Çarşamba Mayıs 8, 2024

On çılgın insan arıyorum

Düzen siyasetçileri karabataklara benziyor. Bu sinsi kuşlar avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar. Zavallı balıklar kılık değiştirmiş bu katil kuşların kendi türlerinden olduğunu sanarak onlara yaklaşmakta bir sakınca görmezler. Bu tedbirsizlikleri onların feci sonu olur, tehlikenin farkına vardıklarında artık çok geçtir, kendilerini bir anda bu canavarların karanlık midesinde bulurlar.

Ankaracı düzen siyasetçileri de halkı kandırmak için bu katil kuşların yaptığını yapar, halktan yanaymış gibi görünürler. Kenan Evren bile kanlı bir diktatörlük kurarken, il il dolaşıp ne kadar halktan yana olduğunu söylemez miydi?

Tayyip Erdoğan iktidar olmadan önce ne kadar demokrat görünüyordu değil mi? Peki ya sonra ne oldu? Alanları kana buladı, gençler ve çocuklar için ölüm fermanları verdi. Halkın iş, aş ve özgürlük istemesi suç oldu. Yarın başka bir düzen siyasetçisi başa geçsin o da aynı şeyleri yapacaktır. Bu nedenle mesele sadece Tayyip Erdoğan ve AKP meselesi değildir. Mesele Tayyip Erdoğan ve tüm benzerlerinin halkı cendereye alan bu düzenle birlikte siyaset mezarlığına yollanmaları meselesidir.

Tayyip Erdoğan birkaç yıl sonra ölecek veya o zamana kalmadan Kenan Evren, Süleyman Demirel ve daha birçokları gibi eskiyip evinde ölümü bekler hale gelecek. Söyler misiniz, o zaman halk özgürleşmiş mi olacak? Düzen kendi medyasını kullanarak kendisine başka bir Tayyip Erdoğan bulacak. Halk bu defa da televizyonların parlattığı o yeni liderin peşine takılacak. Medyanın "Sarışın Güzel Kadın,"diye allayıp pulladığı Tansu Çiller başbakan olmadı mı?

Halkın piyon olarak kullanıldığı bu kirli oyun bir asırdır oynanıyor.

Bakın, halk örgütlü ve güçlü ise, bin Tayyip Erdoğan da gelse haddini bilmek zorunda kalır. Ama… Halk kendi kaderini düzen siyasetçilerinin eline vermiş ve örgütsüz ise, mecliste güya kendisini temsil eden yüz milletvekili de olsa, daha birkaç hafta önce Meclisten geçen o Güvenlik Yasası gibi devlet terör yasaları ile başına ateş yağdırılır. Bu nedenle korkulacak şey, Ahmet, Mehmet veya Tayyip değil örgütsüzlük olmalıdır.

Dikkat edin, bu düzen siyasetçilerinin hiçbiri devlet ve mülkiyet meselelerine girmiyor. Devleti ve mülkiyeti sorgulayan tek bir söz duydunuz mu onların ağzından? Oysa bu iki mesele halkın iktidar olacağı şekilde çözümlenmeden bu sömürgeci düzen devam edip gidecektir. Bu nedenle televizyonlarda birbirleriyle koltuk kavgasına tutuşan bu siyasetçilerin tüm vaatleri ve sözleri yalandır, gülücükler dağıtan pırıltılı maskelerinin altında çirkin bir yüz saklıdır.

Hatırlayın, geçen seçimden hemen sonra hepsi elbirliği ile yeni anayasa tartışması başlattılar. Güya yeni bir anayasa yapılacak ve biz de özgürleşecektik! Sonra? Sonrası yok. İki yılı bu palavrayla geçirdiler. Biz de onlara inandık! Sonra da çözüm süreci yalanını piyasaya sürdüler. İki yılımızı da böyle harcadılar. Ne oldu şimdi, ortada hiçbir şey yok! Kazıklandığımız yanımıza kâr kaldı.  

Bitmedi. Şimdi de 7 Haziran seçimlerine kilitlendik. Bilmiyoruz ki, seçim sonuçları ne olursa olsun, hangi parti veya partiler iktidar olurlarsa olsunlar bize yine bir şey yok. Çünkü bu militarist meclis halkın değil egemen oligarkların meclisidir ve onlara hizmet eder. Yüz yıldır bu meclisten sizin faydanıza olan tek bir kanun çıktı mı?

 Seçim günü biz züğürtler bizim takım kazandı diye düğün bayram ederken, bu alçak düzen yine yerinde kalmaya ve canımıza okumaya devam edecek.

Sözü fazla uzatmayayım. Gören gözler için önümüzde iki yol var: Ya biz ezilenler el ele verip devlet ve mülkiyet meselesini çözecek şekilde iktidar oluruz ya da hep olduğu gibi solucan muamelesi görmeye devam ederiz.

Sözlerim, onurlu bir hayat sürdürmek istiyorum diyenleredir. Bir yıl önce yaptığım, ancak çeşitli nedenlerle gerçekleştiremediğimiz ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ çağrımı şimdi yeniden tekrarlıyorum:

İster Kürt, ister Türk emekçisi olun, ister Çerkes, ister Arap, Laz, Ermeni, Rum,  Süryani, E'zidi, Türk veya Kürt Alevi'si olun, ister kadın, ister erkek olun; bu yürüyüşe katılacak on çılgın insan arıyorum. Bu on çılgın insan halkla birlikte yeni bir tarih yazabilirler.

Yürüyüşün ne zaman, nereden ve nasıl başlayacağına ve nerede, nasıl biteceğine elbette onlar karar verecekler. Örneğin Kars-Şırnak, Şırnak- Diyarbakır arası yol düşünülebilir. Herhalde günde yaklaşık 20 km. yol yürümek mümkündür. Yol güzergâhında geçtiğimiz her yerde bu diktatörlük düzenini halka şikâyet edilir ve özgür bir yaşam kurmak için neler yapılması gerektiği halkla tartışılır.

Özgürlük Yürüyüşünü Diyarbakır'da çadır kurarak bir Özgürlük Nöbeti'ne dönüştürebiliriz. Bu nöbete ve nöbetin ne kadar süreceğine de yine yürüyüşçüler karar verecekler.

İstenirse otobüsle Diyarbakır'dan İstanbul'a da gidilebilir. Taksim meydanında da çadır kurularak Özgürlük Nöbeti sürdürülebilir.

Yola çıkmış o on çılgın insanı gözümün önüne getirdiğimde kalbim  tatlı bir heyecanla çarpıyor. 

Mail adresim aşağıdadır. Bilgisayarımın başında tarihte iz bırakmak   isteyen on çılgın insandan haber bekliyorum.      alinakmahmut@hotmail.com


73885

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar