Pazartesi Mayıs 20, 2024

Dijitalleşme: İşçinin Üretim Sürecinin Denetleyicisi ve Düzenleyicisi Olacağı Tarih

 

Buradaki inceleme ve araştırma nesnemiz, esas olarak, gelinen aşamada kapitalizmin işgücüne gereksinim kalmadığı, onun yerini makinelerin aldığı anlayışının, kapitalizmin nesnel gerçekliğini doğrulamadığını ortaya koymaktı. Bu da, güncel verilerle ortaya konduğu inancındayım. Evet, makineler (dijitalleşme) kapitalizmin tarihi boyunca artan ölçüde ve gelişerek üretim sürecinde yer almıştır. Ve günümüzde daha fazla yer almaktadır ve almaya devam edecektir. Kapitalist üretim sürecinin bu eğilimi önlenemez. Ancak, bu makineler, kapitalistin amacı olan daha fazla kar (artı-değer) elde etme amacının tersine, üretim sürecine katılmasına oranla kar oranında düşüşe neden olmakta ve sermayenin yeniden üretimini daraltmaktadır. Bir tarafta kapitalist daha fazla kar elde etmek amacıyla daha yüksek düzeyde makineleşme eğilimini sürdürüken, buna koşut olarak da, üretilen metaların değişim değerinde düşme eğilimi de aynı oranda devam etmektedir. Yani, canlı emeğin üretim sürecindeki yerinin azalmasına koşut olarak artı-değer oranı da düşmektedir. Kapitalist bu çelişmeleri, her geçen gün daha fazla sert ve tahripkar bir şekilde yaşamaya devam edecektir. Bu eğilim de önlenemez.

Kapitalizmin ortaya çıkardığı bütün krizler, ağırlaşarak devam ederken, bunun toplumsal faturaları ağır bir şekilde işçi sınıfının ve emekçilerin üzerine yıkılma eğilimi artarak devam edecektir.

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bugün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim  ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla bira arada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır.

Üretim araçlarının toplumsallaşması ve bu toplumsallaşma eğiliminin kapitalistin iradesine rağmen karşı durulmaz bir biçimde gelişmesi, üretim araçlarının, kapitalistin sahipliğini ve onun üzerindeki denetimini (yapay zeka vb. teknik temellerin gelişmişliğinin geldiği nokta dikkate alınarak) gereksizleştirdiği işçi sınıfı tarafından daha net olarak görülmektedir. Üretici güçlerindeki gelişmişlik, kapitalistin artı-değer elde etme amacının, üretim sürecindeki, artı-değer üreten  değişen sermayenin değişmeyen sermayeye oranın, artı-değer üretecek  niteliğini kaybetmekle karşı karşıya kalması, artı-değer üreten emeğin üretim süreci içindeki kapitalist yerini de gereksiz hale getirmiştir.

Canlı emeğin üretimin temeli olmaktan çıkışı oranında, aynı oranda, kapitalistin de üretim araçları üzerindeki sahipliğini gereksiz hale getirmiştir. Ancak, kapitalist, kendiliğinden üretim araçları üzerindeki tekelini ortadan kaldırmayacak, bunu yapacak olan üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici oluşunun daha fazla sınıfsal bilincine varmış işçi sınıfının devrimci eylemi olacaktır.

Üretim sürecindeki yüksek düzeyde dijitalleşme bunun göstergesidir. İşçi sınıfının üretim sürecindeki yerinin denetleyici ve düzenleyici olmasının teknik temeli çoktan geliştiği gibi; üretimin uluslararasılaşmasının ve uluslararası sanayi proletaryasının yaratılmasıyla, kapitalizmin tarihinin hiç bir döneminde olmadığı kadar üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, bireysel temellük üzerine kurulu üretim ilişkilerini bütünüyle gereksizliğini ve sosyalist bir dünya sisteminin yaratılmasının her yönüyle olgunlaştığını ve bunun aciliyetini ortaya koymaktadır.

