Salı Mart 18, 2025

“Fuhuş ülkesi almanya’nın özgür cennetine hoş geldiniz

”(Prostitutionsland Deutschland Willkommen im Paradies für Freier)[1]

 

Yukarıdaki başlık bana ait değil. Alman ntv haber kanalının online sitesinde yazan Diana Sierpinski’e ait. Ve buna benzer bir başlığı ise 2013 Mayıs ayında, Der Spiegel (ayna) dergisi atmıştı: “Genelev Almanya”[2] diye. Der Spigel’in kapaktan verdiği bu başlık, Almanya’da o zaman çok konuşulmuştu. “Biz fuhuş ükesi miyiz” diye. Oysa insan ticareti, emperyalist Avrupa burjuvazisinin kutsal birliği AB, bu işi resmileştirmişti. Başı ise Alman burjuvazisi çekiyordu. İkinci sırayı ise İspanya burjuvazisi almıştı. 

Almanya, fuhuşu kolaylaştıran, yaygınlaştıran ve buna bağlı olarak da sosyal güvence altına alan yasayı 2002 yılı başında, meşhur SPD[3]-Yeşiller koalisyon hükümeti döneminde yasallaştı. Çünkü, burjuvazi, her şeyi metalaştırdığı gibi, insan ticaretini de “hür teşebbüs”ün sınırsız özgürlükleri kapsamı içine alarak, sermayenin durdurulamaz büyüme isteğini yerine getiriyordu.

Emperyalist burjuvazinin savaş sanayi ve savaşları nasıl ki bir sanayi kolu haline geldiyse, insan ticaretini de bir sanayi kolu haline getirmiştir. Artı-değer yaratan, sermayenin büyümesine ve birikmesine neden olan her şey, burjuvazi için “özgür ticaretin” bir nesnesi (metası) olmak zorundadır. Burjuvazi, sermayenin kutsallığı aşkına, özellikle kadınlara sex köleliğini getirip dayatıyor. Ve bunu reklamıyla, modelleriyle, modalarıyla birlikte normalleştiriyor. Alman burjuvazisi, sex işçiliğini normal iş statüsünde göstererek, “insan ticareti” kavramı dışına çıkarmış oluyor. Böylece Birleş Milletler (BM)in suç saydığı “ticaret” kapsamı dışına çıkmış oluyor.

Alman emperyalist burjuvazisi, sermayenin kar oranının düşme eğilimini önlemek için yalana ve dolandırıcılığa baş vurmaktan da geri kalmıyor. Volkswagen (VW) tekelinin yaptığı sahtekarlık (dizel arabalarda gaz salımını olduğundan düşük göstermesi olayı), hemen hemen bütün tekellerin baş vurduğu kar oranının düşme eğilimini önlemeye çalışmanın bir uygulama biçimiyse, insan ticareti de aynı şekilde sermaye birikimini artırmanın ekonomisidir.

Almanya’nın “geneleve”e çevrilmesini,  “sex işçilerine sosyal güvence saltına almak” gerekçesiyle SPD-Yeşiller[4]koalisyon burjuva hükümeti sağladı. Ancak bu, burada çalışanları ne sex kölesi olmaktan kurtardı ne de kadın ticaretini “sosyal güvenceli” özgürleştirmekten kurtardı. Çıkarlan yasayla genelev açılması kolaylaştırdıkları gibi, cinsel sömürüyü ise doğal bir iş alanı durumuna getirildi. Yani, genelev sıradan bir iş yeri gibi, iş ve işçi bulma kurumu (Bundesagentur für Arbeit) aracılığıyla isteyen buralarda çalışabilir. Çünkü buraalarda Alman iş kanunlarına uygun bir şekilde çalışmaktadır. Bu nedenle de Almanya’nın bir çok şehirindeki işçi bulma kurumlarında, iş arayan kadınlara genelevde çalışmaları öneriliyor. Dünyanın en büyük genelevi (Sauna-Clup Artemis) Berlin’de açıldı. Buraya sex turizmi de yapılıyor. Sex turizmi sadece Tayland vb. ülkeler özgü bir olay değildir.  Kapitalizmin en gelişmiş ülkesi olan Almanya bu konuda başı çekiyor. Yani, kadın (ve elbette insan) ticareti, Almanya’da normal bir iş olarak ekonomideki yerini çoktan almış durumdadır.

Bu durum, gerçekte ise,  burjuva aile “kutsal”lığının gizinin de bu ticaretin içinde saklı olduğunu bir kera daha tescillemiş oldu.

