Sînor u Mirin (Sınır ve Ölüm)
T.C beslemesi IŞİD çetesinin Kobane’ye yönelik saldırıları hız kesmeden sürerken bizler de Kürdistan Hukukçular Derneği olarak çeşitli emperyalist güçlerinin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabasının bir sonucu olarak TC-KDP işbirliğinin etkisiyle Rojava’da her gün yeni katliamlara imza atan bu paravan örgütün sınır bölgelerinde halka yaptığı zulmü yerinde görmek ve yaşananları bir de bölgedeki insanların dilinden dinlemek için Urfa’nın Birecik ilçesinde bulunan çadır alanını ve sınır köylerini ziyaret etme kararı aldık. Yolculuğumuza sabahın erken saatlerinde başlayıp yaklaşık 1-1,5 saat sonra URFA’ya varıyoruz. Yolun sağındaki ve solundaki billboardlardaki ‘’Milletin adamı: Tayyip Erdoğan” afişleri dikkatimizi çekiyor ve hayırdır diye sormadan edemiyoruz. Halktan biri “Valla hayır değil, şerdir” diyor ve ekliyor “Bu adam ne zaman bizim topraklarımıza gelse buralarda kötü şeyler oluyor”. Urfa’dan yaklaşık bir saat sonra Birecik’e oradan da sınıra sıfır noktada Fırat’ın kıyısına kurulan Ziyaret Köyü’ne varıyoruz. Arabalardan inip çadır alanına yöneldiğimizde çadır alanı ve yolların tozla kapandığını görüyoruz. Direniş çadırlarındaki halk “Bunlar da IŞİD’in kimyasal tozları ‘’diyerek bizi sıcak bir gülümsemeyle karşılıyor. Halk bizimle sohbet ederken biz daha çok sağda solda ne var ne yok onu öğrenme telaşı içerisindeyiz. Fırat’ın hemen karşısında Suriyeli Sığınmacıların bulunduğu çadır alanları hepimizin dikkatini çekiyor. Cerablus kentine uzaktan bakıyoruz, şehrin tamamı IŞİD’in kontrolü altına girmiş durumda. Dürbünü alıp baktığımızda şehrin her tarafında IŞİD bayraklarını çok net bir şekilde görüyoruz. Çadır alanına gelen Rojava’lı bir yurttaş başlıyor durumu bize aktarmaya ve hepimiz onun söylediklerine odaklanıyoruz.’’Kobane günlerdir kuşatma altında, her taraftan saldırıyorlar, şehrin büyük bölümünde günlerdir elektrik yok, su kuyularına zehir atıldığından kaynaklı içme suyu bulmakta dahi zorluk çekiyoruz. Musul’dan ve işgal ettikleri diğer bölgelerdeki silahların büyük bir kısmını Kobane saldırısında kullanıyorlar. Şehit düşen arkadaşlarımızın çoğunda ne bir kurşun mermi izi ne herhangi bir yara bere izine rastlamadık. Kimyasal silah kullandıklarına dair elimizde istihbarat bilgisi var. T.C IŞİD’e açıkça istihbarat veriyor ve IŞİD bu istihbaratı alır almaz Kürt bölgelerine saldırıyor. IŞİD yöneticileriyle Türk askeri yetkililerinin yan yan çekilmiş fotoğrafları elimizde mevcut.” Halktan biri söz alıyor ve yaklaşık 1 km uzaklıktaki tepeyi bize göstererek ’’Akşam çok şiddetli çatışmalar oldu ağır silahlarla ve tanklarla saldırdılar.Ypg bu saldırıları geri püskürttü tanklar imha edildi, şehit düşen arkadaşlarımızda var.IŞİD ölülerini arazide bırakıyor ve çevrede çok sayıda IŞİD ölüsü var.‘’ dedi.
Tüm bunlar olurken yanımızdaki insanların karşımızdaki tepeye dürbünle bakmaları bizi de çok meraklandırıyor, biz de alıyoruz elimize dürbünü bakıyoruz tepeye sabırsızlıkla, o anda herkeste bir heyecan dürbün kapma telaşı. Tam karşımızda YPG’lileri görüyoruz hakim tepeleri tutmuşlar heyecanımız daha da artıyor. Sonrasında sınır köyü olan Ziyaret Köyü’ne gitme kararı alıyoruz. Arabalarımız toprak yolda yavaş yavaş ilerlerken T.C askerlerinin gözetleme kulelerinin çoğunu terk ettiğini görüyoruz. Sınırda her gün Kürtleri katletmekten geri durmayan T.C tüm sınırı IŞİD’in kontrolüne bırakmış durumda. Ziyaret köyüne vardığımızda köylüler bizi karşılıyorlar birazda tedirgin olarak. Köye gelen giden çok oluyor bu bizleri de tehlikeye düşürüyor diyorlar. Amed’ten geldiğimizi söylediğimizde biraz rahatlamış gibi oluyorlar ancak haklı olarak tedbiri elden bırakmıyorlar. Köye her araba geldiğinde kim geldi diye kontrol ediyorlar ve bunun sebebini bize açıklıyorlar. Ziyaret sınır köyü. Köyün bahçelerini çeviren tel örgüler aynı zamanda T.C ‘nin çektiği tel örgüler.Tel örgülere dokunduğumuzda bir garip oluyoruz .Kürt halkının tel örgülerle nasıl da bölünmeye çalışıldığını daha rahat görüyoruz. Bu tellerin sınıra değil halklar arasına çekildiğini söylüyor birisi.
