Çarşamba Kasım 13, 2024

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

“Devrim öncesi süreç” elbette ki her toplumsal yapı gerçekliğine göre farklılık ve özgünlükler arz ediyor olacağından; haliyle, her bir örnek somutunda devrimi örgütleme tarz ve süreci de önemli oranda farklılık ve kendine has özellikler taşıyor olacaktır.

 

Bundandır ki devrimci güçlerin “olmazsa olmaz” öncelikli görevlerinin en başında; üzerinde devrimi gerçekleştirmeyi tasarladıkları zeminin, somut güncel olgulara dayalı sosyal-ekonomik yapı tahlilini yapmaları ve bu olgusal gerçekliğe uygun bir devrim stratejisini oluşturmaları gelir.

Bu kısa soyutlama girişin ardından, yazı başlığı da olan konu daha somut olarak ele alınabilir artık.

Uzunca bir süreden beridir tamamen kapitalist üretim ilişkileri hakimiyetine girmiş olan Türkiye ve K. Kürdistan somutunda olgular, devrimin ancak ki günümüze uyarlı, Ekim Devrimi tarzı bir Toplu Ayaklanma Strateji ile mümkün olabileceğine hükmediyor. Dolayısıyla da bura devrimcileri, devrimin örgütlenmesi stratejik görevini mecburen, devrimci bir durum oluşuncaya dek sürecek olan o “evrimci” hazırlık evresinde yerine getireceklerdir. Bu, niyetsel bir tercih veya bir keyfiyet değil; olguların dayattığı nesnel zorunlu bir gerekliliktir.

Süreç, nesnel koşullardan ötürü “evrimci” bir karakter arz ediyor olsa da ama devrimci sol-sosyalist ve komünist güçler bu hazırlık sürecinin görev ve sorumluluklarını elbette ki edilgen, düşük reflekslerle olayların peşinden sürüklenen, sistemle uzlaşıcı, reformist bir perspektif ve pratikle değil; devrimci bir perspektif, devrimci bir yaklaşım ve aktif militan öncü bir müfreze ruhu ve pratiğiyle karşılayıp yerine getirmek zorundadırlar.

Ve elbette ki bütün bu görev ve sorumlulukları yerine getirebilmeleri için günün ve “zamanın ruhuna” uygun dinamik mücadele yöntem ve araçları, kendisini ısrarla yenileyerek, yedekleyerek mücadeleyi kesintisiz sürdürmeyi olanaklı kılacak mekanizmaları oluşturmaları gerekiyor. Aksi takdirde, sadece niyetlerle ve dar marjinal örgütsel yapıların idamesine odaklı bir devrimcilikle devrimi örgütleyebilmek, koca bir ham hayaldir.

Devrimi örgütlemek demek; devrimci güçlerin, sürecin devrimci görev ve sorumluluklarını layıkıyla yerine getirebilmeleri için öncelikle kendilerini örgütlemeleri gerekir. Bu, “devrimi örgütleme” meselesinin esası da demek olan kitlelerin bilinçlendirilip örgütlü bir güç haline getirilebilmesi ve keza devrim anının askeri-teknik ve kadrosal alt yapısının hazırlanabilmesi için, “olmazsa olmaz” bir ön koşuldur.

Bütün bunlar da kuşkusuz ki devrimci öncü müfrezenin, hiç abartısız, bir “savaş kurmay heyeti” gibi; süreci günlük, yakın, orta ve uzun erimli bir planlamayla ele almasını ve her bir aşamada neyi nasıl ve hangi aşamalarla, hangi yöntem ve mekanizmalarla karşılaması gerektiğini, değişen koşullara göre bunları, anında müdahaleyle yenileyip, daha bir yetkinleştirmesi ile mümkün olabilir ancak ki. 

Yıllar boyudur birçok devrimci güç, kongre veya konferans kararı olarak, örneğin başta çeşitli milliyet, cinsiyet ve inançtan işçiler olmak üzere, ön görülen devrimin temel öznesi sayılan emekçi sınıf ve tabakaların ve keza özel olarak da kadınların ve öğrenci gençliğin örgütlenmesini, öncelikli temel görevlerinden biri olarak belirler ve bunu tüm dünyaya da gururla duyururlar. Ve ama gerek ortaya koydukları ve gerekse pratikleri yakın plandan mercek altına alınıp incelendiğinde görülecektir ki; bu temel ve öncelikli olarak addedilen görev ve alanlara ilişkin; neyin nasıl ele alınması ve de hangi aşamalarda nelerin yapılması gerektiğine ilişkin hem yakın, orta ve uzun erimli bir planlamaları, hem bu planların pratiğe nasıl ve nelerle geçirileceğine dair, somut herhangi bir projeleri yok ve hem de öz eleştirel bir yaklaşımla, yapılmaya çalışılan veya yapılanlarda varılan veya varılamayan sonuçların belli aralıklarla masaya yatırılıp muhasebesi yapılarak daha iyi ve daha ileri noktalara taşınması şeklinde bir çalışma disiplin ve prensibi yok.  Yani o ulvi kararlar, deyim uygunsa, “saldım çayıra, Mevla kayıra.” hesabı, kendiliğindenci bir akıbetle, zaten ta en baştan itibaren boşa çıkarılmış oluyor.

Öte yandan bilinir ki devrimin öznesi olarak addedilen kitlelerin tamamı veya ezici çoğunluğuyla doğrudan organik bir bağ içinde olabilmek, istenen ve arzulanan bir şey olmakla birlikte; ama bu, özellikle de sendika, kooperatif, konsey-meclis ve parti gibi köklü ve güçlü devrimci kitle örgütlerinin henüz oluşmamış olduğu süreçlerde pek de olası değil. Dolayısıyla da bu süreç boyunca yapılması gereken şey; bir taraftan peyderpey organik bağlar oluşturulmaya çalışılırken, ama esas olarak da kitlelerin gündemini meşgul eden tüm somut sorunları üzerinden, ortaya konulacak isabetli eylemsel pratik tutum ve yaklaşımlarla onlarla dirsek teması ve zihinsel bağlar kurmak ve keza yine bunlar üzerinden şekillenecek ve işlevsel özellikleri olan genel ajitasyon-propaganda ile de onları zihnen örgütlemeye çalışmak (evet, bu belki zorlu bir uğraştır ve ama asla imkansız değil.).  

Ve yine bilinen ve ama devrimci güçlerin ekseri çoğunluğunun, tipik sol sekter yaklaşımlarla, es geçtiği bir gerçektir ki; güncel realitelerinden kopuk, esasen de soyut, onların usunda kayda değer bir etki yaratmayacak türden genel ve bu anlamıyla da işlevsel herhangi bir karşılığı bulunmayan akademik ve ideolojik ajitasyon ve propaganda karşısında kitleler sağır ve haliyle de zihnen kapalı olurlar.

Dolayısıyla da bu tarz tutum, yaklaşım ve çalışma tarzıyla devrimi örgütleme görevi, bin yıl da geçse, asla yerine getirilemeyecektir. Ve keza bundan ötürü de devrim anlarının ortaya çıkacağı her tarihi süreçte, başta komünistler olmak üzere, devrimci güçlerin; “devrimin sübjektif güçlerinin” hazırlanmasına ilişkin görev ve sorumluluklarını esasen yerine getirmemiş olmalarından ötürü, devrim olasılığı her seferinde boşa düşecektir.

2253

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Halil Gündoğan

KALIN!

Nereye gidiyorsunuz?

Daha karpuz kesecektik.

Rüya son bulurken

Aşağıda sizi bekliyorduk.

Siyasete hâkim olan partiniz

Artık sizi taşıyamıyor mu?

Komprador ve Emperyalistler

Zincirinizi kısaltmaya mı karar vermiş.

İçinizden birkaç Komprador çıkarabildiğiniz için

Kendinizi mutlu sayarak teselli bulabilirsiniz.

Yediklerinizi bal(dindarlık)

İçtiklerinizi kaymak (milliyetçilik)

Sayabilirsiniz.

Ama halkın bedduası tarih boyunca hep tutmuştur.

Kursağınıza dizilir boğulursunuz.

Lütfen KALIN!

NUBAR OZANYAN ÖLÜMSÜZDÜR | Orhan anısına: Hayalini kurduğumuz dünyaya seni taşıyacağız!

   Okşayıp okşayıp geçiyoruz birbirimizi

Nasıl mı?

Tabi ki kanatlarımızla.

Aynı kandanız çünkü.

Uzaktan da olsa

Birbirimize değdikçe

Anlıyoruz...

(Maria Rilke)

...

'' Patron benim ''

''Ülke küçük ama pasta büyük''

Ulusal Sorun

Ulusal sorun konusunda çözümlemeli onlarca yazı bulabilirsiniz. Literatürden alınan(aslında dogmaya indirgenen)onlarca metin. Egemen sınıfların ne istediği ile ezilen ulusun çilesi karıştırılıp boca haline getirildikten sonra, sorunu nesnel tarihsel ve sınıfsal bağından koparmak işi de hallolduysa geriye görev babında aslında bir şey kalmıyor.

Suriye küçük,ama pasta büyük

Suriye, yüzölçümü küçük olan bir ülke. Yeryüzünün bu küçük toprak parçası için bir dünya savaşı çıkarılır mı diye sorulabilir? Ya da emperyalist sistemin işleyişine “akıl-sır” erdiremeyenler için, çok anlamsız gelebilr. Ancak, emperyalistler açısından hiçte sorun böyle değil. Evet, toprak küçük, ama pasta çok çok büyük. Akdeniz’e açılan, üzerinden Suudi Arabistan, Katar, Irak doğal gaz ve petrollerinin borularla Akdeniz’den Avrupa’ya ulaştırılması planlanan bir yer. Ve elbette Suriye’nin kendi petroli de söz konusu.

Kripto paranın Ekonomi Politiği-I

Bu makale, günümüz klasik para olgusunun ve mevcut sistemin tarihsel oluşumunu, gelişmesini, döngüsünü ve mantığını özetlemeye çalışmakla kalmayacak, geleceği şekillendirecek, sistemleri ve yaşamı değiştirecek kripto paraların dünyayı nasıl değiştireceğine de dikkat çekmeye çalışacak. Şüphesiz ki, eksik tonlarca yan kalacaktır. Kapitalist iktisat ekonomisi üzerine yüzyıllardır binlerce kitap yazılırken bizim bunu eksiksiz olarak bir makalede sunmamız zaten gerçekliğe aykırı olurdu.

Kuzeyde Partiler Geride,Ulusal Birlik İleride(2)-Dursun Ali Küçük

*Ulusal brilik ve Ulusal kongre taleplerini iyiniyetlice epeydir yazıyorum...

Görülüyor ki, iyiniyet ve istemek yetmiyor. Birde partiler sıkıştıklarında “birlik” demeleri insanı çıldırtıyor.

Kaç kongre kaç parlamento ve mecilis kurup ve dağıtttık...

KNK-Kürdistan Ulusal Kongresi toplantılar ve konuşmalar dışında pratik öncülük vb yapmadı. Hep işlevsiz kaldı.

DTK ne iş yapıyor hala anlamış değilim. Bana göre pratik hiç bir işlevi yoktur.

Buna benzer örnekler çoğaltılabilir.

Rojava Kürtlerinin Düğümü….-Dursun Ali Küçük

*Suriye egemen bir devlet eğildir…

Rusya ve İran hatta Türkiye Suriyenin birliği ve egemenliğinden sözediyorlar…

Ama her üçüde Suriye ye belli ölçüde yerleşmiş. Kendileri de Suriye’yi paylaşıyorlar.

Suriye 3 parçadır. 

-Fıratın batısı Rusya ve İran TC ye bırakmıştır. Efrin ile bunu tamamlamaya çalışıyorlar. TC deki üçlü toplantıda Tel Rıfat’ı Rusya-İran ve Rusya ortak yürütecek deniyor.

-Şam, halep ve Fıratın doğusu Deyrezor’a uzanan hatta İran, Rusya ve Rejim güçleri kontrol ediyor..

Emperyalist Savaşın Esas Akım Haline Gelmesi -4

“Emperyalist Büyük Savaşa Doğru” yazı dizisinin bu son bölümü olacak. Aslında yazılacak daha çok şey var. Ancak genel hatlarıyla ortaya konulan veriler ve teroik argümanlar, içinde bulunduğumuz sürecin gidişatını genel hatlarıyla ortaya koyduğuna inanıyorum.

Böyle gitmez

Bir önceki yazımda birlik sorunun ‘sınıf bilinci’ ile ilişkisine değinmiştim.Tarihsel görevlerimizi yerine getirebilmek adına bunun zorunluluk olduğunu söylemiştim.Konuştuğum Maoistlerin söylediği şu:

Tarihsel görevimizi biliyoruz.Ancak birlik sorununun sınıfsal niteliğinin koşulları doğru değerlendirilemez ise bu eski pilavı ısıtmaktan başka bir anlam taşımayacaktır.Teorik açıklamaları görüyorsun.Bir rüzgar var,durgunluktan çıkmak adına popüler akıma kapılan Kaypakkayacılar var.Yeni adına çizgiyi yenileme adına burjuva akıma kapılanlar var.

Yaşamak için, ölmek zorundasın!

Aydınlanma yıkıcı bir süreçtir. Daha iyi ya da daha mutlu olmakla ilgisi yoktur. Aydınlanma, sahteliğin un ufak olmasıdır. Oyunlardan oluşan ön cephenin arkasını görmektir. Doğru olduğunu sandığımız, her şeyin kökünden yok edilmesidir.

Devrimcilik (Aydınlanma), parkta yapılan bir yürüyüş değil, cehennemde bir yolculuktur. El üstünde tuttuğumuz tüm inançlarımızın ve kendimizle ilgili bütün düşüncelerimizin alaşağı edilmesidir. Başka yolu yoktur.

Sayfalar