Bu süreç, üretici güçler ile kapitalist üretim ilişkileri arasındaki çelişmeyi de kapitalizmin hiç bir döneminde olmadığı kadar keskinleştirmiştir. Son 20 yıl içinde gelişen kitle hareketleri, kapitalizm karşıtı gösteriler ve nüfusun %99’un, nüfusun %1’inin yönetimi altında yaşamak istemeyişini her defasında ve büyük kitlesel gösterilerle ortaya koyması, doğanın tahribatıyla kronik hale gelen çevre krizi, ekonomik krizlerin eskiye oranla daha fazla sıklaşması, mülteci ve genel toplumsal sağlık (virüs salgınları vb.) kronikleşmiş krizleri, kapitalist sistemin çanlarının çaldığını ve yeni toplumsal bir sistem olan uluslararası sosyalist toplumun tohumlarının çoktan filizlendiğini ve bu filizlenen toplumun artık kapitalist toplumun yerini almasının zorunluluğunun açık ve net göstergeleridir.

Toplumsal gelişmelerin insan iradesinden bağımsız olması ve tersine, insanların iradesi toplumsal gelişmeler tarafından belirlendiğinden, kapitalist toplumun sosyalist topluma evrilmesinin (işçi sınıfının radikal devrimleriyle), iktidarı elinde bulunduran burjuva sınıfının, kapitalist toplumu ayakta tutma zorbalığı, üretici güçlerin gelişmişliği karşısında daha fazla direnmesinin olasılığını da ortadan kaldırmaktadır.

Sermayenin, kapitalist toplumun dinamiklerini yendien üretme (bu sermayenin kendisini yeniden üretmek demektir) gücüne sahip olduğu sürece, işçi sınıfına karşı direnme gücüne de sahip olacaktır. Bütün ortaya koyduğumuz veriler, uluslararası sermayenin bu gücünün giderek hızla erime eğlimi içine girdiğini göstermektedir. Siyasal olarak artan ölçüde gericileşmesi, burjuva demokrasisinin “burjuva hakkı ve hukuku” kavramınından bütünüyle uzaklaşması, sözünü ettiğimiz “direnme eğilimi”nin son savunuları olarak işçi sınıfının karşısına dikilmektedir. İşçi sınıfı, sınıf bilinciyle daha sık içiçe olduğu ve bu doğrultuda örgütlendiğinde,  burjuvazinin bu son direnme kağıttan kalelerini de yıkacaktır.

Üretici güçlerin gelişmişliği ve değişmeyen sermaye bölümünün değişen sermaye bölümüne oranla, değişmeyen sermaye bölümünün yeniden üretecek oranda değerin yaratılmasının artan ölçüde azalma eğilimi içinde olması; sermayenin de genişlemesine, kendisini yeniden üretememe (krizlerin sıklaşması ve çoğalması vb. gibi) sürecine hızla girdiği görülmektedir. Sermaye, başlangıçta kendisini sermaye yapan işgücü ile bağlarını koparma eğilimi, ister istemez, sermayenin yeniden üretiminin önünde engel olacaktır. Üretici güçlerin gelişmişliğine oranla, sermayenin kendisini değersizleştirme eğiliminin artması olgusu; şekillendirdiği toplumu yendien üretme karakteristik gücünü hızla yitirdiği bir sürecin içine girdiğinin göstermektedir. 

Semayenin, salt makineler üzerinden değer yarattığını ileri süren ya da yaratacağını hayal eden burjuva ahmakların, tarihsel olarak kapitalist toplumun, “ücretli-emek, değer, para ve fiyat” vb. üzerinden şekillendiğini ve bunlar olmadan kapitalizmin kapitalizm olamayacağını göremeyecek denli kapitalist toplum gerçekliğinden kopmuşlardır.

Üretici güçler ile üretim ilişkileri arasındaki temel çelişme, kaçınılmaz olarak üretici güçlerin lehine çözülecektir. Sermaye birikimi ve onun toplumsal yapısı üretici güçlerin gelişmesi önünde engeldir ve bugün üretici güçlerin gelişmişlik düzeyi, kapitalist üretim  ilişkilerinin baskılaması altında ile daha fazla birarada yürümesinin maddi koşulları da ortadan kalkmaktadır.

1992

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Cumhuriyet Bayramı' Ve Bagımsız Türkiye Hangi Sınıfın Ideolojisidir?

'Cumhuriyet Bayrami' Ve Bagimsiz Turkiye Hangi Sinifin Ideolojisidir?

 

'Bir Marksist toplumsal uzlasmaya degil, sinif mucadelesine dayanir' der Lenin.

Sinif mucadelesi ise tekduze bir rota izlemez.Tarihin her toplumsal akisinda farkli bicimler olarak karsimiza cikar. Komunistler iradeci-idealist degil dialektik olguculuga dayanir. Canlidir Marksistin dunyasi, basma kalip, tekduze, soyut ilkeler ve kaliplar bakisi burjuvazinin dunya gorusudur.

 

Solu Liberalleştirmek

 

Sol’u liberalleştirme; onu devrimci özünden kopararak, burjuva düzen içi bir hareket haline getirme ve burjuva sistemine karşı toplumsal devrimci alternatif olmaktan çıkarma çabaları, solun tarihi kadar eskidir. Toplumun burjuva-proleter kampa bölünmesinden bu yana da, burjuvazi, sol’u sol olmaktan çıkarmanın her türlü yolunu denemeye, şiddetin yanında, ideolojik ve siyasal olarak onu yozlaştırmaya özel bir önem verdi. 

Kürdistan ve "Demokratikleşme"

Kürdistan tarihi açısından 90'lı yılların en önemli olgusu Kürdistan ulusal kurtuluşçuluğunun kadrosu,hemen hepsi bağımsızlıkçı çizgide binlerce Kürd aydınının imha edilmiş olmasıdır.Öylesine bir soykırım ki hesabını gören de soran da yok,ortalık da "barış"çılardan ve "unutmaya ve affetmeye hazırız"cılardan geçilmiyor.Kürdistani stratejik aklın ve ulusal kurtuluşçuluğun taşıyıcısı bu kategorinin imha edilmesi,kalan yerli/yerel aydınların Türki metropollara ya da yurtdışına kaçması/kaçırtılması ve eşzamanlı olarak Kürdistan köylülüğünün sömürgecilerce Kürdistan dışına göçertilmesinin ulusal

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP

Iki Birlesir Bir Olur Ya Da HDP


Ertugrul Kurkcu ''Halkin uzerine bilgelik tesis etmek degil, halkin bilgeligini temel alan bir partiyiz'' diyor...Kongreye Apo ve Recep kutlama mesajlari yolluyor!

 Tum milliyetlerden Isci-Koyluler Revizyonizmi gormuyor ve alkisliyorsunuz!

 Sunu diyor sizlere Kurkcu; Isciler-Koyluler ,Marksizm-Leninizm gibi sizi kurtarmaya calisan akimlara kapilmayin...!

Bölünmek için Birlesin


Bölünmek için Birlesin!

Bir Maoist hayati iki ucundan kavrar her zaman; Burjuvazi ve Proleterya ucundan. Birin iki oldugunu kavramamis bir kafa Marksist bir kafa degildir.
Komunist partiler icin Demokratik-Merkeziyetcilikin tek bir anlami vardir; Demokrasi KP lerde Burjuvaziyi temsil eder; Merkeziyetcilik Proleteryayi temsil eder....

Yaranın Merhemini cellattan mı isteyecegiz!

           Yeğişe Çarents   15 Mart 1921  Yer Berlin Charlottenburg semti,

   İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı,İç işleri bakanı,1915 Ermeni Soykırımı'ndan birinci de rece sorumlu,1,5 milyon Ermeni'nin ölümüne sebep olan Tehcir kararnamesi'nde imzası bulunan Talat Paşa Erzincanlı Soğomon Tehleryan tarafından öldürüldü.  Ermeni soykırımı'nda ölenlerin İntikamını almak için Talat Paşa Berlin'in en işlek caddesinde gündüz vakti ensesinden vurularak Ermeni halkı adına cezalandırıldı.Kaçarken polisler tarafından yakalandı.Direniş göstermedi.

Şiirin Şairleri, Şairlerin Şiiri -

“Biz bu kitapları ne zaman okuduk ve niçin her satırını çizip notlar düştük kıyılarına”[1]

“Herkes gider, şiir kalır,” der İbrahim Tenekeci.Doğrudur; öyledir…

Şiirin tarihi şaire doğru akarken; “Şiir kelime kaynar. Bir kazandır, dumanlar tüter içinden,” der Ahmet İnam…

İnsan ruhunun ve yaşamın derinliklerine nüfuz eden şiir ölmez, öldürülemez; çünkü ölümsüzdür…

Hayır; ‘Buz’[2] başlıklı yapıtı ile ‘2011 Turgut Uyar Şiir Ödülü’ne değer görülen Osman Özçakar’ın, “Şiir biraz da sözcüklerle manipülasyon yapma işidir,” tespitine katılmak mümkün değil.

Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu

 

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Sayfalar