Cumartesi Mart 1, 2025

Dünya Bir Felakete mi Gidiyor?- Dursun Ali Küçük

Dünya tahrip ediliyor..

İnsanların ve egemenlerin, dünyayı yönetenlerin egosu tavan yapıyor..
İnsanlara yemek içmek, gezmek, sevmek, zevk almak yetmiyor.. Hayatta tat almaktan çok egemenlik ve diktatörlükten tat alıyorlar..
Marx’ın doğaya hakim olmak teorisi artık geçerli değildir.
İnsanlık doğaya hakim oldu, bu yetmedi artık doğayı tahrip ediyor..
Doğa ve toplum dengesini alabildiğine bozuyor..
Dünya evrende küçük biryer..
Ama şu insan egosu dünyayı harabeye çevirdi..

Koronavirüs kıyamet günlerini hatırlatıyor..

Eskiden insanlar büyük felaketlerde kıyamet günü geldiğine inanırlardı.
Hala da dinler kıyameti vaddediyor..
Bilim gerçekleri ortaya çıkarıyor ama bilim doğayı tahrip etmede , nükleer silahların üretilmesi ve dünyanın birkaç kez yerle bir edilmesini sağlayacak gelişmler yarattı. Bilim politikanın kurbanı yapılmıştır. Hem insana rahatlık sağlıyor, hemde egemenlerin bunun insanlara karşı kullanulmasının yolunu açıyor.
Bilim insanları yaratılan dehşet sonuçlardan kendisini sorumlu görmüyor.
Koronavirüs herkesi evine kapattı..
İzalosyon sağlandı ve artık insan insandan kaçıyor..
Aman bana bulaşmasın ve ben yaşamalıyım kaygılarını güçlendiriyor..Egosu büyük ve aynı zamanda ölüm karşısında herkes zavallı ve çaresiz..
Geçici olarak Küresel egemenlerde şaşırmış durumdalar..

Doğal felaket veya sızma sonucu olsun Covid 19 virüsü heryeri vurmaya başladı. Üstelik küresel güçlerin merkezlerini...
Komplo teorilerine inanmıyorum. Bunların hepsi algı operasyonu ve küresel güçleri güçlendirmekten öteye işe yaramıyor.
Yada İran, Türkiye vb devletlerin, devleti insanların hizmetine koşmadan kendisini kurtarmak istemelerine yol açıyor.
Din ise bu konularda çaresiz. Dini kurallar koronavirüse uyarlanamıyor. Normal cenaze kaldırmaları dini ritüellere uymuyor..
Diyanet işleri başkanı artık her işe cazidir diyor.. eskiden olsaydı, Müslümanlığa aykırıdır diyecekti.
Din, ideoloji ve komplo teorileri herşeyi kendi konumlarına veya görüşlerine uyarlamaktan öteye geçmiyor. Ve Üstelik bilimsel ve gerçekçilikten uzaktırlar..

Küresel sistem bu sonuçlara yol açıyor..

İletişim ve bileşim çağındayız.
Dünya küçük bir köy haline geliyor...
Bitkilerin ve ağaçların genleriyle oynanıyor..
İstenirse insanların genleriyle de oynanacak..
Kanımca böylesi denemeler vardır..
Dünya kirlendi..
Ozon tabakası delindi.
Kimyasal ürünler ve kimyasal gazlar ve gaz yayılımı çoğaldı..
Kürelleşme ile dünyayı belli küresel şirketler yönetmek istiyor..
Korumacılık, ulus-devletler çöketilecek...
Yeni dünya düzeni ile bunun temelleri atıldı.
Yapay zeka, yada insanların çok düşünmeden teknolojinin esiri olması, nesnelleşmesi ve özneleşmekten uzaklaştırılması geliştiriliyor..
Yapay et, meyveve sebzeler geliştiriliyor..
Arık insanların bağımsız düşünemeyecekleri, küresel güçlerin esiri olacak bir ortam yaratılıyor..
Düşünün ev ve ailelerde çocuklar hatta en küçüklerinin elinde telofon düşmüyor.
Hızlı telefonlar insan sağlığına zararlı..Buna esir olundumu insanların dengesini bozuyor..İnternet ve bazı işlerin online ile yapılması, robotların devreye konulması, işgücü konusunda insanları fazlalık haline getiriyor..
Gen muhendisliği oldukça gelişmiştir..
Huandaki covid 19 sarsa benzerlik arzediyor ve ayrıştığı noktalarda var ve daha hızlı yayılıyor.
Almanyada coronavirüs ile ilgili sunulan eski bir rapor var.. Sanki bu günleri izah edecek emarelere sahiptir.
Gen muhendisliği olursa dünya bunu açıklayabilecek ve en azından küresel güçler arasındaki rekabetten dolayı bu gizli kalamaz.
ABD yaparsa Çin bunu deşifre eder. Çin yaparsa ABD vb deşifre eder. Ayrıca bunu anlayacak bilim adamları bunlar dışında var ve mevcutturlar..

Küresel güçler dünyanın ve doğanın dengesini ve hemde insanlığın dengesini bozuyorlar..

