Salı Mart 4, 2025

Tarihe dip notu olarak bırakılan görseller üzerine kısa değerlendirme… (İsmail Cem Özkan)

Uzun zamandır ölen / öldürülen devrimcilerin portrelerini çizdim, doğum tarihleri ve ölüm tarihlerini araştırdım ve bir şeyin farkına vardım; ailesi biraz orta düzeyde geliri varsa, bürokratsa, iyi eğitim almışsa onların doğum tarihleri ve ölüm tarihleri belliyken, ingilizce "noname" denilen, fakir ailenin çocukları, inanmış, hayatını ortaya koymuş ya da tesadüfen orada olan ve bir kaza ya da hedef gözetilerek öldürülen insanlar/ devrimciler... Onlar hakkında bilgi bulmak için ince eleyip sık dokumama rağmen haklarında hiç bir iz yok ama yere düşmüş bir beden, kavgaya bırakılmış son nefeslerini hissettim...

Devrimci hareketler belki illegalite adı altında kayıt tutmadılar, belki var olan arşivleri polisin eline geçti falan filan bahaneler olsa da bu "isimsiz" devrimcilerin anıları ne yazık ki yok...

Hani sahneye çıkan ve sahne tozuna sesini bırakan oyuncular gibi, baş rolde değilse, tiyatro sahibi değilse, sürekli amatör ruhla profesyonel oyuncu olarak sahnede yer almışların isimleri öldükleri ya da sahnede yer alamayacak kadar yaşlandıkları durumda unutulmaları gibi...

Sahne unutmaz derler ama insanlar unutuyor...

Devrimciler de "anıları mücadelemizin yolunu aydınlatıyor" dedikleri hakkında bilgi yok, isim, ölüm tarihleri bile tartışmalı bir çok devrimci var... Hadi fotoğrafları yok kabul edelim ama ölüm tarihi belli olmaması nasıl bir durum, doğum tarihi bilinmeyen devrimciler devrim yolunda hangi kaldırım taşının üzerinde yerlerini alıyor?

Her insanın hayatı var, eğer bu dünyada doğmuşlarsa, her birinin kişisel tarihi var ama o tarih birikim yapacak kadar değerli gözükmediği için sanırım unutulmuşlar...

"Unutulmadığı" söylenen ama yanlış bilgiler ile anılanlar, kullanılan fotoğraf, kullanılan bilgiler, yaşanan olayların çelişkileri içinde o kişinin gerçek yaşamı nerede duruyor?

Yanlış bilgi ile nasıl bir birikim sağlanır?

Portreler altına iki rakam arasında çizgiyi siz bulun, araştırın diye tarih için dip notu oluştururken rakamları dahi olmayan bir çok portre sayfamda (https://www.facebook.com/galatagazete34/photos_albums) yerlerini korumaya devam ediyor...

Tarih unutmayacak denir ama insan unutursa tarih ne yapsın?

Tarih ile yüzleşilecek denir ama öz eleştiri için birikimlerin olduğu hayatlar flu olunca nasıl yüzleşilecek, nasıl ders çıkarılacak?

"Unutursak kalbimiz kurusun" sözü çok söylendi, bakalım kaç kalp kurumuş bu dünyada?

Tarihte öyle olaylar var ki, örneğin bir olay olmuş, birden fazla devrimci katledilmiş... Orada orta düzeyde eğitimi olan, ilişkileri olan ailenin çocuğu sürekli değişik yerlerde adı öne çıkarılıp anılırken, aynı olayda toprağa düşmüşler hakkında hiç bir bilgi olmaması nasıl açıklanır?

Sadece liderler mi anılacak?

Bir katliamdan geriye isimler kalır, bazen isim de kalmaz tartışmalı rakamlar kalır. Bir çok katliam yaşadı bu ülkede insanlarımız, rakamlar bile tartışmalı katliamlar ile dolu tarihimiz.

Tartışmalı rakam nasıl olur?

Kayıt tutulmazsa, sağlıklı bir veri akışı olmazsa, sadece duygusal sözler dışında bir şey bırakılmazsa geleceğe aktarılan ne kalır? En yakın katliamın rakamları bile tartışmalıdır, bırakın biraz uzak olan katliamları...

Katilleri arıyoruz, katliamda ölenleri de arıyoruz anmak için...

Acaba o olayda öldüğü söylenenlerin kaçının mezarını, geçmişini, hikayesini biliyoruz?

Sanırım bizler günü kurtaran, ihtiyaç olan bir kaç "markalaşmış" isim dışında olanları görmezden geliyoruz, çünkü ihtiyaç olursa anımsanacaklar hanesinde ekliyoruz...

Umarım tarihimiz gerçek veriler üzerine oturur bir gün, belki o zaman geleceğe daha umut ile bakma fırsatımız olur...

