Cumartesi Mayıs 18, 2024

ABF Şerden Korunmalıdır!

 

Bu pazar günü Alevi toplumunun yurtiçindeki en büyük ve en üst çatı örgütü olan Alevi Bektaşi Federasyonunun (ABF) Genel Kurulu gerçekleşecek. Selçuklulardan günümüze dek Alevi Kızılbaşların karşı karşıya kaldığı yok sayılma, hor görülme, inkâr, asimilasyon, soykırım ve katliam politikalarına karşı örgütsel bir duruş sergilenmesi açısından bu genel kurul son derece önemlidir. Bu açıdan Alevi toplumunun da beklentileri önemlidir. 

Bu beklentiler ışığında 1990’lı yıllarda Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) ve Hacı Bektaş Veli Kültür Tanıtma Dernekleri  (HBVKTD), şimdiki ismiyle Alevi Kültür Dernekleri (AKD) öncülüğünde sürdürülen çalışmalar sonucu isminde ortak değer olan “Alevi”sözcüğünü de barından bir üst çatı örgütü, yani Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) 2002 yılında kuruldu. ABF, PSAKD (74 şube), AKD (108 şube), HBVAKV (39 şube),  Alevi Dernekleri Federasyonu -ADF (13 şube) ile tek şubelik kurumlar olmak üzere yaklaşık 280 dernek ve bu derneklerin yüzbinlerce üyesinden oluşan örgütlenmedir.

Yasal olarak yöre derneklerinden, meslek örgütlerine, DKÖ’lerden siyasi partilere tüm kurumlar, önlerindeki sorun ve hedeflere yönelik olarak görev değişimleri, yeni yönetimleri seçmek için yasalara ve tüzüklere uygun zamanlarda kongrelerini yaparlar.. Bu bağlamda ABF da kongresini yapacak ve önümüzdeki süreç için görev yapacak olan Yönetim Kurulu ile Disiplin ve Denetleme Kurulu üyelerini seçecek.

Ancak bu yazıyı yazmama sebep teşkil eden konu da işte bu kongre ve kongre sürecinde  yaşananlar, yaşanılacak olanlardır..

Olması gereken ya da arzu edilen, öncelikle ABF’nin gövdesini teşkil eden iki büyük bileşen olan PSAKD, AKD ve diğer dernek yöneticilerinin, öncelikle kendi örgütlerinde Eşgüdüm, Danışma Kurul ve Genel Merkez Kongrelerini demokratik bir işleyişle gerçekleştirmeleri, sonra da Kongrelerinden aldıkları irade ve yetkiyle üst çatı örgütümüz ABF için bilgili, birikimli, donanımlı ve ahlaklı kişilerden oluşan güçlü bir yönetim seçmeye çalışmalarıdır .  

Peki, mevcut durum bu tarife uygun değil midir?

Gönül isterdi ki, bu soruya yanıtımız olumlu olsaydı, evet diyebilseydik. Ne yazıkki, Alevi örgütleriyle herhangi bir şekilde ilişkisi olanlar biliyoruz ki, bukongreler, birkaç kişinin kapalı kapılar ardında kendi gelecekleriyle ilgili hesaplarına uygun bir şekilde, gelecekte, önce ABF yönetimi, daha sonra da“merkezi” ve “yerel yönetimler” düşünülerek gerçekleştiriliyor. 

ABF kongresi öncesi gerekli gördüğüm bazı bilgileri Alevi kamuoyu ile paylaşmayı sorumluluk ve görev kabul ettiğim için paylaşmak istiyorum. Bu yazıyla örgüt yöneticilerine, ABF yönetimini seçecek olan delege arkadaşlara, birçok kişi tarafından bilinen, ama üstü örtülen, örtülmeye çalışılan, ya da önemsenmeyen bazı durumları bir kez daha açıklamak, hem de dostane uyarılar yapmak istiyorum.

‘Mum Söndü’İftirasını Parayla Affedenler Alevi Olamaz

Geçtiğimiz yıllarda yaptığı bir TV programı sırasında anamıza, bacımıza, karımıza hakaret eden, Alevi toplumuna “Siz orada mumsöndü mü yapıyorsunuz?” diyerek küfreden, aşağılayan bir şartlatanı, belli‘maddi çıkarlar’ karşılığında, nereden aldığı belli olmayan bir yetkiyle‘affeden’ utanmazın biri, şimdi Alevi toplumunun en üst örgütü olan ABF Genel Başkanı adayı oldu .  

Burada asıl vurgulamak istediğim, son derece üzücü olan şey, bu kirli alışverişi bir şekilde ‘duyan’ birçok yöneticinin, ne hikmetse, bunları

duymamış gibi davranmasıdır.  Oysa bu kirli alışverişte bir derneğe bir araç ve başkaca belli olmayan bir şeyler alındığı, bunun karşılığında Alevileri aşağılayan, hakaret eden, küfreden bu şarlatanın güya toplum adına “affedildiği”, toplum adına “barışıldığı” gazete sayfalarında, TV ekranlarında da yer aldı.