Bugün Almanya’da sex işçiliği (aslında buna insan ticareti demek daha doğru. Ne var ki buralarda binlerce insan çalışıyor ve kendilerini “sex işçileri” olarak adlandırıyorlar. Haksız da değiller. Aşırı sömürülüyorlar ve artı-değer üretiyorlar). Almanya’da sex işçiliği yapan 200 bin ila 700 bin arasında kadın olduğu söyleniyor. Bunların Alman sermayesine katkıları ise ortalama yıllık 14,5 milyar Avro.[5] Almanya sex (kadın ticareti)’nde dünyanın bir numaralı ülkesi durumunda. ABD ise 500 bin insanın bu işte çalıştığı tahmini kayıtlarda yer alıyor. Nüfus oranlaması yapılırsa, ABD Almanya’nın çok çok gerilerinde kalıyor.

Bu işte çalışanların %60-80 arasını, Almanya dışından gelen ülkelerden oluşuyor. Daha çok da Doğu Avrupa, Baltık ve Balkan ülkelerinden geleneleri kapsıyor. Bu alanda çalışanların %90’ı kadın, %7’si erkek ve %3’nü ise transseksüller oluşturuyor.[6] Ve bu alanda çalışanların, çıkarılan yasalara karşın, her türlü sosyal güvenceden[7]yoksun olduğu ve her türlü baskıya, sömürüye ve en aşağılık muamelelere  maruz kaldıkları da bilinen bir gerçektir. Ayrıca, Polis kayıtlarına göre, buralarda 18 yaşın altında çalışmak yasak olmasına karşın, 13-17 yaş arası kaçak çalışanların hiç de sayısının az az olmadığı gerçeğidir.[8]

Sanayi kolu haline gelmiş ve yıllık ortalama 14.5 milyar Avro cirosu olan bir sektörü, Alman burjuvazisinin yasaklaması bir yana, kısıtlaması dahi söz konusu olamaz. Bu alanda hem binlerce insanı “istihdam” ederek işsizliğe kısmen çözüm bulmuşken, esas olarak da Alman sermayesinin büyümesinin ve güçlenmesinin önemli alanlarından biri olmuştur. İnsan ticareti, emperyalist burjuvazinin neoliberal ekonomisinin güçlü bir sektörü olmuştur. Fuhuşun tarihi özel mülkiyetli toplumlarla yaşıt olmasına karşın, bir sanayi üretim kolu haline gelmesi emperyalist burjuvazinin neoliberal ekonomisi sayesinde gerçekleşmiş ve büyümüştür.

Alman burjuvazisinin 2011 yılı silah satışının toplamı 10.8 milyar Avro’dur. İnsan ticareti (ücretli sex köleliği) ise silah sanayinden daha büyük bir sermaye birikimi sağlıyor. Burjuvazi, böylesi büyük bir sermayeden, “ahlaksızlık” ya da “insan ticareti” adı altında hiristiyan-katolik  ahlakı aşkına vazgeçmez. Tersine, bu konudaki yasalarını, insan ticaretini (daha çok da kadın ticareti) kolaylaştırmak için çalışma yapıyor ve destekliyor. 

Sex iş yeri açmak için, işsiz kalanlara kolaylıkta sağlıyor. Bugün Almanya’ın en ücra köşelerinde, orman içlerinde, yol kenarlarında sıklıkla tatil karavanı görebilirisiniz. Bilmeyenler, tatil karavanı sanırlar. Ancak bunlar “karavan genelev”leridir. Ve bunların çoğu, devlet destekli  “Ich AG”[9] (ben şirketim)ler olarak faaliyet yürütmektedir.

Alman burjuvazisi, sex işçiliğini normal bir iş olarak sunarken, öbür yandan ise, burada çalışan kadınları “vesika”landırıyor. Sex işçileri ise buna karşı çıkıyor. Bankadan hesap açtıklarında da sex işçisi olduklarını belirtmeleri isteniyor.[10]

Bugün, Afrika, Asya ve Ortadoğu ve AB ülkesi olmayan Balkan ve Doğu Avrupa ülkelerinden Almanya, Fransa, ingiltere, Belçika ve İskandinav ülkelerine gelmek isteyenlerin yolları insan kaçakçılarıyla kesişmektedir. Türkiye’nin Avrupa’ya açılan bütün kıyı ve kapıları insan ticareti yapan kaçakçılarla tutulmuştur. Bunların hikayelerini hergün gazetelerde okuyoruz. Yine, Yunanistan, İtalya ve diğer ülkelerde de tiren garları, deniz kenarları insan ticareti yapan kaçakçılarla tutulmuştur. İnsan ölüsünden, savaştan, yıkımdan para kazanan sermayenin, insan ticareti yapmayacağını düşünmek, kapitalizmin karakteristiğini bilmemek ya da görmezden gelmekle olabilir.

