Dünya Bir Felakete mi Gidiyor?- Dursun Ali Küçük

Dünya tahrip ediliyor..
İnsanların ve egemenlerin, dünyayı yönetenlerin egosu tavan yapıyor..
İnsanlara yemek içmek, gezmek, sevmek, zevk almak yetmiyor.. Hayatta tat almaktan çok egemenlik ve diktatörlükten tat alıyorlar..
Marx’ın doğaya hakim olmak teorisi artık geçerli değildir.
İnsanlık doğaya hakim oldu, bu yetmedi artık doğayı tahrip ediyor..
Doğa ve toplum dengesini alabildiğine bozuyor..
Dünya evrende küçük biryer..
Ama şu insan egosu dünyayı harabeye çevirdi..
Koronavirüs kıyamet günlerini hatırlatıyor..
Eskiden insanlar büyük felaketlerde kıyamet günü geldiğine inanırlardı.
Hala da dinler kıyameti vaddediyor..
Bilim gerçekleri ortaya çıkarıyor ama bilim doğayı tahrip etmede , nükleer silahların üretilmesi ve dünyanın birkaç kez yerle bir edilmesini sağlayacak gelişmler yarattı. Bilim politikanın kurbanı yapılmıştır. Hem insana rahatlık sağlıyor, hemde egemenlerin bunun insanlara karşı kullanulmasının yolunu açıyor.
Bilim insanları yaratılan dehşet sonuçlardan kendisini sorumlu görmüyor.
Koronavirüs herkesi evine kapattı..
İzalosyon sağlandı ve artık insan insandan kaçıyor..
Aman bana bulaşmasın ve ben yaşamalıyım kaygılarını güçlendiriyor..Egosu büyük ve aynı zamanda ölüm karşısında herkes zavallı ve çaresiz..
Geçici olarak Küresel egemenlerde şaşırmış durumdalar..
Doğal felaket veya sızma sonucu olsun Covid 19 virüsü heryeri vurmaya başladı. Üstelik küresel güçlerin merkezlerini...
Komplo teorilerine inanmıyorum. Bunların hepsi algı operasyonu ve küresel güçleri güçlendirmekten öteye işe yaramıyor.
Yada İran, Türkiye vb devletlerin, devleti insanların hizmetine koşmadan kendisini kurtarmak istemelerine yol açıyor.
Din ise bu konularda çaresiz. Dini kurallar koronavirüse uyarlanamıyor. Normal cenaze kaldırmaları dini ritüellere uymuyor..
Diyanet işleri başkanı artık her işe cazidir diyor.. eskiden olsaydı, Müslümanlığa aykırıdır diyecekti.
Din, ideoloji ve komplo teorileri herşeyi kendi konumlarına veya görüşlerine uyarlamaktan öteye geçmiyor. Ve Üstelik bilimsel ve gerçekçilikten uzaktırlar..
Küresel sistem bu sonuçlara yol açıyor..
İletişim ve bileşim çağındayız.
Dünya küçük bir köy haline geliyor...
Bitkilerin ve ağaçların genleriyle oynanıyor..
İstenirse insanların genleriyle de oynanacak..
Kanımca böylesi denemeler vardır..
Dünya kirlendi..
Ozon tabakası delindi.
Kimyasal ürünler ve kimyasal gazlar ve gaz yayılımı çoğaldı..
Kürelleşme ile dünyayı belli küresel şirketler yönetmek istiyor..
Korumacılık, ulus-devletler çöketilecek...
Yeni dünya düzeni ile bunun temelleri atıldı.
Yapay zeka, yada insanların çok düşünmeden teknolojinin esiri olması, nesnelleşmesi ve özneleşmekten uzaklaştırılması geliştiriliyor..
Yapay et, meyveve sebzeler geliştiriliyor..
Arık insanların bağımsız düşünemeyecekleri, küresel güçlerin esiri olacak bir ortam yaratılıyor..
Düşünün ev ve ailelerde çocuklar hatta en küçüklerinin elinde telofon düşmüyor.
Hızlı telefonlar insan sağlığına zararlı..Buna esir olundumu insanların dengesini bozuyor..İnternet ve bazı işlerin online ile yapılması, robotların devreye konulması, işgücü konusunda insanları fazlalık haline getiriyor..
Gen muhendisliği oldukça gelişmiştir..
Huandaki covid 19 sarsa benzerlik arzediyor ve ayrıştığı noktalarda var ve daha hızlı yayılıyor.
Almanyada coronavirüs ile ilgili sunulan eski bir rapor var.. Sanki bu günleri izah edecek emarelere sahiptir.
Gen muhendisliği olursa dünya bunu açıklayabilecek ve en azından küresel güçler arasındaki rekabetten dolayı bu gizli kalamaz.
ABD yaparsa Çin bunu deşifre eder. Çin yaparsa ABD vb deşifre eder. Ayrıca bunu anlayacak bilim adamları bunlar dışında var ve mevcutturlar..
Küresel güçler dünyanın ve doğanın dengesini ve hemde insanlığın dengesini bozuyorlar..
Dünya üzerinde herşey ile oynayacak ve değiştirirecek kapasiteye sahiptirler.
Bakteriel veya gen muhendisliğinine dayalı savaşlar dolaylı yürütülürse bundan kazançlı çıkan olamaz.
Denebilir ki hepsi zarar eder.
Nükleer silahların kullanılması nasıl dünyayı ve herkesi yokediyorsa, bakteriel, biyolojik vb savaşlarada dönüp dolaşıp hepsini vurur.
Herkes ve bunu deneyenler bile aciz duruma düşer..
Bu gün Küresel güçler dahil koronavirüs karşısında herkes acizlik yaşıyor..
AB, birbirine sahip çıkamıyor.ABD dünya liderliğine oynadığını gösteremiyor..
Çin, zarar etti, şimdide sağa sola yardım ederek zevahiri kurtarmak istiyor.
Dünyayı ciddi bir SİSTEM VE EKONOMİK KRİZ bekliyor..
Küresel güçlerde zarar ediyorlar..
İnsanlar üzerindeki inandırıcığını bütün iktidarlar yitirmeye başlıyor..
Can gündeme geldikten sonra kim takar bilemem ne sultanı veya kralını..
Psikolojik ve hatta sosyalojik kriz vb dünya krizine eşlik edecek..
Topluma hakim olmak doğaya hakim olmakla beraber yürüyor..
Bu temelde doğaya korkunç egemen oldun mu, doğanın-dünyanın sonunu getirecek sonuçlar yaratıyorsun.
Bundan dünyanın küresel güçleri en başta sorumludur..
Küresel güçlere vururken İran, TC vb gibi sistemler ise çok tehlikelidir.
Bu sistemler insan kırımı üzerine yaşıyor..
Kimse komplo vb teorilerle bunları aklamasın..Koronavirüsten daha tehlikelidirler.
Dünya kötüye giderken böylesi diktatörlükler baş kesen olmaya devam edecektir..
İnsanlığın kurtuluşu onların hiç umurunda olmaz...
Yeni bir sistem veya evre gelebilir..
İster buna modermitenin ötesi, ister kürelleşmenin, küresel şirketlerin dünyayı yeniden düzenlemesi diyelim, bu tür gelişmeler gündemdedir.
Dört başı mamur gelip oturmaz. Eski bazı şeylerle bu süreç içiçe yürür.
Bağımsız kişilik ve bağımsız düşünceyi öldürmek veya etkisizleştirmek yakın süreçte gündemdedir.
Koronavirüs krizini kürsel güçler ve krizde ayakta kalanlar fırsata çevirmeye kalkacaklardır.
Toplum ve doğa dengesi bozulmaya devam edecektir.
Doğal olan şeyler giderek azalabilecektir.
Ama insanların çoğu bunun farkında olmayacaktır.
Can korkusu ve yaşamak dürtüsü hemen herkesi doğruya yöneltmez.
çünkü mevcut yol gösterecek siyasetlerin büyük çoğunluğu küresel gelişmeleri çözmekten uzaktır.
Sosyalite gelişecektir ama eksik akılla birlikte..
Ölüm korkusu ve yaşam ile ölüm çatallaşması doğru bilinçlenme yolunda kullanılırsa geniş küresel bir muhalafete dönüşebilir..
Nasıl koronavirüse karşı AB ülkeleri kendi içlerine çekildi, ABD başının çarasine bakıyor..
Küresel dayanışmadan çok birbirlerini kolluyorlar...
Egemenlik altındaki toplumlarda bu konularda dağınıktır.. reel sosyalizmin çöküşü sosyalizminde gerilemesine ve bunalımına yol açtı..
Bu öyle Stalin, Lenin haklı gerisi hatalı, ve Mark haklı gerisi hatalı ile açıklanacak bir durum değildir.
Denenen sistemde devlet büyüdü, tek parti hakim oldu ve devlet kapitalizmi çıktı..İnsanlar yine özne olmadılar..
İdeolojiler, dinler ve komplo teorisyenleri insanlara gelecek ve hatta günü sunacacaklarını düşünmüyorum..
Denenmişten farklı bir zihniyet, gerçekten insanı özne yapacak, katılımcılığı her alanda sağlayacak, karar ve sonuçlarında sorumlu olacak, adaletli, sosyal paylaşımcı, toplum ve doğa dengesini sağlayan, ekolojik dengeyi yıkmayan, çoğulcu, demokratik ve özgürlükçü bir sistem..
Ego o kadar tavan yapmışki, bu sadece egemenlerin bir sorunu değil, geri kalanlarda başa gelirse egemenleri kopya edecek bir egoya sahiptir....
Bu nasıl giderilecek, doğrusu bende hala üzerinde düşünüyorum..
Eski eşitlik biçimleri, buna dayalı sistem, partiler, liderler anlayışı günü karşılamıyor..
Küresel güçler karşısında zayıf kalacağı açıktır..
Yenisi nasıl olaacak, kimseye bir reçete sunacak durumda değilim..
Yaşayarak öğreneceğiz.
Şimdilik en çok odaklanacağmız:: bağımsız Kürdistan, demokratik kriterleri geliştirmek ve özgürlükleri sağlamak.. Birbirimize düşmanlık yapmamak.
Küreselleşmede biz öne geçecek konumda değiliz.
Dünyayı kurtaracak durumdada değiliz.
Merkezlerde dünyayı kurtaracak gelişmeler olursa biz buna katılabilir, dayanışmada bulunabiliriz.
Son Haberler
Sayfalar

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]
“Acı veriyorsa geçmiş;
geçmemiş demektir.”[2]
“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.
Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]
“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,
acıma çılgınlığı vermiş,
İnsan artık dayanamaz gibiyse,
üstelik
Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı
Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;
Ve acıdan dili tutulunca insanın,
bir Tanrı
Çektiğimi anlatayım diye
bana dil vermiş.”[2]

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER
Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]
“Biri kurbağa öper,
biri yüzyıllarca uyur,
biri 7 cüceyle yaşar,
biri kuleye kapatılır.
Bir masal prensesi olsan bile
kadınlık zor.”[1]
1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]
“Tarih, gelecek için
kavga verip, yitirmiş bile olsa,
insanlık için vuruşanları
hiç unutmaz.”[2]
Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...
12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları
Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ
Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez
Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,
PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,
Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?
11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.