Salı Nisan 22, 2025

Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Caption: 
Sayın Gizli Tanık ve Tanıklarıma: Lütfen Kendinizi deşifre Edin!

Yusuf KÖSE

Devrimci yaşama başlayıp biraz “sivirilince”, hakkımda da bir çok şeyler yazılıp çizilmeye başladı. Ancak, bunlar, genellikle burjuva devlet ya da bunların uzantıları aracılığıyla kamuoyuna sunuldu. Ve hala sunulmaya devam ediyor. Bir kısmı gerçekten karşı-devrimin direkt uzantıları, bir kısmı da bilmeyerek onlara hizmet eden “bir tas çorbacılar.”

“istanbul.indimedia.org” diye bir sitede (ki, buraya hiç girmem ve hakımda çıkan tüm yazılarıda başka arkadaşlarım bana bildirmişlerdir), son yazı dışında da, hakımda, belden aşağıya vuran başka haberlerde çıkmıştı. Hiç gocunmadım. Kimileri, beni “han-hamam-kat” sahibi yapmıştı, kimileri ise “on-onbeş döner” dükkanı olan yapmıştı. Kendi küçük burjuva hayal dünyalarını anlatmaktan bir türlü bıkmadılar.

 Karşı-devrimin, komünistler için iyi şeyler düşünmediğini biliriz. Marksist düşüncelerin ortaya çıkışından beri bu böyledir. Benim hakkımda da bir çok yalan-dolan haberlerin çıkmasını hiç mi hiç yadırgamıyorum. Ayrıca, aynı yöntemle, yine yakın süreçte aynı sitede ben de dahil bir çok değerli yoldaşlarım ve dostlarım hakkında da polisiye haberler çıkmıştı. Hiç de ciddiye almadık. Devrimcileri ve komünistleri karalama ve yıpratma yöntemi, karşı-devrimin bilinen bir yöntemidir. Bunun hiç de yabancısı değiliz.

Birincisi: Gelelim, “Derviş Sülo” isimli “gizli tanığım”ın derdine. Bunun derdi; “çok sevdiği” Muzzaffer Oruçoğlu’nun hedef alınmasıymış. Buna çok kızmış(!) Tamam. Eğer M. Oruçoğlu’na yönelik siyasi olmayan eleştiriler yapılıyorsa, buna karşı çıkılmalıdır. Gizli tanıkta olsan bu konuda hem fikiriz. Ama, siyasi eleştiriler yapılıyorsa bu doğaldır ve olmalıdır da. Ancak, sayın gizli tanığın derdi Muzaffer’se, beni neden araya katmış? Bunu işte anlayamadım! Madem Muzaffer’le ilgili tanıklık yapamak istiyorsan, o zaman onu eleştirenleri hedef alman gerekirdi. Gerçekten niyetin buysa! Ama, sayın tanık, hiç bir yazımda adı geçmeyen Oruçoğlu’na “hakareti” benimle ilişkilendirmesi gerçeketen ilginç. Demek ki, sayın gizli tanığın derdi, Muzaffer’i “korumak” değil, onun derdi başka...

İkincisi: „Sitenin başında şahsen tanıdığım Hasan Hüseyin yani diğer ifadeyle namı kendinden ünlü Yusuf Köse var“ diyor „gizli tanığım“

 

Dışardan Siteye (KaypakkayaPartizan org) bakanların, biraz devrimcilikten nasip almış olanlar, biraz devirmci siyaseti takip edenlerin, bu siteyle benim -yazı yazmak dışında- bir bağlantımı kuramazlar. Benim görüşlerimle site içinde yazanların görüşlerinin pek de örtüştüğü söylenemez. Site’nin amacı; görebildiğim kadarıyla; Kaypakkaya’nın görüşlerine yakın bulduğu yazarların ve örgütlerin görüşlerine daha fazla yer vermesinin yanında, bir çok devrimci-demokrat yazarların görüşlerine de yer veriyor. Hatta bunlar daha fazla yer alıyor, diyebilirim. Ayrıca, devrimci dergilerden, Özgür Gelecek ve Halkın Günlüğü taraftarlarının haber ve yazılarınada yer veriyor. Üstelik fazlasıyla yer veriyor. Site kendi çapında devrimci bir görevi yerine getiriyor. Anlaşılan, bu devrimci siteden, gizli tanığımın “abileri” rahatsız olmuş.

