Rojava’dan TKP/ML-TİKKO kadın savaşçısı: “Eller cepte devrim mücadelesi verilemez!”
Öncelikle tüm yoldaşlara selam ve saygılarımı iletiyorum. Örgütümüz içerisinde/dışarısında yaşanan tartışmaların hem içerisinde hem de “dışında” bir savaşçı olarak ben de birkaç söz söylemek istiyorum. Gönül isterdi ki tüm bu tartışmaların örgütün sistemi içerisinde tartışılsın, mücadele edilsin, çözüme kavuşturulsun. Ancak bu haliyle bile olsa bu bizim gerçekliğimizdir, ne kadar zor ve can sıkıcı bile olsa bu süreç yine devrimcilerin ve halkın çıkarına sonuçlanacağına, inancım sonsuz. İzninizle Mao yoldaştan bazı alıntılarla devam etmek istiyorum. (Bu arada ne hikmetse herkes Mao yoldaştan alıntılar yapıp farklı sonuçlara varabiliyor. Halbuki Mao yoldaşın çok sade ve net yazdığını düşünüyorum.)
“Ateş, kağıda sarılıp sarmalanamaz. Şimdi yangınların çıkması iyidir.” Demek ki bizim için hizipçi diyen arkadaşlarla partimiz içerisinde yeterince mücadele edememiş, eleştiri-özeleştiri silahını toprak altına gömmüş, doğru bir yöntem bulamamışız ki süreç böylesi bir duruma evrilmiş. Çok mu kötü bu, kesinlikle hayır. Bir şey son haddine vardığında karşıtına dönüşür, hatalar üst üste yığıldığında da aydınlık çıkar. Bizim bu yaşadığımız şafaktan önceki karanlıktır. Bu şekilde yaşanan olumsuzlukların bize katkısı, dogmatizmle idealizmle mücadele etmeyi öğrenmektir.
“Hava değişince giysileri değiştirmek gerekir. Her yıl bahar yaza, yaz güze, güz kışa, kış da bahara dönerken bu değişikliği yapmak zorunda kalırız. Ama alışkanlıkları sonucu bazıları bunu zamanında yapmazlar. Artık kışlık giysilerimizi dolaba kaldırıp düşmanla savaşırken çevik hareket edebilecek şekilde elbiselerimizi giymemiz gerekiyor. Oysa biz hala sımsıkı sarınıp sarmalanıyor, hantallaşıyor, savaşa tamamen elverişsiz bir duruma geliyoruz.” (Mao yoldaş)
Biz üzerimizdeki kışlık elbiseleri atıp, baharın renklerini kuşanmak isterken, bizi ya kış vakti çıplak, ya da yaz vakti üzerimize dikmeye çalıştıkları kalın kıyafetlerle tutmaya çalışan, somut koşulların somut tahlilini yapmaktan uzak, güncel politikadan, halktan kopuk, aklın yerine alışkanlıkları koyan bürokratik “önderlik” yapmaya çalışan insanları istemiyoruz.
Eller cepte devrim mücadelesi verilemez. Eller cepte nöbet tutulmaz mesela, çünkü düşmanla karşılaştığında hazır olana kadar düşman seni çoktan imha edebilir. Bu yüzden elin silahında olmak zorundadır. Biriyle karşılaştığında selam verene kadar karşındakinin eli havada kalır. Ellerinle yaratır, ellerinle kavrarsın. Bir tek burjuvazinin elleri cebindedir. İhtiyaç duymaz çünkü. Emirlerle yaptırır işlerini, kendisi öldürmez ama başka ellerle öldürtür, ezer, katleder. Eller cepte ancak seyredersiniz sınıf mücadelesinin akışını. Tek bir el alkış çalamaz, başka ellere ihtiyacı vardır. Bu yüzden çıkarın ellerinizi ceplerinizden, dokunun halka, halkın acılarına, yoldaşlarınıza, silaha. Kaldırıp atın koltuklarınızı, çıkın “yuvalarınızdan”. Öncü, önder olmak bunu gerektirir. Önder olmak başarılardan değil, eksikliklerden hatalardan pay almaktır.
Örgütü kendi mülkleri olarak gören, partinin merkezini bir pay kavgasına çevirmeye çalışan bu anlayış, çiçekleri at sırtından izlemeyi bırakıp, toprakla, halkla yani gerçekle iç içe olmalıdır. Rojava’yı görmeden, buradaki mücadelenin sıcaklığını, her karışı şehit kanıyla sulanmış toprağa el sürmeden “gerçek enternasyonalizm” yazıları yazanlar at sırtında seyirci kalmaya devam edeceklerdir.
“Gerçek enternasyonalizm” yazısının sahibi bu anlayıştır ki Kobanê savaşına katılmak isteyen, Rojava’da DAİŞ çeteleriyle mücadele etmek isteyenleri engelleyerek, “legal mücadele alanlarını” boş bırakmamıştır.
Kürt ulusal mücadelesine destek vermek gerektiğini yazıp çizenler, Kürt ulusunu Rojava’da yalnızca yapay bir sınırın böldüğünü bilmekten uzaktır. Madem gerçek enternasyonalizmin komünistlerin kendi ülkesindeki savaşı büyütmekten geçtiğini söylüyorsunuz, Ankara’da, Suruç’ta TC destekli DAİŞ çeteleri yüzlerce insanımızı katlederken neredeydiniz, özyönetim direnişlerinde Türkiye Kürdistanı’nda halk ilmek ilmek barikatları örerken, Şirnex’te bodrum katında göz göre göre bir insanlık katledilirken neredeydiniz? Hani nerede kaldı sizin enternasyonalistliğiniz?
Komünist partilerde farklı görüşlerin ortaya çıkması doğaldır. “Görüşleri ifade etmemenin bize hiçbir yararı olmayacağı gibi, yarım ifade etmek de hiçbir şeyi çözmez. Görüşler tam ifade edilmelidir.” Ancak “birçok zehirli ot güzel kokulu çiçek kılığında boy gösteriyor, birçok saçma sapan söz de materyalizm ya da sosyalist gerçeklik etiketini taşıyor.” (Mao yoldaş)
Sancısını çeken ve yaratan yine kadınlar
Geçtiğimiz günlerde tutsak Resmiye Vatansever’in gazetede sürece dair kaleme aldığı yazıyı okuma fırsatı buldum. Yazı, bu süreci biz kadınlar cephesinden nasıl okunması gerektiğini gösteren nitelikte bir yazıydı. (Bu arada başta Resmiye olmak üzere tüm devrimci tutsaklara selam ve sevgilerimi yolluyorum)
Ne diyordu yazıda? “Son beş-on yılımıza baktığımızda ön açıcı politikaların en canlı ve dinamik şekilde kadınlar tarafından üretilmiş ve kabul görmüş olduğu ortadadır. Dogmatiklerimizin ulusal sorunun çözümünde yıllardır sürdürdükleri ‘suya sabuna dokunmama’ anlayışına karşı da kadınlar pratik ve anı yakalayan politikalarıyla İbrahim’in çözümlemelerini sahaya taşımışlardır.”
Sık sık bir araya gelerek, tartışmalar yürüterek, güncel politika üreten, “kitle çalışmasının” sınırsız özelliklerini gösteren kadınlar oldu. Alınan kararları en çok sahiplenen, en çok tartışan, dogmatizm ve sekterlikten uzak düşünen, eyleyen, partimizin özellikle son yıllarda daha fazla güçlenmesini sağlayan devrimci cins bilinciyle donanmış kadın yoldaşlar olmuştur. Zaten bir partinin gücüne niteliğine bakmak için onun kadın politikalarına ve kadın niteliğine bakmak gerekir. Bugün nasıl ki Rojava Devrimi kadınlar olmadan gerçekleşemeyeceği gibi, biz kadınlar olmadan da bu süreç aydınlığa kavuşmayacaktır. Her devrim sürecinde ya da devrimci komünist örgütlerin sıkıntılı süreçlerinde kadınlar ön açıcı olmuştur. Bakın PKK’de Zilan ve Beritan arkadaşların bu kadar sembol olmasının bir anlamı vardır. Onlar tasfiyeciliği pasifizmi reddederek peşlerinden yüz binlerce insanı sürükleyecek bir yol açtılar. Bizde de Beşler’i, özellikle Sefagül yoldaşı bu kadar özel kılan, onların tıkanan, değişmeyen eski olana vurdukları darbedir. Dünya devrimler tarihine baktığımızda ve tabii ki kendi parti tarihimize baktığımızda nasıl zor zamanlar yaşandığını, nasıl mücadele edildiğini ve kazanıldığını görürüz.
