Cuma Eylül 20, 2024

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...

Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor. 

Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:

Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Somut bir teşhis yapmak zor. Bunun cevabını ne sen verebiliyorsun ne de açık-seçik ben verebilirim. Parlamenter sistemin bazı özellikleri var; devrimci örgütlenme sistemlerini dışlıyor, ister istemez kitle partilerine prim veriyor. Sosyalist ve devrimci partiler de bu zehrin içine giriyor. Ayrıntıya girmenin de isim vermenin de gereği yok ama kendisine Marksist diyen, devrimci veya Leninist olduğunu iddia eden legal üç-dört parti var; fabrikalarda ne kadar temsilcileri var? Galiba 2020 yılında, kargoculardan başlayarak, kendiliğinden sınıf hareketleri patlak verdi. Migros depolarını yöneten sermayedarın evini buldular ve orayı kuşatmaya başladılar. Sınıf mücadelesi böyle yapılır. Ama hangi parti bunu sürükledi? Yok! Bunun cevabı yok, çünkü parti yok (okur hatırlayacaktır muhtemelen; konunun bu boyutu, gerek legal parti sorunu işlenirken kullanılan “ofis partileri” ve keza gerekse bir başka yazıda ki “tabela devrimciliği” ifadeleriyle, tarafımdan da dile getirilmişti. BN.) Meselenin bir diğer boyutu ise demin söylediğim ideolojik hegemonya. Kitleler kurtarıcı arıyorlar. Yani kişiler önem taşıyor. Parlamenter sistemin yapısı için de bile muhalif kitle lider arıyor, örgüt aramıyor, örgüt bulamıyor.”

Sınıf mücadelesi”, “sınıf içinde örgütlenme”, “sınıfı örgütleme” ve “devrimci siyasal mücadele yürütme” iddia ve derdi olan her politik özne bakımından, Boratav hocanın bu sözleri yorum gerektirmeyecek açıklıkta olup, öğreticidir de.

Söz konusu böylesi değerli ve öğretici örnekler çok olduğundan, daha fazla örneklemeler yapmadan, doğrudan mülakatın kendisinden okunmasını salık vermek, sanırım çok daha isabetli olacaktır.

Tabii mülakatta maalesef ki her şey böyle düzgün ve de “kitabın ortasından” denilebilecek kadar doğru ve isabetli değil. Bunlar içinden belki de en öncelikli olarak öne çıkarılması gerekeni; “Bütün gidişata baktığınızda, önümüzdeki birkaç yılda emekçi sınıfların hayatı nasıl şekillenecek?” (abç) sorusuna verdiği yanıttaki şu belirlemesidir:

Siyasette büyük ittifaklar gerekecek. Büyük ittifaklarda da Türkiye’nin devrimcilerinin aktif rol alması lazım. CHP içinde de DEM Parti içinde de… Bu iki büyük örgüt olmadan bir sınıf ittifakı mümkün değildir. Bu iki akımın da kendilerine özgü ideolojik saplantılarından arınmaları lazım. Kürt hareketi için (…) bilgim yok. Ama CHP için; sınıf programı yapacaksan, sermaye sınıfıyla hesaplaşmayı göze alacaksın. İkincisi, emeğin kayıplarının telafisi için de hesaplaşmadan olmaz. Üçüncüsü, neo-liberal reçetenin sana sunduğu durgunlaşmayı aşmak için dinamik ve yine emeği gözeten bir inşa programına geçmelisin. (…)” (abç)

Sayın Boratav CHP’yi emekçi sınıflardan biri, birkaçı veya belki de tümünün partisi olarak mı görüyor acaba? Gerek yukarıda altı çizili olan ve gerekse birkaç paragraf yukarıda, bir başka soru vesilesiyle ifade ettiği; “… muhalefet sermayeyi ve uluslararası sermayeyi ürkütmeme derdinde.” (abç) şeklindeki bu sözleriyle, sanki de böyle görüyor gibi.

Acaba sayın Boratav da mı diğer bir takım küçük-burjuva sol hareketler ve keza kendilerini “sol-Kemalistler” olarak tanımlayan, örneğin bugün artık tamamen bir kontra hareketi olarak da özüne rücu etmiş olan Doğu Perinçek kliği gibi, Kemalist hareket ve iktidarını orta burjuvazinin hareketi ve iktidarı olarak değerlendiriyor? 