Demek ki, sayın “gizli tanığım”ın, bu yaklaşımı ve iddiası da boşmuş. O zaman onun benimle bir başka derdi var. Onu açıktan söylemeli! Amaç, teşhir etmek!

Üçüncüsü:

Sayın “gizli tanığım derviş” beyin, “yazısına” attığı başlık her şeyi ele veriyor: “TİKKO yazarları kim için hedef alır?“

Tam da polisle birlikte çalışan burjuva gazetelerinin kendinden menkül çarpık ve sık sık öne çıkardıkları bir başlık değil mi? Zaman zaman „TİKKO“, zaman zaman „DHKP-C“, zaman zaman „MKP“, zaman zaman „PKK“ vb. örgütler adı altında bu tür başlıkları, burjuva basınında görür ve okursunuz? Başlık hiç mi hiç yabancı değil, sayın gizli tanık! Biz devrimciler bu tür başlıkları çok iyi biliriz ve arkasından hedef gösterilenler „ölü bulunur.“ „Bilmem ne örgütü falan yazarı tehdit etti“ vb.

Şimdi „gizli tanığımın“ derdi daha iyi anlaşılmış oluyor.

Dördüncüsü: „Baş yazar Yusuf Köse Doğu Perinçek'le birlik görüşmeleri yapan biri, Perinçek'le beraber TİKKO'ya birlik çağrısı yapmış ve Kaypakkaya taraftarlarını ayağa kaldırmıştı.“

Site’nin başında ve “başyazarı” olarak beni göstermesine gelince; beni “başyazar” olarak gösterdiği için, öncelikle kendisine teşekkür ederim. Bunu ben bilmiyordum. Böylece öğrenmiş oldum. Benimle beraber okuyucularda bir meraktan kurtulmuş oldular. Tanıklık her zaman zarara çalışmaz ya, birazda “hayıra” çalışır(!)

AKP’nin gizli tanığının bir iddiası da, Aydınlıkçılarla „birlik“ yapmayı önermişim(!) “varsayalım ki “doğru”. O zaman bunun Muzaffer”i “korumakla” ne ilgisi var! Gizli tanık çorbacının derdi ne Aydınlık ne bir başkası, beni hedeflemiş. Bu nedenle de, “ne kadar yalan uydurursam, bir yararı olur” diye düşünüyor olmalı. Aydınlıkçılar bilinen bir yapı olduğu için, onunla beni teşhir ve tecrit etmeyi hedeflemiş. Zavallı çorbacı!

 

Bu tür bir yalanı daha önce de, aynı „gizli tanığım ya da tanıklarım“ tarafından aynı sitede yazmışlardı. „Bir yalan 40 defa tekraralanırsa, gerçek sanılır“dan hareket ediyor olmalı ki, bu yalanı durmadan yeniliyorlar. Bu zavallı yaratık hiç de inandırıcı değil. Düşüncelerim açık ve seçik ortada. Hem “Güncel YAZILAR”ım hem de “TEORİK YAZILAR”ım başlıklı Blog‘umda bunlar var. Ve bir çok devrimci dergi ve başka ,internet sitelerinde de, zaman zaman yazılarım yayınlanıyor. Ayrıca, böyle bir şey olsaydı, bunu sana bırakmazlar, „belgerler“inde çok önceden yazanlar olurdu. Bu eskimiş yalanlar işe yaramıyor. Anlaşılan zavallı „tanık“ baktığı aynada gördüklerini yazıyor. Bu da inandırıcı olmuyor.

 

Sayın „gizli tanığım“, MKP’yi „savunuyor“ tavrına girmiş. Benim MKP eleştirilerim siyasidir. Hiç bir yerinde „belden aşağıya“ bir şey bulamazsınız. Ayrıca, devrimci olmayan, polis ağızıyla konuşan ve teşhire yönelen, alçakça yalan uyduran birisinin, devrimci bir siyasal örgütle ilişkisini kuramam.

Yazılarımın ve düşüncelerimin birilerini, ve başta da burjuvaziyi rahatsız ettiği açık. Benim gizli saklım yok. Düşüncelerim ortada. Belden aşağıya değil, siyasal ve teorik olarak yazıyorum.. Eğer devrimciysen tabi, siyasetini ortaya koyarsın. Değilsen, sinik bir yaratık olarak –şimdi yaptığın gibi- burjuvazinin artıklarından beslenmeye devam edersin. Yapabileceğin tek bir şey var; geçici olan,  mide bulandırıcı pis koku yayabilirsin. Hepsi bu! ***04.02.2014

93394

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

Sayfalar