Görsel tarihin oluşumunda büyük katkıları olan ve hiçbir çıkar gözetmeden gönüllü katılan arkadaşlarımız Uğur Yıldız, Gazi Çağdaş benim porte çizimlerime en büyük katkıyı sağladılar ve sağlamaya da devam ediyorlar, özellikle Uğur Yıldız, araştırıyor, buluyor ve bulduklarını renklendirip, görünür kılıyor… Elbette “unutulmasın diye” oluşturulan sayfalar, kişisel tarihinden kendi arkadaşını, yoldaşını paylaşanların katıkları önemlidir, her biri sol tarihin görsel oluşumuna katkı sundular… Anı kitabı çıkaranlar, 68 ve 78 sürecin örgütlü yapıları ve ardından gelen hareketlerin sayfaları, albümleri büyük katkı sundu. Onların kattıkları ile uzun bir çalışma ortaya koydum, iyi ki varlar ama yeterli mi bütün bunlar, sanırım yeterli olsaydı bu notu yazmazdım…

Bu yazıyı sadece görsel tarih dip notu için yazdığım unutulmasın, çünkü öyle belgeler ile çok ince ve titiz çalışan çok arkadaşımız/ vakıflar/ yayınevleri var ki, onların emekleri asla unutulmamalıdır…

İsmail Cem Özkan

9540

T.“C”NİN HÜLASASI: “HAYATA DÖNÜŞ” HAREKÂTI’NDAN ROBOSKÎ’YE![1]

 

“Acı veriyorsa geçmiş;

geçmemiş demektir.”[2]

 

“Geçmiş” diye sunulan ama bugünden, yani T.“C” hülasasına denk düşen “Hayata Dönüş” harekâtı’ndan Roboskî’ye uzanan vahşetten söz etmek; egemen hukuk(suzluk), zorbalık, şiddet tarihinin sayfalarında gezinmektir.

Kolay mı?

BE ZİMAN JÎYAN NA BE![1]

 

“Yaradılış gözyaşı vermiş bize,

acıma çılgınlığı vermiş,

İnsan artık dayanamaz gibiyse,

 üstelik

Ezgiler, sözler bağışlamış bana, yaramı

Bütün derinliğiyle dile getireyim diye;

Ve acıdan dili tutulunca insanın,

bir Tanrı

Çektiğimi anlatayım diye

bana dil vermiş.”[2]

 

Paris katliamının failleri ve düşünülmeyenler

 

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

KÜÇÜK BURJUVAZİNİN ÖZGÜRLÜĞÜ ARADIĞI YER

Küçük burjuva aydınları sosyalizmi sevmezler. Gerçekte, onların sevdiği düzen, kapitalist sistemdir. Kapitalist sistemin kendilerine dokunmamasını isterler. Onların tek istekleri; “özgürce yazmak”, “özgürce sanatlarını gerçekleştirmek”... Ancak, bu kutsal “özgürlüğün” içinde, kapitalist sistem tarafından ezilen işçi ve emekçilerin özgürlüğü yoktur. Onlara göre, işçi ve emekçilerin görevi; kapitalist iş bölümü gereği sermaye sahibine artı-değer üretmek...

İSLÂMCI-MUHAFAZAKÂRIN ZİHİN HARİTASINDA BİR GEZİNTİ: “NASIL BİR KADIN(LIK)”?[*]

 

“Biri kurbağa öper,

biri yüzyıllarca uyur,

biri 7 cüceyle yaşar,

biri kuleye kapatılır.

Bir masal prensesi olsan bile

kadınlık zor.”[1]

 

1. Arap-İslâm İmgeleminde Kadın: Arzu ve Tehlike

 

ZİNDANLARDAKİ ÇIĞLIK, BÜYÜK ÇIĞI OLUŞTURACAK…[1]

 

“Tarih, gelecek için

kavga verip, yitirmiş bile olsa,

insanlık için vuruşanları

hiç unutmaz.”[2]

 

Şu an elim tuttuğum 29 Ekim 2012 tarihli mektup Erzurum H-Tipi Kapalı Cezaevi’nin B-Blok’undaki 4. Odadaki Muzaffer Yılmaz’dan geldi…

Büyük kalıcı tarihsel projeleri birlikte inşa edelim...

12 Mart,12 Eylül ve daha sonraki süreçlerden günümüze dek Türk Devletinin zulmüne maruz kalmış, ülkesini, terk etmek zorunda bırakılmış, Ailesinden, eşinden, dostundan, kardeşinden, yoldaşından ve uğruna mücadele yürüttüğü halkından nedeni ne olursa olsun kopmak zorunda kalmış; kimileri işkence görmüş, kimileri uzun yıllar zindanlarda kalmış 120 civarındaki Sürgün 15 Aralık 2012 tarihinde Köln’de bir araya gelerek Avrupa’da Sürgünde yasayan İnsanların sorunlarına sahip çıkmak, bulundukları ülkelerden imkanları ve olanakları ölçüsünde Sürgünlüğe yol açan Türk Devletinin bugünde devam eden ba

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

Sayfalar