Pazar Nisan 28, 2024

Dersim’den İstanbul’a uzanan bir mücadele

Yaşamını yitiren Cumartesi İnsanları’ndan Güzel Şahin’in Dersim’den İstanbul’a uzanan mücadelesini kızı Meral Nergis Şahin, “Ötekileştirilen kim varsa tereddüt etmeden yanına giderdi” sözleriyle anlattı.

“Kaybedilen her çocuk benim evladımdır” diyerek Cumartesi Anneleri’nin 22 yıldır Galatasaray Meydanı’nda verdiği mücadeleye destek veren ve geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Cumartesi İnsanları’ndan Güzel Şahin’in mücadelesinin altında kendi hayat öyküsü yatıyor.

Dersim’in Pülümür ilçesinde 1943 yılında dünyaya gelen Şahin (Güzel Ana), 12 yaşına geldiğinde evlendirilir. Çocuk yaşta evlendirilmenin zorluğu ile karşı karşıya kalan Şahin, bütün zorluklara rağmen hayat mücadelesine aralıksız devam eder. 1960 yılında yaşadıkları ekonomik sıkıntılar nedeniyle İstanbul’un Maltepe ilçesinde bulunan Gülsuyu mahallesine eşi ile birlikte göç eden Şahin, burada kendi elleri ile bir gecekondu inşa eder.

Şahin, bu mahallede tanıştığı devrimcilere bütün ekonomik sıkıntılara rağmen inşa ettiği gecekondunun kapısını açar. Gecekonduda dünyaya getirdiği 5 çocuğunu da devrimcilerden öğrendiği yaşam biçimi ile yetiştiren Şahin, o günden sonra haksız ve hukuksuz uygulamalara karşı mücadelesini bırakmaz.

“Hayatımı anneme borçluyum”

Yıl 1992’ye geldiğinde Şahin’in ikinci çocuğu olan Fedai Şahin, İstanbul’da gözaltına alınır. Bunun üzerine İstanbul Emniyeti ve Valiliği başta olmak üzere birçok yere başvuran Şahin, oğlundan herhangi bir cevap alamaz. Gittiği her yerde üstüne kapılar kapanan Şahin, yaklaşık iki hafta çalmadığı kapı kalmaması üzerine oğlunun Kocaeli Emniyeti’nde olduğunu öğrenir. Bir süre gözaltında kaldıktan sonra tutuklanan oğlu Şahin, daha sonra cezaevinden çıktıktan sonra “Hayatımı anneme borçluyum” diyerek, yurt dışına gitmek zorunda bırakılır.

“Kaybedilen her çocuk benim evladım”

27 Mayıs 1995’te kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için Galatasaray Meydanı’nda Cumartesi Annelerinin eylem başlatacağını duyan Şahin, tereddüt etmeden gelip eyleme katılır. Evladını ve yakınını kaybetmemesine rağmen başlatılan bu eylemde o günden sonra yerini alan Şahin, eyleme katılmasını şu sözlerle anlatır: “Kaybedilen her çocuk benim evladımdır.”

Her hafta Galatasaray’daydı

O günden bu yana bütün zorluklara rağmen her Cumartesi günü, Galatasaray Meydanı’na gelmek için Gülsuyu’ndaki evinden ayrılan Şahin, 22 yıldır sürdürülen bu mücadeleye aralıksız destek verir. Kaybedilen her çocuğu, evladı olarak gören Şahin, 20 Eylül’de tedavi gördüğü hastanede dünyaya gözlerini yumar.

“Herkesin Güzel Anası”

Şahin’i anlatan kızı Meral Nergis Şahin, annesinin herkes tarafından sevildiğini belirterek, “Kim olursa olsun herkese yardım ederdi. Ötekileştirilen kim var ise, kendinden gördüğü kim var ise tereddüt etmeden yanına gider, onunla ilgilenir bir haksızlık gördü mü dayanamazdı. Biz ona Gorki’nin Ana’sını okuduk ve bir süre ona Gorki Ana dedik, ama o sadece bizim değil, herkesin Güzel Ana’sı olarak bilindi, tanındı” dedi. Annelerinin yıllardır vermiş olduğu mücadelenin yeni olmadığına dikkat çeken Şahin, hemen hemen tüm yaşamı boyunca nerede bir hak arama mücadelesi var ise orda olmaya özen gösterdiğini anlattı. 

