No Pasaran! H.Gürer

Avrupa’da faşizme karşı, insanlığın enternasyonal anlamda tek vücut ve ortak bir ruh ile kavgaya tutuştuğu en etkili sahalardan biri, şüphesiz ki İspanya’dır! Çünkü insanlık, İspanya’da yanlızca Franco faşizmine karşı değil, onun müttefikleri olan Hitler ve Mussolini’ye, yani Avrupanın en etkili üç faşist gücüne karşı direnmiş ve zafer elde etmiştir!
1936 ve 1939 yılları arasında, 53 farklı ülkeden sayıları 32 ile 45 bin (kimi kaynaklar 60 bin diyor) civarında olduğu düşünülen, gönüllü insanların oluşturduğu “Uluslararası Tugaylar”, özelde İspanya’da, genelde ise batı Avrupa’da ki faşizmin yenilgisine önemli katkılar sağladılar. Ve enternasyonal dayanışmanın hayat öpücüğü oldular.
Ve onların unutulmaz marşları, insanlık için kavga edenlerin hala dillerinde fısıldıyor en sağır kulaklara! Ve marşın girişinde ki o şiir, hala dillerimizde;
“Bir koridor gibi çın çın öten daracık sokaktan ayaklarını vura vura uluslararası birlikler geçiyordu.
Kimler yoktu ki aralarında?
Uzun saçlı aydınlar, inatçı komünistler, Nietzsche bıyıklarıyla yaşlı, Sovyet filmlerindeki jönleri andıran yüzleriyle genç Polonyalılar, kafası tıraşlı Almanlar, Cezayirliler, bunların arasına yanlışlıkla karışmış İspanyollar denebilecek İtalyanlar, hiç kimselere benzemeyen İngilizler, Moris Tores’e ya da Moris şövalyeye benzeyen Fransızlar… Hepsi de çelikleşmiş dimdik!
Kışlalarına yaklaşıyorlardı ya, birden marş söylemeye başladılar. ve yeryüzünde ilk defa olarak savaş düzeninde yürüyen her ulustan karmakarışık bir sürü adam, enternasyonal’i bir ağızdan söylemiş oluyordu…
Kimselere nasip olmayan böylesi bir kardeşleşmenin görkeminden titredi madrid. Coşkuyla fısıldadı tek bir ağız gibi: Ve Madrid konuştu; “bizimle savaşmaya, bizimle ölmeye gelmişler!” onların dil sorunu yoktu, dünyayı yaratan ellerinden tanırlardı birbirlerini. No Pasaran sır değildi onlar için. Ve hangi dilde verilirse verilsin anlarlardı “hücum!” komutunu. Yüzlerini bile görmedikleri ispanya işçi ve köylüleri için aynı kahramanlık ve sadelikte öldü onlar. Öldüler haykırarak! Diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmek yeğdir! No Pasaran!”
Şimdi ise bu dizeleri Kobanê’de insanlık için çarpışanların sesinden dinliyoruz! Ve onlar, Bugün Kobanê’de, insanlığın en ak sayfasına kanlarıyla bir tarih yazdılar… Siyah bayrakları, siyah giyisileri, karanlık düşünceleriyle insanlığın üzerine karanlık bir perde çekmek isteyenleri, Kobanê cephesinde yenilgiye uğrattılar. Kobanê direnişçileri, o kara tülü, gecenin o karanlığını yırttılar, insanlığın aydınlık yüzü oldular!
İspanya iç savaşının sonlarına kadar 15 binden fazla kayıp verdiği düşünülen Enternasyonel Tugaylar içerisinde, sayısız yazar, ressam, düşünür, gazeteci, entellektüel, politikacı ve sanatçı vardı. Herşeyden önemlisi hepsi insanlığın onurunu savunan İNSAN’dı.
İspanya’lı devrimciler, Enternasyonel Tugaylar lağvedildiğinde, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik uğruna düşünceleri, kalemleri, çekiç ve keskileri, spatulaları ve fırçalarının yetmediği yerde kanlarını da verebilecek kırmızı karanfilli, siyah atkılı dostlarını büyük bir törenle ülkelerine gönderdiler.
Barcelona’da 1938’de “Enternasyonal Tugaylar” dağıtılırken yapılan veda konuşmasında İspanya’lı devrimciler şunları söylediler onlara;
“Yıllar geçtiğinde ve savaşın yaraları kapandığında, çocuklarınıza Enternasyonel Tugaylardan bahsedin. Onlara, bu insanların nasıl herşeylerini bırakıp buraya geldiklerini ve bize “buradayız çünkü İspanya'nın davası bizim davamızdır.” dediklerini anlatın. Onların binlercesi İspanya topraklarında kaldılar. Gururla gidebilirsiniz artık. Siz tarih, siz destansınız. Siz kardeşliğin ve demokrasi'nin evrenselliğinin kahraman örneklerisiniz! Sizleri unutmayacağız, ve barışın zeytini uç verdiğinde, geri dönünüz!”
Çünkü, o gün İspanya sadece İspanya değildi. İspanya, halkların umudu, geleceğiydi. Bugün ise Kobanê sadece Kobanê değil. Kobanê bu gün, Ortadoğu’da ki karanlık rejimlere, dinsel-tinsel baskılara, özgürlüğe ihtiyaç duyan ve onu isteyen halkların umudu, ve nasıl kazanması gerektiğinin somut bir ifadesidir! Formül çok basittir. İnanmak, birlikte hareket etmek, direnmek, savaşmak ve kazanmak! Kobanê bunu yaptı. Bunun içinde başardı.
Ne spartaküslerden buyana dağ başlarında yakılan ateşler, ne İspanya’da, ne Moskowa’da ne bugün Kobanê’de ki direniş ve yengiler, nede modern aydınlanma araçları, belki karanlığı hepten yenemedi! İnsanlığı tehdit edenleri ve onların oluşturduğu korkuları yok edemedi. Gece hala olması gerektiğinden uzun, hala karanlık ve hala korkuları beslemekte zehir sütüyle! Ancak, dün İspanya’da, Moskowa’da Stalingrat’ta, bugün ise Kobanê’de gecenin karanlığı yırtıldı! Hakimiyeti şimdilik durduruldu/engellendi… ‘Şimdilik’ diyorum, çünkü insanlık bunun farkına varmaz ve bir araya gelmez ise, karanlıkların orduları insanlığa karşı yeniden ve yeniden harekete geçecektir!
Zaman içinde yaşadık, gördük, tanıklık ettik; gece hırsızın, zalimin, katilin, kötülerin, uğursuzların sunağı oldu hep. Karanlığı ile güzeli vuran, iyiyi yok eden, sevgiye dair ne varsa gözden ırak tutan, onu dar ve karanlık çıkmazında boğmaya çalışan oldu. 134 gündür Kobanê’yi karanlığıyla kuşatıp, Kobanê’nin ‘yanlızlığında’ onu, özünde ise insanlığı teslim almaya çalıştılar! Kobanê insanlığı savundu ve onu korudu. İnsanlığın aydınlık yüzü oldu!..
Kobanê’de faşizmin yanilgisi için çarpışıp can vermiş yiğitler, tüm dünya halklarının faşizme karşı mücadelesinin ebedi sembolleri oldular. Kobanê, 21.yüzyılın unutulmayacak direnişi ve savunma savaşı oldu. Onun için de Kobanê, bugün Everest’ten daha yüce duruyor!
Bugün, Kobanê özgülünde, İspanya devrim hareketinin öznesi olan sloganı daha güçlü bir ses ile, hep beraber haykıralım;
NO PASARAN! NO PASARAN! NO PASARAN!
Son Haberler
Sayfalar

