Pazartesi Eylül 16, 2024

Yirmi saplı ilmik (Nubar Ozanyan)

Zulmün sınırının ve çapının olmadığı, çığlığın ve yüksek sesle ağlamanın yasak olduğu topraklarda yaşıyoruz. Ermeniler, Kürtler, Aleviler geçmişte yaşadıklarının yaslarını tutmaya vakit bulamadan daha kapsamlı acıların içine itiliyorlar. Diktatörler bir yandan halkların bembeyaz barış sayfalarına zulümlerini kara kalemle yazarken diğer yandan yaptıkları kötülüklerin ve işledikleri cinayetlerin unutulması ve bir daha hatırlanmaması için ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorlar. Halkların hafıza ve belleklerini silerek sahte bir tarih yazımıyla kirletiyorlar.

Türk egemenleri halklara yönelik gerçekleştirdikleri kötülüklere Türk aydınlarını ve solcularını da dahil ederek tarih yazımlarını pekiştirmeye çalışıyorlar. Soykırımcı İttihatçı-Kemalistlerin en yakın destekçileri ve hizmetkarları Türk solcuları ve aydınları oluyor. Her şeyi kendi varlıkları ve egemenlikleriyle başlatıp açıklamaya çalışıyorlar. Hakikati alt yüz edip çarpıttıkları gibi ülkemizde zindanlar ve idamlar tarihini de ötekileri (Ermeniler-Rumlar-Kürtler-Aleviler) yok sayarak, yaşananları unutturarak anlatmaya ve yazmaya çalışıyorlar.

1915 Haziran İstanbul Beyazıt meydanında dar ağacına gönderilen 20 Hınçak devrimcisi, keza 12 Eylül’ün Ankara zindanlarında idam edilen Levon Ekmekçiyan yok sayılarak tarih yazımına ve anlatımına gidiliyor. Paramaz ve on dokuz yoldaşının idam nedenlerine, direniş gerekçelerine doğru bakamayan Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın idam nedenlerini ve direniş gerekçelerini doğru anlayabilir mi? Tarihi doğru okumayan anı ve günü doğru okuyabilir mi?

Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Karadeniz’in derin sularına gömülerek katledilmesi “Saplandı göğsüme 15 kara saplı bıçak” olarak unutulmadan yazılıyor da 20 Hınçak devrimcisinin devrim ve sosyalizm sloganları altında başları dik ölüme giderken korkusuz yürüyüşü neden sırtımıza saplanan 20 kanlı bıçak olamıyor?

Ezilenlerin gözünden ezilenlerin tarihine doğru bakamayanlar hakikate ulaşamaz. Ermeni-Rum-Kürt-Alevi soykırım ve katliamlarına doğu bakıp gerçek anlaşılmadan, hakikatle yüzleşilmeden adalet ve özgürlük mücadelesi yürütülemez. Yürütülmeye çalışılsa bile ağır aksak halde topal yürünür.

Osmanlı giyotinler ormanında ışık saçan Paramaz ve yoldaşları darağacına halkı ise Der Zor çöllerine, ölüme gönderildi. Özgür ve bağımsız Ermenistan kurma amacıyla “Devletin bölünmez bütünlüğüne’’ yönelik suçlar işledikleri iddiasıyla işkenceler altında hukuksuz bir yargılamayla darağacına yollanan 20 Hınçak devrimcisinin direniş geleneği Kürt ve Türk halkların özgürlük mücadelesinde sürüyor.

Dünün kırım ve barbarlık yasaları bugün de devam ediyor. 1915’de İstanbul zindanlarında Ermeni devrimcilerine yapılan utanç dolu işkence ve zulüm yöntemlerinin bir benzeri Amed zindanlarında ağırlıklı olarak Kürt devrimcilerine yapıldı. Amed zindanlarında devrimci tutsaklara atılan dayak aletleri tutsaklara yaptırıldı. Benzer bir zihniyetle 20’lerin idam edilecekleri darağaçları Ermeni ustalarına yaptırılır. Kemalistlerin ilk öğretmenleri olan İttihatçı diktatörler 20’leri idam ettikten sonra cesetleri üst üste atlı bir arabaya yükleyip, Edirne Kapı Ermeni mezarlığına götürüp topluca gömerler.  Dün, tarih anlatılınca sanki gün ve an anlatılıyor.

İdeallerinin yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine inanan Paramaz ve 19 yoldaşı; ‘’Siz yalnız bizim vücudumuzu ortadan kaldırabilirsiniz. İdeallerimizi asla’’ sözleri bütün unutturma politikasına karşı koyarak yankılanarak dağılıyor sesiz Ermeni tanıkları arasında. Nasıl ki Şeyh Sait’in, Seyit Rıza’nın idam sehpalarına giderken başı dik cesur sözleri halen Kürt halkının belleğinde yankılanıyorsa; bütün hafıza katillerine inat Paramaz ve panvor (işçi) Yervant’ın türkülerle idam sehpasına korkusuzca yürüyüşleri özgürlük arayan Ermenilerin dağlarında nehirlerinde ve gelinlerinin sözlerinde yankılanıyor.

Mülkiyetin, toprakların, dil ve inançların Türkleştirilmesi pahasına işlenen suçlar ve gerçekleştirilen cinayetler bugün de hızından bir şey kaybetmeden devam ediyor.

Dün İttihatçı Enver-Talat-Cemal’in elleriyle Ermeni-Rum-Süryani-Asuri halklarına uygulanan soykırım, tehcir ve asimilasyon suçları bugün Kemalist-İslamcı paşalar tarafından Kürtlere karşı işleniyor. Ölüm emrinin yüksek sesle okunduğu topraklarımızda direnişin ve özgürlüğün sloganları da yüksek sesle haykırılıyor.

2085

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

“KORKU KITASI” AVRUPA'DA IRKÇILIĞIN FELSEFESI

 

KÜÇÜK BURJUVAZININ SEFIL HALLERI

 

Sayfalar