Muhtarla görüşüp bilgi aldıktan sonra bahçeye çıkıyoruz, bir arkadaş tedirgin bir şekilde çağırıyor bizleri. Hep birlikte onun gösterdiği yere baktığımızda eli kanlı, Kürt kasabı IŞİD üyeleriyle göz göze geliyoruz.2 tanesi dikkatlice bize bakıyor birisi acele arabaya binip sınırın diğer tarafındaki köyün arka tarafına gidiyor. Bize en fazla 100 metre uzaktalar aramızda sadece tel örgüler ve mayınlı arazi var. Köyün her tarafına bayrak dikmişler ve ellerindeki kameralarla çevreyi gözetliyorlar. O anda hepimiz değişik bir ruh hali içerisindeyiz. Kimimiz tedirgin, kimimiz öfkeli kimimiz suskun. IŞİD şu anda tam karşımızda biz de öylece donmuş vaziyetteyiz. Onlara bakarken patlamamış ve öylece apaçık ortada duran mayınları görüyoruz aynı zamanda patlamaya hazır koca yürekleri. Bir arkadaşın bana dokunmasıyla irkiliyoruz gördüğümüz tablo karşısında dehşete kapılıyoruz. Muhtar’ın ayağının altına konan sinekler, ayağındaki küçük kurtlar bizi kendimizden geçiriyor. Muhtar yakın zamanda mayına bastığını ayağının yaralandığını savaş durumundan kaynaklı tedavi edemediğini bize anlatıyor. Doktora gittiğinde ise doktorun Kürtçe konuştuğundan kaynaklı kendisini tedavi etmediğini belirtiyor.
Köyden ayrılma zamanı geldiğinde hepimizin yüreği buruk. Ardımızda bir savaş coğrafyası, üzerlerine bombalar yağan bir halk, önümüzde yapay sınır çizen tel örgüler, savaşın ortasında yavaş yavaş akan Fırat. Köylüler ’’Bu topraklara özgürlük ve barışın geleceğinden hiç şüpheniz olmasın, özgürlük zamanlarında buluşmak dileğiyle” diyerek bizi uğurluyorlar. Çadır alanına gelirken IŞİD’ın silah taşıdığı araçları arazide bırakıp kaçtığını gözümüzle görüyoruz. Çadır alanındakilerle selamlaşmadan sonra yakın zamanda yine geleceğimizi belirterek oradan ayrılıyoruz. Önümüzde tozlu yollar, Urfa ovası arkamızda savaşın tüm çıplaklığı,yıkıntılar,acılı yürekler ve gönlümüzde Ziyaret Köyü ve tabii ki asla unutamayacağımız Ziyaret köyü muhtarının ayakları.
(Amed'ten bir ÖG okuru)
Son Haberler
Sayfalar
Hamas[1] -siyonist İsrail devleti denkleminde gazze'deki soykırım:
Açıklanan rakamlar muhtelif olsa da 7.Ekim.2023 ile 30.Mayıs.2024 tarihleri arasında, ezici çoğunluğu çocuk ve kadın olmak üzere, toplamda 36 bin Filistinli hunharca katledilmiş durumda. Yaralı sayısının 80 bini aştığı ve keza binlerce kişinin akıbetlerinin bilinmediği söylenmekte.
Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)
Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.
Emperyalizm Üzerine Notlar-3
Emperyalizm, Bağımlılık ve Eşitsiz Gelişme
Soru 3:
Türkiye Mali olarak ABD ve AB Emperyalistlerine Bağlıdır
Cevap:
Türkiye'nin mali olarak, mali olarak daha güçlü emperyalist ülkelere ihitiyaç duyduğu hatta bağımlı olduğu bir gerçektir. Ancak bu bağımlılık, bir yarı-sömürge ya da bağımlı ülke bağımlılığı gibi olmayıp, finansal olarak daha büyük olmamasıyla ilgilidir.