Şimdi bu kısaca anlatmaya çalıştığımı bilen bazı arkadaşlarıma soruyorum…

Bu durumu duyan ya da bilen sizler, nasıl olur da bu kişiyi desteklersiniz?

İ. Doğan’ın TOKİ’den daireler, paralar almasıyla bu kişilerin o şarlatandan araba ve para alması arasında miktar dışında herhangi bir fark var mıdır?

Böyle bir kişinin ABF Genel Başkanı olması sizce de yüzsüzlük ve utanmazlık değil midir?

Bu rezilliği bildiği halde bu kişiye oy verecek, destekleyecek olanlar için de büyük bir ayıp ve aymazlık değil midir?

Bu kişiyi destekleyenler, Alevi toplumuna ve öğretisine karşı suç işlediğini de biliyorlar mı?

Delege İradesini Siyasi İkbale satanlar Yönetici Olamaz

Bu kişi, geçtiğimiz yıllarda da PSAKD örgütünden aldığı iradeyi hiçe sayarak ve örgütten istifasını gizleyerek bir Partiden aday adayı oldu. O görüşmelere giderken, utanıyor olmalıydı ki, kimseye görünmemek için gidiş gelişte binanın normal merdivenlerini değil, yangın merdivenlerini kullanıyordu.

Diğer yandan, bir şarlatandan alınan araçla Serçeşme’ye Hünkâr’ın huzuruna çıkmaya, Madımak önüne gitmeye utanmıyordu. Şimdi de yine utanmadan ABF başkanı olmaya çalışıyor.

Bu kişi, 12 Eylül referandumunda gerici, faşist, asimilasyoncu, ırkçı AKP iktidarına“yetmez ama evet” derken de utanmıyordu. Yetmez ama evet dediği AKP iktidarının yıllardır Alevilere olan düşmanlığı orta yerde duruyor. Alevi düşmanı AKP’ye koltuk değneği olan bu kişi hangi yüzle Alevilerin en üst çatı örgütü ABF Genel Başkanı adayı olmaya çalışıyor? 

Buradan tüm yöneticilere ve delege arkadaşlarıma sesleniyorum.

Alevi Toplumuna ve örgütlerine saldırıların yoğunlaştığı, böl-parçala senaryolarının hayata geçirildiği, Demokratik Alevi hareketinin üst çatı örgütü ABF bileşenlerini, ayrıca yurt dışındaki müsahip örgütümüz Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonunu (AABK) etkisizleştirme, yalnızlaştırma; Alevilik, Alevilik tarifi gibi suni argümanlarla ayrıştırma faaliyetlerinin hızla devam ettiği bir ortamda, bu her türlü kirli alışverişe müsait kişiyi nasıl ABF Genel Başkanı olarak seçeceksiniz?

Özellikle Gezi Ayaklanmasıyla başlayan tarihten bugüne kadar birçok kere planlayarak, tasarlayarak Alevi, Kürt ve devrimci gençlerin seçilerek öldürüldüler. Yetmezmiş gibi daha önce hiç denenmemiş bir cüretle, pervasızlıkla ibadet yerimize, Cemevimize kadar sokulup bir gencimizi katlettiler. Bu saldırılara karşı dik bir duruş sergilemek, ancak güçlü bir yönetim, çelik iradeli ve sağlam karakterli yöneticilerle mümkündür. Hakkında bilinen, bilinmeyen kirli işler ve siyasi zayıflığı ayyuka çıkmış biriyle bu karşı duruş sağlanabilir mi?  

Yapmamız gereken, Alevilerin yoğun bir şekilde yaşadığı sorunları öne çıkarmak, sorunların çözümü için merkezi hükümet ve yerel yönetimler nezdinde gerekli ve yaptırıma ön açıcı hazırlık, çalışmalar ve faaliyetler örgütlemek, iç çekişmelerden, özellikle bazı yöneticilerin gelecekteki bireylerin istikbal hesaplarından uzak durmak; ortak akıl, ortak bir duruş sergilemektir. ABF Genel Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin demokratik seçim şekli olan ‘çarşaf’listeyle seçilmesi güçlü ve birlikte hareket edebilecek refleksleri geliştireceği için de son derece önemlidir.

ABF yönetimi için kucaklayıcı, sağlam iradeli ve sağlam karakterli yöneticilerden oluşacak bir yönetimi belirlemek yerine kapalı kapılar ardında bazı küçük bireysel hesapların peşine düşecekler varsa, bunlar bu yanlışlarından biran önce dönmelidir. Aksi takdirde tarih sayfalarına Alevi toplumuna karşı sorumluluklarını yerlerine getirmeyen birer suçlu olarak geçeceklerdir. Kongreler gelir geçer, yönetimler değişir, ama tarih hep gerçekleri yazar.

Erdal YILDIRIM

3Haziran 2014 

94316

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar