Perşembe Mayıs 9, 2024

AKP veya CHP’ye Kaybettirmek mi? 3. Yol mu?

Devrimci mücadelenin gerilediği, devrimci-komünist ve yurtsever hareketlerin kitleler üzerindeki etkisinin önemli oranda azaldığı bir sürecin içinden geçiyoruz.

Düzenin, ideolojik-kültürel-politik hegemonyası her zamankinden daha güçlü. Bu durum, toplumsal yaşamda, sistemin tüm kir ve pasının en küçük gözeneklerde bile en çirkin haliyle karşımıza çıkmasını da beraberinde getiriyor. Sistem, AKP-MHP iktidarının yaşama geçirdiği politikalarla büyük bir çürüme ve dejenerasyonu topluma dayatıyor. Bu gerçeklik, TC tarihinde, parlamento sahnesinde kavramların, politikanın, söz ve eylem adına her şeyin içinin boş olduğunun bu kadar gözler önünde olduğu bir döneme de işaret ediyor.

2023 Mayıs seçimlerinde bu gerçeğin belki de en berrak ve de bayağı halini yaşadık. Geniş emekçi kitlelerin, işçi sınıfının, düzenin iki kliği arasında bir tercihe hem de son derece düşük bir profille, inandırıcılığı ve tutarlılığı da bir o kadar kendinden menkul bir politikayla angaje edildiği bir süreç yaşandı.

22 yıldır dümenin başındaki AKP-MHP faşist ittifakı, “muhalefet” karşısında yine el yükselterek, “ipi göğüsledi”. Egemen sınıf klikleri, yola AKP-MHP faşist bloku ile devam etme kararlılığını ortaya koydu. Bu süreç, CHP eliyle şişirilen sahte umutlar ve dev gibi büyüyen beklentilerle işletildi ve akabinde burjuva muhalefet cephesinden başlamak üzere geniş muhalif kesimlerin üzerinden adeta silindir gibi geçen bir umutsuzluk, yas ve karamsarlığın eşlik ettiği, yenilgi atmosferi açığa çıkarıldı.

Açık ki bu bir rastlantı veya seçim yarışında karşımıza çıkabilecek alelade bir seçenek değildi. Aksine başından beri, egemen sınıflar tarafından, rolleri dağıtılarak adım adım örülen bir sürecin sonucuydu. Gerçeğin başka bir yanını ise tüm bu süreci, gerçeği açıkça deşifre edebilecek, ortaya koyabilecek ve de değiştirebilecek, güçlü devrimci-demokratik bir alternatifin, devrimci bir odağın olmayışı oluşturmuştur.

Devrimci-komünist ve yurtsever hareketin ideolojik-politik ve örgütsel geriliği, hakim sınıf kliklerinin bu orta oyununu rahatlıkla sergilemesine imkân vermiştir.

İdeolojik ve politik çizginin doğruluğu özellikle de sınıf mücadelesinin görece gerilediği, kitle hareketinin de geri çekildiği dönemlerde kilit bir rol oynar. Örgütsel zayıflık veya daralma bu alandaki gerilemenin çarpanı olarak karşımıza çıkar.

Başka bir tabirle bu zemindeki ideolojik kafa karışıklığının örgütsel düzlemdeki karşılığı daha yıkıcı olur. Zira, örgütsel darlık ideolojik-politik perspektifin korunduğu durumda daha hızlı telafi edilebilecek, onarılabilecek bir kayıp veya hasardır.

Mayıs 2023 seçimleri, başta HDP (DEM Parti) olmak üzere devrimci ve yurtsever güçlerin bir bölümünün siyaseti, egemen sınıf klikleri arasındaki saflaşma ve hesaplaşma penceresinden okuduğu bir süreçti. Kitleler nezdinde Millet veya Cumhur İttifakı dışında bir başka seçeneğin olduğu gösteril(e)medi.