Şayet böyle görüyorsa, Marksist bir iktisatçı profesör açısından, dünü ve bugünüyle CHP gibi köklü bir devlet ve sistem partisine ilişkin böylesi bir sınıf temsiliyet analizi, sizce de çok vahim bir yanlış değil midir? 

Varsayalım ki tarih sahnesine çıkışı ve iktidarının o kısacık ilk dönemleri itibariyle, orta burjuvaziyi temsil ediyor olan CHP, sürecin sınıfsal güçler denkleminde, Mao Zedung’un yorumladığı kriterlere uyarlı olarak da “halk sınıf ve tabakaları kapsamında” olmuş olsun. Ama bir Marksist olarak Boratav Hoca bilir ki iktidarını oturtup, artık başta işçi ve köylüler olmak üzere tüm emekçiler ve keza başta Kürtler olmak üzere tüm diğer azınlık milliyetler ve farklı inanç grupları üzerinde tam bir ırkçı-faşist diktatörlüğe evrildiği o an itibariyle o artık halk sınıf ve tabakalarından biri olma özelliğinden sıyrılarak; halk sınıf ve tabakalarıyla arasında antagonist çelişkiler olan bir sınıfa veya sınıflar blokuna mensup olur.

Normal koşullar da “orta” da olsa, sınıf olarak o, emekçi sınıf ve katmanlar kategorisinde değil; emek-sermaye denkleminde, sermaye sınıfı kategorisindedir zaten. Sermaye sınıfı kategorisinde ilk başlarda sermaye büyüklüğü oranlaması üzerinden “orta sıklet burjuva” bir kesimin devlet iktidarını ele geçirip, tüm kamu imkanlarını kullanır hale geldikten sonra da hâlâ büyük burjuva statüsüne geçmeyerek, orta burjuvalığa devam ediyor olması, herhalde ki “hayatın olağan akışına ters bir durum” olsa gerek. (Sayın Boratav şayet böyle bir görüşe sahipse; bu, yine biraz Mao Zedung’un artık sosyalist inşa sürecinde olduklarını ilan ettikleri bir aşamada bile hâlâ o “orta/milli burjuva” olarak tanımladığı burjuva sınıfını halk saflarında ve iktidar ortağı olarak görme ve onun üzerinde herhangi bir tahakküm kurmayı reddetmesine benziyor demek, hiç de yanlış olmayacak. Mao Zedung, tarihin bu kesitin de -ve belki biraz da SBKP 20. Kongresinde, sosyalizm koşullarında sınıf mücadelesinin ısrarla sürdürülmesi Leninist ilkesine karşı hâkim hale gelen “barış içinde bir arada yaşama” modern revizyonist akımın da etkisiyle- sosyalizmin inşa sürecinde hayati öneme sahip Leninist proletarya diktatörlüğü teorisiyle arasına koyduğu mesafenin bedelini, tarihin muhteşem ilklerinden biri olarak kayda geçen BPKD’ye de vesile olan, parti ve devlet iktidarını kapitalist yolcu revizyonist kliğe kaptırarak ödetti sınıfa, halka, partiye ve kendisine.)

Yani her halükârda CHP, iktidar partisi olarak hâkim güç haline evrildiği o tarihi süreç itibariyle artık hem bir “orta burjuva” ve hem de zaten halk sınıf ve katmanlarından biri olma vasfını aynı şekliyle koruyor olması, eşyanın tabiatı gereği, zaten mümkün de değildir. 

Geriye sadece CHP’nin daha sonradan büyük, halkımızın tabiriyle kodaman burjuvazinin, Kaypakkaya’nın tabiriyle “komprador burjuvazi ve büyük toprak ağaları sınıfının” diğer bazılarımızın ise artık buna; “işbirlikçi tekelci burjuvazinin” dediği burjuvazinin partisi olmaktan vaz geçip, kendisini halk sınıf ve katmanlarından biri, birkaçı veya tümünün temsilcisi olarak yeniden programlama ihtimali kalır. Peki böylesi bir dönüşüm yaşanmış mıdır?

Yadsınamaz bir gerçek ki olgular böyle bir savı desteklemiyor. Yani CHP dünüyle ve “değişim” şiarıyla gelen Özgür Özel dönemi olarak bugünüyle de sınıfına ihanet edip, halk sınıf ve katmanlarından biri konumuna geçmemişken; tekelci burjuvazinin bir kanadının has temsilcisi olarak varlığını devam ettirmekte olan CHP; nasıl olacak da halk sınıflarının çıkarına olacak şekilde bir “sınıf programı” yapması ve keza bu uğurda “sermaye sınıfı ile hesaplaşmayı göze alması” mümkün olabilecek acaba?

Kaldı ki CHP veya başka herhangi bir burjuva partisinin “neo-liberalizme” karşı çıkıp, kapitalist-emperyalist sistemin çıkarına hizmet edecek başka bir model veya sistem önermesi, bunun için halktan destek talep etmesi vs. vs, onu tekelci burjuva partisi olmaktan çıkarıp, halk sınıfları kapsamına taşımaz. Nitekim “neo-liberalizm” denilen sistemin uygulanmaya girişinin şunun şurasında 35-40 yıllık bir mazisi var, değil mi? Öncesinde uygulanan ve denenen diğer pek çok farklı model ve sistemler, acaba kapitalist-emperyalist sisteme içkin şeyler değil miydi?

Keza Kürt Özgürlük Hareketi de ismindeki “İşçi Partisi” sıfatına rağmen, sınıfsal bir hareket olmayıp, bünyesinde Kürt milli/orta burjuvazini de barındıran ve programsal olarak zaten kapitalist burjuva sisteminin esası da demek olan özel mülkiyet sistemini kaldıracağını öngörmeyen (gerek Öcalan ve PKK’nin mevcut “üniter devlet” içindeki bir çözümü öngören ‘yeni paradigmaları” ve gerekse de HADEP’in TÜSİAD’ı ziyareti ve onunla barış içinde bir arada yaşamaktan duyacakları memnuniyeti dile getirişleri biliniyorken) bu anlamıyla da esasen bir “orta burjuva” temsilcisi hareket gerçekliği söz konusuyken; kim ne adına CHP ve DEM Partiye  sınıfsal bir ittifak kurdurup, emekçi sınıflar çıkarını önceleyen bir “sınıf programı” hazırlatmayı mümkün görebilir, ilginç doğrusu. Bunu bir Marksist iktisat profesörünün öngörüyor olması ise, daha da ilginç. 

Alıntılar için bkz: 3.06.2024 tarihli artigerçek.com 

 

1892

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Sayfalar

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan’ın Basılmamış Kitabı Üzerine

Devrimci kamuoyunun yakından bildiği gibi, Halil uzun yıllar (7+23) Türk devleti tarafından hapishanelerde esir tutuldu. Ve son 23 yıllık fiili olarak hapishanede tutulması, onu, sınıf mücadelesinin bir çok aktif görevinden alıkoymasına karşın, tüm zorluklara karşın, işçi sınıfının mücadele ve taktikleri konusunda teorik eserler vermesini engelleyemedi.

Kapitalizm Acilen İmha Edilmelidir!

Bütün uluslararası tekellerin sahipleri, onların kukla hükümetleri ve kalemşörleri: ABD halkının haklı ve şüphe duyulmayacak kadar meşru ve hatta çok geç kalmış haklı tepkisi için, “yağmacılar”, “vandaller” diyerek, kendi kanlı iktidarlarını meşru göstermeye çalışıyorlar. Yeryüzünün zebanileri, işçi sınıfı ve emekçilerin sonuna kadar haklı mücadelelerini lekelemek istiyorlar.

Hayali gönlümde yadigâr kalan

Yıllar önce yazımın kahramanı hakkında “Bir kısmımız onu Orhan Bakır, bir kısmımız Armenak Bakırcıyan, bir kısmımız Ali Ağa kod adıyla bildi… Hangi isimle bilinirse bilinsin, geçmişte, bugünde ve gelecekte yüreği eşitlik ve özgürlükten yana kardeşçe bir yaşamdan yana atanlar için O, daima hafızalarda yiğit bir komünist, kararlı, sevilen ve unutulmayan bir kişilik olarak belleklerde yerini koruyacak” anlatımıyla özetlenmiş, O’nu gerçekten de bire bir tanımlayan güzel bir makale okumuştum.

Kaypakkaya ve Heyecan Verici Tablo!

Komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşı ölümsüzlük yıl dönümünde sonsuz saygıyla anıyoruz. Kaypakkaya yoldaş şahsında Parti ve Devrim şehitlerini aynı duygularla anıyor, mücadelelerini selamlıyoruz.

Şehitlerimizi anarken devrimci potansiyelin diri ve dinamik olduğuna tanıklık ediyoruz. Kaypakkaya yoldaşın siyasi hareketinde de birikmiş proleter devrimci enerjinin kabına sığmaz coşku ve canlı hareketle ritim ettiğini heyacanla izliyoruz… Uzun sözün kısası, Kaypakkaya yoldaştan alınan militan mücadele damarındaki kızıl kan militan yüreklerde ısındı…

Artı-Değerin Kaynağı-6

Komünist Manifesto, burjuva çağını şöyle tanımlar:

Uluslararası Kapıtalizmin Sarmal Durumu ve covid-19

Uluslararası alanda oluşan sorunlar tüm dünya ülkelerini kapsamıştır. Öyleki, uluslararası boyut kazanan ve her geçen gün giderek derinleşen ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar iyice katmerli hal almıştır. Müdahale edilemeyen mevcut durumun yarattığı kısır döngü süreci kendi etrafında dönen dar bir alana sokmuştur. Bunun sonucu sistemin bağrından çıkan sorunlar silsilesi uluslararası emperyalist sistemi ve bağımlı ülkeleri iyice sarmal bir aleme sürüklemiştir.

Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak; “Önümüzde Çetin Ama Şanlı Mücadele Günleri Var!”

Koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisi altına almaya devam etmekte ve yıkıcı sonuçlar ortaya çıkartmaktadır. Yaklaşık altı aydır salgınla mücadele devam ederken,

4 milyon insan hastalığa yakalanmış, 200 bin insan ise hayatını kaybetmiş bulunuyor.

Önleyici aşının-ilacın hala bulunamamasından kaynaklı olarak salgın, yerküreyi ciddi olarak etkilemeye devam etmekte. Küresel çaptaki salgınla mücadelede; fiziksel mesafenin korunması, maske takılması ve zaman zaman sokağa çıkma yasaklarının uygulanması dışında, tıbbi olarak alınmış başka önleyici tedbir de yok!

Komünizmin Ekonomi Politiğini Yeniden ve Yeniden Keşifetmek

Hangi bir yazar komünizmin ekonomi politiğini yüksek teknolojiye bağlayarak, ister çalış ister çalışma, on dönüm bostan yan gel yat osman tarzında açıklamıştır bilmem?

Tek bildiğim ne, B. Traven Akgün Çifliğinde, ne de, N. Çerneveski Nasıl Yapmalı'da kömünizmin ekonomi politiğini böyle tarif etmişlerdir.

Bu yazarlar idaa edilenin tam aksine kömünizmin ekonomi politiğini yüksek teknolijiden... sonrada yan gel yat osmandan kurtarmış, alınterini de toprakla, makinayla buluşturmuşlardır.

2020’NİN 18 MAYIS’INDA ONA DAİR

“Dün nasılsa bugün de öyle,

öldürülür taşıyanlar ışığı,

başkaları alır onların yerini,

ışığa dokunamaz ama kimse.”[1]

 

Bertolt Brecht’in, “Ondan beridir ki, umudu var dünyanın...” betimlemesinde olduğu gibi, tarihin ön saflarındaydı…

Baş eğdirilemeyen mücadelesine ilişkin olarak hepimiz; Louis Aragon’un, “Sevmiş olmaktandır övüncüm/ başka değil,” dizelerini anımsatandı…

“Cehennemin giriş kapısı”nı yıkan(1) KAYPAKKAYA ve onun öğrettikleri..

O’nun yolunda düşen yoldaşlarımın anısına...

Doğanın bahar üretkenliğiyle, işçi sınıfının sınıf ruhunu haykırdığı 1 Mayıs’ıyla; Mayıs ayı, Kaypakkaya ayı desek, diğer aylar gücenir mi bilmiyorum. Bilinen bir şey varsa, o da, Kaypakkaya’dan öğrenmenin ayı ve günü olmadığıdır. 

Artı-Değerin Kaynağı-5.Bölüm

 Üretim Sürecinin Değişimine Bağlı Olarak İşçi Sınıfının Değişimi

İşçi sınıfının değişimi, esas olarak başka bir incelemenin konusu olmakla birlikte, konuyu burada, makalenin genel içeriğine bağlı kalarak, kısaca ele alınacaktır. Dijitalleşmenin artması, üretim sürecinde yüksek teknolojinin giderek daha fazla yer almasının, işçi sınıfı üzerinde yaratacağı etkilere de değinmek gerekiyor.

Sayfalar