1918 Bir aşk destanı
1918'de Kars, Iğdır ve Ağrı'da, asırlar boyu kapı komşu olan Kürtler, Türkler ve Ermeniler arasında patlak veren korkunç savaşta hazin bir aşk yaşandı. Lilya, güzeller güzeli Erivanlı bir Ermeni kızıydı; Zürbe ise Lilya ile aynı köyden olan bir Kürt delikanlısıydı.
"Akılları ve vicdanları esir alan bu korkunç savaşın
Bir gün kendi hayatlarını da yağmalayacağını bilmeden
Zorbalığın hükümdar olduğu o dehşet dolu günlerde
Mezun oldular
Cıvıl cıvıl hayallerle süsledikleri Tiflis Üniversitesi’nden"

Secim sonuclarinin kaba bir analizi ve ana basliklar
Secim sonuclarının kaba bir analizi ve ana baslıklar;

Bir ulusun başına gelen Büyük Felaket, Bir coğrafyanın tanıklık ettiği, unutulamayacak bir yıkım…
Üzerinden yüzyıl geçmiş olmasına sadece bir yıl kaldı, o Büyük Felaket’in, o acımasız talanın ve o amansız soykırımın.Dillerin lal olduğu, kulakların tıkandığı, gözlerin kapatıldığı zamanlar hiç eksik olmadı bu yüzyıl boyunca. Ama hiçbir şeyin gücü yetmedi, bir ulusun acısını dindirmeye, soykırımla çoraklaştırılmış bir coğrafyanın kaderini değiştirmeye.
İşte, bugün vicdanlarda bir kez daha mahkum ediliyor, bir kez daha lanetleniyor, bir ulusun maruz bırakıldığı o acımasız yıkım ve kırım.

Bu acı hepimizin acısıdır !
20.yüz yıl , İnsanoğlu'nun soykırımlara tanık oldukları en karanlık dönemlerdir.

TMLGB'den 24 Nisan açıklaması!
"Tükenmeyen Gücümüz Partimizdir Öncümüz!
Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyetlerden, çeşitli mezhep ve inançlardan; ezilen cins ve kimliklerden işçi sınıfının, emekçi yığınların, köylülerin, halk gençliğinin; karanlığa mahkum edilmek istenen ve aşağılan, yok sayılan, hor görülen yığınların kızıl sancağı partimiz 42 yaşında.

Ekonomik gelişme Güney Kürdistan
Günümüzün alternatifsiz global kapitalizm koşullarında ülkeler arasındaki gelişmişlik farklarını ve bu farkları yaratan dinamikleri belirleyen şey nedir?

UKRAYNA’DA YAŞANAN İKTİDAR KRİZİ VE KIRIM ÖZERK BÖLGESİ’NİN RUSYA TARAFINDAN İŞGALİ BİZLERE NE ANLATIYOR!
Emperyalist güçler arasındaki rekabet ve hakimiyet dalaşı, bir asırı aşkın bir zamandır devam etmektedir.Yaşadığımız yüzyıl, katliam, zulüm ve sürgün yüzyılı olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nda otuz milyona yakın insan katledilmiştir. Başta kadınlar ve çoçuklar üzere, milyonlarca insan yerinden yurdundan edilmiş, zoraki göçe ve sürgüne maruz kalmıştır. Bu insanların mallarına, mülklerine büyük bir açgözlülükle el konulmuş, hakları gasp edilmiştir.

Her Yerde Fişleniyoruz!
Ülkemizdeki kurumların tümünde, yani hükümet, belediye ve kamu kuruluşlarının hepsinde Aleviler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, diğer tüm farklı inançsal, etnik kimlikler ve farklı tercihlere sahip kesimler fişleniyor, baskı altına alınıyor ve asimilasyona tabi tutuluyor.

AVM,ler diğerleri ve kent haklari …[*]
“Ben buyum dersin arkadaş Ceketim sol omzumda.”[1]
“Kayseri’de bir otelde kalıyordum, civarda yapacak ne var diye sorunca ‘AVM’ye gidin’ dediler. Böyle olması doğal, insanların eline kredi kartını veriyorsun, başka bir hobisi yok. Çocukları evde patırtı kopartıyor. Ne yapacak? Tiyatroya değil AVM’ye gidecek tabii.”
Ya da,

SEVAN’IN tashih ettigi yanlislar manzumesi[1]
“Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yöneltilmiş bir tehdittir.”[2]
Kelimenin geniş ve dar anlamında Sevan soykırım mağdurudur.
Kolay mı? 1915 soykırımından kurtulanlardan Sevan, “arazisinde kaçak yapı inşa ettiği gerekçesi”yle(!), 2015’e yani 100’e bir kala enterne edilen bir Ermeni’dir…
Bundan ötürü, Max Weber’in tanımıyla “fiziki şiddet tekelini” elinde tutan devletin mağduru olan ve demir parmaklıklar ardına kapatılan Sevan ile -kimi görüşlerine ve davranışlarına kesinlikle katılmasam da- dayanışma içindeyim…[3]