Devrimci, yurtsever güçlerde siyaset yapma biçimi ve tarzında ortaya çıkan bu kötü eğilim, toplumsal muhalefetin zayıflığının, bir şeylerin değişebileceğine olan inançtaki geriliğin etkisiyle daha çarpıcı bir şekilde karşılık buldu. Kuşkusuz burada asıl üzerinde durulması gereken odak, devrimci ve yurtsever güçlerin sürece yönelik ideolojik-politik yaklaşımlarıdır.

Devrimci direniş odağının, coğrafyamız sınırları içinde devrimci savaşımın önemli oranda güçten düştüğü bir gerçeklikte kitlelerin bu süreçten kendiliğinden etkileneceği açık iken devrimci, ilerici ve yurtsever güçlerin tutumu bunun karşısında bariyer ve set kuran bir karakter kazanmamıştır.

Geri çekilme dönemlerinde devrimci çizgi, kitleler nezdinde geçmişteki düzeyde sahiplenilmeyebilir. Kitleler düzenin yoğun kuşatması altındadır. Devrimci güçlerin etkisinin zayıfladığı, örgütlülüğün azaldığı dönemlerde bu etkinin büyüyeceği de açıktır.

Böylesi dönemler, bir yanıyla sınanma süreçleridir. Devrimci direniş dinamiklerinin görevi böylesi zamanlarda ilkelerden taviz vermeden esnek politikalarda, bağımsız devrimci çizgide ısrar etmek olmalıdır. 2023 Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinde yaşama geçirilemeyen de budur.

Seçim sonrası, geniş muhalefet sahnesinde yaşanan ağır hezimet duygusu ve motivasyon kaybının, umutsuzluğun bunca büyümesinde bu tutumun etkisi büyük olmuştur.

Bağımsız, devrimci çizgide ısrar!

2024 yerel seçim süreci hasebiyle belli yanlarıyla kamuoyuna yansıyan kimi tartışmalar, bu bakışın hala yeterince tartışılmadığını, derinlikli bir ideolojik muhasebeden geçirilemediğini göstermektedir. Özelikle DEM Parti’den yansıyan gelişmeler buna işaret etmektedir.

Son birkaç yıldır HDP/DEM Parti’nin bileşenleri ve farklı platformlarda birlikte mücadele ettiği devrimci güçler, üçüncü (veya ikinci yol) yol olarak ifade edilen politikanın yaşama geçirilmesine dair bir tartışma, görüş ve öneride bulunmaktaydı. Ne var ki bu gerçekleşmemiş ve seçimlerde CHP’nin kazanacağı bir senaryoya yatırım yapılmıştır.

Bu sürece özellikle de yurtsever tabanın yaklaşımı eleştirel olmuştur. Geldiğimiz aşamada DEM Parti’nin Millet ve Cumhur İttifaklarıyla sürdürdüğü görüşme ve kimi müzakerelerin bu yaklaşıma uygun bir temelden gelişmediği açıktır. Hatırlanacağı üzere, 2019 seçimlerinde HDP’nin (DEM Parti) temel çıkış noktası, AKP’ye kaybettirmek üzerine olmuştur. Bu amaç o dönemde aday çıkarmayarak hasıl olmuştur.

Geldiğimiz aşamada ise kimi kısmi düzenlemeler karşılığında aday çıkararak CHP’ye kaybettirme yaklaşımı öne çıkmaktadır. Açık ki bu tutum, üçüncü yol politikası değildir. Belli bir siyasal ve kitlesel güce ulaşan bir hareketin belli görüşmeler, müzakereler yürütmesi elbette doğaldır. Ne var ki asıl olan, bu siyasetin, temel politika yapış tarzında ne düzeyde bir yer işgal ettiğidir. Başka bir değişle esasa denk düşüp düşmediğidir.

Tabanla yürütülen eleştiri-özeleştiri sürecinde öne çıkan vurgu, bağımsız devrimci bir çizgi izlemek gerektiği yönlüdür.

