Perşembe Kasım 14, 2024

Ermeni'yim Fedai'yim

Uzun yorucu sıkıntılı bir yolculuktan sonra Gerillalar,Enternasyonal savaşçılar eşliğinde Rojava'ya ulaşıyoruz.Her şeyi unutuyor ,sevinç çığlıkları atıyoruz.

Farklı bir coğrafya'da olduğumuzun farkına varırken,aynı zamanda savaş koşullarında olduğumuzu öğreniyoruz.Savaşı kaybeden Işid çetelerinin halen gizli kitle tabanı mevcutken zaman zaman intihar saldırılarında bulunuyorlar.Qamışlı'ya gidene kadar her tarafta Asayişi oluşturan Gerilla'nın çok sıkı kontrolünden geçiyoruz.Asayişi sağlayan,gerillaların her adım başı denetlemelerine rastlıyoruz.Bazen çetelerin eylem yapmak için Türkiye'den geçerek gelirken yakalandıklarının haberlerini alıyoruz.Hemen yanıbaşımızda uzanan,kilometrelerce duvar olmasına rağmen,Türkiye destekli çeteler kendilerini patlatarak ''cennete '' gitmek için eylem yaptıklarını duyuyoruz.

Savaştan sonra ülkesini terk edip farklı yerlere kaçan 2-3 bin civarında Ermeni'nin kaldığı Qamışlı'da Surp Hagop Ermeni kilisesine ulaşıyoruz. Partizan'lar,komutanlarına en son görevlerini yerine getirmek için koşturuyorlar.Kürt-Ermeni ve dostlarının yoğun katılımın sağlandığı kilisede,cenaze törenlerinde,politikadan uzak sadece dini vecibeler yerine getirilirken Komutan için,kilisede Ermeni ve Kürt halkının mücadelesinde şehit düşmüş,özgürlük savaşçısı,vurgusu yapılıyor,artık Nubar Ozanyan '' bizim şehidimiz '' denilerek Halk tarafından sahiplenmiş,kilisede geleneklerin dışına çıkılmıştır.

Parti 45 yıllık mücadele tarihinde çeşitli ayrılık ve bölünmelere tanık olurken,en son yaşanan Parti'yi ele geçirme,ilke ve programatik görüşleri çarpıtılarak,başlatılmak istenen tasfiye süreci Partizan'ların siyasi uyanıklığı sayesinde engellenmiş,Parti tabanı,halk,yöneticiler,kadroları ile birlikte doğru yönde saflarını belirlemiştir.Ama bu yaşanan süreç sancılı olmuştur.Nubar Ozanyan'ın da içinde bulunduğu Parti Teşkilatı ile Gerillalar,Rojava'da terkedilmişlerdir.3-4 yıldan bu yana yaşanan iletişimsizlik,hiç bir yardımın ulaşmaması,yani tam anlamıyla çölde susuz bırakılmışlardır.Bu yaşanılan imha süreci,kuşatma ve kaos yaratma,kitlenin Parti'den uzaklaştırılmasını sağlamak,güvensizlik aşılamak,her zamanki bölünme ve ayrılma gibi gözükse de özünde bir devlet operasyonudur.Ama boşa çıkarılmıştır.

Bu yüzden uzun süredir hasret kaldığımız,görüşemediğimiz,dertlerine derman olamadığımız,Komutan'ını bu sancılı süreçte kaybettiğimiz,gazi ile yaralıların bulunduğu,insan yüzüne hasret kalmış yoldaşlara Rojava'da ulaşmanın buruk sevincini yaşıyoruz.Part tarihinde Genel sekreterlerini kaybetmiş,ordu komutanını kaybetmiş,mücadele tarihinde ender rastlanan bir durumdur.Buna rağmen yenilmeyen,ölümlerden doğan,ısrar eden,iddiasını sürdüren Kaypakkaya Geleneği'nin artık bu son durumdan sonra gerekli dersleri çıkarıp yoluna devam etmesini bilmelidir.Komutan'ların kolay yetişmediği,bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç duyulan bir durumda siyasi ve askeri kadroların göz bebeği gibi korunması gerektiğini hayat bize zorluyor.Ama biz koruyamadık.

Soykırım 'ın Ayak İzleri...

Suriye'de yaşayan Ermeni,Süryani ve Kıldani hristiyan azınlıklar 100 yıl önceki soykırımdan çöllere Tehcir edilen Kılıç artıklarıdır.Yüz yıl önceden Osmanlı'dan çektiklerinin aynısını bugün Suriye'yi iç savaşa sürükleyen,kan gölüne çeviren tamamen Türk Devleti destekli İşid çetelerinden çekmektedir.İşid'in hakim olduğu dönemde kiliseler kapanmış,tahribata uğramış,ağır silahlarla taranmış kullanılamaz haldeyken,YPG'nin İşid çetelerinden Rojava'yı temizlemesiyle Halk'lar kendi kutsal yerlerinde ibadetlerini serbestçe yapar duruma gelmişlerdir.Kiliselerin kapılarını taranıp kalbura çevrilerek,papazların tutuklanıp kafalarının kesildiği vahşet ile halk karşı karşıya kaldıklarını anlatıyor.Kobane yolu üzerinde Tell Abyad şehrinden geçerken şehrin ortasında bugün hala muhafaza edilen,insanlığın utanç abidesi olarak muhafaza edilen İnsan kafesine rastlıyoruz.Korkunç görüntüsünden ürküyoruz.2/3 metre kare çapında olan kafeste İşid'in her cuma muhaliflerin kafasını üstelik halkı da toplayarak '' müslümanlık '' ve '' cihat '' adına kestiğini anlatıyorlar.

