Cumartesi Mayıs 4, 2024

1 Mayıs için Taksim iradesi gösterenleri tehlikeye atanları, şiddet uygulayanları özeleştiri vermeye çağırıyoruz!

Kolektifimizin uzunca bir süredir yaşadığı çeşitli iç sorunlar en son Özgür Gelecek gazetesi Aksaray bürosunun basılması, gasp edilmesi ve çalışanlarının darp edilmesiyle ile ciddi bir aşamaya ulaşmış, bu ve devamında sürdürülen devrimcilere dönük şiddet pratikleri, devrimci kaygılardan uzak bir zihniyetle karşı karşıya olduğumuzu açık bir şekilde ortaya sermişti.

Daha önce hem biz hem de devrimci ve demokratik kurumlar tarafından yapılan açıklamalarla bu devrimci tarzdan uzak pratiklerin iddia edildiği gibi “devrimci çizgi” ile bağdaşmadığı ve gazete bürolarının basılmasının bir mücadele aracı olamayacağı ifade edilmişti. Ancak bu dönemde devrimciliğin temel kıstası olan dürüstlükten kaçınılarak yalana, manipülasyona başvurulmuş, ilk gün kabul edilen şiddet, ikinci günden itibaren inkar edilmiş, sonrasında “makul-orantılı-kabul edilebilir” olduğu iddia edilmiş, hatta bir süre sonra da bu konuda yapılan açıklamalarla kendilerinin teşhir edilip, düşmana hedef gösterildikleri ve asıl şiddete uğrayanların kendileri olduğu iddia edilerek pervasızlık sürdürülmüştür.

Kısa bir süre öncesine yoldaş dedikleri devrimcilere şiddet uygulamaktan zerre beis duymama, düne kadar kimi kurumlarda var olan ve mahkum edilen yasakçı yaklaşımı, söz konusu kendisi olunca meşrulaştırarak devrimcilikten hızla uzaklaşma ve karşıtına dönüşme hali açıktır ki bir soruna işaret etmektedir! Kuşkusuz bu tablonun beslendiği ideolojik kaynak da anti-MLM’dir.

Bizler bu anti-MLM halin bir örneğini 1 Mayıs’ta, emekçi halkımızın ve aynı zamanda devletin gözünü diktiği Taksim direnişinde gördük! Elbette tüm halkımızın bu gerçeği görmesi için elimizden geleni yapmak ve başta o alanda bulunan devrimci, demokratik, ilerici kurumları şahit oldukları bu konuda bilgilendirmek borcumuzdur!

Bu tarz devrimcilere ait değildir, terk edin!

İşçi ve emekçilerin mücadele günü olan 1 Mayıs’a sayılı günler kala İstanbul’da devrimci kurumlar tarafından gerçekleştirilen eylem programına, yaşanan sorunların somut bir yansıması olarak iki ayrı Partizan temsiliyetiyle katılmış, toplantılarda kendi fikirlerimizi bildirmiştik. 1 Mayıs günü de bu kararımızın arkasında durduk.

Taksim’de olacaklarını bu ortak toplantılarda dile getiren ancak Bakırköy’de de olacaklarını dile getirmeyen arkadaşlarımız neden Taksim dediklerini ise eylem günü deşifre etmiş oldular. Alandaki pratiklerinden geliş sebeplerinin, devletin toplamda 30 bin polis görevlendirerek konulan Taksim yasağını delmek için olmadığı açığa çıkmış oldu. Flamasız, pankartsız alana gelen 15-20 kişilik bir grup, henüz yeni yeni toplanmaya başlayan Partizan kitlesine saldırmış, ellerindeki flama ve pankartları gasp etmeye çalışmıştır. Bu sırada uygulanan şiddetle bir yoldaşımızın gözlüğü kırılmış, yine başka bir yoldaşımızın gözünde, dudağında ve elinde yaralanmalar meydana gelmiştir. Araya dost kurumların girdiği bu saldırı, polisin tüm 1 Mayıs kitlesine saldırması ile “son bulmuştur”!

Okurlarımıza yönelik saldırının ardından bu grubun alandan ise uzaklaşması amaçlarının ne olduğunu, alana neden geldiklerini bir kez daha ortaya sermiştir.

Çağrımızdır; bu yaklaşım hesaplaşılması gereken bir yaklaşımdır. Bu kültür, devrimcilere ait değildir ve hızla terk edilmelidir. 1 Mayıs için yasaklı alan olan Taksim’e çıkabilmek için ortaya irade koyanları bir bütün tehlikeye atan, düşman bilincini bulanıklaştıran, yoldaşlarımıza şiddet uygulayanlar bu tavırları için özeleştiri vermelidir!

 

PARTİZAN

2 Mayıs 2017

41235

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

Sayfalar