Görüşme ve müzakerelerin bu temel üzerinde yükselmesi, bu sürecin bir gereği olurdu. Görünen o ki, Kürt demokratik siyasal hareketi yerel seçimlerde özellikle de Batı’da aday çıkarıp çıkarmamayı, bu temelden öte, yürüttüğü müzakere ve kimi taleplerine yönelik tutum üzerinden tanımlamaktadır.

Bu yanıyla, Mayıs seçimlerinde “bir nefes almak” adına ortaya konulan siyasal çizgi şimdi de belli başlıklardaki kimi “kazanımlar” hedefiyle sürdürülmektedir.

Bununda 3. yol politikasıyla bir bağının olmadığı açıktır. Kürt ulusunun devrimci-demokratik mücadelesinin yanıbaşında olan dostlarının, siperdaşlarının sorumluluğu açık ideolojik mücadele yürütmektir. Elbette birlikte yürüyerek eleştirmek esas olandır.

Açık ki Türk hakim sınıfları demokratik Kürt hareketini, şeytanlaştırma, marjinalize etme ve yalnızlaştırma politikasını bir bütün olarak devreye sokmuştur. Çoğu zaman demokratik Kürt hareketinin eksik, hata ve yanlışları bu yönelimi besleyecek birer unsur haline getirilmektedir. İlerici, demokratik güçler korkutularak HDP/DEM Parti’den uzak tutulmaya çalışılmaktadır. Kürt ulusal sorununda bilimsel, MLM bir analize ve duruşa sahip olmayan hareketlerin bu yönelimden etkilendiği açıktır.

Sosyal şovenizm, üstü örtülü Türk milliyetçiliği, bu saflarda hızlıca kendine yer bulabilmektedir. Kürt demokratik siyasal hareketinin devrimci ilerici güçler üzerinde kurmaya çalıştığı baskın, hegemonik tutuma yönelik eleştiriler üzerinden sosyal şoven bir siyasal iklim beslenmektedir.

Devrimci tutum bir yandan açık bir tartışma ve ikna süreci yürütürken Kürt ulusunun hakları ve talepleri için verdiği mücadelenin yanında olmaktır. Bunu yaparken halkın taleplerinin ve devrimin gerekliliklerinin odağa konulması ise esas meselemiz olmalıdır.

981

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Martager (Nubar Ozanyan)

Yaşamı Fakir, savaşımı Martager olan komutan, sert yaşadı. Bir derviş gibi Kafkaslar’ı, Ortadoğu’yu dolaştı. Mazlumların yaşamından gürültü yapmadan kopup giderken geride derin izler ve unutulmaz anılar bıraktı. Yaşadığı her toprak parçasında eski ve köhnemiş olan her şeye meydan okudu. Yaşarken Ararat’a, düşerken Cudi’ye bakarak “Elveda” dedi.

Devrimci Bir Çıkış İçin Örgütlen-Örgütle

“…Komünist Enternasyonale bağlı tüm partiler, ‘Kitlenin daha derinlerine!’, ‘Kitlelerle daha sıkı temas!’ şiarlarını ne pahasına olursa olsun pratiğe geçirmelidirler; kitleler sözünden anlaşılması gereken emekçilerin ve sermaye tarafından sömürülenlerin, özellikle de en örgütsüz ve en bilinçsiz, en fazla ezilen ve örgütsel olarak kapsanması en zor olanların tümüdür.”(1)

Proletaryasız Burjuva Çağı Hayali(!)

 

Telaşlı diplomasi ve açık savaş hazırlığı Nijer: Afrika'da akut savaş tehlikesi!(Rote Fahne (Kizil Bayrak)

26-27 Temmuz gecesi, yaklaşık 26 milyon nüfusa sahip Batı Afrika ülkesi Nijer'de ordu bir darbe düzenledi. Bir önceki başkan Bazoum'u devirdi ve anayasayı askıya aldı.

