Ölümünün 45. Yılında Mao Yoldaşı Anıyoruz!
"Devrimi proletarya diktatörlüğü altında devam ettirilmesi teorisinin yanında, Marksist askeri çizgide Halk Savaşı teorisinin geliştirilmesi ve uygulanması, felsefe alanında çelişme yasası ve “zıtların birliği ve mücadelesi” yaklaşımı, Marksizm-Leninizm’in Maoizm aşamasına ulaşmasında belirleyicidir"
Enternasyonal proletaryanın ölümsüz öğretmenlerinden Mao Zedung yoldaş, 1893 yılında Çin’in Hunan eyaletinde doğdu. Orta halli bir köylü ailesinin çocuğuydu. Pekin Üniversitesi’nde öğrenim gördüğü yıllarda Rusya’da gerçekleşen Ekim Sosyalist Devrimi’nden etkilenerek Marksizm’le ilgilenmeye başladı. 1921 yılında gerçekleştirilen Çin Komünist Parti’nin (ÇKP) 1. Kongresine delege olarak katıldı ve Merkez Yürütme Kurulu’na seçildi.
ÇKP, merkezi yapısı ağırlıklı olarak ülkede Rusya’da gerçekleşen “Silahlı Genel Halk Ayaklanması” tipi devrim stratejisini savunuyordu. Mao yoldaş ise Çin devriminin kırlardan gelişecek Halk Savaşı Stratejisi’ni savunuyordu. Bu konudaki görüşlerini 1927 yılında Hunan Raporu ile Merkez Komitesi’ne sundu. Aynı yıllarda şehirlerde başlayan saldırılar yüzünden ÇKP’nin şehirlerde işçi sınıfı içerisindeki hücreleri dağıtılıp tutuklanmalar gerçekleşince parti, merkezi hükümetin zayıf olduğu kırsal bölgelere çekildi. Bu dönemde parti içerisinde iktidarı halk savaşı yoluyla ele geçirme düşüncesi güç kazanmaya başladı.
Parti içerisindeki sol sapmalar sonucu ağır kayıp alan ÇKP’nin önderliğindeki Kızıl Ordu, 1935 Ocak ayında Uzun Yürüyüş başlattı. Bütün dünyaya ün salmış 12 bin kilo metrelik Uzun Yürüyüş, Başkan Mao’nun önderliğinde başarıyla tamamlandı. Uzun Yürüyüş sırasında teorik olarak donanan, pratik olarak gelişen kadrolar, Demokratik Halk Devrimi’nin (DHD) gerçekleştirilmesinde önemli rol oynadılar. ÇKP önderliğindeki Kızıl Ordu’nun başlattığı Uzun Yürüyüş sırasında toplanan 1935’teki Zunyi Konferansı’ndan sonra ÇKP’nin Merkez Komite sekreterliğine Mao yoldaş getirildi.
Mao yoldaş, 1935’ten sonra ÇKP’nin siyasi ve örgütsel önderi haline geldi. 1937 yılında Japon emperyalizmi Çin’e saldırdı. (1937-1945 Japonya’ya Karşı Direnme Savaşı.) Japonya’nın Çin’i işgal etmeye başlamasıyla işgale karşı olan tüm güçler Mao yoldaşın önderliğinde birleştirilerek Ulusal Birleşik Cephe oluşturuldu.
1945 yılında gerçekleştirilen 7. Kongre’de Mao Zedung Düşüncesi, ÇKP’nin ideolojisi olarak kabul edildi. 1949 yılında da Çan Kay Şek ordularının yenilgiye uğratılmasının sonucunda Demokratik Halk Devrimi (DHD) gerçekleşti ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşu ilan edildi.
Demokratik Halk Devrimi’nin sonrasında ülkede sosyalist devrimin gerçekleştirilmesi konusunda Mao’nun önemli çalışmaları olmuştur. SSCB ve diğer sosyalist ülkelerde yaşanan geriye dönüşler konusunda dersler çıkaran Mao yoldaş, partisini, parti kadrolarını ve yöneticileri bu duruma karşı eğitmek için çok çaba sarf etti. SSCB ve Çin’deki gelişmeleri değerlendirerek üretim araçlarının kollektifleştirildikten, halkın hizmetine sunulmasından sonra yani sosyalist toplumda da sınıf mücadelesinin devam ettiğini tespit etti ve buna karşı partinin merkezini ve kadrolarını sürekli olarak uyardı.
Sosyalist ülkelerde kapitalist restorasyon tehlikesinin olduğunu bunun da sınıfsal tabanının komünist partinin içinde yeşerdiğini anlatarak sürekli olarak partiyi uyardı. Parti ve devlet içerisinde kapitalist yola meyleden üst yönetime karşı kitleleri harekete geçirdi. Burjuvalaşan iktidar sahiplerinin alaşağı edilmesi için “Revizyonist Karargahları Bombalayın” çağrısıyla kitleleri ayağa kaldırdı ve isyan etmelerini sağladı. Gençlik ve Kızıl Muhafızlar Mao’nun çağrısına uyarak ayağa kalktılar. 1966’da başlayan bu büyük kitle hareketinin adı Büyük Proleter Kültür Devrimi’dir. (BPKD) Mao yoldaşın deyimiyle BPKD, 1949’da gerçekleştirilen DHD kadar önemlidir.
“Yangını ben başlattım!” (Mao Zedung)
Mao yoldaş, sınıfsız toplumun inşasına kadar pek çok kültür devriminin gerekliliğine işaret etmiştir. “Yangını ben başlattım” dediği BPKD sadece Çin’de değil başta Avrupa kıtası olmak üzere bütün dünyada gençlik ve işçi sınıfı içerisinde yankısını buldu.
Mao yoldaşın Çin devrimindeki rolü, devrimin hazırlanışı, devrim ve devrimin devam ettirilmesi süreçlerinin tümünde muazzam önemdedir. Çin devrim tarihini yazanlar kitlelerdir. Ama ÇKP ve Mao Zedung olmadan bu devrim ne gelişebilir ne de zaferle taçlanabilirdi. Mao yoldaş, devrime aklını ve yüreğini vermişti. Devrimler tarihine damgasını vuran örgütlü güç ve önderliktir. 1917 Sosyalist Ekim Devrimi’nde Rusya’daki işçilerin, emekçilerin en büyük şansı/kazanımı SBKP(Bolşevik) gibi bir parti ve Lenin gibi bir öndere sahip olmalarıydı.
Mao yoldaşın Çin Devrimi’ndeki rolü öyle sıradan bir rol değildi. İktidarın silah zoruyla ele geçirilmesi tezini savunan ve uzun süreli savaşla kırlardan şehirlerin kuşatılarak iktidarın ele geçirilmesini savunandı. Yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde devrimin üç silahını; Parti-Ordu-Cephe’yi savundu. Devrimden sonra da devrimin demokratik aşamadan sosyalist aşamaya geçmesinin, devam ettirilmesinin savunucusuydu.
Mao yoldaş, Stalin’in ölümünden sonra devrim ve sosyalizm için uluslararası önemde bir önder olarak sosyalizmin kazanımlarının savunulması, korunması açısından önemli bir role sahipti.
Onun Marksist ekonomi-politik, Marksist askeri çizgi, felsefenin ve sosyalizmin diğer alanlarında yaptığı katkı da çok büyük öneme sahiptir. Mao’nun Marksizm’e yaptığı katkıların başında “Proletarya Diktatörlüğü altında devrimi devam ettirme” teorisi gelir. Mao’nun “Proletarya Diktatörlüğü” teorisi Çin’de gerçekleşen BPKD ile daha bir derinlik ve genişlik kazanmıştır. BPKD Proletarya Diktatörlüğü altında devrimin sürdürülmesinin yeni bir biçimidir. Burada esas olan halkın aşağıdan gelen zorlamasıdır. Marks ve Lenin döneminde çözümlenmesi mümkün olmayan geriye dönüşler, sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde devrimin yolu ve sosyalizme geçiş gibi temel konulara yanıt olmuştur. Bundan ötürü de Marksizm-Leninizm’i, Marksizm-Leninizm-Maoizm aşamasına ulaştırmıştır.
Mao’nun adına bağlı olarak anılan Maoizm, Marksizm-Leninizm’in gelişmesinin ve sınıf mücadelesinin yeni koşullarının ulaştığı yeni alanda yeni ve özel olanı açıklamaktır. Maoizm, Proletarya Diktatörlüğü altında sınıf mücadelesinin yürütülmesinin adıdır. Sömürge, yarı-sömürge, yarı-feodal ülkelerde halk savaşı teorisinin adıdır. Aynı zamanda Japonya’ya karşı direnme savaşında Ulusal Birleşik Cephenin adıdır.
Marksizm’in üç temel saç ayağında; ekonomi-politik, felsefe ve bilimsel sosyalizmde Başkan Mao’nun niteliksel katkıları vardır. Devrimi proletarya diktatörlüğü altında devam ettirilmesi teorisinin yanında, Marksist askeri çizgide Halk Savaşı teorisinin geliştirilmesi ve uygulanması, felsefe alanında çelişme yasası ve “zıtların birliği ve mücadelesi” yaklaşımı, Marksizm-Leninizm’in Maoizm aşamasına ulaşmasında belirleyicidir.
Tam da bu nedenle günümüzde Maoizm savunulmadan Marksizm-Leninizm savunulamaz.
9 Eylül 1976 tarihinde güneşe uğurladığımız Başkan Mao’yu saygıyla anıyoruz.
Son Haberler
Sayfalar
Devrimci Pratik ve Militanlaşma
Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.
“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I
Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.
Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!
Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.
Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:
Tehlikenin farkında mıyız?
"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,
Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:
Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.
Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...
Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II
II.Bölüm:
Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler…
Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I
Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.
TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!
Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.
Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...
"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"
Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.
Yıllardır tanırım seni.
Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.
Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.
Akraba desem, değil.
Komşu desem, hiç değil.
TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”
” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”
– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?
– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.
Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki
Comment form