Perşembe Mayıs 2, 2024

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Onlar Liberal Burjuvazi olarak sadece Çarlığa, ki özünde sadece Çarlığın aşırı despot uygulamalarının bir devrimi körükleyecegi kaygısıyla karşıydılar...Kendilerinin de Çarlığa karşı olduğu elbisesi ile giyinip, olası bir devrime karşı işçi ve köylüleri devrimden kopartmak rolünü kendilerine uygun gördüler...Onlarin demokratliklari Çarlığın devrilmesiyle bitti ve Liberal Burjuvazinin gerici yüzü Kerensky Hükümeti ile Demokratik Şubat Devriminin daha ilk aninda ortaya çıktı...

Bizdeki Liberal Burjuvazi ise Rus devrimindeki kadar bile bir ilerici misyon oynayamaz...Çünkü Neo-Liberal düzenle birlikte bu yeni orta siniflar daha dogumundan itibaren küresel düzenin işbirlikçisi karakterini almıştır...Ortada küçük bir kesim dışında, eski milli karakteri olan bir orta sınıf kalmamıştır...Anadolu Sermayesi dedikleri, AKP nin dayandığı bu orta sınıf yeni karşı-devrimci konseptin bir parçası, sosyal temelidir.

Bugün ortada gezen ve ''işçi sınıfına dişardan bilinc yasaklanmalıdır, Leninizm tersine okunmalıdırr'' diyenler, hiçte yeni birsey söylemiyorlar...

Onlar Alman Bernsteincılığın, Rus devrimindeki Ekonomistlerin, Struve'ci Legal Marksistlerin sözlerinin aynısını bugün tekrar ediyorlar...Ve bu akımların sözcülerini Devrimin dostu ve hatta Sosyalist bile görenler büyük yanılıyorlar. Onlar devrim geliştiğinde, onun en büyük düşmanları olduklarını sizlere kanıtlayacaktır, ve aslında bugün de o rolü oynamalarına rağmen, sadece demokratik kimi süslü sözleri ile, sadece sizlerin bugün onları deşifre edememenizi sağlıyorlar...

Çok mu abarttık? 

100 Yüzyil önce, Neo-Liberal bir küresel düzenin bile olmadığı Rusya koşullarında Legal Marksistlerin, Struve'nin Kadet'leşip  Karşı-Devrimin, Çarlığın açık gücüne dönüşmeleri ya da tarihin kötü bir tezahürü olarak, bizdeki Liberal Sosyalizmde yuvarlanacak ve tarihteki emsallerinin yerini alacaktır...

Degisen yeni bir söylem yok; 'İşçi Sınıfı sadece ekonomik mücadele ile ilgilenmelidir, siyaseti liberal burjuvaziye birakmalidir' diyerek Prolerteya Partisine gerek olmadığını söyleyen Alman Bernsteincılığın, onun Rus türevi Struve Legal Marksistlerin, Ekonomistlerin söylemleri, bugünde bizdeki yeni sözcüleri tarafından tekrar ediliyor sadece...Onlar Marksizmi 'aşmıyorlar', sadece tarihsel Revizyonizmi tekrar ediyorlar...Liberalizmin hiçbir biçimi, Sosyalist elbise giymis biçimi de dahil devrimin dostu değildir...Onlarin gorevi işçi ve köylüleri olası bir devrime karşı Kapitalizmin saflarında tutmaktır.

Taraf gazetisinin bile Neo-Liberal küresel sermaye düzeninin, Yeni Karşı-Devrimci Konseptin ideolijik üretim merkezi olduğunu göremeyen, onu devrimin ve solun bir bileşeni olarak gören bir zihniyetin bir Devrimi örgütleme şansı sıfırdır...Klasik Kemalist Faşizmin revize edilip, küresel düzene uyumlu Neo-Kemalizm inşaa etmek ilericilikse eğer, Struve ve Bernsteincılık çoktan ilerlemeciliğin sembolleri olmuştu...Ama biz biliyoruz ki Rus Devrimi bir yandan Kapitalist çiftlik beylerinin Narodnizmine, öte yandan Liberal Burjuvazinin Legal Marksizmine karşı ideolojik-politik mücadele içinde gelişti...Unutmayın, sadece bir boka bok demek, bir başka bok olmanın önünde engel değildir...Öyle olmasaydı bugün 'amerıkan emperyalizmi' edebiyatı yapan MHP en büyük anti-emperyalist olurdu...Öyle ya, Aydınlık- İP boşuna mı yeni dostlarını bu zeminde seçiyor(?)

Bugün kendilerine 'Özgürlükçü Sosyalistler' diyen Modern Struvecilerden Troçkist Karşı-Devrimcilere, Reformist Küçük Burjuvaziden Burjuva Sosyalizminin her biçimine kadar, kendilerini Kürt Ulusal Hareketinin Reformistleştirilmesi, Liberalleştirilmesi ve bunun adının da 'Kürt dostluğu'(!) ilan edildiği HDK-HDP oluşumuna neden Devrimci Proleterya kendi sınıf partisini tasfiye ederek katılmaz sorusuna cevabı Markstan alarak bitirelim...

'Demokratik küçük-burjuvazi, her yerde ezilmekte olduğu şu anda, proletaryaya genel olarak birlik ve uzlaşma öğütlüyor, ona elini uzatıyor ve her türden görüşü demokratik bir parti içinde kucaklayacak geniş bir muhalefet partisinin kurulması için çabalıyor, yani işçileri, ardında kendi özel çıkarlarının gizlendiği sosyal-demokrat lafların egemen olacağı ve sevgili barış uğruna proletaryanın özel istemlerinin ön plana getirilemeyeceği bir parti örgütüne bulaştırmaya çabalıyor. Böyle bir birlik tamamen onların yararına ve tümüyle proletaryanın zararına olacaktır. Proletarya sahip olduğu ve büyük emeklerle sağlanmış bağımsız konumunu yitirecek ve bir kez daha resmi burjuva demokrasisinin bir eklentisi olma durumuna düşecektir. Bu birlik, bundan ötürü, en kesin bir biçimde reddedilmelidir. Bir kez daha burjuva demokratların tezahürat korosu olma durumuna düşeceği yerde, işçiler, ve özellikle de Birlik(Kominist Birlik), resmi demokratların yanında kendilerini, işçi partisinin bağımsız, gizli ve resmi bir örgütünü kurmaya ve bunun her kesimini proletaryanın tutumunun ve çıkarlarının burjuva etkisinden bağımsız olarak ele alınacağı işçi derneklerinin mihrak noktası ve çekirdeği yapmaya zorlamalıdırlar.''

Karl Marx

Başka Bir Dünya Mümkün!

 

http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/10/alman-bernsteinclgn-rus-struveciligin.html

102995

İbrahim Dinç

Site yazarlarımızdan olup teorik ve politik yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

İbrahim Dinç

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar