Salı Mayıs 21, 2024

Demirtaş'ın 'İhaneti'-Hüseyin Turhallı

Davutoğlu HDP Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Rusya'ya ziyaretini "ihanet" olarak değerlendirmiş.

Bu adamlar ya kafayı yemiş, yada kafayı yemişlere hitap ettiğini düşünüyor.

İhanet nedir?

Önce basit anlamıyla: Yapılan bir iyiliğe, hizmete ve fedakarlığa karşı bireyin karşıt konuma geçerek kötülük etmesidir.

Sahi 90 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin Demirtaş'ın dedesine, babasına ve çocuklarına ne tür bir iyilik yaptı da ihanet ediyor?

Zulüm, baskı, yakma, yıkma, işkence, talan, tecavüz dışında ne gördü bütün sülale boyu?

Selahattin bütün bunlara karşı Rusları Türkiye'ye saldırmaya davet etmemiştir. Velevki etse bile 90 yıllık zulme karşı insanlığı yardıma çağırmanın neresi ihanet oluyor?

Bu basit anlamıyla bile Demirtaş'ın ihaneti bir yana 90 yıldır kendisine yapılan ihaneti, ihanetçinin yüzüne vurmuştur. Artık bana/bize ihanet edemezsin, demiştir.

Hukuki açıdan ihanetin özel tanımı yoktur. Ancak çeşitli suç kategorileri bu çerçevede değerlendirilmiştir.

İngilizler Vatana ihaneti "düşman kuvvetlerine fiilen yardımda bulunma" olarak tanımlarken Amerikan Ceza hukukunda bu tanım "Düşman yararına yıkım faaliyetlerinde" bulunma olarak sınırlandırılmış. Alman Ceza hukuku ise anayasal düzeni yıkmayı hedefleyen eylemleri de vatana ihanet suçu kapsamına almıştır.

Özetle hukuk sistemi, ihanet suçunu savaş halinde bulunan düşman devlete fiilen yardım olarak tanımlamaktadır.

Fiilen yardım gerçekleşmiş olsa bile bu suçun faili "devletten koruma gören" kişi olarak tanımlanıyor. Oysa ki Kürdler katlediliyor, evleri, köyleri, şehirleri yıkılıp yakılıyor, dilleri, kültürleri yasaklanıyor, yaşam alanları tahrip ediliyor koruma yerine sadece baskı ve zulüm görüyorlar. Dolayısıyla Kürdlerin vatana ihanet suçunu işlemeleri hukuken de mümkün olamamaktadır.

Şimdi Türk devleti Kurtuluş savaşında verdiği sözlere ihanetini gizlemek için kapı kapı dolaşıp dileniyor, siyasal, askeri ve ekonomik desteklerde bulunmalarını istiyor. Bunu haklı ve meşru bir amaç için yapmıyor. Aldığı ekonomik ve askeri yardımların tümünü insanlığa karşı suç kapsamında sayılan eylem ve işlemlerde kullanıyor.

Şimdi meselenin asıl yönüne bakalım.

Kürdler birey olarak ihanet suçunu işlemeyeceklerine göre, ulus olarak böyle bir faaliyette bulunduklarında uluslararası hukuk tarafından nasıl karşılanacak?

Sovyetler Birliği :“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı için mücadele ulusal baskı politikasına son vermek, bu politikayı imkânsız kılmak ve böylece uluslar arasındaki çekişmeyi ortadan kaldırmaktır." diyordu.

"Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir" (Birleşmiş Milletler Kişisel ve siyasal haklar sözleşmesi madde-1)

Kürdlerin temel sorunu, yanlış kavramlar üzerinde siyaset inşa etmektir. Çözüm ancak doğru tanımlama ve doğru kavramlar üzerinde inşa edilebilir.

Doğru nedir?

Kürdler bir ulustur, Kürdistan ise işgal edilmiş bir ülkedir.

Eşit haklara sahip diğer uluslarla birlikte yaşayabilecekleri gibi mutlak surette ayrılma ve kendi devletlerini kurma hakkına da sahiptirler. Doğal hukukun Kürdlere tanıdığı bu hak teslim edilmeden Kürd ve Kürdistan sorununun çözümü olamaz.

Yapılan son anketlere göre Türk toplumunun %80 Kürd şehirlerinin yakılıp yıkılması ve Kürdlere uygulanan baskı dozunun çok daha arttırılarak uygulanmasını istemektedir. Demokratik, özerklik, federasyon biçiminde ortak yaşamayı red etmektedir. Bu durumda Kürdlere düşen, doğal hukuk çerçevesinde haklarını kullanmalarıdır.

Bu çerçeveden bakıldığında PKK'nin de 16 yıldan bu yana geliştirmeye uğraştığı "Demokratik, demokratik, demokratik ......" çözüm reçeteleri de bir safsata olmaktan öte anlam ifade etmemektedir. Kürdlerin öncelikle bu çemberi kırmaları, bu bariyeri aşmaları gerekiyor.

Kürdlere uygulanan katliamın temel nedenlerinden biri de uluslararası destekten ve diplomasiden yoksun olmalarıdır. Bu durumda katliam tehdidine karşı diğer dünya halklarından ve ülkelerden yardım talep etmeleri bir ihanet suçu değil, kendilerine yapılan ihanete son verme çabasıdır.

Katliam tehlikesini bertaraf etmenin temel güvencesi de budur.

44324

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Cüret edip özneleşelim, kurtuluş için örgütlenelim ve hep birlikte devrimle özgürleşelim!

– Merhaba, kendinizi tanıtır mısınız?

– Merhabalar, ben Rosa Avesta, TKP-ML Komünist Kadınlar Birliği (KKB) temsilcisiyim.

– TKP-ML KKB olarak 5 Mayıs 2023 tarihinde yaptığınız açıklamada 1. Kongrenizi yaptığınızı açıkladınız. Bu Kongreye gelinceye kadar geçen süreci özetleyebilir misiniz?

Sosyalizm Bayrağının Arkasına Saklanan Sosyal Şovenizm!

Yerel seçim süreci, egemen sınıflar arasındaki kapışmanın yeni adresi olarak giderek ısınan bir gündem olarak karşımıza çıkıyor.

2023 Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AKP-MHP faşist ittifakı ve merkezinde CHP’nin yer aldığı “Millet İttifakı” arasındaki mücadeleden ilki ezici bir üstünlükle galip çıktı. Daha doğrusu, devlet aklı, önümüzdeki dönem için yola “CHP’nin de onayıyla” Türk-İslam senteziyle, gerici ve faşist bir ittifakla devam etme kararı aldı.

Sayfalar