Cumartesi Mart 15, 2025

No Pasaran! H.Gürer

Avrupa’da faşizme karşı, insanlığın enternasyonal anlamda tek vücut ve ortak bir ruh ile kavgaya tutuştuğu en etkili sahalardan biri, şüphesiz ki İspanya’dır! Çünkü insanlık, İspanya’da yanlızca Franco faşizmine karşı değil, onun müttefikleri olan Hitler ve Mussolini’ye, yani Avrupanın en etkili üç faşist gücüne karşı direnmiş ve zafer elde etmiştir! 

1936 ve 1939 yılları arasında, 53 farklı ülkeden sayıları 32 ile 45 bin (kimi kaynaklar 60 bin diyor) civarında olduğu düşünülen, gönüllü insanların oluşturduğu “Uluslararası Tugaylar”, özelde İspanya’da, genelde ise batı Avrupa’da ki faşizmin yenilgisine önemli katkılar sağladılar. Ve enternasyonal dayanışmanın hayat öpücüğü oldular. 

Ve onların unutulmaz marşları, insanlık için kavga edenlerin hala dillerinde fısıldıyor en sağır kulaklara! Ve marşın girişinde ki o şiir, hala dillerimizde;

“Bir koridor gibi çın çın öten daracık sokaktan ayaklarını vura vura uluslararası birlikler geçiyordu.

Kimler yoktu ki aralarında? 

Uzun saçlı aydınlar, inatçı komünistler, Nietzsche bıyıklarıyla yaşlı, Sovyet filmlerindeki jönleri andıran yüzleriyle genç Polonyalılar, kafası tıraşlı Almanlar, Cezayirliler, bunların arasına yanlışlıkla karışmış İspanyollar denebilecek İtalyanlar, hiç kimselere benzemeyen İngilizler, Moris Tores’e ya da Moris şövalyeye benzeyen Fransızlar… Hepsi de çelikleşmiş dimdik! 

Kışlalarına yaklaşıyorlardı ya, birden marş söylemeye başladılar. ve yeryüzünde ilk defa olarak savaş düzeninde yürüyen her ulustan karmakarışık bir sürü adam, enternasyonal’i bir ağızdan söylemiş oluyordu…

Kimselere nasip olmayan böylesi bir kardeşleşmenin görkeminden titredi madrid. Coşkuyla fısıldadı tek bir ağız gibi: Ve Madrid konuştu; “bizimle savaşmaya, bizimle ölmeye gelmişler!” onların dil sorunu yoktu, dünyayı yaratan ellerinden tanırlardı birbirlerini. No Pasaran sır değildi onlar için. Ve hangi dilde verilirse verilsin anlarlardı “hücum!” komutunu. Yüzlerini bile görmedikleri ispanya işçi ve köylüleri için aynı kahramanlık ve sadelikte öldü onlar. Öldüler haykırarak! Diz çökerek yaşamaktansa, ayakta ölmek yeğdir! No Pasaran!”

Şimdi ise bu dizeleri Kobanê’de insanlık için çarpışanların sesinden dinliyoruz! Ve onlar, Bugün Kobanê’de, insanlığın en ak sayfasına kanlarıyla bir tarih yazdılar… Siyah bayrakları, siyah giyisileri, karanlık düşünceleriyle insanlığın üzerine karanlık bir perde çekmek isteyenleri, Kobanê cephesinde yenilgiye uğrattılar. Kobanê direnişçileri, o kara tülü, gecenin o karanlığını yırttılar, insanlığın aydınlık yüzü oldular! 

İspanya iç savaşının sonlarına kadar 15 binden fazla kayıp verdiği düşünülen Enternasyonel Tugaylar içerisinde, sayısız yazar, ressam, düşünür, gazeteci, entellektüel, politikacı ve sanatçı vardı. Herşeyden önemlisi hepsi insanlığın onurunu savunan İNSAN’dı. 

İspanya’lı devrimciler, Enternasyonel Tugaylar lağvedildiğinde, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik uğruna düşünceleri, kalemleri, çekiç ve keskileri, spatulaları ve fırçalarının yetmediği yerde kanlarını da verebilecek kırmızı karanfilli, siyah atkılı dostlarını büyük bir törenle ülkelerine gönderdiler. 

