Salı Ocak 21, 2025

Sînor u Mirin (Sınır ve Ölüm)

T.C beslemesi IŞİD çetesinin Kobane’ye yönelik saldırıları hız kesmeden sürerken bizler de Kürdistan Hukukçular Derneği olarak çeşitli emperyalist güçlerinin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabasının bir sonucu olarak TC-KDP işbirliğinin etkisiyle Rojava’da her gün yeni katliamlara imza atan bu paravan örgütün sınır bölgelerinde halka yaptığı zulmü yerinde görmek ve yaşananları bir de bölgedeki insanların dilinden dinlemek için Urfa’nın Birecik ilçesinde bulunan çadır alanını ve sınır köylerini ziyaret etme kararı aldık. Yolculuğumuza sabahın erken saatlerinde başlayıp yaklaşık 1-1,5 saat sonra URFA’ya varıyoruz. Yolun sağındaki ve solundaki billboardlardaki ‘’Milletin adamı: Tayyip Erdoğan” afişleri dikkatimizi çekiyor ve hayırdır diye sormadan edemiyoruz. Halktan biri “Valla hayır değil, şerdir” diyor ve ekliyor “Bu adam ne zaman bizim topraklarımıza gelse buralarda kötü şeyler oluyor”. Urfa’dan yaklaşık bir saat sonra Birecik’e oradan da sınıra sıfır noktada Fırat’ın kıyısına kurulan Ziyaret Köyü’ne varıyoruz. Arabalardan inip çadır alanına yöneldiğimizde çadır alanı ve yolların tozla kapandığını görüyoruz. Direniş çadırlarındaki halk “Bunlar da IŞİD’in kimyasal tozları ‘’diyerek bizi sıcak bir gülümsemeyle karşılıyor. Halk bizimle sohbet ederken biz daha çok sağda solda ne var ne yok onu öğrenme telaşı içerisindeyiz. Fırat’ın hemen karşısında Suriyeli Sığınmacıların bulunduğu çadır alanları hepimizin dikkatini çekiyor. Cerablus kentine uzaktan bakıyoruz, şehrin tamamı IŞİD’in kontrolü altına girmiş durumda. Dürbünü alıp baktığımızda şehrin her tarafında IŞİD bayraklarını çok net bir şekilde görüyoruz. Çadır alanına gelen Rojava’lı bir yurttaş başlıyor durumu bize aktarmaya ve hepimiz onun söylediklerine odaklanıyoruz.’’Kobane günlerdir kuşatma altında, her taraftan saldırıyorlar, şehrin büyük bölümünde günlerdir elektrik yok, su kuyularına zehir atıldığından kaynaklı içme suyu bulmakta dahi zorluk çekiyoruz. Musul’dan ve işgal ettikleri diğer bölgelerdeki silahların büyük bir kısmını Kobane saldırısında kullanıyorlar. Şehit düşen arkadaşlarımızın çoğunda ne bir kurşun mermi izi ne herhangi bir yara bere izine rastlamadık. Kimyasal silah kullandıklarına dair elimizde istihbarat bilgisi var. T.C IŞİD’e açıkça istihbarat veriyor ve IŞİD bu istihbaratı alır almaz Kürt bölgelerine saldırıyor. IŞİD yöneticileriyle Türk askeri yetkililerinin yan yan çekilmiş fotoğrafları elimizde mevcut.” Halktan biri söz alıyor ve yaklaşık 1 km uzaklıktaki tepeyi bize göstererek ’’Akşam çok şiddetli çatışmalar oldu ağır silahlarla ve tanklarla saldırdılar.Ypg bu saldırıları geri püskürttü tanklar imha edildi, şehit düşen arkadaşlarımızda var.IŞİD ölülerini arazide bırakıyor ve çevrede çok sayıda IŞİD ölüsü var.‘’ dedi.

Tüm bunlar olurken yanımızdaki insanların karşımızdaki tepeye dürbünle bakmaları bizi de çok meraklandırıyor, biz de alıyoruz elimize dürbünü bakıyoruz tepeye sabırsızlıkla, o anda herkeste bir heyecan dürbün kapma telaşı. Tam karşımızda YPG’lileri görüyoruz hakim tepeleri tutmuşlar heyecanımız daha da artıyor. Sonrasında sınır köyü olan Ziyaret Köyü’ne gitme kararı alıyoruz. Arabalarımız toprak yolda yavaş yavaş ilerlerken T.C askerlerinin gözetleme kulelerinin çoğunu terk ettiğini görüyoruz. Sınırda her gün Kürtleri katletmekten geri durmayan T.C tüm sınırı IŞİD’in kontrolüne bırakmış durumda. Ziyaret köyüne vardığımızda köylüler bizi karşılıyorlar birazda tedirgin olarak. Köye gelen giden çok oluyor bu bizleri de tehlikeye düşürüyor diyorlar. Amed’ten geldiğimizi söylediğimizde biraz rahatlamış gibi oluyorlar ancak haklı olarak tedbiri elden bırakmıyorlar. Köye her araba geldiğinde kim geldi diye kontrol ediyorlar ve bunun sebebini bize açıklıyorlar. Ziyaret sınır köyü. Köyün bahçelerini çeviren tel örgüler aynı zamanda T.C ‘nin çektiği tel örgüler.Tel örgülere dokunduğumuzda bir garip oluyoruz .Kürt halkının tel örgülerle nasıl da bölünmeye çalışıldığını daha rahat görüyoruz. Bu tellerin sınıra değil halklar arasına çekildiğini söylüyor birisi.

Muhtarla görüşüp bilgi aldıktan sonra bahçeye çıkıyoruz, bir arkadaş tedirgin bir şekilde çağırıyor bizleri. Hep birlikte onun gösterdiği yere baktığımızda eli kanlı, Kürt kasabı IŞİD üyeleriyle göz göze geliyoruz.2 tanesi dikkatlice bize bakıyor birisi acele arabaya binip sınırın diğer tarafındaki köyün arka tarafına gidiyor. Bize en fazla 100 metre uzaktalar aramızda sadece tel örgüler ve mayınlı arazi var. Köyün her tarafına bayrak dikmişler ve ellerindeki kameralarla çevreyi gözetliyorlar. O anda hepimiz değişik bir ruh hali içerisindeyiz. Kimimiz tedirgin, kimimiz öfkeli kimimiz suskun. IŞİD şu anda tam karşımızda biz de öylece donmuş vaziyetteyiz. Onlara bakarken patlamamış ve öylece apaçık ortada duran mayınları görüyoruz aynı zamanda patlamaya hazır koca yürekleri. Bir arkadaşın bana dokunmasıyla irkiliyoruz gördüğümüz tablo karşısında dehşete kapılıyoruz. Muhtar’ın ayağının altına konan sinekler, ayağındaki küçük kurtlar bizi kendimizden geçiriyor. Muhtar yakın zamanda mayına bastığını ayağının yaralandığını savaş durumundan kaynaklı tedavi edemediğini bize anlatıyor. Doktora gittiğinde ise doktorun Kürtçe konuştuğundan kaynaklı kendisini tedavi etmediğini belirtiyor.

Köyden ayrılma zamanı geldiğinde hepimizin yüreği buruk. Ardımızda bir savaş coğrafyası, üzerlerine bombalar yağan bir halk, önümüzde yapay sınır çizen tel örgüler, savaşın ortasında yavaş yavaş akan Fırat. Köylüler ’’Bu topraklara özgürlük ve barışın geleceğinden hiç şüpheniz olmasın, özgürlük zamanlarında buluşmak dileğiyle” diyerek bizi uğurluyorlar. Çadır alanına gelirken IŞİD’ın silah taşıdığı araçları arazide bırakıp kaçtığını gözümüzle görüyoruz. Çadır alanındakilerle selamlaşmadan sonra yakın zamanda yine geleceğimizi belirterek oradan ayrılıyoruz. Önümüzde tozlu yollar, Urfa ovası arkamızda savaşın tüm çıplaklığı,yıkıntılar,acılı yürekler ve gönlümüzde Ziyaret Köyü ve tabii ki asla unutamayacağımız Ziyaret köyü muhtarının ayakları.