Ortadoğu ve Afrika ülkeleri emperyalistlerce savaşla, yağmayla, aşırı sömürmeyle talan ve tahrip edilip, buranın halklarının yaşam alanları yok edilirken, ölümü göz alıp Avrupa kapılarına düşen insanları yolda sermayenin ölüm kaçakçıları bekliyor. Bu savaşın sermayeye dönüşmesinin bir başka biçimidir.

Bugün, Asya’nın, Afrika’nın ve Ortodoğu cehenneminden kaçıp her türlü bilinmez tehlikeleri göze alarak Almanya’ya gelmek isteyenleri de gözönüne alınınca, Alman burjuvazisinin ülkeyi bir fuhuş cennetine neden çevirdiklerini anlamak zor olamasa gerek. Çünkü bu gelenler, geldikten sonra ayaklarının altında, hayal ettikleri bir refah ve demokrasi ülkesini bulamayacaklar. Canlarını kurtardıkları için geldiklerine sevinecekler, ancak, yaşamları boyunca pişman olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışacaklardır. Çünkü tüm zorluklar, aşağılanmalar ve yoksulluklar, insan ticaretiyle birlikte yürüyen sex işçiliği onlar için var olmaya devam edecektir.

İslamcı hükümetin başta olduğu Türkiye’de ise, genelevler Almanya’da olduğu gibi resmidir ve devlet kontrolü altındadır. Ve yıllık cirosu ise ortalama 4,5 milyar dolar olduğu söylenmektedir.[11100 bin kadının çalıştığı ve bunun ise 15 bininin “vesikalı” olduğu belirtiliyor. Vesikalı olan rakam doğru olabilir, ancak çalışan sayısının daha fazla olduğu ise bir gerçektir. Tarihleri boyunca, hiristiyan ahlakı ile islam ahlakı, aynı nedenlerle ortaya çıkmıştır ve aynı nedenlerle aynı nokta da buluşmuşlardır.

Günümüz kapitalist dünyasında, kadın ve çocuk cinselliği büyük bir sermaye birikim sektörü haline gelmiştir. Bu konuda hiç bir kapitalist ülke temiz değildir. ABD, Tayland, Hindistan, Filipinler, Endenozya ve daha bir çok ülkede çocuklar fuhuş sektöründe yoğun bir şekilde kullanılıyor.[12]

[1]

Burjuvazinin insana verdiği değer, ya da “insani değeri”, sermayenin büyüme oranıyla ters orantılıdır. Sermaye büyüdükçe, burjuvazinin insani değerleride bir o kadar azalır, ahlaksızlığı artar. Bu işin müslümanlıkla, hiristiyanlıkla, yahudilik ve diğer bir dinle hiç bir ilgisi yoktur. Bütün dinlerin tek bir görevi vardır: Gerçeklerin kitleler tarafından görülmesini önlemek için egemen sınıflar lehine perde olmaktır. Burjuvazide bunu iyi kullanmaktadır. 25.10.2015***

2] Der Spiegel, “Bordell Deutschland”, 27.05.2013

[14][3] SPD: Almanya Sosyal-demokrat Partisi

[4] Almanya’da, 2. Emperyalist Paylaşım savaşı’ndan sonra  sosyal hakların en fazla budandığı dönem bu “sosyaldemokrat” kılıflı hükümet döneminde olmuştur.

[5] Der Spiegel, 27.05.2013,

[6] İnsan Ticareti Bugün  (menschenhandelheute.net.de)

[7] Almanya’nın nüfus olarak (17 milyon) en kalabalık NRV (Kuzey Ren Eyaleti) eyaletinde, 37-60 bin arası sex işçisi olduğu tahmin ediliyor. Burada bir sex işçileri sendikasıda kuruldu.

8] Der Spiegel, aynı sayı

[9] Ich AG (ben şirketim), Alman işçi bulma kurumu işsiz olanlara, iş yerleri açması için 4500 Avro tutarında bir destek veriyor

10] Emilija Mitrovij, “Fahişelik ve Kadın Ticareti (Prostitution und Frauenhandel)”, VSA/ Hamburg 2006

11] Habertürk 16.02.2004

12] Bkz. Prof. Oğuz Polat, Sultan Şahin, “İnsan ticareti ve Fuhuşun Uluslararası Düzenlemeler çerçevesinde Değerlendirilmesi”, PDF

1] www.n-tv.de/willkommen-im-Paradies… 20.06.2013 (Elbette, Almanya, tek başına bir fuhuş ülkesi olmaktan ibaret değil. Fuhuşun yaygın olması ve yaygınlaştırılması nedeniyle böyle adlandırılmalara gidilmiştir.)

 

45271

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

Sayfalar