Cuma Mayıs 3, 2024

Çanakkale Savaşında İnsanlık Dramı (Yüzbaşı Sarkis Torosyan)

 

Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN Kayseri Develi’de 1891 yılında dünyaya geldi. İlkokulu burada bitirdi. Sonra babası Edirne Rüştiyesine kaydetmek ister. Fakat kabul etmezler. Arap kökenli biri aracılığıyla Harbiye mektebine kayıt olur.1914 savaş yıllarında topçu teğmeni olarak buradan mezun olur. Başarılarından dolayı kurs için Almanya’ya eğitim amacıyla gönderilir. Dönünce kendini savaşın içerisinde bulur. İlk görev yeri Çanakkale Boğazında Ertuğrul Tabyasında komutan olarak atandı. Bugün savaşın anısına « Çanakkale geçilmez » uğruna « abideler » yapılan  Çanakkale savaşında ilk düşman  zırhlısını attığı mermilerle suya gömer. Rumeli’ye geçen Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN burada da kumanda ettiği deniz savaşında düşman gemilerini batırır. Savaşın kaderini değiştirir. Bir ara yaralanır. Ama bu sefer kara savaşında topçu olarak görev alır. Ama bugün  Çanakkale savaşlarında bir Ermeni komutandan, gösterdiği başarılardan hiç bahsedilmez. Adına  hiç rastlamanız mümkün değildir. Rastlamayı bırak okullarda, tarih derslerinde kahramanlık bir yana Ermeniler « hain », »arkadan vurdu » teması işlenir.

 

 

Bunun üzerine Enver Paşa Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN’ı ödüllendirir. Çanakkale’de, Rumeli’de gösterdiği başarıdan dolayı YÜZBAŞI rütbesi ile onurlandırır. Devlet adına Harp madalyası tasdiknamesi ile 18 Mayıs 1915 yılında mükâfatlandırır. Savaşın doğasında olan Yenme veya Yenilme, Başarı veya başarısızlık… Yaşanırken Anadolu’da kıyımlar, sürgün Ermenileri yok etme planı uygulamaya konulmuştu. Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN olup bitenlerden habersizdi. Aile Cephesinde ise kara bulutlar esiyordu. Askerde ailesi ile hiç bir kontağı olmayan TOROSYAN‘dan her şey gizleniyor, bilgi verilmiyordu.1915 yazında Kayseri kaymakamı tehciri uygulamaya koydu. Kayseri’de Ermeni topluluğu topluca  DER-ZOR çöllerine sürüldü. Şehrin dışına kaçanlar çetelerin zalimce katliamlarına maruz kaldılar. Soyulup kıymetli eşyaları alındıktan sonra öldürüldüler. İlkin TOROSYAN ailesi oğlu asker olduğu için Tehcire tabii tutulmadı. Ama sıra onlara gelmişti. Kurtuluş yoktu. Akşam kaymakam TOROSYAN’ın savaşta olduğu yalanın ailesine söyledi. Sonradan bütün aile fertlerini çöle sürdü. Kozan üzerinden ailesi perişan halde İslâhiye’ye ulaşır. Ve burada öldürülürler. Tüm aile burada herkes gibi yok olur. Tek içlerinde kız kardeşi BAYZAR sağ olarak kurtulur. O da kendini zor Suriye’ye atar.

 

Tesadüfen veya bilinçli olarak mı her nedense Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN görevli olarak bu sefer Suriye’ye gider. Artık tek hedefi ailesine kavuşmak ve aile fertlerini bulmak olacaktır. Tüm yaşananları duyar, sorur soruşturur. Ama iş işten geçmiştir. Asker elbisesini çıkarır atar. Osmanlı ordusundan nefret eder. DER-ZOR çöllerinde aç susuz, der ive kemik kalan Ermenileri görür. Yıkılır. Musul’da bir kampta kız kardeşini tesadüfen bulur, tüm ailesine yapılanları öğrenir. Ablası bakımsızlıktan verem hastalığına yakalanır ve ölür. Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN bundan sonraki hayatında İntikam almak için yaşar. Filistin’e geçer Araplarla tanışır. Emir Faysal’ın birliklerine katılır. Onların başında Osmanlı ordularına karşı savaş yapar. Çukurova’da çetecilik yapar. Son defa doğduğu toprakları gördükten sonra, dönmemek üzere Amerika’ya yerleşir…

 

Çanakkale savaşının kazanılmasının yıldönümüne denk düşen bugünlerde, TV ve Basın’da övgü ve kahramanlıktan bahsedilmektedir. Ama tek yanlı birilerinin hakkını vermeden sadece kahramanlığın kime ait olduğu eş geçilerek çarpıtılmaktadır. Yine okullarda öğretilen yalancı tarih hiç bir zaman gerçekten yaşanan olayları yazan, anlatan tarih olmamıştır. İşlenen konu her zaman Türk milliyetçiliği olmuştur. Türk askeri « ölmez » , »yenilmez » yalanları anlatılmıştır. Oysaki aradan geçen 95 yıl içerisinde devlet her zaman aynı devlet olmuştur. Niteliğinden özünden zerrece değişikliğe uğramamıştır. Dün entelektüel, hukukçu KIRKOR ZOHRAB’a, Yüzbaşı SARKİS TOROSYAN’a yapılanlar bugün aynı şekilde hız kesmeden devam etmektedir. Komplo, entrika, yalan  ve üzerine katliam yapmak devlet politikası haline bugüne kadar gelmiştir, Fazla çok gerilere gitmeye gerek yok son 30 yıl içerisinde Türkiye’de neler yapılmadı ki? Kürdistan’da üç bin köy boşaltıldı,. İnsanlar zorunlu olarak metropollere göç etmek zorunda kaldı. Bugün Kürdistan’ın her tarafı toplu mezarlarla dolmuş, açılmaktadır. Azınlıklara Rum ve Ermenilerin ganimetine konmak isteyen bir avuç çeteler, 6/7 Eylül’de bütün işyerlerini, kiliseleri ve evleri yağmaladılar. Kıbrıs ‘in bir parçası işgal edildi. Etnik çatışma denilerek Alevilere karşı katliamlar yapıldı. Binlerce günahsız insanlar hayatlarından oldular. Cezaevleri tıka basa dolu tek suçları insanca yaşam koşulları, demokratik hak ve özgürlükler için mücadele etmek. İdam sehpaları. Kara bulut gibi gelen  her on senede bir askeri faşist dikta yönetimleri. Cezaevlerinde yapılan Nazi dönemlerini aratmayan sözde « hayat kurtarma operasyonları » adı altında ölümler. Kürt Ulusu’nun demokratik yollardan gelen siyasi temsilcileri bugün hepsi ceza evine kapatılmıştır… Bunlar saymakla bitmez. Soykırımlar halen olduğu gibi halen devam ediyor. Boşuna mı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi her konuda insan hakları ihlalleri konusunda mahkûm, etti, Türkiye şampiyonluğu bu konuda kimseye bırakmadan ikinci sırayı almaktadır

 

Gazeteci, yazar Hrant Dink’e yapılan silahlı saldırı, faillerin  belli olmasına rağmen halen yakalanmış değil. Toplumun en ileri kesimleri yazar, düşünür bugün komplo yalan bahanelerle susturulmak istenmektedir. Muhalif gazetecilerin düşüncelerine zincir vurulmaktadır. Vatan için oğullarını askere gönderen yoksul emekçilerin « şehit »oldu denilerek, ölü bedenleri ailelerine teslim edilmektedir. Son zamanlarda bu şekilde vakaların sayısı bir hayli yükselmiştir. Yüzbaşı Sarkis TOROSYAN’a ne yapılmışsa aynısı bugün AHMET veya MEHMET’E yapılmaktadır. Bunlar tesadüfü izah edilecek olaylar değildir. Sağ olarak devlete teslim ettikleri evlatlarının cenazelerini almaktadırlar. Yani devlet kendi vatandaşı olan ama kendine karşı olan herkesi öldürmektedir. Hapishanede ölüm, askerde ölüm, düşünene ölüm, yazara ölüm… Sonu gelmeyen ölümler her geçen gün artmaktadır. Korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor. Ama korkunun ecele faydası yoktur. Mart 2011

 

108962

Agop Ekmekciyan

Özellikle azınlıklar üzerine yazdığı yazılarıyla tanıdığımız yazarımız,diğer birçok konuda da makaleleriyle tanınmaktadır.

agop@kaypakkaya-partizan.net(Hazırlanıyor)

Agop Ekmekciyan

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar