Pastırmacıyan ailesinin kaderi / Ragıp ZARAKOLU
Erivan. Anadolu’da Ermeni devrimci gerilla hareketi, Zeytun, Sason, Van, Şebinkarahisar gibi yörelerin kırsalında, 1890’ların ilk yarısında başladı. Amaç, esas olarak öz savunma, Ermeni köylerinin çeşitli aşiretler tarafından yağmalanmasının önüne geçilmesi, 1877 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında yerinden yurdundan edilen Ermeni köylülerinin geri dönmesinin sağlanması idi.
Bu eylemlerin ardından çok daha büyük bir baskı ve kitlesel cezalandırma geldi. Bu duruma karşı, genç Ermeni devrimcileri, Erzurumlu varlıklı bir aileden gelme Pastırmacıyan (kod adı: Armen Garo) öncülüğünde, İstanbul tarihinin ilk kent gerillası eylemini gerçekleştirdiler. Tarih; 26 Ağustos 1896. (Meraklısı, bu eylemin ayrıntılarını, Karen Pastırmacıyan’ın, kod adı ile Armen Garo’nun, Türkçede de yayınlanmış olan Osmanlı Bankası adlı kitabından okuyabilir. Belge Yayınları 2009 İstanbul)
Bankayı ele geçiren, müdürleri ve memurları rehin alan devrimcilerin temel amacı, Kızıl Sultan Abdülhamit’in Batı Ermenistan’da Ermeni köylülüğüne yönelik zulmüne dikkat çekmekti. Zaten Ermeni devrimciler, 2 yıl kadar önce Kumkapı’da, Namık Kemal yandaşlarının Abdülaziz’in son yıllarında yaptığı gösterilerden sonra, ilk politik içerik ve talepli kitlesel gösterisini, yine Ermeni köylülüğünün durumuna dikkat çekmek ve bunu durdurmak için düzenlemişlerdi. Bu göstericiler de, (1969 yılında üniversite gençliğine karşı siyasal İslamcı militanların Kanlı Pazar saldırısında yaşandığı gibi) ‘eli sopalı’, camilerden derlenmiş, organize kalabalıkların saldırısına uğramışlardı.
Bu ‘Filistin tarzı’, ilk rehine eylemi, pazarlıklar sonucu eylemcilerin Fransa’ya gitmesine izin verilmesi ile son bulur. Fransızlar bunu rehin alınan bankerlerinin serbest bırakılması için kabul eder. Eylemciler Marsilya’ya ulaştıkları andan itibaren, ünlü Fransız dözyem servisinin yakın takibi altına alınır. Onlar hakkındaki düzenli takip raporları, ‘uygun bir fiyatla’ Osmanlı hafiyelerine iletilir. Onlar Fransa yolunda iken, Kızıl Sultan, ‘eli sopalı’ kalabalıkları sokağa salar. İstanbul’da ilk kez bir Ermeni katliamı yaşanır.
Karekin Pastırmacıyan, yarım kalmış 1908 Devrimi’nden sonra, Osmanlı Parlamentosunda Erzurum mebusu olacaktır. O sıralarda Kareken’in erkek kardeşlerinden biri Osmanlı Bankasının Erzurum Şube müdürüdür. Daha Osmanlı 1. Dünya Savaşına katılmadan kısa bir sürü önce, bir suikasta kurban gider. Alman belgelerine göre, tehcir başladığı sıralarda, banka müdürünün 2 kızına jandarma subayları el koyar. (Bak. Wolfgagng Gust, Alman Belgeleri / Ermeni Soykırımı 1915-1916, Belge Yayınları 2012 İstanbul)
Diğer bir kardeşi, Vahan ise Osmanlı ordusunun ilk ‘mektepli’ genç teğmenlerinden biridir. Enver Paşa’nın ünlü Sarıkamış 1914 aralık macerasında bacağından yaralanır. Karekin Pastırmacıyan, 1914 yılında İttihat Hükümetinin isteksizce kabul ettiği uluslararası tarafsız iki ülke komiserinin gözetiminde yürütülecek olan ‘Ermeni Reformunun’ tartışma sürecinin en aktif elemanlarından ve mimarlarından biridir.
İttihat liderleri ile yaptığı sert tartışmalar onu ve ailesini hedef haline getirmiştir. Ve 1915 nisanında Osmanlı basınına yansıyan bir fotoğrafı ise Ermeni tehcirinin gerekçelerinden biri olur. Bu fotoğrafta, Karekin Rus Çarlığı’nın oluşturduğu gönüllü birlikleri iledir. Oysa Karekin’in Rus Çarlığı ile ilişkileri sorunludur. Bir ziyaretinde, Tiflis’te çarlık tarafından tutuklanır. Osmanlı mebusu olduğu için bir süre sonra serbest bırakılır.
1905 Devrimi’nde Ermeni devrimciler hayli aktif oldukları için, sürekli takip ve baskı altındadır. Mebusluğu sırasında en çok Trabzon-Erzurum demir yolunun yapılması için çaba harcar. Sonra bu, ünlü Chester Projesine dönüşür ve Musul’a kadar uzaması planlanır. Ama bu proje de bölgeye göz diken Rusya ve Almanya tarafından engellenir. Rus Çarlığı kendisi bölgeye demir yolu yapmak istemektedir. Almanya ise Berlin-Bağdat demir yolu projesine alternatif proje istemez.
1914 eylülünde toplanan Ermeni Devrimci Federasyonunun (EDF) legal kongresine İttihatçılar bir heyet yollar ve Rus topraklarında isyan çıkarırlar ise ‘özerklik’ vaadinde bulunur. Benzeri bir teklif ise Rus Çarlığından gelmektedir. Ve herkesin beklentisi bu savaşın kısa sürede biteceğidir. Ve en korkunç savaş alanı ise iki gerici imparatorluğun savaştığı, Batı ve Doğu Ermenistan coğrafyasıdır.
Karekin Pastırmacıyan, ilk bağımsız Ermenistan Cumhuriyetinin Washington elçisi olur. Bu Cumhuriyet Sovyetleşince, Cenevre’ye gider ve 1923 yılında orada, yok edilen Erzurum’un ve ailesinin anılarına saplanmış vaziyette kahrından, erken bir yaşta ölür.
Ama Resmi Türk söylencelerine göre, 1916 yılında Erzincan’da, sözde Yakup Cemil onu vurmak üzere yola düşmüş, ama darbe girişimi nedeniyle kurşuna dizilince, Teşkilat-ı Mahsusa’nın ‘efsane kahramanı’ Brastikli Aziz Ağa tarafından, ‘tek kurşunla’, alnının çatısından vurulur!
‘At bre Brastikli Aziz Dağlar İnlesin!’
Son Haberler
Sayfalar
AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]
“Bilginin iktidarla ilişkisi
sadece uşaklıkla değil,
hakikâtle de ilgilidir.”[1]
Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]
Krizin içindeyiz.
Krizle sarsılıp, savruluyoruz.
Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.
Vs., vd’leri…
Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.
“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.
Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]
“Yükselen her şey düşecektir.”[1]
Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”
Alevilerin cennette zaten işi yok
TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’ diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.
SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER
Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.
Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları
BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.
materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri
“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks
İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.
HER GÜN DÖRT İŞÇİ, BEŞ KADIN
“Son kötü günleri yaşıyoruz belki
İlk güzel günleri de yaşarız belki
Kekre bir şey var bu havada
Geçmişle gelecek arasında
Acıyla sevinç arasında
Öfkeyle bağış arasında//
Biz kırıldık daha da kırılırız/
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]
ÇİN: KARMAŞIK BİR SORU(N)…[1]
“ben hiç başlamamış bir dündeyim.
yağmur yağacak...
hiç başlamamış bir yarın çok var.
hiç bitmeyen bir dün de çok var...”[1]
Arif Dirlik’in, “Sadece bir ulus değildir; bir uygarlıktır,” notunu düştüğü Çin’in geneli veya özelde ise “bugünü” hakkında yazmak kolay değil.
Binlerce tarihsel bağıntı ve güncel referanslarıyla Çin, çoklu bir örnektir.