Cuma Eylül 20, 2024

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Devrimci ve komünist hareketin uzun yıllara dayanan bu zayıf ve dağınık hali doğal olarak sınıf düşmanlarına karşı mücadelede bir saldırı politikasından, yeni mevziler kazanma durumundan uzaktır. Kısacası mevcut durumda savunma ve var olanı koruma telaşındadır. Oysa var olanı korumanın yolu yeni mevziler kazanmaktan geçer. Yani savunma halinden çıkarak ve en önemlisi de geniş emekçi yığınların desteğini de alarak saldırı durumuna geçmektir.

Bu durum hem devrimci öznelerin moralini yükseltir ve hem de daha derli toplu bir örgütsel yapının inşasını sağlar. Kazanma bilinci, zorluklarla mücadele alışkanlığı tam da böylesi devrimci bir iklim içinde şekillenir.

Devrimci ve komünist hareketin sınıf savaşımı içindeki bu dağınık ve geri duruşunu, pratik olarak içinde bulunduğu bu savunma duruşundan bağımsız olarak ele alamayız. Hiç kuşkusuz bu değerlendirmelerimiz genele dairdir. Yoksa bazı coğrafyalarda tek tek parti ve örgütler kitle desteği anlamında daha güçlü ve savaşçı bir çizgide yürümekteler.

Bu objektif tablonun genel manada devrimci ve sınıf bilinçli öznelerin faaliyetleri üzerinde olumsuz etki yaratmaması düşünülemez. Açık ki, pratik başarısızlıklar kitlelerle var olan bağların daha da zayıflamasını tetikler. Mücadelenin haklılığına dair ortaya çıkan tereddütler, devrimci görevleri yerine getirmede başgösteren zayıflıklar giderek artar.

Tüm bunların yaşandığı yerde somut durumu çözümlemek ve buna uygun olarak andaki görevleri asgari düzeyde yerine getirmek mümkün olabilir mi? Bu soruya gönül rahatlığıyla evet yanıtı verilemez.

Çünkü, devrimci ve komünist hareketin gelişimi andaki sorunlara-kendiliğinden gelişen kitle hareketlerine doğru bir tarzda yapacağı devrimci müdahalelerle olur. İçinde bir dizi yetersizlikler barındırmasına rağmen Gezi İsyanı, bu anlamıyla büyük ve eğitici tecrübeler içermekte. Erdoğan ve suç ortaklarının bu sürece dair her fırsatta öfke kusmaları yalnız sınıfsal düşmanlıklarına değil, aynı zamanda yaşadıkları derin korkuya işaret etmektedir.

Çünkü sokaklarda dişe diş yürütülen bir mücadele kitlesel bir karakter kazanırsa, bu egemen güçler cephesinde büyük bir korkuya yol açar. Dikkat edilirse egemen sınıflar, yargı kurumları, militarist güçleri vasıtasıyla demokratik hak ve özgürlük mücadelesini işçi ve emekçilerin düşünsel dünyasında yok etmeye çalışıyorlar. Bundan dolayı her demokratik tepkiyi suç sayıyorlar. Onlar için demokrasi sandıklara atılan oyla sınırlıdır. Egemen sınıfların çıkarlarını korumakla yükümlü olan yasalara her koşulda biat etme zorunluluğudur.

Sınıfsal tutum, devrimci duruş her koşulda bağımsız düşünmeyi-bağımsız hareket etmeyi ve alternatif olan devrimci seçenekte ısrar etmeyi zorunlu kılıyor. Güncel bağlamda da asıl olan emekçi yığınların dikkatini faşist iktidar kliğine karşı fiili-meşru direnişlere yöneltmektir. Egemen güçlerce sandıklara hapsedilmeye çalışılan sahte demokrasi oyunları ancak böylesi ileri hamlelerle bozulabilir. Ufku sistem içi mücadele araçlarına endekslenmiş, hak alma bilincinde yetersiz-değiştirme gücünden yoksun işçi ve emekçi yığınların bakış açısı böylesi devrimci pratiklerle değişim sürecine girebilir.

Tabi ki, bu pratik mücadelede okun sivri ucunu, iktidardaki burjuva kliğine yöneltmek, bu yönlü teşhir faaliyetlerine ağırlık vermek, andaki taktik yönelim bakımından doğrudur. Ama bunun böyle olması diğer burjuva muhalefet kliği ile ittifak kurmak anlamına gelmez.

Bilakis diğer burjuva kliğin işçi ve emekçiler cephesinde haklı olarak iktidara yönelen tepkileri “demokrasi” ve “özgürlük” yalanlarıyla sistem içinde tüketme çabaları deşifre edilerek teşhir edilmelidir.

TC tarihi özellikle son 50 yılında burjuva muhalefetinin izlemiş olduğu bu ikiyüzlü politikalar açısında oldukça eğitici ve zengin derslerle doludur. Bugün de aynı tehlikelerle karşı karşıyayız.

1747

ABD Başkanlık Seçimi Ve Geride Bıraktıkları!

4 Kasım 2020 tarihinde ABD'de yapılan başkanlık seçimi geride bir çok tartışmayı bıraktı. Geride kalan tartışmaları bir kaç başlık altında şöyle toparlayabiliriz.

1. ABD Başkanlık seçiminin neden bu kadar önem arz ettiği.

2. Trump'ın gitmesinin neden bu kadar önemli olduğu.

3. Jeo Biden'le esen barış havası gerçekçi mi?

ABD, Trump'la birlikte belli bir tecrit olmuşluk yaşamış olsa da dünya üzerindeki önemini hala koruyor. Doların ticari alışverişte fiyatları belirlemesi, değişim aracı olması dünya borsalarını ve ticaretini etkilemeye devam ediyor olması.

Mücadele edeceğiz, faşizmi yıkacağız, biz kazanacağız!

Albayrak'ın istifa ettirilip tüm suçun ona yüklenme çabası ne AKP'yi ne de Erdoğan'ı kurtarabilir.

Türkiye ekonomisi sarmal bir kriz içinde. Kriz, ekonominin sadece bir kesitiyle ilgili değil, tüm yönleriyle içiçe; sanayi, inşaat sektörü, tarım çökme sinyalleri veriyor. Covid-19 pandemisiyle krize giren ekonominin düze çıkarılması ne Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması ne de Berat Albayrak’ın istifa ettirilmesiyle düzelecek gibi.

Bir Yılmaz Dersim/Nubar Ozanyan

Herkes Yılmaz’a sevdalı, Yılmaz Dersim’e sevdalı. Açıklaması zor bir çelişkidir bu. Nereden gelir, bu tükenmek bilmez Dersim sevdası.

Bu sevdayı, bu denli güçlü ve çekici kılan; Dersim topraklarını, dağlarını, süt gibi akan sularını sevdanın diğer adı yapan nedir? Neden her derin sevdanın adı hep Dersim olur? Rüyalarımızdan çıkmayan, kayalara vuran acının adı neden hep Dersim olur?

Rumlara Dair Tarih (B)İlgisi[*]

“Kendimi saklayarak yaşadım aranızda

Hiçbir zaman bulamayacağınız mezarlar kazdım
İçlerine hayatımı gömdüğüm
Oysa adlarımız vardı bizim
Daha içten, daha derin ve daha gerçek
O adlar ki kanımdır benim senin için ise toz.”[1]
 

PKK-KDP Savaşı Kime Hizmet Eder?

"Eğer bir savaş çıkarsa bu KDP ile PKK arasındaki bir savaş olmayacaktır. Tüm Kürtleri kapsayacak bir savaşa dönüşebilir. Dolayısıyla bu savaşın kazananı Kürt düşmanları olur. Bu savaş Kürt düşmanlarına hizmet eder."

 

1.Emperyalist Paylaşım Savaşı’ndan sonra dört parçaya bölünen -bölgesel 4 gerici, faşist devlet arasında paylaştırılan- Kürtler, bu yönetimlerle barışık olmamış, sürekli mücadele içerisinde olagelmişlerdir.

Gerçeğe ışık, devrime pusula: Mehmet Demirdağ

Sınıf mücadelesi, çok yönlü ve kapsamlı bir olgudur. Sömürü ve zulme dayalı düzenlere karşı kapsamlı bir konumlanışı, ezilenlerin saflarında üretilen tüm pratiği ve toplumsal dönüşümün kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasal tüm biçimlerini kapsar. Bu bakımdan, sınıf mücadelesi sadece doğru tespitlere ve siyasal çözümlemelere değil esas itibari ile ona müdahale edebilecek bir örgütlenmeye ihtiyaç duyar.

Emperyalizm tartışmaları üzerine / Mehmet Emin Gündoğdu

Ekonomisi çıkmaza giren Türk devleti, yetiştirdiği çetelerini ve paralı askerlerini başta Amerika ve İsrail olmak üzere çeşitli emperyalist devletlerin hizmetine vererek bölgede saldırgan bir tutuma girdi. Kimileri bu saldırganlığı, gelişen ekonomiye pazar arama olarak değerlendiriyor, kimileride benim gibi, emperyalist devletlerin paralı askeri olarak değerlendiriyor.

Azerbaycan Tezkeresi ve Emperyalist Yayılmacılık

17 Kasım 2020 tarihinde TBMM’de “Azerbaycan’a Asker Gönderme Tezkeresi” kabul edildi. Peşinden bütün iktidar yanlısı gazeteler: “102 yıl sonra tarihi buluşma” ve esas olarak da: “Türk Askeri 3 Kıtada” [1] başlıklarını büyük puntolarla yazdılar.

„Dersim katliamının gerçek sorumlusu„ sorunu üzerine

Taner Akçam, „Dersim ve Tarihle Yüzleşmek“ başlığı taşıyan sunumunda ; „Dersim idamlarından hareketle, Türkiye‘de tarihle yüzleşme sorunları üzerine yedi tez ileri sürmek istedim.“ der, ve bu tezlerin birinde de şunları ileri sürer:

„Tez dört: Dersim katliamını Cumhuriyet Halk Partisi örgütlemiş ve hayata geçirmiştir; bu cümle bu açıklıkta söylenmedikçe bu ülkeye demokrasi ve barış gelmez.Cumhuriyet Halk Partisi‘nin Dersim insanına özür borcu vardır.(...)“ (Özgür Gelecek .16.11.2020).

Irkçılık/ Faşizm Suçu[*]

 

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine!”[1]

 

Irkçılık, faşizm tartışmaya açık değildir; kapitalizmden mülhem, insan(lık)a karşı işlenmiş ve hâlâ işlenmekte olan bir suçtur. Dört yanımız ırkçılık, faşizm suçuyla kuşatılmışken; eski Zimbabwe Başkanı Robert Mugabe’nin şu uyarıları “es” geçilmemeli:

“Beyaz arabalar hâlâ siyah lastikler kullandıkları sürece ırkçılık asla bitmeyecektir.

Yoksulların Başkaldırısı ve Kadınlar (Tarihsel Bir Bakış)[*]

 “Bilginin elde edilmesi,

bizi iyiye ulaştıracaktır.”[1]

 

“Yeni sol” söylemler, postmodern tahlillerin ışığında, genellikle ezilenlerin durumlarının parçalılığı üzerinde durur ve bunun sonucu, parçalı mücadele stratejilerini öngörür. Etnik unsurlar kimlikleri, kadınlar cinsiyet eşitliği, işçiler hakları, LGBTI bireyler tanınma… için mücadele etmelidirler; bu mücadeleler arasında zorunlu bir nedensellik ya da hiyerarşi yoktur; bunlar en iyi olasılıkla koordine edilebilir- geçici olarak…

Sayfalar