Cuma Nisan 26, 2024

Güvercinler Tedirgin, Katiller Dışarıda

Erdal Yıldırım
"Cellat uyandı yatağında bir gece "Tanrım" dedi "Bu ne zor bilmece: Öldürdükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."

 

"Sen de çekip gitme

Dayan be umudum

Dön gel, dön gel

Meydan okur hayat 

Pabuç bırakmaz ölüme

Dön gel, dön gel" (1)

 

Böyle diyordu Sezen Aksu, Hrant Dink'in ardından yazdığı ‘Güvercin’ adlı şarkıda. "Sen de çekip gitme"… Bundan 4 yıl önce 19 Ocak 2007'de bu toprakların sevdalısı bir aydın gazeteci, bir kardeşimiz, Rakel Dink'in 'çutagı', 'bir güvercinin ruh tedirginliği içindeyken' ırkçı, milliyetçi ve devletin jandarmasından polisine kadar nerdeyse tüm devlet kurumları ve güvenlik güçleri tarafından beslenip büyütülen, faşist bir tetikçisinin ‘tamamen milliyetçi duygularla’kurşunlarına hedef olup fiziki olarak aramızdan çekip gidiyordu. 

 

Hrant asla vazgeçemediği bu topraklardan, bu yaşamdan fiziki olarak koparılıp alınıyordu aramızdan. Oysa aynı Hrant yaşadığı sıkıntılar, baskılardan ötürü kendisine sorulan "ayrılıp gitmeyi düşündüğünüz zamanlar oldu mu" sorusuna şöyle diyordu: "Bugün Ermenistan cennet mekân olsa yine oraya gitmem. Avrupa’yı, Amerika'yı altın tepside sunsalar gitmem. Gözünüzü seveyim, her kök kendi toprağında. Benim köküm burada." İşte vatanını bu denli yürekten seven biriydi Hrant. diyordu O.  İşte bir yanda “Ben kendi halkımın yaşadığı acının farkında olan ve bu yükü taşıyan biriyim” diyen, vatanı için başka cennetler düşünmeyen bir Hrant, diğer yandan bu toprakların her bir karışını emperyalistlere peşkeş çekenler ve onların besleyip piyon olarak kullandıkları tetikçi zavallı katiller..  Bir yanda delik pabuçlarıyla aydınlık bir beyin Hrant, diğer yandan hapiste özel olarak besiye çekilen ve taktığı beyaz beresi nerdeyse sembol edilen, moda yapılan, Hrant'ı kalleşçe sırtından vuran katil Samast.

 

Ancak bilinmelidir ki, istedikleri kadar  "bir bebekten bir katil yaratsınlar", sonra da o katilleri, onlara yardım edenleri, destekleyip kollayanları, öldürdükleri kişilerin cesetlerini tekmeleyenlerle, ya da “beyaz bereli katil çocukla" hatıra fotoğrafı çektirsinler. O katilleri hak-hukuk, adalet çerçevesinde doğru dürüst yargılamasınlar. Ve de yıllarca sürüncemede bırakılan davalar sonucu suçları “terör örgütü” kapsamına alınmadığı için, cezaalrı kesinleşmediği için dışarı salıversinler. Doğuda, güneydoğuda zafer  işareti yapan çocukların parmaklarını terör suçu kapsamına alan, çocukları teröristlikle suçlayıp yargılayanlar, Samast gibi katilleri ise çocuk mahkemelerinde yargılayıp beraat ettirme çabasını sürdüredursunlar.. Beri yandan satırla, domuz bağıyla bağlayıp katleden, cesetleri bahçelere, evlerin altlarına gömen ve JİTEM’le, Kontr-gerillayla iç içe/işbirliğiyle binlerce kişiyi katleden katiller sürüsünü davullarla zurnalarla halaylar eşliğinde karşılasınlar, eğlenceler şölenler tertipleyip, katliamları ve katil piyonlarını meşrulaştırsınlar. Yeni katliamlar için avuçlarını ovuştursunlar. Sonra da "aa nerde hata yaptık, nasıl düzeltiriz acaba" türünden timsah gözyaşları döksünler.

 

Varsınlar bu ülke topraklarının nadide çiçekleri Sabahattin Ali, Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Kaftancıoğlu, Kemal Türkler, İlhan Erdost, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Vedat Aydın, Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Hrant Dink gibi aydınlarını katletsinler. Bu ülke topraklarında yaşayan halkların kardeşliği için ölüme sevdalı devrimcilerini, sosyalistlerini, aydınlarını, gazetecilerini zindanlara atmaya devam etsinler.

 

Varsınlar Madımak Otelinde  Asım Bezirci, Metin Altıok, Asaf  Koçak, Behçet Aysan'ı, Hasret Gültekin', Nesimi Çimen', Muhlis Akarsu'yu, Menekşe'yi, Mehmet'i, Serkan'ı, Handan'ı, Muammer'i, Özlem'i, Carinna'yı ve  daha 12 yaşında  olan  Koray'ı yakarak öldürsünler, 12  yaşındaki uğur  Kaymaz’ı 13 kurşunla katletsinler.. 

 

Varsınlar burada adını sayamayacağımız kadar  fazla sayıda solcu, ilerici, yurtseveri, devrimciyi, sosyalisti, Maraş'ta, Çorum'da, Sivas'ta, Gazi'de ve başkaca bir çok yerde yaptıkları gibi yaşlı çoluk çocuk demeden vahşice katletsinler..

 

Varsınlar dereleri tersine akıtmaya, suların önlerine setler çekmeye çalışsınlar. İsterlerse barajlar, hidroelektrik santrallar ile doğayı tahrip edip yağmalasınlar. Yaşayan kültürleri, yani insan yaşamını katletmeye devam etsinler. Varsınlar onlar bu ülkenin satılabilecek tüm değerlerini yandaşlarına ve emperyalistlere peşkeş çekmeye kalksınlar. 

 

Hepsi, ama hepsi nafile… İnsanlar eninde sonunda yaşadığı doğaya, inancına da, tarihine ve kültürüne, her şeyden  önemlisi geleceğine sahip çıkacak.. Tabi ki, katillerin dışarı salıverilmesi güvercin misali tedirginliklere yol açabilir. Mutlaka ama mutlaka, özgürlükler için, güzel ve aydınlık yarınlar için mücadele edenler üzerindeki ölü toprağını silkeleyip atacak. Bizim ne katillere, ne de ölüme pabuç bırakmaya niyetimiz yok. Ve su eninde sonunda çatlağını bulacak…

 

Biz vatanımızı çok seviyoruz. Çünkü tam da Hrant'ın dediği gibi "Bu topraklarda gözümüz var… Evet, toprağında gözümüz var bu vatanın. Gözümüz var, ama bu toprakları koparıp götürmek için değil, bu toprakların en dibine girmek için."  bizim bu topraklarda gözümüz var..

 

Varsınlar inancımızı, kültürümüzü, dilimizi inkâr etsinler. Su akacak, çatlağını bulacak. Ama o katiller sürüsü ile destekçileri her uyandıklarında şu sözler kulaklarında çınlayıp duracaktır :

  "Cellat uyandı yatağında bir gece "Tanrım"  dedi  "Bu ne zor bilmece: Öldürdükçe çoğalıyor adamlar Ben tükenmekteyim öldürdükçe..." (2)

 

Rakel Dink, Hrant'ın ardından "Sevdiklerinden ayrıldın, çocuklarından, torunlarından ayrıldın. Burada seni uğurlayanlardan ayrıldın, kucağımdan ayrıldın. Ülkenden ayrılmadın"  diyordu… Evet, halen bizimlesin Hrant. Yüreklerde, vatanında yaşıyorsun, vatan toprağındasın.. Işık içinde yat

 

(1) Sezen Aksu – Güvercin  

(2) Ataol Behramoğlu - Dörtlükler

 

 

Erdal YILDIRIM

9 Ocak 2011

2293

Son Haberler