Pazar Mart 16, 2025

TKP/ML-TİKKO Rojava Komitesi

“Pirsus’ta yaşanan katliamın sorumlusu TC. devletidir”

Faşizmin sayısız ve sınırsız katliam ve soykırımlara imza attığını bildiren açıklamada TC’nin en azgın ve en koyu ırkçı ve gerici politikalara sahip olduğu vurgusu yapılıyor.  TC Faşizminin emekçilerin gençlerin ve kadınların kanıyla beslenmeden sömürü ve hegemonyasını sürdüremediğine dikkat çekilen açıklamada Şunlara değinildi: “Varlık nedeni emekçi devrimci kanı olan TC faşizmi insanlık ve uygarlık düşmanı yüzünü Pirsusta onlarca devrimci genci katlederek yüzlercesini yaralayarak bir kez daha göstermiştir.

Rojava devrimini boğmak başta Kürt halkı olmak üzere Arap-türkmen-asuri halklarının özgürlük istemini ve demokrasi iradesini kırmak isteyen kan emici faşist TC devleti her türlü provakasyon ve saldırganlıklara devam etmekten faşist DAİŞ çetelerini besleyerek halkların başına bela etmekten asla geri adım atmamaktadır. 

Faşist TC devleti sadece kendi ülke halkının azılı düşmanı değildir aynı zamanda Ortadoğu, Balkan, Kafkasya halklarının da yeminli düşmanıdır. Tarihi yüz yıla dayalı burjuva-feodal devlet bir yandan demokrasi çözüm yalan ve aldatmacısına başvururken diğer yandan bildik zorbalık yolunda yürümekten asla geri durmamaktadır. 

Politik olarak ciddi bir yönetememe krizi yaşayan faşist TC devletinin AKP hükümeti kanla yıkanmış yüzünü göstermekten kurtulamıyor. Her demokrasi-barış-çözüm söyleminin ardında iğrenç bir ikiyüzlülük sinsi bir sahtelik yatmakta vahşi katliam provakasyon planları hazırlanmaktadır. 

Kobanê'nin yeniden inşası için emek ve fedakarlıklarını ortaya koyup örgütlemek için bir araya gelen yüzlerce SGDF'li devrimci gence yönelik gerçekleştirilen onlarcasının ölümüne yüzlercesinin yaralanmasına yol açan imha ve yok edici saldırganlığın arkasında faşist TC devleti ve onun AKP hükümeti vardır. Seçim süreci boyunca HDP bürolarına yönelik gerçekleştirilen imha saldırılarının bir benzeri Pirsusta devrimci gençlere yönelik gerçekleştirildi. Bu türden barbar ve vahşi saldırılarla kitlelerde korku psiklojisi yaratmaya devrimcileri emekçileri sindirmeye diz çöktürmeye çalışanlar fena halde yanılmaktadır.”

Açıklamanın devamında, “faşizmin kendi yok edici katliam yasaları varsa demokratik halk devriminin de yenilmez halk savaşı yasaları vardır” denilerek şunlara yer verildi: “Faşizmin karşı devrimci iradesini kıracak ve ona asla unutamayacağı dersi vererek tarihin çöplüğüne atacak olan partimiz öncülüğünde emekçi halkımızın devrimci savaş iradesi ve kararlılığı olacaktır. Hiç kuşkusuz yapılan bu saldırıların ve katliamların hesabını irademiz ve kararlılığımızla soracağız…”  

TKP/ML-TİKKO Rojava Komitesi 

54216

Şehrin Işıkları

Şehrin gri havasından akşamın karanlığına yürüyorken, herkes, bir telaşla kaçan trenin arkasından koşar gibi, tempoyla, koşturuyor. Şehir o kadar hızlı akıyor ki; insanlar zamanın ve süreçlerinde aynı hızda aktığını zannediyor. Elleriyle dokundukları, gördükleri ve duydukları her şey bir sonraki gün biçim değiştiriyor, aldıkları kokular değişiyor. Gazeteler bir gün önce yazdıklarını ertesi gün hatırlatamıyorlar bile.

Kimliksizlik kimlik olmuş! Tahir Canan

Star Gazetesi İnternete yönelik baskıları savunmak için basın ahlak kurallarını hiçe sayarak basın yasasını hiç görmeyerek dilde kemik yok misali İnternet sansürüne karşı çıkanları porno savunmakla suçlamış. Kendi ilkesizliğini de ilke olarak lansa etmiş. Deyim yerinde ise ilkesizlik ilke olmuş, kimliksizlik de kimlik yerine geçmiş. Yalan dolanla hükümeti” yalama “ yalakalığı erdeme dönüşmüş! Halkı kandırmayı da meslek etmişler. Bunun adına da Gazetecilik denmiş! Gazeteciliğin kamusal görevini hükumetin, devletin ululuğu altına gömmeyi” meslek ilkesi”  kabul etmişler.

Yüce bir ölüm!/Agop Ekmekciyan

 24 Ocak 1988 yılında İstanbul Emniyet Müdürlüğü I.Şube polisleri tarafından boş bir arsada kurşuna dizilerek öldürüldüğü vakit Manuel Demir henüz 25 yaşındaydı.  Genç yaşında ,inandığı dava uğruna düşüncelerinden taviz vermeyen,onurlu duruşu ile cellatları çılgına çeviren Manuel Demir hunharca öldürüldü.  Faşizmin azgınca terör estirdiği yıllarda tüm hak ve özgürlüklerin rafa kaldırıldığı,yurtsever,devrimci,komünistlerin  hapishanelere atıldığı 12 Eylül faşizminin kol gezdiği şartlarda devrimci mücadeleye ara vermeden,,çekinmeden devam etti.

Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) için 11 not/ Temel Demirer

normal tarihsel koşuldur.”[1]

i) Gezi/ Kızılay/ Gündoğdu (vd’leri) güzergâhı, “devrimin güncelliği” fikrine veda etmeyenler için şaşırtıcı olmadığı gibi, “beklenilmeyen” de değildi…

Bu bağlamda Kaan Arslanoğlu’nun, “Bu memleket adam olmaz”, “insanların üzerinde ölü toprağı var”, “insan doğuştan/genetik olarak itaatkârdır,”[2] türünden zırvalarını yerle yeksan eden Haziran Başkaldırısı, tarihsel bir yanıt oldu.

Akademisyen sorumlulugu /Sibel Özbudun

“En büyük bilgelik kendine egemen olabilmektir.”[2]

1. Entelektüel üretimin akademiye ve belli şablonlara sığdırılmaya çalışıldığı günümüzde, sizce akademi dışında entelektüel bir üretim zeminin oluşturulma imkânları nelerdir? Bu bağlamda Özgür Üniversite deneyimini nasıl değerlendirirsiniz?

Benzeşen Toplumları Talilde Unutulanlar / Ergün Aslan

Teori  proletarya köylünün yaşamsal mücadelesinin devrimcide akademik olarak  dile gelişidir.

Konuya girmeden önce, 

Kapitalizmin.., işverenin..  karşısında proletarya köylü olmanın nasıl bir şey demek olduğunu unuttuysan ...

Bu tuzsuz baharatsız sosyo - ekonomik yapı neymiş ya.

Her şeye deva.

Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını, inşasını mı talil edecen; Katma  işin içine sömürgeciliği...,  sosyo - ekonomik yapının sınıflar  yüzerinde yol açtığı karekterliği.... tamam.

Umreye Giden Düşkünler/ Erdal Yıldırım

Gündemde AKP iktidarı Kültür Bakanlığınca organize edilen 100 Alevi kökenli ‘dede’nin önce Necef’e, Kerbelâ’ya ve sonra da umreye götürülmesi olayı var. Ve (ben de dahil) bir çok yazar çizer, kanaat önderi, kurum yöneticisi günlerdir bu konuda, konuşuyor, yazıp çiziyor ve ülkenin başkaca bunca önemli yaşamsal sorunuları varken, bu konu gündemde önemli bir yer tutuyor.

On yıl mı beş yıl mı bu ne demektir?

AKP’nin başı Başbakan mahpusların uzun yargılama süresini kısaltacağını açıkladı! Herhalde bravo dememizi bekliyorlar. Ne diyelim ülkemizin kara mizahı böyle oluşmakta.  Ülkeyi  öyle ki yazboz tahtasına çevirdiler ki. Bu zevatlar ne yaptıklarını biliyorlar mı? Yoksa, bizlerle dalga mı geçiyorlar? Sanki on yıldır bu iktidarda olan, bu yasal düzenlemeleri yapan kendileri değilmiş de başka biri imiş gibi ortalığa çıkıp ne iyi düzenleme yapacaklarını ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlar.

Lenin ile Stalin arasinda ulusal sorun konusunda"çeliski var"miydi

 

Abdullah Öcalan,Hatip Dicle ve “Kapitalist Modernite”’

Time dergisinin her yıl açıkladığı “Dünyanın En Etkili 100 Kişisi” listesinin 2013 versiyonunda Ortadoğu’dan sadece iki liderin adı vardı: Abdullah Öcalan ve Fethullah Gülen.Liderliğini esaret koşullarında sürdürmesiyse Abdullah Öcalan’ın çok özel durumuna işaret ediyor.Tam anlamıyla bıçak sırtında yapılan bir politika üretiminden bahsediyoruz.Bu politika üretimine ilişkin tartışmalar Öcalan’ın bir komployla 15 Şubat 1999’da TC’ye tesliminden ve takip eden sorgu aşamasındakı performansından itibaren hiç durmadı.Öcalan’ın özeleştiri vererek önünü kesmediği bu tartışmalar başta PKK dü

Mültecilik ve düşünce üretimi

Türkiye Devrimci Hareketi (TDH) içinde eskiden beri “mülteciliğe” bir kızgınlık ve yabancılaşma vardır. Özellikle “mülteci” devrimcilere iyi gözle bakılmaz. Bunun TDH’ne, “kötü” olarak yansıması TKP’nin mülteciliğinden kaynaklanıyor. TKP önderleri,,, ülkedeki baskı koşularından dolayı uzun bir süre yurtdışında (o zamanki adıyla Sovyet bloku ülkelerinde) yaşamak zorunda kalmaları, 1970’lerden sonraki devrimci kuşak içinde, “lanetlenen” bir durum oldu.

Sayfalar