“Yerim Cumartesi Annelerinin yanı”

Son yıllarda annesinin sağlık sorunları nedenlerinin çoğalmasına rağmen alanları terk etmediğini söyleyen Şahin, annesinin alanlardan kopmaması için sağlığına özen göstermeye de çalıştığını belirtti. Güzel Ana’nın sağlık sorunları artması ile birlikte doktorların evden çıkmasını yasakladığını dile getiren Şahin, “Evde durduğu zaman da üretimden geri kalmıyordu. Kendisini meşgul edecek bir şeyler hep yapardı. Bir gün reçel yapmak için ağaca tırmandı yere düştü. Başka bir gün çatıyı onanırken düştü. Ve ‘Beni bıraksaydın bana bir şey olmazdı. Benim yerim Cumartesi Annelerinin yanıdır’ diyince bir şey diyemedim ve yine ait olduğu yere gitti” diye konuştu.

“Darp eden polise ödül verildi”

Annesinin katıldığı hak arama mücadelelerinde çoğu zaman gözaltına alındığını, darp edildiğini sözlerine ekleyen Şahin, annesi ile ilgili anıları şu sözlerle anlattı: “Bir gün Üsküdar polis merkezine gittim. Gelen herkes ya çocuğunu ya kardeşini soruyordu. Polis, ‘Sen kimi arıyorsun?’ diye sorduğunda ‘Annemi arıyorum’ şeklinde yanıt verince ‘Şuna bak herkes kızını, kardeşini sorar bu anasını soruyor. Anası böyle ise kızı kim bilir nasıldır’ demesinin ardından küfürler etti.

Çoğu zaman polisin yaptığı saldırılarda annem yaralanırdı. Bir başka seferinde ailece 1 Mayıs’a gittik. Şahin ailesi olarak ben dahil 4 kişi gözaltına alındık. Annem bizim yanımıza geldiğinde polis anneme, ‘Evde örgütlemediğin kimse kaldı mı? Onları da gidip alalım’ demesi üzerine annem, ‘Kedi köpek vardı onlar da birazdan buraya gelir, merak etme bizim evde herkes örgütlü, herkes devrimci’ diyerek çekinmeden ve tereddüt etmeden yanıtladı.

Bunların yanında en ilginci ise, 1 Mayıs 1998’de annem polisin şiddetine maruz kalıyor bayılınca tutup bir köşeye atıyorlar. Atıldığı yerden ise başka bir polis gelip onu çekiyor ve bir gazeteci de bu anı fotoğrafladı. Daha sonra bu polise yaşlı kadına yardım ettiği için ikramiye verildi. Annem öfkelendi. Ardından basın açıklaması düzenleyerek, ‘O polis beni kurtaran değil darp edendi’ dedi.”

Yatağının başucunda Hrant Dink

Annesinin kendisini, “Önce dünyalıyım, sonra insanım, sonra Dersimliyim” şeklinde tanımladığını ifade eden Şahin, öldürülen gazeteci Hrant Dink’i çok sevdiğini söyledi. Ermeni halkına ayrı bir sevgisi olduğunu dile getiren Şahin, annesinin yatağının başucunda Hrant Dink’in fotoğrafının hiçbir zaman eksik olmadığını sözlerine ekledi. 

“Her devrimci onun evladıydı”

Güzel Şahin ile birçok kez gözaltına alınan ve birlikte mücadele ettiğini dile getiren gelini Çiğdem Şahin de, 1996’da cezaevlerinde hak arama mücadelesi ile 52 gün süren ölüm orucuna destek olmak için annesinin katıldığını anlattı. Ölüm orucunun kitleselleşmesi ve dışarıda da destek olmak için tartışmaların olduğunu belirten Şahin, “Annem, ‘Onlar benim evlatlarım, onlar aç iken ben tok olamam’ diyerek tereddüt etmeden o da açlık grevine girdi. Herkese direnişi ve mücadeleyi anlatırdı.

Ve zaferle sonuçlanınca en çok onun sevindiğini gördüm. Kendi oğlu ölüm orucunda değildi. Onun için her devrimci onun evladıydı” dedi. 

41308

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Misafir yazarlar

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar