Perşembe Mayıs 9, 2024

Darbeciliğin dayanılmaz hafifliği ya da “yemişim tüzüğü” rahatlığı!

Her siyasal hareket, belli bir program çerçevesinde ve onun işleyişini düzenleyen bir tüzük üzerinde yükselir, inşa edilir. Program hareketin azami ve asgari hedeflerini, yaşadığı toplumu nasıl tanımladığını anlatırken tüzük ise hareketin iç işleyişini ve uyumunu düzenler. Bir yanıyla tüzük vücudun organları arasındaki etkileşimi ve ahengi sağlayan sinir sistemi ağı ve onun çevrelediği damarları tarifler. Program, siyasal hareketin yol haritası ise tüzük de bu yolda ilerleme iddiasındaki öznenin karakterini anlatır. Siyasal hareket bu bağlamda ona niteliğini veren programına paralel savunduğu görüşlere uygun bir tüzüğü, örgütsel mekanizmaları ve işleyişi savunur, savunmalı. Sözgelimi, düzenin korunması ve yeniden üretilmesini kendine temel amaç edinen ve bunu programına koyan bir siyasal oluşumdan, demokratik, özgürlükçü bir tüzük ve işleyiş beklemek de yanlış olacaktır. Sömürü ve zulüm üzerinden ayakta kalan, kendisine biat etmeyen herkese zorun türlü yollarıyla yönelen ve onları baskı altında tutan; asimile etmeye çalışan, saldırı ve katliamlar düzenleyen bir düzenin varlığını korumayı kendine düstur edinmiş bir hareket doğal olarak savunduğu görüşlere paralel bir örgütlenme inşa edecektir.

AKP’den CHP ve MHP’ye, tüm düzen partilerinin tekçi, anti-demokratik, gücü elinde bulunduranın söz ve yetki hakkına sahip olduğu ve dışındaki herkesi örgütün sıradan bir parçası haline getirdiği bir yapıya sahip olmaları şaşırtıcı değildir. Bu tür siyasal hareketlerde çoğu zaman yazılı hale getirilen ve işleyişi başta yönetici organlar olmak üzere örgütü oluşturan mekanizmaların görev ve yetkilerinin sınırlarını belirleyen kurallar açıkça ihlal edilir. Bir avuç azınlığın milyonların emeği ve alınterinin sömürüsü ve gaspını meşru göstermek için yalan, ikiyüzlülük ve sahtekârlıktan başkaca bir yol olmadığı herkesin malumudur. Bu temel üzerinden var olan bir siyasal hareketin bu meziyetlerden nasipleneceği de bir başka gerçektir.

 

“Yemişim Tüzüğü” Rahatlığı

Kendini, ezilenlerin her türlü baskı ve sömürüye karşı öfkesi ve mücadelesinin bir parçası olarak görenler açısından durum farklılık arz eder/etmelidir. Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyet ve mezheplerden emekçilerin, kadınların, LGBTİ’lerin özgür bir gelecek kavgasının asli unsuru ve önderi olma iddiasındaki siyasal hareketler ve özneler bu niteliklerini başta programlarında devamında onu tamamlayan tüzüklerinde ortaya koyalar. Komprador burjuvazi ve toprak ağalarının sömürü ve zulüm düzeninin alaşağı ederek, onun yerine halk demokrasisi ve sosyalizmi inşa etmeyi amaçlayan siyasal hareketin, öznenin tüzüğü de bu niteliklere uygun olmalıdır/uygundur. Demokratik merkeziyetçilik ilkesi üzerinde, gönüllülük temelinde, bir irade ve eylem birliği bu örgütsel işleyişinin temel iskeletini oluşturur. Düzen partilerinin aksine tekçilik değil örgütü oluşturan her birey ve organın fikirlerini özgürce ifade ettiği, eleştiri ve özeleştiride eşitliğin uygulandığı bir kültürel iklimi savunur.

Örgütün kararları tüm yetkili organların ve üyelerin katılımı ve üretimiyle zenginleşen tartışmalarla belli bir doygunluğa ulaştıktan sonra merkezi bir karar haline gelir. Bu saatten sonra her üye ve organ bu fikri savunmak zorundadır. Demokratik merkeziyetçilik ilkesinin esası budur. Tüzük tam da bu ilkeyi de kapsayacak şekilde örgütün yönetici organlarının işleyişini onların diğer organlarla ilişkilerini üyelerinin birbirleri karşısındaki yetki ve sorumluluklarını belirleyen bir kurallar bütünüdür. Tüzük, örgütü bir arada tutan temel yapıtaşıdır. Bir yanıyla herkese eşit mesafede ve herkes için bağlayıcı olandır.

Tüzük kolektifin toplam çıkarını savunur. Ona yönelik darbe/darbecilikse toplamın çıkarı yerine kendi küçük dar çıkarını ve iktidarını koyar. Darbeciliğin temelinde de bu olgu yatar: Kendi hegemonyasını korumak ve sürdürmek adına bütünün çıkarlarını feda etmek. Bu örgütün toplamı için büyük bir yıkıma, bozguna, dağılma ve parçalanmaya yol açsa bile. Bu anlayış, bir kere tüzüğü ihlal ettikten sonra durmaz. Ona, “tüzüğe uy” çağrısı yapanları, işlediği suçu fark eden, görenleri tasfiye edilmesi gereken rakipler olarak hedef tahtasına çiviler. Artık tüzük ve onun gerektirdiği her türlü hukuk ihlal edilmiş ve örgüt adeta orman kanunlarına terk edilmiştir. Son birkaç yıldır yaşadığımız sorunların temelinde bu vardır. İki yıldır ekilen kin ve nefret tohumları bugün kurumların basılması ve çalışanlarına şiddet uygulanmasıyla taçlandırılmıştır. Örgütsel işleyiş ve hukukun yerle bir edildiği ve sözün, şiddet ve provokasyon ortamına terk edildiği bir iklimi yaratanların objektif olarak karşı devrime hizmet ettiği açıktır.

Tarih, darbeleri yapanların, darbeciliğin sınıf mücadelesi karşısında yenilmeye mahkûm olduğunu ve son adreslerinin de tarihin çöplüğü olduğunu yeterince göstermiştir. Darbe yapanların üst perdeden bağrışmaları, tehditleri ne darbeciliklerini ne de işledikleri suçları gizleyemez, aklayamaz!

Bir Partizan

43688

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

22:07 Yol

Sayfalar

Partizan'dan

Tarih Tanıktır: 24 Nisan’da Kaypakkaya Çizgisinin Doğuşuna

Yüzyılda Ülkemiz iki önemli tarihi zelzeleye tanıklık etti. 24 NİSAN. Öyle ki, her iki toplumsal olay tarihimizde silinmez ve silinmeyecek izler bıraktı. Hele ki bu silinmez tarihi olay aynı güne denk gelmişse - ki öyle- bir o kadar daha önemli ve de değerlidir. Tarihimizde bazı yaşanmışlıklar vadesi dolduğunda unutulur, tarih sahnesinde silinip giderler. Ve kendi kendini tasfiye ederler.

15 NİSAN 2015 TARİHİNDE TUTUKLANAN 10 DEVRİMCİ DERHAL SERBEST BIRAKILSIN!

ALMAN CEZA HUKUKUNUN 129/a-b  MADDESİ İPTAL EDİLSİN!

Almanya Adalet Bakanlığının 2012 tarihinde verdiği talimatla başlatılan soruşturma 15 Nisan 2015 tarihinde yapılan bir operasyonla ilk aşaması tamamlamış ve bu operasyon sonucu Avrupa çapında içlerinde  ATİK yöneticileri ve TKP/ML yöneticisi oldukları iddiasıyla 10 devrimci tutuklanmıştır. Almanya bu uluslararası operasyonu; Yunanistan, İsviçre ve Fransa devletleriyle ortak bir şekilde   gerçekleştirdi. Tutuklanan 10 devrimci Almanya'nın Bavyera eyaletinin çeşitli cezaevlerinde tutulmaktadırlar. 

Atik Operasyonu, Ortaya Çıkan Gerçekler Ve Büyük Kuşatmanın İlk Hamlesi!-Marco KARAKAYA

Nisan 2015’de ATİK yöneticilerinin de içinde bulunduğu 13 devrimci Alman ve Türk devletinin işbirliği ile “terör örgütü üyesi” olmaktan dolayı tutuklandı. Fransa, İsviçre ve Yunanistan’ın da dahil edildiği Avrupa çapında bir operasyon yaşandı. Alman devleti bu üç ülkede iade talebinde bulundu.

Filipinler İşçi Sınıfı Üzerinde Gün Geçtikçe Yoğunlaşan Neoliberal Saldırılar

Kamu Emekçileri Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’nun (COURAGE) 10. Kongresi’nin Açılış Konuşması, 5 Nisan 2016 Halkların Uluslararası Mücadele Birliği Başkanı Profesör Jose Maria Sison

Biz, Halkların Uluslararası Mücadele Birliği (ILPS) olarak Devlet Çalışanları Birlik, Tanınma ve İlerleme Konfederasyonu’na (COURAGE) ve sizin 10. kongrenize gelmiş bulunan yüzlerce katılımcıya en gönülden selamlarımızı iletiyoruz. Aynı zamanda bu kongreyle eş zamana düşen COURAGE’ın kuruluşunun 30. yıl dönümünü de sizle beraber kutlamaktayız.

