Salı Aralık 3, 2024

Sahi Ergenekon gitmiş miydi? Yeşil Ergenekon geldi - Dursun Ali Küçük

*Derin devlet ve Yeşil Ergenekon işbaşında!

AKP hep Ergenekon’un tasfiye edildiğini söyledi. Ama bu koskocaman bir yalandı. Kemalist Ergenekon gitti, yerine Yeşil Ergenekon geldi.Sadece değişen kişilerin yer değiştirmesidir. Anlayış-zihniyet ve politika olduğu gibi duruyor.

Biri kızıl Elma’yı öne çıkarırken diğeri Neo-Osmanlıcılığı öne çıkarıyor.RTE cumhurbaşkanı oldu, artık başbakanın söyleyecekleri şeyleri o söylüyor. Davutoğlu emanetçi gibi. Yeşil diktatörlük kuruldu.

*AKP nin bir özelliği çoğu kesimleri ve Kürtleri kandırması ve yalanlarla oyalamasıdır.

-AB hikayeleri güme gitti. Demokrasi ve insan hakları güme gitti. Askeri vesayet yerine Yeşil diktatörlük ve asker oraya bağlandı.Liberalleri, demokratları, Kürtleri aldattılar.“Çözüm süreci” yalanlarını hala sürdürüyorlar.Sözünü ettiklerim vb kesimlerin desteğini aldılar, yerini sağlamlaştırdılar, hepsini karşısına aldılar.Deyim yerindeyse bunlar kadar takkiyeci yoktur

*Tek devlet, tek din, tek ulus, tek kültür politikalarına devam ediyorlar. Kemalizmin de yeşili oldular.

Kürdistan üzerindeki politikaları Kemalistlerle aynı. Azıcık rötuş yaptıkları; Şahlık ve İran islam cumhuriyeti, yine Irak krallığı ve Saddam döneminde olan Kürde radyo, tv, seçmeli ders vb. getirdiler. Saddam bunları yaparken diktatördü. Hatta “özerklik” bile konuşuyordu. İran İslam cumhuriyetinde yeşil ergenekon un yaptıklarının çoğu var. Hatta üniversitede Kürdçe bölüm var. Kimisi bunlardan hareketle AKP’yi övdü. Oysa bunlar hak falan değildir. “Çözüm süreci” nin gerekçeleri bunlara dayanıyordu.

Kürdistan’da ateşkes ve sözde barışa rağmen Yeşil Ergenekon silahlanmayı ve Kürdistan’daki özel savaş halini güçlendirmenin yolunu seçti. Paris’te Sakine Cansız gilleri MİT vurdu, Devlet ve “bizimkiler” hep beraber “barış sürecine karşı yapılmıştır" nakaratını yinelediler.

KCK konseyinin yerine güya “barış” adına gönderilenlerden hemen sonra TC uçağı nokta vuruşu yaptı. Katliam ve ulusal, kültürel soykırım sürüyor. Tıpkı 1. dünya savaşı ve TC kuruluşundaki gibi “din kardeşiyiz”, “kardeşiz” edebiyatı kullanılıyor.

****

KURDİSTANİ KAZANIMLARI YIKMAK İSTİYORLAR

*Kürdistan federasyonunu yıkmak için besleyip büyüttükleri İŞİD ve Arap milliyetçilerini vb. Kürdistan’ın üzerine sürdüler. TC’nin buradaki rolü belirleyicidir. Bu yolla Musul ve Kerkük’ü denetim altına alacaklardı. Yani Misak-i millicilik oynadılar. Batı Kürdistan’da  El Nusra ve İŞİD’i Kürtler üzerine saldılar ve kendileri de her tür silah vb. desteği yaptılar. Kapıları onlara açtılar.

Şimdi Kobanê kuşatmaya alınmış ve direniyor. Umarım başarır.Hemen peşine tezkereyi çıkardılar. Bu tezkere eskiden Kürdistan federasyonuna karşı vardı, Ergenekoncular kararlaştırmıştı. Şimdi yeşil Ergenekon da hem Kurdistan Federasyonu hem de Batı Kürdistan için tezkere çıkardı. Batı Kürdistan kazanımlarını yok etmek istiyor.

Hem Kürdistan federasyonuna hem de Batı Kürdistan’a karşı çıkarılan bir tezkeredir. Üstelik gençleri vb. askere çağırmaya başladılar. Ergenekon ve Yeşil Ergenekon’un Kürdistan politikası aynıdır. Üslup ve ayrıntılarda biraz değişiklikler var. Hepsi o kadar.

****

Sınır güvenliğini koruyacaklarmış veya sağlayacaklarmış… yalana bak yalana.

El Nusra ve İŞİD vb. sınırdan gelip gidiyorlardı, TC de belli yerlerde eğitiliyorlar, kampları var.  lojistik destek ve silah aktarımlarını Türkmenleri bahane ederek gönderiyordunuz. Kabonê kuşatmasını sağlamak için İŞİD e her tür destek yapıyorsunuz. Sınır güvenliğini bir Kürtlere karşı “güvenlik” altına almak istiyorsunuz.Tampon bölge” kurmak için yollara düştünüz, istenilen desteği bulmadınız. RTE, sıkışınsa “İŞİD ile PYD yi birlikte vuralım” demeye başladı. Onun derdi Kürdistan ve Kürtler.

Selahattin Demirtaş iki gün önce Türkiye başbakanı Davutoğlu ile görüşmüş. Olumlu bulduğunu söylemiş. “başbakan işgal yapmayacağız” demiş…Demirtaş, sen demiri taş ile dövüyorsun, oysa taşı demir ile dövmeye baksan iyi olur.Ma zaten TC diyecek ki;  “biz Kürt kardeşlerimizi kurtarmaya gittik, işgale gitmedik”. Hani Ecevit’in “Kıbrıs’a barış getiriyoruz” demesi gibi. İşgalin adının da “Kıbrıs barış harekatı” olduğunu unuttun mu?

Ha bir “Çözüm yüksek kurulu” oluşturacaklarmış.“Söz verdiler” hikâyedir. Atalarımızın bir sözü var: “Türklerin en güvenilmeyecek şeyi sözleridir”.Gültan Kışanak’ta sınırda bir TC komutanına demiş “devletin söz verdi”. Neyse komutanda “bura devletimin toprağı" dediği için Genelkurmay çağırıp ödüllendirdi.

Devlet ne sözü vermiş. Hâlâ söz vermelere göre gidiyorsanız siz siyasetten bir şey anlamıyorsunuz demektir. Çözüm sürecide sadece “söz vermeler” den ibaret değil midir? Son tezkere asıl Batı Kürdistan’ı işgale yöneliktir. Buna güçleri yetmeyecektir. Karşılarında Koalisyon güçleri vardır. Koalisyon güçleri buna onay vermez. Tek başına yapmaları zordur.Ama TC Kobanê direnişini bastırmak ve kuşatma ile düşürmek için Kürdistan üzerinde oyunlar oynuyor.Ortadoğu’nun tek hâkimi olmak isteyen TC’ye Koalisyon güçleri devreye girerek “burayı size yedirmeyiz” dediler.

Hala anlamadınız mı?

Neçirvan Barzani’de “İŞİD’in arkasında Türkiye’nin olduğunu sanmıyoruz” demiş. Nasıl Başbakansın, dün senin evine gireceklerdi. Politika böyle mi yapılır? TC’nin İŞİD ve Araplar eliyle Kürdistan federasyonunu yıkma çabalarını unutursanız namertsiniz. Birde ikide bir TC’den askeri vb. yardım istiyorsunuz. Bu, seni vurana sığınma değil mi? Halk da sanacak ki galiba TC’de “iyi birşey var”.

Ey siyasiler, direnişlerin kazançlarını masalarda ve ucuz sözlerle, açıklamalarla heba etmeyiniz. Halkımız, insanlarımız direnirken ve kazanım elde ederken buna göre siyaset yapınız. Kürdistan ve Kürtler için en tehlikeli iki sömürgeci devlet var: TC ve İran. Bu ikisi de Kürtlerle ve Kürdistan’la ilgili önemli şeyler ortaya çıktımı hemen feryat ediyorlar. Engellemek için bin bir hile yapıyorlar.

Hala bunları tanıyamadınız mı?