Dünya üzerinde herşey ile oynayacak ve değiştirirecek kapasiteye sahiptirler.
Bakteriel veya gen muhendisliğinine dayalı savaşlar dolaylı yürütülürse bundan kazançlı çıkan olamaz.
Denebilir ki hepsi zarar eder.
Nükleer silahların kullanılması nasıl dünyayı ve herkesi yokediyorsa, bakteriel, biyolojik vb savaşlarada dönüp dolaşıp hepsini vurur.
Herkes ve bunu deneyenler bile aciz duruma düşer..
Bu gün Küresel güçler dahil koronavirüs karşısında herkes acizlik yaşıyor..
AB, birbirine sahip çıkamıyor.ABD dünya liderliğine oynadığını gösteremiyor..
Çin, zarar etti, şimdide sağa sola yardım ederek zevahiri kurtarmak istiyor.
Dünyayı ciddi bir SİSTEM VE EKONOMİK KRİZ bekliyor..
Küresel güçlerde zarar ediyorlar..
İnsanlar üzerindeki inandırıcığını bütün iktidarlar yitirmeye başlıyor..
Can gündeme geldikten sonra kim takar bilemem ne sultanı veya kralını..
Psikolojik ve hatta sosyalojik kriz vb dünya krizine eşlik edecek..

Topluma hakim olmak doğaya hakim olmakla beraber yürüyor..

Bu temelde doğaya korkunç egemen oldun mu, doğanın-dünyanın sonunu getirecek sonuçlar yaratıyorsun.
Bundan dünyanın küresel güçleri en başta sorumludur..
Küresel güçlere vururken İran, TC vb gibi sistemler ise çok tehlikelidir.
Bu sistemler insan kırımı üzerine yaşıyor..
Kimse komplo vb teorilerle bunları aklamasın..Koronavirüsten daha tehlikelidirler.
Dünya kötüye giderken böylesi diktatörlükler baş kesen olmaya devam edecektir..
İnsanlığın kurtuluşu onların hiç umurunda olmaz...

Yeni bir sistem veya evre gelebilir..

İster buna modermitenin ötesi, ister kürelleşmenin, küresel şirketlerin dünyayı yeniden düzenlemesi diyelim, bu tür gelişmeler gündemdedir.
Dört başı mamur gelip oturmaz. Eski bazı şeylerle bu süreç içiçe yürür.
Bağımsız kişilik ve bağımsız düşünceyi öldürmek veya etkisizleştirmek yakın süreçte gündemdedir.
Koronavirüs krizini kürsel güçler ve krizde ayakta kalanlar fırsata çevirmeye kalkacaklardır.
Toplum ve doğa dengesi bozulmaya devam edecektir.
Doğal olan şeyler giderek azalabilecektir.
Ama insanların çoğu bunun farkında olmayacaktır.
Can korkusu ve yaşamak dürtüsü hemen herkesi doğruya yöneltmez.
çünkü mevcut yol gösterecek siyasetlerin büyük çoğunluğu küresel gelişmeleri çözmekten uzaktır.
Sosyalite gelişecektir ama eksik akılla birlikte..
Ölüm korkusu ve yaşam ile ölüm çatallaşması doğru bilinçlenme yolunda kullanılırsa geniş küresel bir muhalafete dönüşebilir..
Nasıl koronavirüse karşı AB ülkeleri kendi içlerine çekildi, ABD başının çarasine bakıyor..
Küresel dayanışmadan çok birbirlerini kolluyorlar...
Egemenlik altındaki toplumlarda bu konularda dağınıktır.. reel sosyalizmin çöküşü sosyalizminde gerilemesine ve bunalımına yol açtı..
Bu öyle Stalin, Lenin haklı gerisi hatalı, ve Mark haklı gerisi hatalı ile açıklanacak bir durum değildir.
Denenen sistemde devlet büyüdü, tek parti hakim oldu ve devlet kapitalizmi çıktı..İnsanlar yine özne olmadılar..
İdeolojiler, dinler ve komplo teorisyenleri insanlara gelecek ve hatta günü sunacacaklarını düşünmüyorum..

Denenmişten farklı bir zihniyet, gerçekten insanı özne yapacak, katılımcılığı her alanda sağlayacak, karar ve sonuçlarında sorumlu olacak, adaletli, sosyal paylaşımcı, toplum ve doğa dengesini sağlayan, ekolojik dengeyi yıkmayan, çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir sistem..
Ego o kadar tavan yapmışki, bu sadece egemenlerin bir sorunu değil, geri kalanlarda başa gelirse egemenleri kopya edecek bir egoya sahiptir....
Bu nasıl giderilecek, doğrusu bende hala üzerinde düşünüyorum..

Eski eşitlik biçimleri, buna dayalı sistem, partiler, liderler anlayışı günü karşılamıyor..
Küresel güçler karşısında zayıf kalacağı açıktır..
Yenisi nasıl olaacak, kimseye bir reçete sunacak durumda değilim..
Yaşayarak öğreneceğiz.

Şimdilik en çok odaklanacağmız:: bağımsız Kürdistan, demokratik kriterleri geliştirmek ve özgürlükleri sağlamak.. Birbirimize düşmanlık yapmamak.
Küreselleşmede biz öne geçecek konumda değiliz.
Dünyayı kurtaracak durumdada değiliz.
Merkezlerde dünyayı kurtaracak gelişmeler olursa biz buna katılabilir, dayanışmada bulunabiliriz. 

5449

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

Sayfalar