Barcelona’da 1938’de “Enternasyonal Tugaylar” dağıtılırken yapılan veda konuşmasında İspanya’lı devrimciler şunları söylediler onlara;

“Yıllar geçtiğinde ve savaşın yaraları kapandığında, çocuklarınıza Enternasyonel Tugaylardan bahsedin. Onlara, bu insanların nasıl herşeylerini bırakıp buraya geldiklerini ve bize “buradayız çünkü İspanya'nın davası bizim davamızdır.” dediklerini anlatın. Onların binlercesi İspanya topraklarında kaldılar. Gururla gidebilirsiniz artık. Siz tarih, siz destansınız. Siz kardeşliğin ve demokrasi'nin evrenselliğinin kahraman örneklerisiniz! Sizleri unutmayacağız, ve barışın zeytini uç verdiğinde, geri dönünüz!”

Çünkü, o gün İspanya sadece İspanya değildi. İspanya, halkların umudu, geleceğiydi. Bugün ise Kobanê sadece Kobanê değil. Kobanê bu gün, Ortadoğu’da ki karanlık rejimlere, dinsel-tinsel baskılara, özgürlüğe ihtiyaç duyan ve onu isteyen halkların umudu, ve nasıl kazanması gerektiğinin somut bir ifadesidir! Formül çok basittir. İnanmak, birlikte hareket etmek, direnmek, savaşmak ve kazanmak! Kobanê bunu yaptı. Bunun içinde başardı.

Ne spartaküslerden buyana dağ başlarında yakılan ateşler, ne İspanya’da, ne Moskowa’da ne bugün Kobanê’de ki direniş ve yengiler, nede modern aydınlanma araçları, belki karanlığı hepten yenemedi! İnsanlığı tehdit edenleri ve onların oluşturduğu korkuları yok edemedi. Gece hala olması gerektiğinden uzun, hala karanlık ve hala korkuları beslemekte zehir sütüyle! Ancak, dün İspanya’da, Moskowa’da Stalingrat’ta, bugün ise Kobanê’de gecenin karanlığı yırtıldı! Hakimiyeti şimdilik durduruldu/engellendi… ‘Şimdilik’ diyorum, çünkü insanlık bunun farkına varmaz ve bir araya gelmez ise, karanlıkların orduları insanlığa karşı yeniden ve yeniden harekete geçecektir! 

Zaman içinde yaşadık, gördük, tanıklık ettik; gece hırsızın, zalimin, katilin, kötülerin, uğursuzların sunağı oldu hep. Karanlığı ile güzeli vuran, iyiyi yok eden, sevgiye dair ne varsa gözden ırak tutan, onu dar ve karanlık çıkmazında boğmaya çalışan oldu. 134 gündür Kobanê’yi karanlığıyla kuşatıp, Kobanê’nin ‘yanlızlığında’ onu, özünde ise insanlığı teslim almaya çalıştılar! Kobanê insanlığı savundu ve onu korudu. İnsanlığın aydınlık yüzü oldu!..

Kobanê’de faşizmin yanilgisi için çarpışıp can vermiş yiğitler, tüm dünya halklarının faşizme karşı mücadelesinin ebedi sembolleri oldular. Kobanê, 21.yüzyılın unutulmayacak direnişi ve savunma savaşı oldu. Onun için de Kobanê, bugün Everest’ten daha yüce duruyor!

Bugün, Kobanê özgülünde, İspanya devrim hareketinin öznesi olan sloganı daha güçlü bir ses ile, hep beraber haykıralım; 

 

NO PASARAN! NO PASARAN! NO PASARAN!


76471

EYLEM BIRLIKLERININ GÜNÜMÜZDEKI ÖNEMI VE DÜŞÜLMEMESI GEREKEN HATALAR ÜZERINE

 

EĞITIM NOTLARINDAN ULUSAL SORUN

 

ULUSAL SORUN

 

Ulusal sorun oldukça geniş bir konudur. Ulusal soruna ilişkin kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Doğru görüşler bu tartışmalar sonucu ortaya çıkmıştır MLM’lerin ulusal soruna yaklaşımları Leninizm döneminde şekillenen ulusal soruna ilişkin görüşlerden farklı değildir. Ulusal soruna ilişkin ülkemizde de farklı değerlendirmeler vardır. Bu farklılıklardı da öğrenmek önemlidir.

 

Faşizm

 

 Almanya’nın caddeleri ve şehirleri kanla sulandı. Viyana’nın işçi semtleri,askeri birliklerin ateşiyle yakılıp yıkıldı., harabeye döndü.Yoksulluk, yıkım, felaket ve acı. Üstünde insanlığın en ünlü beyinlerinin eserlerinin yakıldığı ortaçağa özgü odun yığınlarının alevleriyle aydınlatılmış kapitalist baskı ve uygarlığın batışı, giyotin ve cellat baltası. Faşizm işte bunları getirdi. Ayrıca dünyayı felakete, yeni bir korkunç katliama sürüklemek tehdidini de beraberinde getirmektedir.  Dimitrov

                  

Prometheus’un Torunları Ateşi Yeniden Harlıyor

Tarihte hep direnenler kazanmıştır. Haklı olanlar, düşmana karşı savaşta bir çok defa yenilmelerine karşın, direnmelerinin karşılığını eninde sonunda almışlardır. Bu kural, salt geçmişe ait olmayıp geleceğe de aittir. Yunanistan’da da olacak olan budur. İşçi ve emekçiler, alın terlerinin "borç” adı altında emperyalist tekellere peşkeş çekilmesini ve bu ağır sömürü dayatmasını asla kabul etmeyeceklerdir.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Hindistan İşçi Ve Emekçilerin Tarihi Mücadeleleri İle Enternasyonal Dayanışma Her Alanda Yükseltilmelidir

Emperyalist burjuvazinin ve gericiliğin "sosyalizm hayalleri öldü” yaygaraları, küçük burjuvazinin sosyalizmden öcü görmüş gibi kaçarak: ”işçi sınıfının devrimciliği bitti” söylemleriyle liberal burjuvazinin ideolojik ve siyasal güzergahında yerini almaları; dünyada işçi ve emekçilerin sosyalizme olan güvenini bütünüyle yıkmaya yetmediği gibi, onların sosyalizm için mücadele ateşini yükseltme savaşımının önünde de engel olamıyor.

Merkel-Westerwelle ikilisiyle Alman Burjuvazisi Yeni Saldırılara Hazırlanıyor

Almanya’daki 27 Eylül genel seçimler öncesinde, nasıl bir hükümet kurulacağı, Alman tekelci burjuvazisi tarafından belirlenmişti. Kamuoyu anketleri de CDU-CSU ve FDP nin önde gittiğini teyit ederken, alman tekelci burjuvazisinin yeni hükümetini de onaylamış oluyordu. Emperyalist tekelci sermayenin, ülkeyi uzun bir süredir "büyük koalisyon” adını verdiği CDU-SPD ikilisiyle yönetmesi, onlara önemli kazanımlar kazandırmıştı.

BALIK VE MELISA

Uzun zamandır işsizdi. Hangi kapıya el uzatsa boşa çıkıyordu. Evde bulunmak, ev halkıyla göz göze gelmek istemiyordu... Erkenden kalkıyor, açlıktan guruldayan midesiyle zor atıyordu kendini dışarıya. Ardından şuursuzca, saatlerce dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde... 


ROBOSKİ’NİN KANAYAN KARANFİLİ

 

“Acıya yenilmek istemiyorsan,

onunla yüzleşmen gerek.”

(Lanza del Vasto.)

 

Masamın üzerinde bir karanfil duruyor şu an. Rengi kızıla çalan bir karanfil. Roboskî karanfili. Çamurlu patikadan otuz dört fidanın mezarlarının yan yana dizili durduğu mezarlığa doğru tırmanırken KESK’li Sedar’ın elime tutuşturduğu… Her şeyin acıya karıldığı o sisli anlarda ne yaptığımı, ne yapacağımı bilemeyip çantama atıvermişim. Eve döndüğümde çıktı…

Ben onlardan değilim, Kaypakkayanın yoldaşıyım.

 

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Sayfalar