Kendi sahamızda amansız olmak...

Politikanın tüm çalışmaların can damarı olduğu ilkesi Marksizm-Leninizm-Maoizm’in temel ilkelerinden biridir. Proletarya partilerinin başarı ya da başarısızlıklarının incelenmesi, gerçekte politikaların incelenmesine dayanır.
Eğer doğru bir politik çizgiden yoksunsa her proletarya partisi, güçlü örgütlenmelere, emek ve çabaya rağmen önemli gerilemeler, kayıplar yaşar. Doğru bir politikanın varlığı ise güçsüzlükten güçlenmeye, örgütsüzlükten örgütlenmeye, eylemsizlikten eylemliliğe, durgunluktan ilerlemeye gidiş için olmazsa olmazdır.
Örgütlenme alanında yaşadığımız sorunların temelinde politik yetersizliğimizi aramak bu anlamda doğrudur ve bunun aksi yönde hareket etmek çözüm gücünden uzak durmak anlamına gelir. Elbette, bu belirleme oldukça geneldir, ancak temel çıkışımız bu genellemenin üzerinden olmalıdır.
Tıkanma ve sorunlar hakkında değerlendirme yapılırken genel olarak gözden kaçırılan nokta politik çalışmanın yetersizliğidir. Ancak politik çalışmadan anladığımız da belirlenen makale, kitap vb. incelemek, okumak, tartışmak vb. değildir sadece. Örneğin hatalardan arınma süreci de aynı zamanda bir inceleme, öğrenme ve ilerleme sürecidir. Hem birey-bireyler hem de kolektif açısından böyledir bu.
İnceleme tarzımızın düzeltilmesi, çelişkilerin çözülmesindeki yöntemimizin düzeltilmesini de içerir. Öyleyse yapmamız gereken şey hatalarımızın, eksikliklerimizin dayandığı zaafları ortaya koymak olmalıdır. Hataların ya da eksiklilerin belirlenmesi ne olduğumuz ve hedeflerimizle ilişkilidir. Eğer devrimciysek ve devrim için örgütlenmişsek, hareket tarzımızı, düşünce biçimimizi nasıl bir devrimci ya da nasıl bir örgüt olduğumuzla bağlantılı olarak ele almamız gerekir.
Unutmamalıyız ki, her müdahale iki sınıfsal duruştan birine hizmet eder. Hangi sınıfsal duruşa hizmet ettiğini anlamak için, müdahalenin ya da pratiğin teorik düzeydeki niteliğini, politik karakterini belirlemek gerekir.
Politikanın belirleyiciliği bu gerçekliğin üzerinde şekillenmektedir. Sınıf mücadelesinin bir alanı olarak görmemiz gereken her yer, her tartışma, her olay ve olgu politik bir kavganın da sahnesidir. Yaşanmakta olan her şeyin nihayetinde iki sınıfın mücadelesinin bir ürünü olduğunu bilmeliyiz. Bu yüzden politik çalışma diğer çalışmalar içinde öne çıkar ve diğerlerini yönlendirir.
Politik çalışmaları öne çıkarmak demek aynı zamanda sınıf mücadelesini her alanda geliştirmek demektir. Bizim açımızdan burjuvaziyi her bulunduğu alanda mağlup etmek demektir. Hata yapma hakkından, bireyci yaklaşımlardan, örgütlü olma bilincine gerçekleşen saldırılardan kurtulmanın yolu, karşı saldırıyı bilinçli ve örgütlü bir şekilde yerine getirmektir.
Nihayetinde, davranışlarımız iki sınıftan birine hizmet eder: burjuvazi ya da proletaryaya. Burjuvazinin kendisi olmaktan (mezara girmemekten) vazgeçmeyen inatçı tutumu proletaryaya onu yok etme (mezarına gömme) görevini tarihsel olarak yüklemiştir. Bizim için örgütsel çalışmalarda, kendimizdeki sınıf savaşımında temel alacağımız ilke budur. Acımadan, insancıl kaygılara düşmeden, tam da bir sınıf savaşımının merkezinde bulunduğumuzu bilerek yok etmesini bilmeliyiz.
Örgütsel yetersizliklerin yol açtığı olumsuzlukların aslında burjuvazinin kendi sahamızda güçlenmesi demek olduğunu biliyoruz/bilmeliyiz. Örgütlülüğümüz önemli sorumluluklar altında aynı zamanda kendi içinde de bir sınıf savaşımı sürdürmektedir. İşte yetmezliklerin, inisiyatifsizliğin, hataların beslediği burjuvaziye karşı bu nedenle, tam da içimizde, kendi sahamızda olduğu için amansız olmalıyız. Unutmamalıyız, en büyük devrimlerden biri insanın kendini devirmesidir.
Son Haberler
Sayfalar

İşaretlesiniz de Fişleseniz de Biz Aleviyiz!
İktidarın asimilasyon politikaları her yeni günde, bir önceki günü aratır şekilde ve değişik yöntemlerle, değişik rollere soyundurulmuş Hızır Paşalar ve piyonlarla devam ediyor..

Ben İstanbul Surlarinin Dibinde Şehit Düsecegim
Türkiye Devrimci Hareketi 1980'li yıllarda tartıştığı konuların başında Kürt Sorunu ile SSCB'nin halen sosyalist mi ?, emperyalist mi ? diye üzerinde şiddetli tartışmaların yürütüldüğü bir süreçten geçerek bugünlere geldi.

“ ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?”
“Düşmanlarımızın en güçlüsü içinizdedir.”[1]
“… ‘Neo’su ve ‘sol’u ile liberaller nedir, neye yarar?” sorusunun yanıtı; onların “6N 1K”sına dair tahlili “olmazsa olmaz” kılar.
“5N 1K değil miydi?” denecek olursa… Hayır, sadece “Ne?”, “Ne zaman?”, “Nerede?”, “Nasıl?”, “Neden?”, “Kim?” sorularıyla yetinemeyiz; bunlara “6N”yi yani “Nereden?” sorusunu da eklemeliyiz…
Konuya bu kadar geniş perspektifte eğilme ihtiyacı, liberallerin “önem”inden değil, onların manipülasyon güçlerini teşhir etmenin ve okuyucuya saygının gereği.

Olgularla gençlik ve gelecek(sizlik)[1]
“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.”[2]
Søren Kiergegaard’ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönük anlarız,” uyarısının altını çizerek ekleyelim: “Gençlik ve Gelecek(sizlik)” meselesi, sürdürülemez kapitalizm koşullarında çürümenin diyalektiğinden bağışık ele alınamaz.
“Çürümenin Diyalektiği”ne gelince onu da Hilmi Yavuz’un, ‘Yara Şiirleri’ndeki dizelerinden şöyle aktarabiliriz:
“her şey akıyor
her şey akıyor, panta rei ve irin
akıyor kalbimize, senin ve benim;
yazdıkları taş levha üstüne, kirle

Mücadele boyu bir yasam : Schafik Jorge Handal [*]
“Hayır, hiç yenilmedik, çekildik yalnız Ve şimdi olduğumuz yerde Ve ayaktayız Diyorlar ki elbette doğru Kim katılmak istemez onlara.”[1]
Kentin merkezindeki küçücük meydanda kurulan derme çatma kürsüden, çevresinden kendisine laf atanlara, soru soranlara söz yetiştirirken, esprileriyle çevresindekileri kahkahalara boğarken, ona “gerilla komutanı” demeye bin şahit isterdi. Ama öyleydi işte…
Şefik Handal… Ya da El Salvador’daki adıyla Schafik Jorge Handal…

Haklarını Tavizsiz Savunan Dirençle Karşılaştığımda - 2
Elimdeki egemenliği son kırıntısına kadar korumak, sürdürmek isteğini arzusunu daha da hırsla taşımaktayım.
Şimdi bazı hemcinslerim beni eleştirecekler, yargılayacaklar, belki de bu ne saçmalama, yolunu şaşırmış ya da olamaz diyecekler. Varsın desinler. Çünkü gerçekler görülmedikçe, kavranmadıkça bu sorunlarımız daha da artarak devam edecektir. İktidara karşı savaş halindeyken kendi iç dünyamızdaki benzer iktidar zaafını farkında olarak ya da olmayarak süregelen tutsaklık devam edecektir.

Yine ve yeniden geldik; BURADAYIZ![1]
“Durgunsa ya da suskunsa insan,
mutlak bir nedeni vardır.
Suskunluğa aldanma,
herşeyin bir zamanı var!”[2]
Zorbalığın zulmüyle insan(lar)ın yıldırılmaya, sömürülmeye çalışıldığı her yerde teslim alınamayanlar, diz çökmeyenler, başkaldıranlar hep vardı, var oldu, var olacaktır…
Ayakta alkışlanmayı hak eden Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) gerçeği bunu kanıtladı…

SÖYLEŞİ: Okuryazarlik üzerine[1]
“Bir yazarı okumak, yalnızca
neler söylediğini öğrenmek değildir;
onunla birlikte yollara düşmek,
onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”[2]

Yel Değirmenlerine Karşı Savaşa Katıl; Akıma kapılma:Atomu Parçalayacağız!-2
Yel Degirmenlerine Karsi Savasa Katil; Akima kapilma:Atomu Parcalayacagiz-2
DHF Cevresindeki arkadaslarin 'Cok Partili Sosyalizm' tartismalarina bir katki olarak yayinladigimiz makaleminizin ikinci kismini yayinliyoruz

Bir kez daha, “Terör” mü?[1]
“Dünyayı fethetmek zorunda değiliz. Bize onu baştan yaratmak yeter.”[2]