Pazar Mayıs 5, 2024

Bez parçası!

Faşizmin başı ne zaman sıkışsa yaptığı “anlı-şanlı” bayrağını devreye sokmak olmaktadır. TC devleti neredeyse on yılda bir “bayrak yakıldı”, “bayrak indirildi”, “bayrağa hakaret edildi” söylemleriyle geniş kalabalıkları harekete geçirmektedir. Son olarak Amed'de bir Kürt gencinin TC devletinin bayrağını indirmesi, -en çok da hakim sınıfların temsilcisi olanlar olmak üzere- kamuoyunun gündemini meşgul etti. Bir kez daha Türkiye işçi sınıfına ve halkına şovenizmin, ırkçılığın başta Kürtlere düşmanlık olmak üzere farklı ulus ve milliyetlere düşmanlık zehrini akıtmanın aracı olarak kullanıldı.

Türk hakim sınıf klikleri kendi aralarındaki klik dalaşında da bayraklarını etkili bir şekilde kullandılar. İslamcılarla Kemalistler arasındaki iktidar dalaşında da bayrak göreve çağırıldı. Cumhuriyet mitinglerinden, “Ata”larını ziyarete kadar bayrak, hakim sınıf kliklerinin elinde etkili bir enstrüman olarak kullanıldı. T. Erdoğan'ın bulduğu her fırsatta ve mitinglerde “tek”lerken kullandığı argümanlardan biri de “teeek bayrak”tı. Her iki hakim sınıfının ortaklaştığı konulardan biri de bayraktır. Tıpkı tek cumhuriyet, tek devlet, tek dil ve tek vatan vb. olduğunu ifade etmek gerekir.

Bugün Türk milletini temsil ettiği söylenen bayrak Türk halkını temsil etmemektedir. Hakim sınıfların millet söylemi, aralarında bir avuç komprador burjuva ve büyük toprak sahiplerinin de olduğu tüm sınıfları kapsamaktadır. Türk halkına yapılacak en büyük hakaret, soykırımcı, katliamcı, işkencecilerin “anlı-şanlı” bayrağının kendisini temsil ettiğini söylemektir. Çünkü başta Kürt ulusu olmak üzere, Türk ulusundan, çeşitli azınlık milliyet ve mezheplerden Türkiye işçi sınıfı ve emekçi halkı, komprador burjuvalar ve büyük toprak sahiplerinin devletiyle karşı karşıya her geldiklerinde, önlerinde onları temsil eden ay yıldızlı bayrağı bulmuştur.

Biz o bayrağı başta Amed Zindanı olmak üzere Türkiye hapishanelerinde çeşitli ulus ve milliyetlerden devrimcilere ilericilere, işkence etmenin bir aracı olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı Hrant Dink'in katillerinin elinde resim çektirirken görürüz.

Biz o bayrağı boşaltılan, yakılan Kürt köylerinin fethedilmesinin nişanesi olarak asılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, katledilen gerillaların yerde yatan naaşlarının arkasında durup, zafer nişanesi olarak poz vermelerinden biliyoruz.

Biz o bayrağı, narkotikle mücadele eden uluslararası kuruluşların raporlarında şırıngayla birlikte resmedilmesinden biliyoruz

Biz o bayrağı rüşvetçinin arkasında fon olarak kullanılmasından biliyoruz.

Biz o bayrağı, “milli duyarlılık” adı altında sokaklara salınan kalabalık güruhların dillerinde ırkçı sloganlarla linç edilecek Kürt ya da devrimci ararken ellerinde taşıyıp, sallamalarından biliyoruz.

Biz o bayrağı, namus onur, haysiyet olarak her fırsatta propaganda edenlerin, buldukları ilk fırsatta rüşvet pazarlığı yapmaktan, paraları sıfırlamaktan ve çocuğu yaşındakilerin önüne yatacaklarını kararlılıkla söylemelerinden biliyoruz.

Örnekler çoğaltılabilir.

Dolayısıyla bahsi edilen bayrak, basit bir bez parçası değildir. Paçavra hiç değildir. Zulmün, katliamın, işkencenin ez cümle her türlü insanlık dışı uygulamanın temsilcisidir. Kısa TC tarihi bile bize o “bayrağı bayrak yapan” rengin üzerinde milyonlarca Ermeni’nin, Rum'un, Süryani’nin ve illa ki Kürtlerin, Alevinin ve devrimci komünistlerin kanları olduğunu gösterir. Hani o T. Erdoğan'ın Dersim Katliamı nedeniyle CHP'ye yüklenir ve “literatürde varsa gerekirse özür dileriz” dediği yerde katliamcıların elinde TC bayrağı vardır. O “şanlı” bayrak uğruna Dersimliler “medenileştirilmiş”, Kastamonulular “şapkaya kavuşturulmuş”tur.

Örnekler çoğaltılabilir. Ulus ve milliyeti ne olursa olsun Türkiye işçi sınıfına ve halkına bu bayrak altında ve bu bayrak için zulümler yapılmıştır. Kürt çocuklarının her gördüğü yerde bayrağa yönelmesi sebepsiz değildir. Haksız ve gayrimeşru hiç değildir. Son derece meşru, haklı ve devrimci bir eylemdir. Çünkü o bayrak Türk halkını değil, patron ağaları temsil etmekte, onların zulmünün, katliamcılıklarının somut göstergesidir.

Türk-Kürt uluslarından, çeşitli milliyet ve mezheplerden işçi sınıfı ve halkının kendi bayrağı vardır. Üstelik bu bayrak bütün uluslardan proletaryanın ve ezilen halkların çıkarlarını layıkıyla temsil ettiğini tarihsel olarak kanıtlamıştır. Öyleyse bir kez daha tekrarlamaktan imtina etmeyelim:

“Her şeyden önce şunu belirtelim ki, milliyeti ne olursa olsun bilinçli Türkiye proletaryası, burjuva milliyetçiliğinin bayrağı altında yer almayacaktır. Stalin yoldaşın ifadesiyle: 'Bilinçli proletaryanın denenmiş olan kendi bayrağı vardır ve onun, burjuvazinin bayrağı altında safa girmesinin gereği olamaz.'

İkinci olarak, milliyeti ne olursa olsun, bilinçli Türkiye proletaryası, işçi ve köylü yığınlarını kendi bayrağı etrafında toplamaya çalışacak, bütün emekçi sınıfların sınıf mücadelesine önderlik edecektir. Türkiye devletini kendine temel alarak, Türkiye içindeki bütün uluslardan işçileri ve emekçileri ortak sınıf örgütleri içinde birleştirecektir.” (İ. Kaypakkaya, Bütün Eserleri, s. 242)

96429

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar