Maoizm -2-

Sosyalist Dönüşümde Kitlelerin Enerjisine Dayanma         

Mao devrimden hemen sonra gittiği SSCB’nin, “gerçek bir devrim değil” diyerek işbirliği yapmaya yanaşmadığını ancak Kore Savaşı’nın bütün yükünü omuzladıklarında işbirliğini kabul ettiklerini açıklamıştır. (Sabah Tufanı-2, Sayfa 174)

Çin’in %80 oranında köylü nüfusunu barındırması, toprak ağaları ve köylülük arasındaki çelişkinin had safhaya varmış olması, işçi sınıfının gelişmemiş olması, 1 Ekim 1949’da gerçekleşen bu devrimin sorgulanma nedeni olmuştur. Fakat Çin Halk Cumhuriyeti’ne yönelik sorgulamalar sadece başlangıçla sınırlı kalmamıştır.

SSCB’de ağır sanayiye tek yanlı bir şekilde ağırlık verilmiş, tarım ve hafif sanayi ihmal edilmişti. Tıpkı kapitalizmin doğuş evresindeki gibi ağır sanayi için gerekli sermaye birikiminin sağlanması için köylülüğe “zorunlu satış sistemi” adı altında ağır yükler getirilmiştir. Teknolojinin gelişimi ve bunun için gerekli uzmanların yetiştirilmesi; sosyalizm için en önemli halkalar olarak görülmüştür.

Çin Halk Cumhuriyeti’nde ise, ağır sanayi yatırımları ile tarım ve hafif sanayi yatırımları arasındaki oran, birbirlerini geliştiren bir tarzda ele alınmıştır. Çin Halk Cumhuriyeti’nde, kent-kır arasındaki eşitlik ve dar bir gelir ücret merdiveni temel alınarak kırda ve kentte oturanların gelirleri birbirlerine yakınlaştırıldı. Bunlar devrimin temeli olan işçi-köylü ittifakının sağlanmasında ve sürdürülmesinde önemli olan uygulamalardır.

Mao, sosyalist bir toplumda var olan çelişkileri (kent ile kır, kafa ile kol, yönetici-yönetilen, vasıflı-vasıfsız, işçi, askerler ve halk gibi) azaltıp, yok etmeyi hedefleyen tarzda ele almıştır. Bunları “karşıt olmayan çelişkiler” olarak tanımlamış ve buna göre yaklaşmıştır. Üretim ilişkilerini sadece mülkiyet ilişkilerine indirgemekten kaçınmış; mülkiyet ilişkileri ile birlikte özel mülkiyetin en önemli kaynağı olan iş bölümünün yok edilmesi ve üretimin bölüşümünün halkın hiçbir kesiminde mağduriyet yaratmayacak şekilde örgütlenmesi temel alınmıştır. Sosyalist devrimde üretim ilişkilerinin bu 3 bileşeni ile birlikte toplumsal ilişkileri; yani insan-insan ilişkilerinin de değişime uğraması çok önemlidir. Sosyalist toplumda da “İlerici-gerici insanlar, kollektif çabaya sıkı sıkıya sadık, çalışkan ve içten, neşeli, canlı olanlar ve diğer yanda ün ve servet, kişisel çıkar, duygusuz ve umutsuzlar” var olacaktır. (Mao Zedung, Cilt 6, Sayfa 190) Dolayısıyla sosyalizmin her aşamasında gerici üretim ilişkilerini ve toplumsal konumları korumak isteyen gruplar olacaktır.

“Sosyalist dönüşüm ikili bir görevdir; birincisi sistemin, ikincisi de insanın dönüştürülmesidir. Sistem yalnızca mülkiyeti kapsamaz, üst yapıyı esas olarak devlet aygıtını ve ideolojiyi içerir.” (Mao Zedung Seçme Eserler, Cilt 5, Sayfa 501)

KP üyelerinin politika, ekonomi, eğitim, savunma gibi birçok temel konuda merkezi role sahip olmaları ve bunun denetimsiz kalması, sosyalizmde revizyonizm kaynağının KP olma olasılığını büyütmektedir. Buna karşılık kolektif önderlik önemli bir mekanizma olarak ortaya çıkarken bunun yetersizliği Çin Halk Cumhuriyeti’nde görülmüştür.

Komünizme giderken sırf devlet gibi KP’nin de zaman içinde çözümlenmesi, yok olması gereklidir. Yöneten-yönetilen çelişkisi ortadan kaldırılmadı, halkın üzerinde profesyonel bir ordu değil halkın savunma gücünün oluşturulması gerekiyordu. Mao tüm bu sorunların çözümünü kitle inisiyatifinin artırılmasında görmüştür. Kitlelerin devrimci enerjisi ortaya çıkarılmadan, kitlelerden kopuk bir şekilde belli kurumların ve kadroların müdahalesiyle devrimci bir dönüşümün ortaya çıkmasından ziyade, tam da “bin yılların ağır yükleri” nedeniyle kapitalist eğilimlerin ortaya çıkacağını değerlendirmiştir. Bu çelişkiler güvenlik önlemlerinin artırılması, halkın üzerinde baskının artırılmasıyla değil halkın inisiyatif alarak devrimci bir tarzda üretim ilişkilerinin dönüştürülmesi ortadan kaldırılacaktır.

Mao 1965 tarihli bir konuşmasında “Eğer insanlar sürekli olarak dikenler üzerinde yürüdüklerini hissediyorlarsa, biz bir şeyleri yanlış yapıyoruz” (Devrimci Araştırmalar Grubu, Çin Kültür Devrimi/BPKD’ne Kısa Bir Bakış, Ç: Sinan Jabban, S:169, Patika Yayınları) demiştir.

Kültür Devrimi, bahsettiğimiz çelişkilerin halkla birlikte çözülmesi hedefinden ortaya çıkmıştır. Mao, Kültür Devrimi ile halkı 4 eskiyi –eski kültür, eski fikirler, eski alışkanlıklar, eski adetler- eleştirmeye çağırır. Fabrikalardan başlayarak bütün üretim birimlerinde ve kurumlarında yeni bir örgütlenme biçimi hedeflenir: İkili katılım denilen biçimle kadrolar üretim sürecine, işçiler de denetim sürecine katılmaya başlar. Üçlü bileşim denilen sistemle de, vasıflı işçiler, mühendisler ve gözetmenlerin bir arada hareket etmelerine olanak tanınır. Bu sürecin öne çıkan ifadelerinden biri siyasetin bütün alanlara hakimiyetidir. Böylece sadece “uzman” değil, “kızıl uzman” olunması, sadece Halkın Kurtuluş Ordusu’nda bir asker olmak değil üretimde de olunması, ordu içerisinde siyasi komiserin olması, halk milislerinin artırılması, kızıl muhafızların ortaya çıkması gibi bu döneme kadar görülmeyen pratikler, yönetim ve örgütlenme biçimleri ortaya çıkmıştı. Bu sosyalist sistemde yaşanan sınıf mücadelesinin bu tarzda yaşanmasının ilk örneğidir.

Mao, ortaya çıkan bu yeni devrimci politik örgütlenmelerle Marks’la Engels’in ortaya koyduğu ve Lenin’in geliştirdiği, sosyalizmde devletin sönümlenmesinin olanaklarını açığa çıkarmaktadır. Devletin temel ayakları olan siyasi, bürokratik ve askeri(ordu) her şeye müdahale edilmiş, devrimcileştirilmeleri hedeflenmişti. Kültür Devrimi süresince yön verici nitelik taşıyan 16 Mayıs Tamiminde yer alan “Yıkım olmadan inşa olmaz” sözü devrimcilik için zorunlu olan yıkıcılığın Kültür Devrimi’nde başatlığını gösterir. Bir KP’nin iktidarı aldıktan sonra da “yıkıcılığı” öne çıkarması, diğer ülkelerde öne çıkarılan “inşa” dan farklı nitelikte anlamlar taşımaktadır. Bu proletarya diktatörlüğü altında da sınıf mücadelesinin var olması, devrimin devrimlerle sürdürülmesidir.

Sonuç olarak 69. Yılına giren Çin Devrimi, hem devrim öncesi süreçle hem de sonrasıyla bize pek çok şey öğretmektedir. Dünyanın farklı yerlerindeki sosyalizm deneyimlerinin başarısızlığından hareketle Marksizm’in sonunu ilan edenler, sınıf mücadelesinin diyalektiğini kavrayamamış idealistlerdir. Bize düşen Marksizm, Leninizm ve Maoizm’in ezilenlerin elinde tekrardan güçlü bir meşale haline getirilmesidir. Çünkü MLM dışında hiçbir öğreti, ezilenlerin kurtuluşunu sağlayamaz.

Aşağıdaki linkten yazının 1 bölümünü okuyabilirsiniz

http://kaypakkayahaber.com/kose-yazisi/cin-devrimi-ve-maoizm-1

28127

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Sayfalar