Frankfurter Rundschau'ya göre Bazoum döneminde Nijer, "İslamcı teröristlerin Sahel'deki ilerleyişine karşı mücadelede Batı'nın son stratejik ortaklarından biriydi".

“En Önde” Durmak, “En Önde” Savaşmak (Dengê Azadî )

Lozan’daki tarihsel haksızlığın 100. yıldönümünde gerilla alanlarına yönelik işgal saldırıları sürüyor. Emperyalist devletlerle İttihatçı Kemalistler arasında imzalanan ve TC devletinin emperyalistlerce kabul edilmesinin resmileştiği tarih olarak 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması’nın üzerinden yüz yıl geçti.

Kalbim Zap’ta çarpar! (Nubar Ozanyan)

Yeni bir yüzyıl direnenlerin hikayeleri ve isimleriyle yazılmalıdır. Zalimlerin yazdığı yüz yıllık faşist tarihi parçalamanın zamanı çoktan gelmiştir. Soykırımcılar, teknolojinin üstünlüğüne her gün yenilerini ekleyerek kıyıcı ve yok edici silahlar üreterek Kurdistan’ın en ışıldayan direniş parçalarına saldırsa da, 26 gün abluka ve bombardıman altında yaralı olduğu halde “teslim ol” çağrılarına direnen gerillanın karşısında çoktan yenilmiştir!

Çoktan yenilmiştir, Osmanlı’nın İttihatçı subay ve askerleri, Türk ordusunun işkenceci generalleri!

“Halkın aslanları: HBDH milisleri” (Ziya Ulusoy)

Bahsetmek istediğimiz HBDH militanları. Yaklaşık 7 yıldır Erdoğan faşizminin acımasız  saldırı ve zulmüne karşı mücadele ediyorlar. Şimdiye değin yüzlerce eyleme imza attılar.

Mücadele koşulları çok ağır. Faşizmin saldırgan ve devasa miktardaki polis aygıtı, yüksek gözetleme ve takip tekniğini de kullanarak, hareket imkanını çok daraltıyor. Az güçle ve bu duruma rağmen, HBDH militanları eylem yapabiliyor. Biribirinden çok uzak kentlerde de, değişik bölgelerde de, aynı kentin değişik semtlerinde de Erdoğan faşizmine karşı eylem yapabiliyorlar.

Dedikoducu Modacılar

Amann... sanki kendileri de proletaryalarda karşılık bulsalardı chp ve hdp'lilerde taban, oy (veyahut da boykotçu) almış olmayacaklardı.

Neysee...

Nerede kalmıştık.

Maltepe'de bir mayıs.

Yolun bir tarafında tip'liler bir tarafında hdp'liler.

Yolun sağına, soluna... gölgesine de sıkışmış... tip'çilerin giyimlerini kuşamlarını ... diğer kortejlerdeki insanlarla kıyaslayan benim gibi de dedikocu modacılar.

Bu keşmekeşliğin içerisinde de..

Tip'çilerin gözleri  hdp'lilere... hdp'lilerinki de tip'çilere kayıyor.

Bizim devrim! (Nubar Ozanyan)

Rojava’nın haritadaki yeri sorulduğunda Kürtlerin bir kısmının dışında kimsenin doğru dürüst yanıt veremeyeceği bir süreçten geçilerek gelindi bugünlere. Büyük riskler göze alındı. Ağır bedeller ödenerek kazanımlar elde edildi. Bu sayede Rojava, özgürlüğüne kavuştu. Ortaya konan devrimsel hamleler, sayısız çaba sonucu Rojava halkları daha ileri ve gelişkin bir sürece geldi. 

DİK DURUP BOYUN EĞMEYENLER[*]

 

 

“Yol daima ayaklarınızın altında,

rüzgâr daima arkanızda olsun.”[1]

 

Sayfalar