Adım attığımız her yerde muhakkak Ermeni'ye rastlamak mümkün oldu.Gerilla içerisinde Müslümanlaşmış Ermeni'lere fazlasıyla rastladık.Halktan,fedaisine kadar herkes bize en sıcak dostluk ile misafirperverliğini gösterdi.Müslümanlaşmış Ermeni'ler sorununun ne kadar hayati toplumsal bir sorun olduğunu canlı tanıklarından dinleyerek öğrendik.

Nubar Ozanyan'ın mezarının bulunduğu Derik Şehitliği,Türkiye Kürdistanında bulunan Mardin / Derik'in Rojava'da kalan kısmıdır.Derik halkı Muş,Sason,Batman'dan Tehcir edilen Hristiyan azınlıklardır.Bu yüzden soykırımın ayak izlerine rastlıyoruz.Cudi Dağı karşıdan görünürken,Osmanlı Türk'leri kardeş,akraba bir olan halkı bugün uzun duvar ve tel örgülerle sınır örerek ayırmışlardır.Tanımadığımız bilmediğimiz,ilk defa karşılaştığımız Ermeni halkı,tören bitiminde Nubar Ozanyanın başında toplanarak '' bize neden haber vermediniz '', '' bu bizim şehidimizdir '' diyerek sahiplenmişlerdir.40'nın Derik'te yapılmasını,önermişlerdir.Hakkari'li Avedis Parti-Ordu Karargahının önünden geçerken , durmuş '' sizleri ne zamandan beri arıyordum '' '' nasıl görüşelim '', '' niye haber vermediniz '' diye yakınmıştır.'' Evlerimizin kapısı sizlere açık ne zaman isterseniz gelebilirsiniz ''diyerek ayrılmıştır.

Rojava'da Dr.Sarkis ailesini Ermenistan'a bıraktıktan sonra tekrar Kobane'ye dönmüş görevinin başında bulunuyor.Kobane'liler Dr.Sarkis'i hiç bırakma niyetinde değiller,Sera kaniye'de Arman Silvan'lıdır.Garo ailesi,Muş'ludur..Hepsi günün birinde zulüm bitecek,tekrardan yurtlarına geri dönecekler diye sınır boylarına yerleşmişler.Ama Türk zulümü o gün bugündür bitmemiş,üstelik artarak devam etmiş.Halen yurtlarına dönmemişler.Ancak hasret gidermek için atalarının topraklarına gitmişler.Gördükleri manzaralar karşısında acı ve gözyaşı ile dönmüşler.Suriye'de yaşamaktan,bulunmaktan memun olduklarını Esad ile problemlerinin olmadığını,kendilerini en iyi şekilde ifade ettiklerini ama savaştan çok çektiklerini anlatıyorlar.

Yaralı Güvercin ; Roleda

Kürt Halk önderinin teslim alındığı,siyasi Parti temsilcilerinin tutuklandığı,köylerin,şehirlerin yıkıldığı gazetecilerin,insan hakları savunucularının tutuklu olduğu açık Türkiye cezaevinde,artık Halk kendini en iyi şekilde Özgürlük Mücadelesinde ifade eder olmuştur.Halk Gerilla olup dağlara çıkmaktan başka çıkar yol bulamamıştır.Gerilla iki kardeşin yıllar sonra Rojava 'da buluşmasına tanık oluyoruz.Önce büyük ablası Şerwin'in 15 yıl önce dağlara çıkışını büyük heyecanla dinliyoruz.Bu zaman zarfında başından geçen olaylar,yaşanılan derin hayat tecrübeleri zorluklar genç yaşına rağmen oldukça ağır başlı yapmış.Öğütlerini ses çıkarmadan dinliyorum.Sanki bizi anlatıyor misali.Bakur'dan mücadeleye,Gerilla'ya katılan Şerwin'in Ermeni olduğunu öğreniyoruz.Çifte mutluluk yaşıyor,15 yıl sonra artık büyümüş küçük kardeşi de dağlara sevdalanmış,özgürlük için Gerilla olmuş ilk defa onunla kavuşmanın sevincini yaşıyor.Yaşıyoruz.

Ablasının yolunu takip eden Roleda artık tek çare olarak Özgürlük Hareketine katılıp dağlara sevdalanıyor.Gerilla oluyor.Bakur,Başur ve Rojava'da bütün coğrafyada halkının hizmetinde bir Fedai olarak görevlerde bulunuyor.Biz de görme fırsatı buluyoruz.Ablası,kardeşini bir dakika olsun yanından ayırmıyor.Tenini kokluyor.Sarılıyor.Çünkü yaralıdır.Parti bu durumda olan Gerilla'lara özel elbise verdiğini söylüyor.En güzel yemeklerini kardeşi için hazırlıyor.Kısa da olsa senelerin hasretini gidermiş oluyorlar.Vakti gelince görevli olduğu Şengal Savunma birliklerinde yerini almak için yola koyuluyor.Ermeni Fedai geleneğini bugün de yaşatanlara tanık oluyoruz.Ermeni'yim Fedai'yim son sözü oluyor...

Rojava'da rejim devrilmiş,İşid çeteleri tarihin çöplüğüne atılmış,her şey bitmiş değildir.Demokratik devrimin görevleri,devrimin inşaası yeni başlıyor.Ekonomik sorunlar,toprak sorunu,kadın sorunu,eğitim sorunu,erkek eğemenliğne karşı duruş...hep çözülmesi gereken önemli görevler olarak önümüzde durmaktadır.Önemli olan zorun başarılmasıdır.

52105

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Sayfalar