Beyninizi dağıttıktan sonra zaten hiç tanımazsınız. Bu kadar katliam hala gözlerinizi açmıyor mu? Kobanê için doğru siyaset yap, bırakın halkın direnişi arkasına sığınıp bir kaç güzel laf söylemeyi. Onu halk yapıyor ve söylüyor.

****

*Rabia düşürüldü. Zummar hepsi alınacak ve Şengal üzerine yürünecek. Buralar büyük ihtimalle ele geçirilecek. Kürd askeri güçleri; pêşmerge ve YPG arasında bu tür anlaşmaların yapıldığı belirtiliyor. Yeni cepheler açılıyor, bu olumludur. Kerkük çevresinde yeni Kürd toprakları geri alındı. Koalisyon güçleri Kobanê’nin doğusu ve güneyini vurdular.

KCK ve KDP birbirinizle atışacağınıza, ikinizde biz ulaşamayız diyeceğinize, Cizre-Kamuşlo üzerinden Tıl Ebeyt’a yönelik bir cephe açabilirdiniz. Ne Efrîn ve ne de Cizre kantonu yardıma gidebiliyor. Beceriksizliklerinizi  “yardım etmiyor, Kobanê’nin yenilmesini istiyorlar, Kobanê’ye gitmek istiyoruz yol yok vb” ucuz laflar üzerinde kurmayınız.

Kardeşim, niye hala dar siyaset yürütüyorsunuz. Birbirinizden ne istiyorsunuz? Bölge devletleri size karşı birleşiyor, siz hala ne yapıyorsunuz? TC ile ilişkiler sürdürülebilir tek şartla; Kürtlerin ve başka parçanın aleyhine olmayacak. Ne birbirinizi Tc işbirlikçiliği ile suçluyorsunuz? KCK, KDP nin Türkiye ile ilişkilerine “işbirlikçilik” diyor. İlişkilerde olumsuz boyutlar vardır. Oraya çok bağlanmak Kürdistan federasyonun yararına değildir.

KCK de “çözüm süreci ile türkiyelileşme, “ortak vatan”, “demokratik cumhuriyet” vb. gibi Türkiye sevdasına katılmadı mı? Ya bunun adı nedir? Değişik biçimlerde ikinizin de – KDP’nin ki kesinlikle sizin kadar değil, bir de orası TC nin sömürgesi değil, KCK ise kuzeyde mücadele ettiğini söylüyor, bu ikisini birbirine karıştırmayacağız – TC ilişkisi var. TC hükümetine karşılıksız bir sürü taviz verdiniz. Sahi çözüm sürecinde son iki yılda ne kazandınız? Bakıyorum, bir şey bulamıyorum. Üstelik en kötüsü insanlarımızın ruhunu ve düşüncesini Türkiye yi sevdirmeyi ve oraya yönlendirmeyi yapıyorsunuz.

Tencere dibin kara demiş, diğer tencere de seninki benden kara demiş.

Birlik yönünde adımlar atınız. Askeri güçlerin sağladığı pratik birliği siyasette becermeye çalışınız. Ucuz karalamaları ve siyaseti yutmayız. Kürdistani ortak noktalarda birleşiniz.

Ha birde bu “çözüm süreci”ne baştan beri inanmamıştım. Hepsi birer oyalamadan ibarettir. Halka ne diyeceksiniz? Pratikte ve insanlarımızın emeği, çabası ve direnişiyle kazanılanları tarafı olmayan masalarda harcamayalım.

Direnenlere yazık değil mi? Katliama, sürgüne uğrayan ve her keresinde fırsat bulduğunda başkaldıran bu halka karşı siyasetçiler sorumluluklarını bilmelidir. Ucuz konuşanlara gülüyorum. Halkı aptal yerine koymak isterken bence TC’de “nasıl oynatıyoruz” diye size gülüyordur. Hal değil, dilim varmıyor, sizi siyasi “aptallar” yerine koyuyorlar. Kürdistan federasyonuna da aynı numarayı çekmek istiyorlar.

Kobanê direnişine saygılı olalım. Görüşümüz ne olursa olsun. Hepimize Kürdistan’da yer vardır. Pratikte sağlanan ve üzerimizde sürdürülen bölge devletlerinin savaşını hep birlikte karşılayalım.

Bu gün itibariyle hala siyasetçilerimizden birlik yönünde umutlu değilim.

Neden mi?

Konuşmaları ve siyasetleri hala buna göre değildir.

Kürdistani asgari koşullarda birlik oluşturmak en iyisidir.

Hele önce asgarisini becerelim. Sırayla basamakları çıkarız.

Yeşil Ergenekon’a dur demeliyiz.

 Bu önümüzdeki seçimleri de alırlarsa her şeyinize kadar müdahale edeceklerdir.

Dursun Ali Küçük-2.10.2014


84329

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

“Ateş Hırsızları”nın Felsefesi, Filozofları[*]

“Diyalektik felsefe karşısında

hiçbir şey sonal,
mutlak, kutsal değildir.”[1]
 
Felsefe “Öldü” mü? Öncelikle belirtmeliyim ki, böyle düşünen insanlar olsa da, yaşam devam ettiği sürece felsefe nihayete ermez; onu “gereksiz” bir şeymiş gibi sunmaya kalkışanlar ise yanılıyor!
Felsefeye yabancılaşan bir çürüme/ çöküş labirentindeysek de; o, insan(lık)ın aptallaştırılmaması için vardır.

Marks'ın Hatalı Olmasını Ne Kadar İsterdik

Proletaryalarla sohbet.

Ah... ah...  kaçımız ama kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Hemi de kaçımız.

Heledeki sömürgecilik sosyo ekonomik yapıyı değiştirmez derken.

Heledeki yıllardır da sömürgeciliğin değiştirdiği sosyo ekonomik yapıda politika yaptığımızı da kabullenmişken.

Kaçımız ve kaçımız marks'ın hatalı olmasını istemezdik ki.

Belki de... sadece   bu konularda da değil.

Başka  konularda da marks'ın hatalı olmasını isterdik.

Bir Devrim Yapmalıyız!

Emperyalist dünya sistemi tam bir kaos içinde. Dünyaya egemenler ama dünyayı yönetemiyorlar. Soygun, sömürü ve savaş düzenleri her yönde çatırdamaya başaldı. Bir türlü azami karlarını istedikleri düzeye çıkaramıyorlar. Emperyalist sistem SOS veriyor. Ücretli kölelik üzerine kurulu aşırı kar ve aşırı üretim sistemi yürümüyor. Dünyanın toplam GSYH 105 Trilyon dolar iken, toplam borçları 310 trilyon doları geçmiş durumdadır. Bir taraftan devasa sermaye büyüklüğü, bir taraftan ise, muzzam bir yoksullaşma, yoksunlaştırma ve çürüme at başı gidiyor.

T.C.nin 100 Yıllık Tarihi ve Faşizme Karşı Sınıf Mücadelesi

 

Giriş:

Komünist Parti Manifestosu’nun giriş cümlesi “bugüne kadarki tüm toplum tarihi sınıf mücadelesi tarihidir” diye başlar. Bu belirleme o güne kadarki -ve elbette sonrası için de- tüm toplumların nasıl bir evrim izlediklerini gayet net ve anlaşılır bir şekilde özetlemektedir.

İyi Yahudiler de Var!

 

 

"1980'de başka bir operasyonda yakalanıp hapishaneye gittiğimde Yuda amcayla tanıştım. Satranç oynamayı bana o öğretti. Kültürlü bir insandı. Müthiş bir kitap okuma tutkusu vardı. Haftada mutlaka bir kitap okurdu. Şeker hastası olduğu için her yemeği yiyemezdi. Ona elimizden geldiğince yiyebileceği yemekler yapmaya çalışırdık"

Türk Devletinin Kuruluşundan Günümüze Ulus ve Azınlıklara Uyguladığı Baskı

Ülkemizde var olan ve yaşanan ulusal ve azınlıklar sorunun temelinde gerçekleşmemiş olan demokratik halk devrimi yatmaktadır. Demokratik halk devrimi gerçekleşmeden temel hak ve özgürlükler sorunun önemli parçası olan ulus ve azınlıklar sorunu asla çözüme kavuşamaz. 

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Sayfalar