Zayıflığın Üstüne Atılan Örtü, “Birlik Anlayışında” Sınıf Uzlaşmacılığının Devrimci Hareketleri Getirdiği Nokta!- MARCO KARAKAYA

Devrimci ve demokratik güçlerin sınıf mücadelesinin sorunları ekseninde ortak kaygıları, sorunları ve buluştukları büyük bir payda vardır. Bu paydaşlık dostluk ilişkilerini nesnel olarak yaratır. Bunun yanında bu nesnel zeminin güçlendirilmesi gibi öznel bir tutumda zorunludur. Bu ise siyasetin işidir. Yani devrimci ve demokratik mücadeleye dair dünya görüşü, sınıfsal-sosyal- toplumsal düzeydeki çeşitlilik ve farklı çıkarları olan kesimlerin bir araya gelme zorunluluğu birlikte mücadele siyasetini üretmeye iten dinamik olur.

Yol açan,yol gösteren...

İşçilerin, emekçilerin ve ezilenlerin örgütlenme ve savaşma ihtiyacının olduğu yerde bir yönetme ve yürütme ihtiyacı var demektir. Bir yol göstericiliğe ihtiyaç var demektir. İşçi, kadın, gençlik vb. çalışmalarını, bir birimi, bir grubu, bir örgütü örgütlemek-yönetmek ya da bir harekete önderlik etmek kısaca devrimin parçalarda ve farklı alanlarında ve bir bütüne önderlik etmek gibi bir görev ve sorumlulukla karşı karşıya olunduğu bir gerçektir.

Kiralık Kürtler-Ahmet Kahraman

Başkaldıran mekanı, yükseklerde uçan kartallar onursallığıyla düellocu olan Kürdistan, öbür yanıyla uzun sürmüş işgal toprakları olması nedeniyle, alt beyni köleleşmiş tipler, ihanet yuvalarıyla doludur. Onuru çürümüş, namus damarı çatlamış tiplerle…

Bu düşmüşlüktür. Ülkenin trajedisidir.

Onur için hayatların orta yere serildiği Kürdistan’da dem, devran olur, düşmanla alış-verişte babanın, kardeşin, amca ve dayının hayatı, pazarlık konusudur.  

Tarihsel ihanetleri sıralayacak değilim ama, ta İdrisê Bedlisî, Bedirhan Paşa, Şeyh Übeydullah zamanından beri bu böyledir.

Ya Sosyalizm Ya Kapitalist Barbarlık

Kapitalizm, 20 yüzyılın başlarında emperyalizme evrilmesiyle, yeni bir aşamaya gelmişti. Bu aşamanın adı çürümeydi. Kapitalizmin bundan öte gideceği bir yer yoktu. Bu onun son istasyonuydu. 

Beni de atın vatandaşlıktan! Kifayet Ceylan

Tecavüzcülerin namus bekçiliğine soyunduğu bu ülkede onlarla aynı havayı solumak istemiyorum. Ensar Vakfı’nda tecavüze uğrayan çocuklarla ilgilenmesi gereken bir bakanın, hem de bir kadının “Bir kereden bir şey olmaz” dediği bir ülkede yaşamak onuruma dokunuyor. İktidar tarafından korunup kollanan vakıfların “Biz de Ensar'ız...” naralarıyla sokaklarda boy göstermelerinden utanç duyuyorum.

TKP-ML TİKKO: Herkesi HBDH çatısı altında birleşmeye çağırıyoruz

TKP-ML TİKKO tüm devrimcileri özellikle de sempatizan, taraftar ve militanlarını HBDH içinde faşizme ve her türden gericiliğe karşı savaşmaya ve birlikte yürümeye çağırdı.

Kürdistan ve Türkiye’den 10 devrimci örgüt aralık ayından bu yana yürütülen tartışma sürecinin ardından güç ve eylem birliği olarak tanımladıkları Halkların Birleşik Devrim Hareketi’nin (HBDH) kuruluşunu bir bildiriyle ilan etti. 

Vatan Hainleri ve Vatanseverler Vatandaşlıktan Çıkarılacakmış!

   Aslına bakılırsa devrimcinin, sosyalistin, komünistin ilkesel anlamda vatanı yoktur. Irk, milliyet, din, cinsiyet, renk ve dil belirleyici bir özellik taşımadığı gibi doğduğu topraklarda pek belirleyici değildir. Komünal bir toplumun yaratılması he demekle, kuracağız demekle hemen kurulamıyor, kurulmuyor...

Sayfalar