Pazartesi Kasım 11, 2024

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Büyük yürüyüşün iddialı insanları geçtikleri her yerde derin devrimci izler ve unutulmaz anılar bırakır. Sözlerin ötesinde bir hikâye taşıyan Komutan Orhan tanımlandığı gibi bir derviş misali sosyalizm ve özgürlük ideallerine son derece bağlı kalarak yaşadı ve savaştı. Onunla karşılaşan ve tanışan her devrimci, her insan üzerinde unutulmaz saygın izler bıraktı. Ciddiyeti, mütevazi duruşu göreve ve yoldaşlarına olan bağlılığıyla tanındı. Ve cesaretiyle bilindi. Dağ yüzlü komutan Orhan, hayallerini anlatmakla kalmadı yaşatmak ve büyütmek için soluksuzca çalıştı. Komutan Orhan son nefesine dek verdiği söze bağlı kaldı.  Herkesin kolay kolay vazgeçemediği sistemden o köklü kopuşu gerçekleştirerek yaşamında en değerli şeyi olan canını bir an olsun tereddüt etmeden özgürlüğe ve Kürdistan’a adadı.

Emeğin derin sömürüsüne, kadın ve çocuk kırımına, Kürdistan’ın işgaline, Kürtlerin-Alevilerin soykırıma uğrama suçlarına sessiz kalmadı. Haksız savaşa karşı haklı savaşı, köleliğe karşı özgürlüğü, işgale karşı bağımsızlığı sadece sözüyle değil eylemiyle savundu. Yüzünü dağa, Kürdistan sevdasını sonsuzluğa yazdı.

Komutan Orhan’la ilk kez Medya Savunma Alanları’nda karşılaştık. Sanki dağın zirvesindeki bembeyaz karlar üzerine yağmıştı. Saçı, sakalı ve kaşları, bembeyaz kar görünümüyle bir dervişi andırıyordu. Bulunduğu yoldaş ortamında herkesten farklı görünüyordu. Dağ bakışlı yoldaşın sakin, duru, ciddi duruşu insan üzerinde büyük bir etki bırakıyordu. Mücadele konulu sohbetimiz saatlerce sürdü. En az kelimeyle yaptığı sohbetle yazılan uzun romanın unutulmaz bir komutanı olduğunu her davranışında gösteriyordu.

Komutan Orhan’la ikinci kez yine karşılaştık. Benden 42 numara siyah Mekap ayakkabı istedi. Neden Mekap sorusu aklıma takıldı. Neden başka marka ayakkabı değil de Mekap? Mekap ayakkabı talebi beni komutan Nubar Ozanyan yoldaşın mütevazi yaşamına götürdü. İki yoldaş ne kadar çok birbirlerine benziyorlardı. İkisinin de kara dönmüş saç sakal ve bıyıkları en azla yetinen devrimci yaşamları cesur ve ciddi duruşları insanlar üzerinde büyük saygı yaratıyordu. Çocukların yaşamları çalınmasın, dudaklarındaki gülüşleri ölmesin diye yaşamlarını adadılar. Güneşi karartmak isteyenlere karşı cesurca durdular.  Zalimlere karşı savaşmaktan bir an olsun vazgeçmediler. “Bir lokma bir hırka” felsefesinin yaşayan dervişi gibi dağları dolaşarak çoban ateşini yakmaya çalıştılar.

Komutan Orhan Bingöl yoldaş yaşamı boyunca özgürlük arayanın toprağı ve silahı, adalet yazanın siyah kalemi, özgürlük okuyanın yüreği, şarkı söyleyenin elindeki sazı oldu. Gerillanın elinde düşmeyen hakikat bayrağı oldu.

Savaşın ve zorlukların içinde gelişen ve derinleşen Heval Orhan dürüstlüğün oldukça pahalı olduğu kapitalist dünyada onurun, erdemin temsilcisi oldu. Gidenin geri gelmediğini iyi biliyoruz. Aramızdan kopup giden her can aramıza tekrar dönmese de hayalleri her anımızda ve tükenmeyen ideallerimizde sonsuza dek yaşayacaktır. Şarkılarını dağlara söylemeye devam edeceğiz.

Yaşamını dağları evlat kokan Kürdistan çocuklarına adayan Orhan Heval yaşamı gerçeğin ve özgürlüğün sembolü haline getirmek için asi yaşadı. Komutan Orhan Bingöl, komutan Tekin Goyi, özgürlüğün yılmayan sesi olan Gülistan Tara, Hero Bahadin arkadaşlara büyük saygı ve sonsuz minnetle.

2466

3. yılında Ezidî Soykırımı ve Cihangir Ağa

3 Ağustos 2014 tarihinde Türk Devleti destekli barbar ve insanlık düşmanı IŞİD çeteleri tarafından soykırıma uğrayan mazlum Mezopotamya halkından olan Ezidilerin soykırıma uğradığı, acılarla dolu kara gündür. 4000 yıldır yaşadığı Mezopotamya’da birçok defa fermanlarla karşı karşıya kalan halk, tüm dünyanın gözleri önünde bu sefer 73. kez soykırıma maruz kaldı.

