Ortadoğu'nun yönetim şekli, Demokratik Konfederalizm
Kürtlere biçilen fiziki yaşam ile ölüm arasındaki mesafe, tıpkı kutsal kitaptaki sırat köprüsünün çizgisi kadar, siyasal yaşam ile ölümü arasındaki mesafe ise her dem "araf" halidir.
Hegemonik devletler kendi sistemlerini koruma adına dün olduğu gibi bugün de Ortadoğu'dalar ki burası kaynıyor. Halklar ve inançlar yüzyıldır işgal, talan, asimilasyon, soykırım ve sömürü ile acı düzenini an be an yaşıyor ve kendi coğrafyalarında adeta köle statüsündeler.
Sadece Ortadoğu değil, Hegemonya da kaynıyor, kıvranıyor. Düzenlerini tesis edip belki bir yüzyıl daha kalmak istiyorlar; olmuyor. Bunun için bir çıkış arıyorlar ama ne yer altı-yer üstü kaynakları ve ne de yürürlükteki vahşi politikaları hegemonyanın 'kendince' düzenli olabilecek çıkışını olanaklı kılmıyor.
Hegemonyanı daha düne kadar tek dayanağı Ulus-Devletlerdi. Bu sistem son otuz yıldır kendisini Neoliberal politikalarla ayakta tutmaya çalışıyor ancak, bunun da bir çare olmadığı ve son kertede de artık işlemediği anlaşıldı. Süreç, kolonyalistlerin, dekolonizasyon sonrası oryantalizm ile hakimiyet sağlamak istedikleri sürecin bir devamıdır. Hatta Sepülveda doktrinin güncellenmiş ama dikiş tutmayan hali gibidir. Öyle ki çoğunluğu İslam olan Ortadoğu'ya İslam'ın Radikal ve Ilımlı halini denemek istediler de olmadı; tutmadı. Velhasıl Hegemonlar da artık biliyor ki çare, yeni yeni ulus-devletler değil.
Hem Ortadoğu hem de Dünya'nın diğer coğrafyalarında Ulus-Devletlerin sorunlara çözüm olma anlamında yok hükmünde olduğu nettir. Bu, çok önceleri, yani AB'nin kuruluşundan itibaren bilinen bir gerçek iken, özellikle Kürdistan'ın içerisinde olan Ulus-Devletler kendilerinin lağv edilmesi gereken sistemler olduklarını bile bile hala da çırpınıp duruyorlar. -Kürdistan'ın içerisinde olduğu devletler diyorum çünkü Kürdistan, sınırlara sığmıyor-.
Henüz devletleşmeyen Güney Kürdistan'da yapılan "Bağımsızlık" referandumundan da gördük ki yeni bir Ulus-Devlet'in varlığı ne kabul edilebilir ne de bu devletin gıdasını aldığı milliyetçilik kendini var edebilir. Hem milliyetçiliğin hem de Devlet yönetimlerinin eskisi gibi olamayacağına ilişkin iki örnek işareti de bölgemizden verecek olursak; birincisi Barzani'nin ihanet ve ısrarı sonucu görevden el çektirilmesi ve diğeri de MHP içinden "İYİ Parti"nin çıkarılması. Ulus-Devlet istemi ve Milliyetçilik! Sırrı Süreyya Önder'in yapmış olduğu, " 'Bağımsızlık' Referandumunda kaybeden Kürt sağıdır" tespit bu anlamda da yerinde oluyor.
Konumuza dönecek olursak eğer egemenler, koşulların yüz yıl önceki koşullar ve Kürtlerin de yüz yıl önceki Kürtler olmadığını bilmelerine rağmen sömürü düzenlerinden vazgeçmek istemiyorlar. Kürtlere ve hatta dizayn etmeye çalıştıkları coğrafyanın tamamındaki halk ve inançlara yine, köleliği reva görüyor ve alttan alta -olacaksa da- kendilerine göre bir Devletleşmeyi ya da boyunduruk altına girecekleri bir sistemi salık veriyorlar.
Lakin herkes en son Rojava özgülünde de gördü ki Kürtler, "yaşamak-yaşatmak" için hazırlamış oldukları yeni bir sistemi inşa etmek istiyorlar. 3. yol olarak da adlandırılan bu sistem, İmralı adasında yirmi yıla yakın bir süredir rehin tutulan Sayın Abdullah Öcalan'ın kavramlarla kuramsallaştırdığı "Demokratik Konfederalizm"den başkası değildir. Bilindiği üzere Kuzey Suriye (Rojava) ve sonra da Suriye'nin bir bölümü, hiç bir düzenli ordunun baş edemediği IŞİD teröründen, Öcalan'ın üçüncü yoluna inananlar tarafından kurtarıldı. Hiç bir teknolojinin üstesinden gelemediği terör, inanç ve iradenin üstünlüğü ile sonlandırıldı.
Hegemonlar Kürtler içinde Öcalan'ın, Barzani ya da bir başka parti başkanı gibi olmadığını çok iyi biliyorlar ki biz, bunu tartışma konusu dahi yapmadıklarını biliyoruz. Öcalan onlarda bu fikrin oluşmasını hem teori hem de pratik sahada verdi ki başlı başına birinci örneği İmralı zindan direnişi iken ikincisi sarf ettiği şu sözlerle açıklığa kavuşuyor:
"Nemrutlara boyun mu eğeceğim? Ağa taslaklarına boyun eğmem. Ulus-Devlet ideolojisi haramdır; bin defa kuru ekmek yerim, bu devletlere minnet etmem; onların her şeyi haramdır".
Kapitalist Modernitenin can çekiştiği ve hatta ruhunu teslim etme aşamasında olduğu, Dünya-Sistem yürütücülerince de idrak edilmiş durumdadır. Ruhu arafta olan bu sistem mutlak bir çıkış arıyor. Hem Ortadoğu'dan hem de kendi içinde bulunduğu krizden çıkmak için pekala Demokratik Konfederalizmi esas alabilir. Bunu halkların çıkarına değil, belki de tıpkı Lenin ile Wilson'un diyalektik ilişkilerinde olduğu gibi kendi lehlerine de dönüştürebilirler. Tabi yine Öcalan'ın dediği gibi, "bu durumu halkların direnişi belirleyecek".
Öcalan'ın kuramsallaştırdığı Demokratik Modernitenin politik hali olan Demokratik Konfederalizm'in sadece Kürtler değil, Ortadoğu hatta bütün Dünya ülkeleri için uygulanabilirliği şüphe götürmez bir gerçek. Kürtler dünden çok önde ve bu öncü konumlarında sıçrama yapabilirlerse de Demokratik Konfederalizm Ortadoğu'da uygulanacak olan tek model ve hatta can çekişenlerin de tek çıkış umudu olacak.
Özcesi; Öcalan İmralı'da teslim alınmaya çalışıldı ama direndi/direniyor. Bizler her geçen gün Öcalan'ın neden hala esir tutulduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Bu esaret koşullarının devam etmesinin altında yatan neden sadece tüm Ulus-Devletlere ideolojik savaş açtığı ve varlığını koruma adına gerilla ordusuna sahip olduğundan değil. Haram ideolojilerden, bütün dünyayı değiştirecek olan İnsani yaşama doğru büyük bir felsefeye ve şimdilik Ortadoğu için ideal olan yönetim şeklini bağrında taşıdığı ve sahip olduğu içindir.
Mehmet Serhat Polatsoy
Mehmet Serhat Polatsoy
Özellikle Kürt Ulusal Hareketi üzerine ve kürtlerin sorunları üzerine makaleler yazmakta olan yazarımız 2011 sonlarından beri yazılarıyla sitemizde yer almaktadır.
serhatpolatsoy@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)
1 Mayıs'ı Taksim'e Mahkum Etmek!
1 Mayıs; sıradan bir gün değil, sınıfın ortaya çıkışından bu yana, ulusal ve evrensel düzeyde, burjuvaziye karşı verdiği mücadele deneyiminin toplam deneyim ve birikimlerini içeren ve onu yaşatmak için ortaya koyduğu kavganın adıdır. Bu nedenle de 1 Mayıs Uluslararası işçi sınıfının mücadele ve dayanışma günüdür.
"Legal parti sorunu" Üzerine
Legal parti sorunu, aslında hem Uluslararası Komünist Hareket ve hem de Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketi açısından hiçte yeni ya da ‘bakir’ bir sorun sayılmazken; ama nedense devrimci hareketin ‘radikal sol’ olarak addedilebilecek kimi kesim ve yazarlarınca, böyleymiş gibi sunulmaya çalışılmakta.
Emperyalizm Üzerine Notlar -2
“Motor Üretimi Yoksa, Emperyalizm De Yoktur”
Soru: 2 -Türkiye'nin kendi tekniği (gelişmiş sanayisinin) yoktur. Örneğin bir motor bile yapamamaktadır. (Marksist Teori'nin Almanya-Frankfur'da 24 Şubat 2024"de düzenlediği "Lenin Dünyaya Bakmak" Sempozyumu tartışmalarından)
TKP-ML TİKKO Genel Komutanlığı: Partimiz Savaşımızı Aydınlatmaya Devam Ediyor: Ona Omuz Ver! Güç Kat!
Ailevi sorunlar, geçim derdi, gelecek kaygısı, hayaller, yaşanmışlıklar, günden güne ömrün tükenmesi ve sonuç olarak hiçbir şey yaşamadığını farkettiğin ve yüreğine bir acının gelip oturduğu an... bunu ikimize kendime armağan ediyorum. Dost varmı ki şu zaman da derdini alıp vuracak sırtına ..ve biz nelerden uzak kalmışız haberimiz yok...şimdi ki dostluklarda ne duman ne tüten var
TKP-ML MK: TKP-ML, 52 YAŞINDA!
“Daha Sıkı, Daha Sağlam, Daha Kararlı Bir Savaş” İçin Israr ve Sebatla!
Mao Zedung yoldaşın önderliğindeki Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin dünyayı sarsan fırtınaları içinde, coğrafyamız sınıflar mücadelesinin bir ürünü olarak doğan partimiz TKP-ML, 52 yaşında!
Emperyalizm Üzerine Notlar
Uzun bir zamandan beri emperyalizm üzerine makaleler yazıyorum, konferanslar veriyor, panellere katılıyorum. Bir de „Emperyalist Türkiye“ adlı kitabım yayınlandı. Bu kitapta'da Türk devletinin emperyalistleştiğini ve emperyalist bir devlet haline geldiğini; ekonomik, siyasi ve askeri olarak değerlendiriyorum.
Katıldığım seminer, panel, konferans ve çeşitli konuşma ortamlarında, yeni emperyalist ülkeler konusunda bana bir çok sorular soruldu, benim tezlerime karşı karşı tezler ileri sürüldü. Bir çoğu tezlerimi onaylarken, çoğunluk tezlerimi reddetti.
Patika, Politika mı Arıyor Yoksa..
"Başkası olma kendin ol
Böyle çok daha güzelsin"
Anasının kuzusu
Ciğerimin köşesi"
Marifet solun sağıyla başarılı olmak değil ki.
Afyon, antalya, istanbul, ankara...
İmamoğulları, yavaşlar, böcekler... falanlar filanlar.
Sanki seçimleri kaybettiren sol gibiymiş gibi
Sanki seçimleri kaybettiren de parlamentizm gibiymiş gibi
Hiç kimse zafer kazanan solun sağı karşısında solu ve parlamentizmi dahil ağzına almıyor.
Proletarya chp'nin sağını satın almış gibi.
Lenin’in Ölümünün 100. Yılı Anısına: Lenin’de Kararlılık ve İki Çizgi Mücadelesi SBKP’de İki Çizgi Mücadelesi*
Rusya’da Marksist gruplar ortaya çıkamadan önce “devrimci” çalışmayı Narodikler yürütüyordu. Narodniklerin Çar’a karşı verdikleri mücadelede temel aldıkları sınıf köylülerdi. Rusya’da kapitalizm geliştikçe işçi sınıfı da gelişip büyümesine rağmen Narodnikler işçi sınıfını değil köylülüğün temel alınmasını savunuyor ve ancak köylülüğün Çar’ı ve toprak ağalarını devirebileceğini savunuyorlardı. Narodnikler bireysel “terörü” savunuyor ve bunun geniş halk yığınları üzerinde büyük etkiler yaratacağını düşünüyorlardı. İşçi sınıfının partisinin kurulmasına karşı çıkıyorlardı.
Devrimciliği Yaşam Tarzına Dönüştürelim
Bizim gücümüz, haklılığımız ve meşruluğumuzda; olayları, olguları diyalektik- materyalist bakış açısıyla ele almamızda yatıyor.
TKP-ML Merkez Komitesi : Newroz Piroz Be!
İmha, İnkar ve Asimilasyona; İşgal ve İlhaka; Sömürüye, Açlığa, Yoksulluğa, ve Faşizme Karşı
İsyan, Direniş, Serhildan!
Newroz, coğrafyamızda binlerce yıllık sınıflı toplumlar tarihinde sömürülen, ezilen, baskı gören halkların zalimlere, sömürücülere karşı isyanının simgesidir. Günümüzde de başta Kürt halkı olmak üzere bütün ezilen halkların, zalimin zulmüne karşı isyan ve direnişinin, Demirci Kawa’nın isyanının zalim ve katliamcı Dehaklar karşısında yükseltilmesinin, isyan ateşlerinin dört bir yanda yakılmasının adı olmuştur.