(Amed'ten bir ÖG okuru)

96274

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Devrimci Pratik ve Militanlaşma

Günlük, üretkenlikten yoksun, kendini tekrarlayan faaliyetler militanlaşma anlamında bir gelişmeyi tetiklemez. Yine devrimci pratiği zayıf bir özne, her şeyden önce geçmiş olumsuz alışkanlıklarıyla devrimci bir tarzda hesaplaşmaya girmez. Yani düşünsel ve pratik olarak küçük burjuva düşünüş ve yaşam tarzından militanca bir kopuş sürecine yönelmez. Çünkü devrimci militanlaşma proleter düşünüş tarzına aykırı olan her türlü burjuva anlayışla hesaplaşma düzeyine bağlıdır. Sade bir dille ifade edecek olursak; köklü bir kopuş, çok yönlü ve kapsamlı bir hesaplaşmayla mümkündür.

“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - I

Toplumda ve doğada yaşanan her değişim, dönüşüm ve gelişmeye koşut olarak, her olgu ve kavram gibi, CHP de elbette ki tartışmalar konusu olabilir, olmalıdır da. Bunda herhangi bir anormallik olmasa gerek. Hayatta, ortaya çıktığı o ilk andaki haliyle, değişmeden kalan/kalabilen hiçbir şey olamayacağına göre; CHP’de de bu kural gereği, el mecbur, bazı değişim ve dönüşümler yaşanacaktır. Bunu yadsımak, hayatın diyalektiğini yadsımakla eşanlamlıdır.

Tutuculuk,dogmatizm ve tabela devrimciliği devrime vardırmaz!

Kısa bir süre önce, “Bu Kendi Kendimizi Kandırmamız Daha Ne Zamana Kadar Sürecek Acaba?” başlıklı, kısa-özlü bir yazı kaleme alıp, bloğumda paylaşmıştım.

Yazıda Türkiye ve K. Kürdistan Devrimci Hareketinin içinde bulunduğu olumsuz durum ve açmazları özetlenmiş, kendi kendine yapageldiği ajitasyona ve kafasını kuma gömme hallerine dikkat çekilmiş ve son paragraf olarak da şu soru sorulmuştu:

Tehlikenin farkında mıyız?

"Türkiye yüzyılı maarif modeli" ile hedeflenen şey; Devlet eliyle "dindar ve kindar nesil" yetiştirmek ve tedrici geçişle din esaslı bir rejim inşa etmektir,

Öncelikle ve de tereddütsüzce idrakinde olunmalı ki bu konuda yapılmak istenenin tümü, ‘toplumsal mühendislik’ yöntemleriyle, zamana yayılı olarak tamamen Erdoğan’ın ‘gizli ajandasının’ şu son derece aleni ideolojik tercihlerini hayata geçirmek maksadıyla yapılmaktadır. Yani asla ‘masumane’ ve de spontane şeyler değil bunlar. Örneğin şöyle diyordu fiiliyatta kendisine İslâm halifesi misyonu yüklemiş olan Erdoğan:

Bugün Galatasaray Meydanında bariyerler bir genişledi ve arkasından geri daraldı.

Meydana gelmeden meydana açılan her yol denetim altına alınmış, polis denetiminden ve üst aramasından sonra meydana girdik... Arkasından heykelin olduğu yere geldim, orası da bariyer ile çevrilmişti, ön taraftan giriş yerine yan taraftan giriş açılmıştı, oradan da üst aramasından geçip oturma eyleminin olacağı heykel çevresine geldik. Heykel, cumhuriyetin 50. Yıl heykeli. 100. Yıl heykeli yapıldı mı bir yerlerde bilmiyorum...