Kadın yoldaşlar! İşte biz tam olarak böylesi bir tarihsel sürecin içerisindeyiz. Sayısız direniş, mücadele pratikleriyle dolu olan tarihimiz, şu an içinde bulunduğumuz anı da kapsamaktadır. Bunu kavramak, bu hassasiyet ve titizlikle yaklaşmak, attığımız atacağımız bütün adımları bu fedakarlıkla atmamız gerekiyor. “Meydanı erk/eklere bırakmayalım.” Daha ileri, daha görünür, daha fedakar, daha cesur olmanın, yeniyi aramanın ve yaratmanın zamanıdır.
Son Haberler
AFRİN DİRENİŞİ
Saray sahibi RTE'nin fiilen başladığını duyurduğu Afrin operasyonunda Türk savaş uçaklarının Suriye tarafına geçtiği Afrin ve köylerini bombaladığı duyuruldu.
Operasyonun adı 'zeytin dalı'
Faşist Türk Devleti tarihi boyunca gerçekleştirdiği saldırıları, katliamları örtbas etmek, gerçekliği ters yüz etmek için her seferinde gerçekle ilgisi olmayan isimlendirmeler kullanmıştır.
19 aralıkta 20 hapishaneye yönelik operasyonda 28 devrimci tutsak katledilmişti,Ama Faşist Türk devleti bu operasyona 'Hayata Dönüş' adını koymuştu.
TKP/ML ÖRGÜTLENME KOMİTESİ | “Geleceğin Nişanesi Şehitlerimize Sözümüzdür: Başaracağız, Biz Kazanacağız!”
Ocak ayının son haftasını Parti ve Devrim Şehitleri Haftası olarak ele alan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist (TKP/ML) bir açıklama yayınladı. Elimize e-posta yoluyla ulaşan ve TKP/ML Örgütlenme Komitesi imzasını taşıyan açıklamada Murat Bileydi (Haydar), Cahide Karakaş, Erdinç ve Ahmet Yılmaz isimli devrim şehitlerinin TKP/ML şehidi olduklarının netleştirildiği bilgileri verildi ve “Faşist diktatörlüğün, işgaller, yeni katliamlar ve saldırılarına karşılık şehitlerimizin cesaret ve direnci ile kazanan biz olacağız!” denildi.
TKP/ML TİKKO Rojava Komutanlığı:“Ne olursa olsun, son muhteşem olacak
Êfrin’e dönük TC devletinin AKP-MHP-CHP’siyle “milli mutabakat” adı altında başlattıkları faşist saldırganlığa karşı bir açıklama da TKP/ML TİKKO’ya bağlı Rojava Komutanlığı’ndan geldi. Elimize e-posta yoluyla ulaşan açıklamada Kobanê’ye dönük emperyalist devletlerin ve başta TC devleti olmak üzere bölge devletlerinin güdümündeki çetelerin saldırdığı dönemi hatırlatan Rojava Komutanlığı “Bizler de TKP/ML’ye bağlı TİKKO’nun Rojava gücü olarak TC’nin Êfrin’e yönelik saldırılarına karşı direnişte tıpkı Kobanê’de olduğu gibi aktif bir şekilde yer alacağız” dedi.
PARTİZAN | “Efrîn’de işgale karşı Kobanê ruhunu kuşanalım!”
Faşist TC ordusu, 100 yıllık geleneği olan işgalci yüzünü bu kez de Efrîn üzerinde göstermiştir. Uzun bir süredir tartışılan ve son MGK toplantısı ile planlaması yapılan işgal girişimi sivil yerleşim alanlarına dönük bombalamalar ile başlatıldı. Türkiye’de devrimci, demokrat ve yurtsever kesimlere dönük siyasi soykırım politikası güden faşist AKP-MHP-CHP ittifakı, bu kez de Efrîn işgali için bir araya geldi.
Faşizme Karşı Birleşik Mücadele Geliştirilmelidir
Türkiye Devrimci Hareketi oldukça çok parçalıdır. En alt düzeydeki demokratik taleplerin kazanılması temelinde bir araya gelemsi bile oldukça zor ve zorlaştırılmaktadır. Sermaye devletinin izlediği karşı devrimci paraçalama taktiği bu konuda önemli bir başarı elde etmiştir.
Bütün Ülkelerin İşçileri ve Emekçileri AFRİN’de Birleşin!
Emperyalist ve gerici saldırganlıkta burjuvazi sınır tanımıyor. Afrin halkı, en pervasız, en alçakça ve en ahlaksız bir saldırganlık ile karşı karşıyadır. Bu, bir halkın iradesine karşı savaş açmanın yanında, salt ulusal kimliğinden dolayı yok edilmek istenmesinin saldırganlığıdır. Dünya işçi sınıfı ve emekçileri bu saldırganlığın şiddetle karşısında yer alarak AFRİN halkıyla aktif dayanışma içinde olmalıdır.
Fırtınalar içinde,bıçak sırtında;ilkelere ve hukuka sımsıkı tutunma zamanı!
Ön Açıklama: Bu yazı Partizan Dergisinin 91. sayısından alınmıştır. Yazı Proleterya Partisi'sinin son üç yılldır yaşadığı iç sorunları ve 10 Ocak 2017 tarihinde Proletarya Partisi saflarından kopan darbeci hizibi değerlendirmektedir. Günceliği nedeniyle yayınlıyoruz. Site yazı kurulu
FIRTINALAR İÇİNDE, BIÇAK SIRTINDA; İLKELERE VE HUKUKA SIMSIKI TUTUNMA ZAMANI!*
Zepur Gı Tarnam
Nedendir bilmem “Zepur Gı Tarnam” şarkısını her dinlediğimde seninle ilgili anılarla dolaşıyorum. Senden geriye kalan anılarımıza büyük bir istekle yeniden ulaşmak istiyorum. Sokakları dolaşmak, seninle buluşmak, hızla sana varmak istiyorum. Senden sonra yaşadıklarımı anlatmak, duymanı mutlaka istediğim şeyleri seninle paylaşmak istiyorum. Bilesin senden sonra bir ağustos sıcağının orta yerinde özgürlük kavgamızın yenilmezi olan Ozanyan Nubar’ımızı Rojava’da kaybettik. Çöl sıcağının orta yerinde bir an olsun bile tereddüt etmeden bedenini işgalci çetelerin beyninde patlattı.
Rojava devrimi ve NUBAR OZANYAN'IN şehadeti ve ardında bıraktığı miras...
Kürtler ile Ermenilerin tarihsel olarak ortak bir yanları vardır. Her iki toplum da tarihlerinin uzun bir sürecinde ilhakçı devletlerin işgali ve şidet-i cebri altında kalırlar. Ortaçağın feodal-fetihçi Osmanlı İmparatorluğu, İran(Fars, Safevi vb. İmparatorluklar), Çarlık Rusyası gibi devletler Kürtleri ve Ermenileri baskı ve tahakküm altında tutarlar. Bu baskı ve tahakküm ortaçağ gericiliğinin 20.
Bu ateş sizide yakacak
20 Temmuzda gerçekleştirilen AKP darbesiyle ülkemizin saraydan KHK'lerle idare edildiği bir süreçten geçiyoruz.20 temmuzla birlikte ilan edilen OHAL'le FETÖ'ye yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla on binlerce insan tutuklandı, 150 bine yakın çalışan insan işten çıkarıldı.15 temmuz da askeri darbe girişimine kalkışan FETÖ'cülerle mücadele adı altında AKP'ye daha açıkçası sisteme muhalif tüm kesimlerin işten çıkarılması, gözaltına alınması, tutuklanması gerçekleştirildi.