Bir Kez Daha: Tehlikenin Farkında mıyız?
Ermenistan’da Tavuş Hareketi Üzerine
Ermenistan Apostolik Kilisesi Tavuş İdari Başpiskopos’u Bagrad Galstanian önderliğinde başlatılan sivil itaatsizlik gösterileri, halkın yoğun katılımı ile devam ediyor. Ermenistan’a ait dört köyün, Azerbaycan’a iade edilmesi bardağı taşıran son damla oldu. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın derhal istifa etmesi isteniyor. 4 Mayıs’ta başlayan gösteriler, yol güzergahı üstünde bulunan Lori, Sevan, Geğarhunik… şehirlerinden halkın yoğun katılımı ile Yerevan’da sonlandırıldı. 26 Mayıs’ta Cumhuriyet Meydan’ında düzenlenen miting ile yüz binlere ulaştı.
“CHP’yi demokrasi cephesıne katılmaya zorlama” yaklaşımları üzerine - 2
Sol-sosyalizm adına adeta akıllara durgunluk veren yaklaşım örnekleri bu saptama ve belirlemeler. Yani sanki de CHP işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcilerinden ve T.C Devleti’nin koruyucu-kollayıcı ana güçlerinden olan bir sosyal demokrat parti değil de sol, sosyalist veya halkçı bir partiymiş gibi tenkit ve değerlendirme konusu yapılıyor. Hal böyle olunca da burada kusur, varlık nedeni gereğince davranan bir sosyal demokrat partinin değil; sosyal demokrat partiye, sahip olmadığı/olamayacağı payeleri yükleyen yaklaşımların olur doğallığıyla.
İdeolojik Netlik ve Örgütlülük
Günümüzde özgür bir geleceğe doğru yapılacak her hamle, sınıf bilinçli bir duruşu ve buna uygun bir örgütlülüğü zorunlu kılar. Tüm bunlar da yoğun bir emeği ve fedakarlığı gerektirir. Sınıf bilincinden yoksun, kendiliğinden hareketlerle köklü değişimlerin-tarihsel kopuşların yaratıcısı olunamaz. Proleter ideolojiyle donanmış partilerin tarihsel misyonu tam da burada ortaya çıkıyor. Yine partisiz-örgütsüz bir duruşla özgür bir geleceğe dair hesaplar yapılmaz.
AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.
Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.
Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.
Piroğlu Ecevit (Nubar Ozanyan)
Özgürlük uğruna bedeni ölüme yatırarak bir mevsim aç kalmak… Onurlu ve özgür bir yaşam için kendisine ait olan her şeyi feda etmek. Budur, özgürlük mahkumlarının hikayesi! Dünya ve ülkemizin zindan direniş tarihi buna fazlasıyla tanıktır. Amed zindanından Metris zindanına uzanan direniş tarihi fazlasıyla buna tanıktır. Kolay mı saatlere günlere aldırmadan her gün herkesin gözü önünde santim santim erimek; yaşamın nimetlerine dokunmadan açlığa yatmak… 120 günden daha fazla süren bir direnişi sürdürmek; düşünmek ve hayal etmek bile insanı ürkütüyor.
ABRÜST - leylekler getirdi kız... leylekler...
"Sol Kal Sol Yaşa"
Sol tatile gitmişken...
Toplumsal yapı da; bir an bile parlamentarizmi savunmakta vazgeçmediğini ilan eden her insan ve siyasi yapı da ağır saldırılara maruz kalıyorken...
seçimlerle siyaset yapmak istiyen devrimcilerde proletaryaların her geçen gün ağırlaşarak hissettiği solcusuzluğa karşı da proletaryanın karşısına umut olma uğruna olsa da "Sol Kal Sol Yaşa" diyerekte çıkamıyorken...
fırsatta buyken... fırsatta buyken...
yazın gitsin kız... yazın gitsin...
abrüst... falan filan...
sanat da diyin gitsin.
Zap’a bomba Colemerg’e kayyum (Nubar Ozanyan)
Türk patronlarının ve generallerinin Kürt ve emek düşmanlığı kapsamlı ve planlıdır. Sınırlı bir zaman ve belli bir dönemle sınırlı değildir. Süreğendir. Demokrasiyi gerçekte değil sözde bilir. Uygulamada değil yasalarında yazılı haliyle tanır. Ki bunu bile kaale almaz. Tarihten günümüze dek en iyi yaptığı şey işgal ve Türk olmayan halkların canını almaktır. Emek ve topraklara konmaktır. En iyi bildiği ise “Yakma-Yıkma-Çökme”dir. İkiyüzlü ve sahtekâr olduğu kadar kinci ve intikamcıdır.