Perşembe Eylül 19, 2024

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)

Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Kürt ve özgürlük düşmanlığını, saldırganlığını Türk parlamentosuna taşımaktan çekinmeyen, soygun düzenlerine kutsal Türklük şalı giydiren faşist devlet 15 Haziran’dan bu yana KDP desteğini arkasına alarak Duhok merkezli saldırılarını yaygınlaştırmaktadır. Bölgeyi insansızlaştırıp, halkların tarihi hafızasını silmeye çalışıyor. Köyleri, dağları bombalamakta, tarım arazilerini yakıp, köyleri zorla boşaltmakta, bölge halkını bir kez daha tehcire, yokluğa, belirsizliğe mahkum etmektedir.

Türk generalleri Asuri-Süryani haklarına yönelik geçmişte tamamlayamadıkları görevlerini şimdi tamamlamak istemektedir. Asuri-Süryani köyleri zorla boşaltılmakta, başta kiliseleri olmak üzere su kuyuları, elektrik şebekeleri bombalanmaktadır. Yüzyıl önce İttihatçı-Kemalistlerin eliyle gerçekleşen katliamları yaşayan Hristiyan halklar birkaç yıl öncesine kadar DAİŞ’in katliamlarını yaşadı. Şimdi ise yine adına “Modern Türkiye Cumhuriyeti” denilen katillerin eliyle bir kez daha dönüşü olmayan felaketleri yaşamaktadır.

İhanet ve işbirliği olmazsa işgalciler rahat bir şekilde kendilerine ait olmayan topraklara giremez. Zorla işgal etse bile bu denli istediği gibi hareket edemez. Açıktır ki her dönem olduğu gibi Başûr ihaneti “Dost-Kürt” görünen Barzani ailesi ve KDP eliyle gerçekleşiyor. KDP ihaneti sonucunda yapılan kötülüklerin, işlenen suçların sayısı fazladır.

Tarih ve an tanıktır ki her ulusun kendi içinden çıkan hainlerin elinde o ulusların fertleri büyük acı çeker. Unutmamak gerekir ki tarih boyunca sadece Kürt ulusu içinden hainler ve işbirlikçiler çıkmamıştır. Ezilen Kürt-Filistin ulusların tarihinde olduğu gibi Ermeni ulusunun tarihinde de sayısız ihanetlerin yaşandığı görülür. Ermeni devrimci Taşnaksutyun örgütü önce partisini sonra Ermeni halkını ve topraklarını dönemin soykırımcı Türk partisi İttihat-Terakki’nin hizmetine sunar. İttihat-Terakki gerçekliğini, politikasını ve soykırımcı amaçlarını doğru değerlendiremeyen, büyük felaket gerçekleşinceye dek soykırımı yöneten Dahiliye Nazırı M.Talat’tan yardım ve destek uman, yanılgılı uzlaşmacı politik çizgi sonucu bir buçuk milyon Ermeni halkı katledilir. Ve tarihi Batı-Ermenistan toprakları Ermenilerden boşaltılarak Misak-ı Milli sınırları içine dahil edilir.

Taşnakların gaflet ve ihanet çizgisi önce kendi halkını, tarih ve kültürünü sonra bu politikanın sahiplerini imha ve yok olmaya götürür. Sosyalist fikirlerinden soyutlanarak radikal milliyetçi çizgide duran Taşnaksutyun Partisi dönemin iktidar partisi olan İttihat-Terakki ile ittifakı iktidara gelmeden öncesine dayanır. Sultan’a karşı ortak mitingler, birlikte salon toplantıları düzenler. Taşnaksutyun, 1908 yılında Adana’da 30 bin Ermeninin katledildiği katliamın İttihat-Terakki eliyle gerçekleştirildiğini bildiği halde onunla ittifak yapıp, ona her türlü desteği sunar. Ermenilerin çoğunluk olarak yaşadıkları bölgelerde İttihatçı yöneticileri parlamentoya taşır. Olası bir savaş durumunda otuz bin Ermeni gönüllünün Osmanlı safında savaşa katılacaklarını ilan ederler. Gerçekleştirdikleri 8. Kongrelerinde en azılı katillerden Bahattin Şakir’in önünde büyük minnettarlık duygularıyla hizmetlerini dile getirirler.

Ermeni soykırım süreci boyunca sadece İstanbul’da 150’nin üzerinde Ermeni haini önde gelen din insanların, politik öncü ve aydınların ev ve kaldıkları yerleri görevli Türk emniyeti yetkililerine bildirirler. Bugün bir kısım işbirlikçi hain Kürt işgalcilerin ellerini tutarak Türklere ait olmayan topraklarda kendi halkının katliamına suç ortaklığı yapmaktadır.

Sözlerin ötesinde hikayeler taşıyan halkların acı ve yaşadıkları o kadar ortak ve benzerdir ki birini dinleyip yaşarken adeta diğeri tekrar yaşanmaktadır.

Ezilen, gadre uğrayan ulus ve halklar, kendi tarihlerini hainlersiz yaşayacakları günleri ancak güçlü bir bilinç ve özgürlük tutkusuyla, sağlam örgütlülükle sağlayabilir. Bu günler emek, bedel ve kararlılıkla gelecektir. Özgür yaşayacakları günlere en fazla yakın olan halk, bugün direnip, savaşarak sözünü yükselten diğer halklara örnek olan Kürtlerdir.

1618

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

“KORKU KITASI” AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN FELSEFESI

 

KÜÇÜK BURJUVAZININ SEFIL HALLERI

 

Sayfalar