Çarşamba Mayıs 8, 2024

Ali Haydar Dersim’e (Nubar Ozanyan)

Değerli bir komutanı daha kaybettik. Dersim halkının bağrından çıkıp, dağlara sevdalanan, özgürlüğü zirvelerde arayan bir komutanı yitirdik. Büyük bir yürek acısı daha yaşadık.

Eşit-özgür-adil bir yaşam arayışı Dersim halkının tarihinde, toprağında ve özünde hep vardır. Direniş tarihine, kadim toprağına ve özgürlük tutkusuna tutunan Heval Ali Haydar Dersim, yaşamı boyunca özgürlüğü hep zirvelerde aradı. Yolu zorlu, sonuçları değerli olan özgürlük yürüyüşünden, hakikati arayışından, özünü keşfetme çabasında hiç geri kalmadı. Ne dağlara olan sevdasından ne özgürlüğe olan tutkusundan ne de halkına olan derin bağlılığından vazgeçmedi.

Bundandır ki silah elde savaşmaktan bir an olsun geri durmadı. Dile kolay, 30 yıl durmaksızın savaşmak! Dile kolay, en değerli varlığı olan yaşamını gözünü bile kırpmadan inandığı özgürlük davasına adamak!

2006 yılını 2007 yılına bağlayan karlı kışın ilk günlerinde Dersim’in Batı-Cephe Komutanı Heval Ali Haydar’la tanıştım. Doğanın beyaza, her tarafın tek renge büründüğü bir günün ikinci yarısında tek başına Kuzey yamacına çıkarak, kış üslenim kampımızı ziyarete geldi. Buz kesen Dersim’in kışında yoldaşça sarılışı bize her şeyi unutturdu. Ne diz kapağına kadar ıslanan çorapları ne ısınacak bir parça ateşimizin olmayışı engelleyemedi yoldaşça sohbetimizi. Savaşçıların ilk karşılaşması aldırmadı soğuğa, kışa, borana…

Gerillaya katıldığı ilk günden itibaren yaşamı ve savaşımı ilginçliklerle doluydu. Pertek’te çobanlık yaparken karşılaşacağı gerilla grubuna katılma kararı alır. İçten, doğal gülümsemesiyle “Hevale Andok! Eğer ilk sizinkilerle karşılaşsaydım, size katılırdım. Önümden Apocular geçti. Onlara katıldım.” Birlikte gülüyoruz. Sıra dışı çocuk saflığında, savaş hikayelerini anlatıyor. Böyle bir komutanın korkularını anlatmasına bazen dinleyenler tarafından anlam verilmeyebilir. Ancak özgürlüğün ve devrimin savaşçıları her şeye anlam yükledikleri gibi Heval Ali Haydar’ın yılan korkusuna da devrimci anlam yüklemesini bilir.

Aliboğazı “Kuzey Yamacı”nı keşfeden bir gerilla komutanından bahsediyoruz. Uzaktan, dışarıdan bakılınca görünüşü ürkütücü, duruşu heybetli, tırmanışı mümkün olamayacak gibi gözüken bir dağ yamacından bahsediyoruz.

’38 Dersim Katliamı sürecinde halkın en güvenli sığınak yeri olmuştur, Aliboğazı’nın Kuzey Yamacı. Gerilla savaşının başlangıç yıllarından sonra yasaklı ve tehlikeli bölge statüsüne alınır. Uzun yıllar derin gizemliliğini, aşılması zor görüntüsünü korur. Bazı korkusuz ve oldukça hareketli çobanların dışında belki de kimsenin keşfedemeyeceği sırlarla dolu kalmaya devam eder.

Komutan Ali Haydar, çocukluk ve gençlik yıllarında çobanlık yaptığı dönemlerde edindiği doğayı tanıma beceresiyle gizemli yollar bulur. Derin mağaralarla dolu Kuzey Yamacını santim santim keşfeder. Ve o “ilk keşif” Heval Ali Haydar’ın özgürlük gerillalarına kazandırdığı en büyük kazanım olur.

Heval Ali Haydar, yılan korkusunu çocuk saflığında ve gerilla doğallığı içinde gülerek anlatır. Aynı şekilde düşman kuşatması altında tek başına kalarak karşı koyuşunu, Kobra’ların onu nasıl kayalıklar arasında sıkıştırdığını, saatlerce tek başına direnmek zorunda kaldığını da gülümseyerek anlatır.

Fazlasıyla çatışma ve direniş yaşamış bir komutan olduğunu başka arkadaşlar anlatmazsa anlatmak zordur. Her davranış ve her hareketinde içtenlik ve doğallık görülür. Etrafındaki yoldaşlarıyla şakalaşmaktan, onlara tatlı takılışlarından kimse rahatsız olmaz. Bilirler onun her bir yaklaşımı ve davranışında içtenlik vardır.

Uzun kış boyunca karşılaşamadık. Baharın ilk sıcaklığında, Newroz’un ilk ateşinde yeniden karşılaştık. Heval Ali Haydar Dersim, tüm gerillalar gibi severdi ateşi harlamayı. Yakılan ateş, küçük bir çukur açılıp, dört büyük taş kare ya da dikdörtgen şeklinde açılan çukura yerleştirilir. Adına “Çarber” denilen doğal gerilla sobasının tarihi eskilere dayanır. Çarber ateşi büyütülür, etrafında toplanan gerillalar derin bir sohbete, bazen anılara dalar.

Bu kadar zengin ve renkli yaşamını neden kaleme almadığını, neden yazmadığı sorulunca gülümseyerek yanıtsız bırakır. Çarber etrafındaki sohbet uzunca bir aradan sonra son bulur.

Karşılaşılan her hevalle mutlaka Ali Haydar’a selam yollanır. Sözlü, yazılı her selam gecikmeli de olsa varır adresine.

Dersim’in ilk gerilla komutanlarından biri olan Ali Haydar ismine layık yaşar ve savaşır Pertekli komutan! Bazen alınan-taşınan isme layık olunmaz. Ancak Komutan Heval Ali Haydar hem aldığı isme hem Dersim halkının direniş ve onurlu geleneğine layık yaşadı. Ve Dersim’in direniş geleneğini hakkıyla sürdürdü.

Yaşadığı toprakları elleriyle yeşertti. Savaştığı idealleri eylemiyle büyütmeyi bildi. Bütün ruhuyla yaşadığı toprakları anlamaya, özgürlüğü tanımaya ve devrimci değerlerine layık olmaya çalıştı.

Özgürlüğü kazanmayı esas alan, teslimiyeti ölüm kabul eden komutan Heval Ali Haydar Dersim ölümsüzdür.

Ali Haydar Yıldız’dan Ali Haydar Dersim’e tüm şehitlerin anısına saygı ve büyük minnetle…

1635

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Sayfalar