Bariyer içinde bariyer ve onun içinde izin verilen sınırlar içinde acılarımızı haykırmak!

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – II

II.Bölüm:

Laz Nihat’ın başında bulunduğu ekip, öylesine şuursuzca bir gözü kapalılıkla kontraya tabi hareket etmekteydi ki düşünün, düşman operasyonlarının sürmekte olduğu bir arazide, başta ben olmak üzere, kendilerinden yana tavır almayacaklarına kanaat getirdikleri bir grup gerillayı silahsızlandırarak, öylece araziye terk etmeyi bile göze alabildiler… 

Disiplin anlayışımıza eleştirel bir bakış – I

Aslında bu konuyu yıllar önce kaleme aldığım “Dersim Dağlarında” ve “Mao Zedung Değerlendirmeleri” isimli kitaplarımda, yaşanan somut örnekler üzerinden irdeleyip, kendimce, genel yaklaşımın ne olması gerektiğini, özlü bir perspektif olarak ortaya koymuştum. Ancak ne var ki bu kitaplarda ki tüm diğer konular olduğu gibi, bu konu da ‘meşru muhatapları’ olması gereken kişi ve yapılarca; ‘üç maymun’ seçeneğiyle karşılanmaya devam ediyor.

TKP-ML Merkez Komite: Pratiğimizde Bilinç, Bilincimizde Rehberdir İbrahim Kaypakkaya!

Coğrafyamız komünist önderi ve Demokratik Halk Devrimi’nin sönmez meşalesi İbrahim Kaypakkaya yoldaşın Amed Hapishanesi’nde katledilmesinin 51. yılındayız. Önder yoldaşımızın 18 Mayıs 1973’te katledilmesinden sonraki yarım asırlık zaman diliminde Türkiye ve Türkiye Kürdistanı toplumsal mücadeleleri tarihinin gelişim seyri, İbrahim Kaypakkaya’nın görüşlerini sadece doğrulamakla kalmamış aynı zamanda güncel kılmıştır.

Selahattin Demirtaş'a ve bütün tutsaklara...

"YÜREĞİN UMUT ETTİĞİ O ADRESTE" "LI DILÊ KU DIL HÊVÎ DIKE"

Düşkünlüğün, alçaklığın, düzenbazlığın, bağnazlığın, ırkçılığın, sefilliğin, çürümüşlüğün, bencilliğin, rezilliğin ve vurdumduymazlığın rağbet gördüğü bu topraklar sana göre değil dostum.

Yıllardır tanırım seni.

Hani, yüz yüze görüşmüşlüğümüz olmasa da, beraber oturup bir bardak çay içmemiş, tek kelime sohbet etmemiş olsak da, sen hep aşinaydın bana.

Bir aralar bu aşinalığa bir isim bulayım dedim ama inan hiçbir yere oturtamadım.

Akraba desem, değil.

Komşu desem, hiç değil.

TKP-ML MK Siyasi Büro Üyesiyle Röportaj: “Partimiz 53. Mücadele Yılında Faşizme Karşı Savaşını Kararlılıkla Sürdürecektir”

” Kitlelerin hakim sınıfların siyasetinden bağımsız, kendi siyasetini örgütlenmesi ve dahası bir güç olarak ortaya çıkmasını önemsiyoruz. Bu anlamıyla başta İstanbul 1 Mayıs Taksim alanı olmak üzere, işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların ve halk gençliğinin 1 Mayıs’ta Alanlara çağrısını değerli ve anlamlı buluyoruz.”

– Öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

– İsmim Özgür Aren. TKP-ML MK, Siyasi Büro üyesiyim.

Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi

Ah... kuzucuğum ah...

Ne oldu bize böyle.

Ne oldu.

Her şey tıkırında giderken...

Neler yaşadık böyle.

Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne

Veyahut da.... veyahut da...

"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde  bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi  bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.

Yoksa... yoksa...

Daha dün bir; bu gün iki

Sayfalar