G20 Zirvesine karşı kitleler sokaktaydı

G20 Zirvesi ile emperyalistler ve bazı bölge müttefikleriyle beraber bu sefer Hamburg’da bir araya geldiler. Gündemlerinden birini dünya halklarının sömürüsü ve sistemin kemikleşmiş sorunlarının faturasını dünya halklarına çıkarmak oluştururken; diğerini pazarların yeniden paylaşımı ve uluslararası jeopolitik ve jeostratejik alanlar oluşturuyordu. Külfeti devamlı halklara çıkarılan bu sorunların emekçi sınıflar üzerinde yarattığı katmerli baskı ve yaptırım artık emperyalist ülkelerde bile üst boyutlara tırmanmıştır.

94. yılında Lozan’da imzalanan sözde bağımsızlık ve devam eden bağımlılık!

I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nu kendi aralarında paylaşmak için İtilaf Devletleri; İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın başını çektiği emperyalist güçlerin, Osmanlı’yı masa başında “barış” antlaşmasıyla bölüşmek için yaptıkları Sevr Antlaşması sonucu;  Antep, Urfa ve Mardin Fransa, Ege ve Trakya Yunanistan, İstanbul ise İngilizler tarafından işgal edildi.

Tasfiyeciliğin ABC’sinin Başladığı Yer

“Bir öğretinin en üst ve tek ölçütünün gerçek toplumsal ve ekonomik gelişme sürecine uygunluğu olduğu yerde, dogmatizm olmaz.” Lenin

Bir devrimci ya da komünist hareket içinde tasfiyeciliğin birçok çeşidi vardır. İlk başta, Marksist genel görüşler ve teorik doğrulamalar kabul edilse de, bir hareketin marksist olması için bu yeterli olmaz. O hareketin var olduğu ülkedeki strateji-taktik ve bunların teorik belirlemeleri de bir o kadar önemlidir.

Bir kadın Partizan’ın kaleminden: RAKKA’dan notlar...

Bu defteri elime tam 1 Temmuz günü aldım. Rakka hamlesi başlamadan önce Mehmet yoldaşla bir sohbet vesilesiyle yazıyorum yazacaklarımı.

Özgürlüğe muhtaç ve mahkumuz!

“Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever.”[1]

“Bi tenê helmgiri, azadgiriye nişan nade/ Yalnızca nefes almak, özgür olduğunu göstermez,” diyen Johann Wolfgang von Goethe sonuna kadar haklıdır; hele içinden geçtiğimiz kesitte!

George Orwell’in, “İki kere ikinin dört ettiğini söyleyebilmektir. Eğer buna izin verilirse, gerisi kendiliğinden gelir,”[2] diye betimlediği özgürlük, geçtiğimiz zorlu kesitte, “Hiçbir zaman dayanaklı değildir, her zaman tehdit altındadır. Mutlak belirlilik her zaman özgürlük yoksunluğudur,” notunu düşen Theodor Wiesengrund Adorno hepimizi uyarır.

Bürolarımıza yönelik gasp girişimleri, muhabirlerimize yönelik pusular bizleri sözümüzü söylemekten alıkoyamayacak!

Son zamanlarda bürolarımıza ve çalışanlarımıza dönük saldırılara ilişkin çeşitli zamanlarda açıklamalar gerçekleştirmiştik. Şimdi bir kez daha bu konuya ilişkin bir açıklama kaleme almak durumundayız, ancak bundan önce biz kimiz, bize düşman olanlar kimlerdir sorularına cevap verelim istedik:

Özgür Gelecek kimdir?

‘’Babama ne yaptınız? Açıklayın’’Deniz Gülünay

25.ölümsüzlük yılında babam  yoldaşım Hasan Gülünay'ın anısı önünde saygı ile eğiliyor mücadelesini sahipleniyor ve selamlıyorum. 

Düşününki sevdiğiniz insan aniden ortadan kayboluyor. Başvurduğunuz tüm resmi kurumlar size yardımcı olmuyor. Üstelik size uydurma bir kaç cümle ile kaybedilen kişiden umudunuzu kesmenizi peşinden gitmemenizi tavsiye ediyor. Hatta öğreniyorsunuz ki devlette arıyormuş kaybedilen yakınınızı. Arama artık onu diyorlar size. Peki, o kayıp diye unutmaya mı çalışırsınız. Bir güven sorunu ve yitirilmiş adalet duygusuyla nasıl bahsedeceksiniz. 

Rojava’dan TKP/ML-TİKKO kadın savaşçısı: “Eller cepte devrim mücadelesi verilemez!”

Öncelikle tüm yoldaşlara selam ve saygılarımı iletiyorum. Örgütümüz içerisinde/dışarısında yaşanan tartışmaların hem içerisinde hem de “dışında” bir savaşçı olarak ben de birkaç söz söylemek istiyorum. Gönül isterdi ki tüm bu tartışmaların örgütün sistemi içerisinde tartışılsın, mücadele edilsin, çözüme kavuşturulsun. Ancak  bu haliyle bile olsa bu bizim gerçekliğimizdir, ne kadar zor ve can sıkıcı bile olsa bu süreç yine devrimcilerin ve halkın çıkarına sonuçlanacağına, inancım sonsuz. İzninizle Mao yoldaştan bazı alıntılarla devam etmek istiyorum.

Devrimin objektif ve subjektif koşulları üzerine kısa bir değini

Emperyalist sistemin içinde bulunduğu uluslararası müzmin kriz varlığını devam ettiriyor. İstikrarlı sürece bir türlü giremeyen bu ülkelerin finans kapitali, krizin faturasını kendi ülke proletaryasına ve bağımlı ülke halklarına çıkarıyor.

Türk Turizmi'ni Protesto Et ! Soykırım'lara Destek Olma ! Türkiye'ye Gitme !

Sayfalar