Tayyip'i, tayyip'e olan güvende yendi
Ah... kuzucuğum ah...
Ne oldu bize böyle.
Ne oldu.
Her şey tıkırında giderken...
Neler yaşadık böyle.
Bu seferde kediler chp'nin lehine mi trafoya girdi ne
Veyahut da.... veyahut da...
"Sizin siyasetçiler bizim sermayeden bir kaç kişiyi yemeye niyetlenirde bizde hemide hala iktidardayken sizlerden daha fazlasını ham... ham... etmeyiz mi ha..." demenin yarattığı korku uzlaşısı dolu komplo teorileriyle mi bundan sonraki seçimleri açıklayacağız.
Yoksa... yoksa...
Daha dün bir; bu gün iki
Tayyip bir kaç gün evvelden tartışılmaz bir şekilde zaferini ilan etmemiş miydi ki...
Emekçinin - emeklilerin hali de o zamanlarda "niçe" değil miydi...
O zamanlarda da hemi şimdi hiç olmadığı gibi millet yağları, makarnaları fiyatları yarın ne olacak diye koli koli; mağazaları yağmalarcasına, birbirlerini de ezerlercesine aldıklarını televizyonlarda seyir etmediydik mi ki...
Sonra... sonra.... kuzucuğum ne zamandan beri biz proletaryaların midesi de...
Sanki seçimlere altılı masa da katılmamışta....
Altılı masanın adayi da tek başına seçimlere katılmışta...
Zıp zıp mahirler ile veliler de altı masanın adayı bol keseden milletvekilliği dağıtırken yanında da değillermiş gibi de...
Hadi tüm bunlardan da vazgeçelim.
Dostlukların, karekterlerin; partilerince taşınan kitlelerin...
"İnsanların Satıldığı Meydan" Saraçhane...
... haline getirilen yerde partisinin içerisinde bir kaçı kişinin de başına diktirilircesine yardımcı yapılmış olmasından da vazgeçelim...
O yardımcı ilan edilenlerden biri de ekranlarda hepimizi gözyaşına boğdururcasına partisinin başkanına: "baba.... baba..." partisinin başkanı da ona: "evladım, evladım..." diyerek koşupta sarılmamış mıydı...
O hani girdiği her delege oylamasında kazanamayan, parti başkanının kontenjanıyla da kazanabileceği yerde milletvekili olabilen imajör, nankör, andan bey'in bahçıvanı kılıklı; hani şu parti başkanının veda konuşmasında gözyaşlarına boğulan o insan da var ya...
Ahhh.... yazamayacağım kuzucuğum... yazamayacağım...
Dilim varmıyor.
Sonunu getiremeyeceğim.
Kelimeler boğazımda düğümleniyor.
Seçimlerde, kongrelerde
O sandıklar... o sandıklar...
Açılırken....
Senatonun merdivenlerinde inen o insanları; .... oğlu'larıyla nankörlerle, satılan karekterlerle, bir olup hançerleyen...
her oyu... her oyu.... her oyu...
İyi ki aşk-ı memnun'un yazarı halid ziya bey bizim zamanımızda yaşamamıştı kuzucuğum...
İyi ki de yaşamamıştı.
Yoksa masallah halid ziya bey; ... oğluyla bir olup babayı....
takavuta.... ayıran biz proletaryaları görseydi aşk-ı memnun biz proletaryalar açısından şimdi okuduğumuz gibi bitter ile behlül arasında geçen bir aşk hikayesi olarak yazılmayacağı kesindi.
Ve dünya aleme de rezil hüsran olurduk kuzucuğum rezil hüsran.
Hırsızın hırsızlığını, yanlış yolda giden insanında yanlış yolda gitmesini kendi mahallesinde gerçekleştirmediği o eski güzel günlerde nerede kaldı öyle.
Ah kuzucuğum ah...
Kırk ziyarete; kırkta türbeye yakılmış mumumuz olmalı ki biz proletaryaların başına da böyle şeyler gelmedi.
Ve yeniden tüm bunlardan da faz geçersek...
Masa üstüne saçılan dolar kulelerinden...
Veyahut da
Tip'lilerin başarısız er lütfü'yi kurtarma operasyonundan...
Veyahut da
Beyaz türk memurlarının peşinde koşturulan proletaryalardan...
Veyahut da
Burjuva partilerinin sahibine göre kişnediklerini; çığrında çıkan tanju özcanlarında parti de kovulduğunu...
ceplerine koydukları dolar kuleleriyle...
"yetmez ama yine de chp" diyerek unutan gazeteci, televizyoncu; sözde muhalefet partilerden...
Veyahut veyahut da
İstanbul'da, ankara'da.... falanda filanda delegelerin, proletaryaların - kür
solun sağını satın aldığını görerek yeni paradikmalara uygun...
antalyalarda, uşaklarda, bolularda, afyonlarda vb.. vb... yerlerde işçiler, kürtler ... saldırıya uğrarken... bu saldırılara gocunmadan; oy veren, kazandıran...
proletaryaları, kürtleri de...
proletaryaların, kürtlerin görmesinden de vazgeçelim.
Ya, kuzucuğum....
Ya, proletaryacığım...
Başına bir felaket gelmeden...
Eşekten de düşmeden...
Soyuttan; togg'tan, kağandan, uçak gemisinden, uzaya giden ilk türk insanı kavramından kurtulup...
Bir kaç tahtanın, bir kaç tuğlanın ayırdığı büyük metropollerin odalarında beş on kardeş aile yaşarken; evlerimizi yıkacak olurlarsa hepimize de ev verirler; bizleri de borçlandırırlar mı gibi sorularla da karşı karşıya kalmadan...
Hayatlarıyla ilgili her türlü politikaları deprem bölgesi harici hiç bir yerde satın almadığını bilimsel olarak (seçimlerle) ispatlamış....
Proletaryacığım.....
Ne zamandan beri de tüm bu olup bitenleri, yaşananları midelerimiz bulanmadan, yüzümüzde kızarmadan, onurumuzda incinmeden... kabul eder olduk, satında alır olduk onu bilmem.
Tek bildiğim...
Proletaryaların davranışlarının örgütlenme şeklini belirlediğidir.
Ve....
Muhalefet, iktidardan daha beceriksiz daha güvensiz daha çirkef bir haldeyken...
Seçimlerde bilimsel olarak hareket ettiğini ispatlamış proletarya....
Bu muhalefeti satın alıyorlarsa...
beceriksizlik, basiretsiz konusunda muhalefete; tayyip'ten daha çok güvenmelerindendir.
Bakalım hele soğuk bir on günlük bayram tatilinde ege sahillerini tarihinin hiç olmadığı kadar dolduran....
"mutsuz, huzursuz...."
"ayaklandı ayaklanacak olan"
bu proletaryaların muhalefetle olan aşkı, bütünleşme çabaları da ne zamana kadar sürecek...
Ne kadar da başarılı olacak.
Ergün Aslan
Ergün Aslan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.
Son Haberler
Sayfalar
Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist /Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Rojava Komutanlığı : “Partimiz ve onun önderliğindeki ordumuz, devrimci savaşa önderlik etme yeteneğine sahiptir!” (2.ve 3 bölüm)
Bir doğal muhabirimizin gerçekleştirdiği röportajın ikinci bölümünde Rojava Komutanlığı Siyasi Komiseri ile 2017 Ağustos’unda Rojava’da ölümsüzleşen halk ordusu komutanlarından Nubar Ozanyan ve geçtiğimiz günlerde bir haber sitesinde yayımlanan darbeci-tasfiyeci güçlerin röportajında yer alan “Rojava güçlerine çağrı”ya yanıt konu edinildi. “Tek cümleyle ifade edecek olursam: Partiye mi darbeciliğe mi katılım?” diyen Siyasi Komiser’in röportajının devamı şu şekilde:(2)
Ölülerinin Üzerine Basa Basa Geliyorlar!
Göçmenler adı verilen; işçiler, emekçiler, toprakları alınmış köylüler, üretim araçları yok edilmiş ya da ellerinden alınmış mülksüzleştirilmişler; evleri başlarına yıkılmışlar, bombalarla yok edilmiş ya da sakat bırakılmış tüm ezilenler, açlığa mahkum edilmişler kararlı adımlarla, haramilerin üstüne üstüne yürüyorlar
Geliyorlar, barikatları, tel örgüleri, denizleri, okyanusları aşarak, önlerine dikilmiş askeri barikatları, ölüm melekleri adı verilen insanlık düşmanı burjuvaziden kendi yarattıklarını, emeklerini, alın terlerini, topraklarını geri almak için geliyorlar.
Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist /Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Rojava Komutanlığı : “Partimiz ve onun önderliğindeki ordumuz, devrimci savaşa önderlik etme yeteneğine sahiptir!” (1)
Bir doğal muhabirimiz Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Ortadoğu Bölge Komitesi Üyesi ve Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Ordusu Rojava Komutanlığı Siyasi Komiseri ve bir halk ordusu komutanı ile röportaj gerçekleştirdi. Elimize e-posta yoluyla ulaşan röportajı üç bölüm halinde yayımlayacağız. İlk bölümde halk ordusunun Rojava Komutanlığı Siyasi Komiseri ile Proletarya Partisi içerisinde yaşanan süreç, HBDH gibi başlıklar konu edinildi. “Söz eğer gerçeği yansıtıyorsa anlamlı ve değerlidir.
TKP/ML Kadın Komitesi :Kadınlar ve kadın mücadelesi KBDH ile daha güçlü
“Kadın sorunu” olarak tarif edilen cinsiyet sorununa giriş, kadının binlerce yıllık süreçte köleleştirilmesi, sömürülmesi, emeğinin, cinselliğinin, kimliğinin baskı altında tutulması, yok sayılması vs. ile yapılır. Bu elbette doğrudur, ancak eksik bir yaklaşımdır. Zira kadının tarihi (kimi sosyalizm ve demokratik halk iktidarları deneyimlerinde bu zincirlerin belli oranlarda da olsa zayıflatıldığı süreçler hariç) aynı zamanda direnişin, mücadelenin, bedel ödemenin ve ödetmenin de tarihi olarak anılmalıdır.
Ali Asker / İsmail Cem Özkan
Hozat’lı bir delikanlının atalarından duyduğu türkülere yaşadığı çağın ruhunu katarak yeniden üretmesi ile oluşur Ali Asker. Ali Asker devrime inanmıştır, devrimcidir. Bir gün gelecek eşit haklar içinde çok kültürlü bir ülkede yaşama hayalindedir. O Dersim’lidir. Acı ile yoğrulmuştur yakın tarih ve acıyı yaşayanlardan almıştır ağıdın, öfkenin nefesini. Henüz bitmemiş bir sürecin ara kuşağı olarak doğmuştur, zorunlu kalmıştır Elazığ'a göç etmeye. İyi ki de etmiştir, orada öğrenmiş ve yaşamıştır aşık geleneğini.
Mevsimlik işçilik, sınıf mücadelesinin önemli bir parçasıdır
Sofrayı zenginleştiren olmazsa olmazlar arasında bulunan, onları tüketmeden hayatın olmayacağı temel yiyeceklerden ekmekten domatese, çaydan patlıcana, pancarından patatesine… üretim süreçlerinde yaşanan sıkıntıların, zorlukların, sömürülerin, ırkçı tehditlerin; saymakla bitiremeyeceğimiz olağanüstü koşullarda yaşam mücadelesi vererek, üretilen besin kaynaklarımızın kimler tarafından toplanarak o sofraya ulaştığını düşündünüz mü acaba?
Onlar mevsimlik işçilerdir!
Kadın Komünarlar: “Kelebekler Zamanı” Bizim Hikayemiz [1]
Dominik’te 1930’da iktidara gelen faşist Trujillo 1960’lara geldiğimizde hala iktidardadır. Ve faşist diktatörlüğün en büyük destekçisi ABD emperyalizmidir. deta bir toplama kampıdır. Ama baskının, zorun olduğu her yerde isyan da filizlenir, ama yavaş ama hızlı. Kimi zEn küçük itirazı, baskı ve şiddetle, ağır işkencelerle, ölüm timleriyle karşılar faşist diktatör. Küçücük ülke aaman işaret fişeği yakabilecek öncüler çıkar, işte isyana yol veren, ön açan çıkışlardır bunlar. Faşist baskı ve zorun en ağırı da bu işaret fişeğini yakanların payına düşer.
Kolektif çalışmanın önemi üzerine -1-
Kolektifle yürümenin, örgütlü kişiliğin adıdır kolektif çalışma
Kolektif çalışma, kolektivizm üzerine literatürümüzde haylice bir külliyat mevcuttur. Hatta sekizinci oturumun ana gündemlerinden olan kültürel yozlaşmanın alt başlıklarından birini de kolektif çalışmada yaşanan problemler oluşturuyordu. Ancak bu oturumda merkezi düzeyde önem atfedilen konu hakkında kavrayışımızı sorgulamamız gerektiği açıktır.
Anadilde Birlik-Yerel Seçimlerde Birlik- Dursun Ali Küçük
9 Kürt partsinin anadilde eğitim ve her alanda kullanma ve geliştirme çağrısını ve çabalarını kutluyorum.
Çok isabetli bir adım olarak görüyorum.
Kurmanci ve Kırmanncki'de kesin ve mutlak birlik sağlamalıyız.
Anadilimiz hepimizin, ülkenin ve ulusun dilidir.
Burada ideoloji aranmaz.
Burada amacın nedir diye sorulmaz.
Dilimize sahip çıkmak ve resmi eğitim dil haline getirmek için; hangi görüş ve hangi parti ve hangi aydın ve şahsiyet olursa olsun kayıtsız şartsız üzerinde birleşmeliyiz.
Bunun sağa sola çekilecek bir yanı yoktur.
Kendi çizgine güvenmek: Örgütlerken örgütlenmek!
Geride bıraktığımız hafta, TC rejiminin karakterine dair net göstergeler sunmuş durumdadır. Türkiye’nin Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda bir gazetecinin “ortadan kaybolması” ile başlayan ve ardından TC ile S.
Emperyalistlerin Ortadoğu’daki siyaseti ve Türkiye:M. USTA
Emperyalistler yalnız 20. yüzyılda çıkarmış oldukları haksız dünya savaşlarıyla insanlığı büyük bir felakete sürüklemedi. Yarattıkları bölgesel savaşlarla, elde ettikleri aşırı karla, ezilen halklar üzerinde kurdukları sınırsız denetim ve sömürü politikalarıyla bu felaketlerine süreklilik kazandırmış durumdadırlar. Yani emperyalistlerin yol açtıkları yıkım, çok yönlü ve kapsamlıdır. Özünde emperyalizm bugün ezilen halklar için her gün yaşanan bir doğa felaketidir. Yaşama dair ne varsa yok ediyor. Dünya zenginliğinin esası bir avuç emperyalist tekelin denetimindedir.